GİRİŞ
İcra ve İflas Kanunu’nun “Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip” başlıklı Beşinci Babı, taşınır rehninin paraya çevrilmesi (m.145-147) ile ipoteğin paraya çevrilmesini (m.148-150d) ayrı ayrı düzenlemekte; ipoteğin paraya çevrilmesi bölümünde ise “ilamlı” takip (m.149-149a, m.150h) ile “ilamsız” takibi (149b-150-a) ayrı hükümlere tabi tutmaktadır.
Çalışma konumuz olan “Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip”e geçmeden önce rehin hakkıyla ilgili genel bir bilgi vermek gerekirse; Rehin hakkı, bir alacak yerine getirilmediği takdirde, hak sahibine bir taşınmaz veya taşınır mülkiyetini veya bir başka hakkı paraya çevirmek ve elde edilen meblağdan öncelikle alacağını almak yetkisini veren sınırlı bir ayni haktır. 1 Rehin hakları Türk Medeni Kanunu’nun (MK) eşya hukukuna ilişkin dördüncü kitabında 850- 972. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu maddelerden 939 vd. maddelerinde menkul rehni, 850 vd. maddelerinde gayrimenkul rehni, 881 vd. maddelerinde ipotek, 898 vd. maddelerinde ipotekli borç senedi, 903 vd. maddelerinde irad senedi ve 954 vd. maddelerinde ise alacaklar ve diğer haklar üzerinde rehin konusu düzenlenmiştir.
.
Rehin hakkı, bir taşınmaz üzerinde kurulursa, taşınmaz rehninden bahsedilir (MK m.850-938).2 Taşınmaz rehni, hak sahibine bir taşınmazın değerinden alacağını elde etme yetkisi veren sınırlı bir ayni haktır. Bütün taşınmaz rehinlerinde ortak olan fikir bir taşınmazın alacağın teminatını teşkil etmesidir. Hak sahibi, şartların gerçekleşmesi ile rehin konusu taşınmazı icra organlarınca paraya çevirterek, alacağını öncelikle elde etme yetkisine sahiptir. Hak sahibi, bu ayni hakkını bütün üçüncü kişilere, özellikle taşınmaz malikinin diğer alacaklılarına karşı ileri sürebilir.3
Medeni Kanunumuzun taşınmaz rehni sistemi, iktisadi ihtiyaçlar açısından iki amacın gerçekleşmesine yöneliktir.
İlk olarak, Roma Hukukundan beri rehin hakkına yükletilen, kişisel alacağı teminat altına alma görevi.
İkinci olarak da, modern ihtiyaçların ortaya çıkardığı arazi değerinin tedavül ettirilmesi görevi.
Her iki görevin yerine getirilmesinde taşınmaz rehni araç olarak kullanılmaktadır.
Taşınmaz rehninin yalnız kişisel alacağı teminat altına almak görevini yüklendiği hallerde rehin hakkı alacağa bağlı bir fer’i hak olarak gözükmektedir. Rehin hakkı bu halde alacağın mukadderatına tabidir.4
Taşınmaz rehninin arazi değerini tedavül ettirme görevini yüklendiği hallerde, arazi değeri bağımsızlaştırılarak buna tedavül kabiliyeti sağlanmaktadır. Bunun için taşınmazın farazi değer parçalarına bölünebileceği ve taşınmaz rehninin, taşınmaz değerinin bir parçası ile sınırlandırılarak kurulabileceği kabul edilerek, bir alacağın taşınmazın bir değer parçası ile teminat altına alınması mümkün kılınmıştır. Medeni Kanun, bu kısmi değerleri temsilen kıymetli evrak düzenlenmesini öngörmüştür. Kıymetli evrakın düzenlenmesi ile, söz konusu olabilecek bir temel alacak yenileme ile sona ermiştir. Taşınmaz rehni bu temel alacaktan tamamen bağımsızdır ve yalnız kıymetli evrakta doğmuş olan soyut alacağı teminat altına alır. Böylece kıymetli evrakta hem bir soyut alacak, hem de bunu teminat altına alan o değerdeki taşınmaz rehni hakkı mündemiçtir. Kıymetli evrak el değiştirdikçe, taşınmazın değer parçası da tedavül etmektedir.5
Yukarıdaki amaçları karşılayabilecek tek bir taşınmaz rehni türü bulmak imkansızdır. Bu yüzden Medeni Kanun bu amaçları gerçekleştirmek için temelde birleşen ancak hukuki düzenleniş tarzları açısından birbirinden ayrılan üç tür taşınmaz rehni düzenlemiştir. Kişisel alacağı teminat altına alma görevini karşılamak üzere “ipotek”, arazi değerini tedavül ettirmek görevinin aracı olarak “ipotekli borç senedi” ve “irat senedi”. Bu üç taşınmaz rehni çeşidi dışında, başka bir taşınmaz rehni türü kurulamaz. (MK. m.850)
Taşınmaz rehni çeşitlerini birbirinden ayıran kıstaslar, alacak ile rehin hakkının karşılıklı ilişkisi; kişisel sorumluluk ve taşınmaz ile sorumluluğun karşılıklı durumları; rehinli alacaklı ile rehin borçlusunun hukuki durumlarıdır.
Bu kıstaslar açısından her üç taşınmaz rehni çeşidinin durumu kısaca şöyledir:
İPOTEK
İpotek, bir kişisel alacağın teminat altına alınması amacını güder. MK.m.881’e göre, ipotek halen mevcut veya henüz doğmamış olmakla beraber ileride doğması kesin yahut olası olan bir alacağı teminat altına almak için kurulur. İpotek, teminat altına alınan alacağa bağlı bir haktır. Geçerli bir alacak olmadan, geçerli bir ipotek de olmaz. Bir alacağı teminat altına almak için ipotek kurulunca, borçlunun kişisel sorumluluğu devam eder; bu sorumluluğun yanında ipotek dolayısıyla taşınmaz ile sorumluluk doğmuş olur. Taşınmazın paraya çevrilmesinden elde edilen meblağ alacağı karşılamazsa rehinli alacaklı borçlunun diğer malvarlığı değerlerine de başvurabilir. İpotekli taşınmaz üzerindeki mülkiyetin, edim borçlusunun tayini açısından hiçbir fonksiyonu yoktur. Borçlu sıfatıyla ipotekli taşınmazda mülkiyet hakkı sahipliğinin birbiriyle ilişkisi yoktur. İpotek, eşyaya bağlı borç doğurmaz. İpotekli taşınmaz maliki, malik olduğu için borçlu değildir. Borcu ancak kendisiyle alacak arasındaki bir temel borç ilişkisinden doğabilir. Bu yüzden de borçlunun mutlaka ipotekli taşınmazın maliki olması gerekmez (MK. m.881/f.2). Taşınmaz maliki, bir üçüncü kişinin borcu için taşınmazı üzerinde alacaklı lehine ipotek kurabilir. Bu halde ipotekli taşınmaz maliki borçlu duruma gelmez; borç dolayısıyla kişisel sorumluluğu yoktur.6
İRAT SENEDİ
İrat senedi taşınmazın değerini tedavül ettirmek amacına yönelmiştir. Taşınmaz değeri bağımsızlaştırılmıştır. Bağımsızlaştırılan bu değer, taşınmazdan ödenmesi gerekli bir para borcu biçiminde bir yükümlülük olarak taşınmaza yükletilmiştir. Yani bir para borcunun ifası ve bunun taşınmazın değeri ile teminat altına alınması yükün içeriğini teşkil etmektedir. Bu değer için irat senedi denilen bir kıymetli evrak düzenlenecektir. İrat senedinin düzenlenmesi ile soyut bir borç doğar. Eğer irat senedi ile teminat altına alınmak istenen bir temel alacak söz konusu ise, bu alacak yenileme dolayısıyla sona ermiştir (MK. m.910). İrat senedi, hem alacağı hem de bunu teminat altına alan taşınmaz rehnini kapsar.
İrat senedinde borçlunun borçtan dolayı sorumluluğu, yalnız taşınmazla sınırlı ayni sorumluluktur. Bunun yanında borçlunun kişisel sorumluluğu söz konusu edilemez (MK. m.903/f.3). Kıymetli evrakta mündemiç borç ifa edilmezse, rehinli alacaklı ancak teminat teşkil eden taşınmazı paraya çevirerek alacağını elde eder. Taşınmazın paraya çevrilmesinden elde edilen meblağ alacağı karşılamazsa, karşılanmayan kısım için alacaklı borçlunun diğer malvarlığı değerlerine başvuramaz.
İrat senedinde mündemiç borç bir eşyaya bağlı borçtur. İpotekten farklı olarak borçlu, teminat teşkil eden taşınmazın mülkiyetine göre tayin olunur. İrat senedi borçlusu, yüklü taşınmaza kim malikse odur.
İPOTEKLİ BORÇ SENEDİ
İpotekli borç senedi, hem kişisel sorumluluğun sürdüğü, hem de taşınmaz değerinin tedavülünün mümkün olduğu bir taşınmaz rehni çeşididir. Taşınmazın değeri bağımsızlaştırılmış ve “ipotekli borç senedi” adı verilen kıymetli evraka bağlanarak tedavülü sağlanmıştır. Senedin düzenlenmesiyle bir soyut alacak doğar ve teminat altına alınmak istenen bir temel alacak varsa, senedin yenileme etkisi dolayısıyla sona erer. (MK. m. 910) Teminat gösterilen taşınmaz yalnız bu senetten doğan alacağın teminatını teşkil eder.
İpotekli borç senedinden doğan borçtan dolayı, hem borçlunun kişisel sorumluluğu, hem de taşınmaz ile sorumluluğu söz konusudur. Borçlu, borcunu ödemezse, taşınmaz paraya çevrilir. Elde edilen meblağ, alacağı karşılamazsa, borçlunun diğer malvarlığı değerlerine başvurulabilir.
İpotekli borç senedinde, irat senedinden farklı olarak bir eşyaya bağlı borç ilişkisi kurulmamıştır: senetteki borç dolayısıyla borçluluk, teminat teşkil eden taşınmazın mülkiyetine bağlanmış değildir. Bu yüzden taşınmazın maliki ile ipotekli borç senedi maliki, bir başkasının ipotekli borç senedi borcu için taşınmazını teminat gösterebilir (MK. m. 901) 7
Buraya kadar rehin hakkı kavramını, taşınmaz rehnini ve Medeni Kanunumuzda yer alan taşınmaz rehni türlerini genel hatlarıyla inceledik. Şimdi, rehinle temin edilmiş olan para alacaklarının (rehinli alacakların) cebri icra yolu ile nasıl alınacağını inceleyeceğiz.
§1. REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUNA BAŞVURMA ZORUNLULUĞU
İcra ve İflas Kanunu’nun 45. maddesinde yer alan bu kural, doktrin ve Yargı içtihatlarında “ilk önce rehnin paraya çevrilmesi yoluna başvurma zorunluluğu” 8, “önce rehne müracaat kuralı” 9gibi terimlerle ifade edilmektedir.
İsviçre Federal Mahkemesi, önce rehne başvurma kuralının amacını şöyle açıklamaktadır:
“ Önce rehne başvurma kuralı, gerekçesini borçlunun rehinli malları borçlarını ödemek için ihtiyaç duyduğu meblağı elde etmek üzere serbestçe paraya çevirme olanağına sahip olmamasında ve bunun sonucu olarak, haciz yada iflas yoluyla takip edilmesi halinde, borcunu rehinli malı satmakla ödeyebilecek durumda olmasına rağmen, diğer mallarının paraya çevrilmesi ve hatta iflas sonucuna katlanmak mecburiyetinde kalabilecek olmasında buluır. Zaten alacaklı, borçlunun temerrüde düşmesi halinde alacağını bu rehnin değeri üzerinden tahsil etmek için rehin almıştır. Bu nedenle alacaklının öncelikle rehne başvurmak zorunda olduğu, bir kural olarak kabul edilir .” 10
Önce rehne başvurma kuralı, borçlunun yanında borçlunun rehinli alacaklı dışındaki alacaklılarını da korumakta ve usul ekonomisine hizmet etmektedir. Öncelikle, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip, takibin kesinleştirilmesi aşamasından sonra hemen (araya haciz işlemi girmeden) paraya çevirme aşamasına geçilmesine imkan veren ve bu nedenle haciz yoluyla takibe göre daha çabuk sonuçlandırılabilen bir takip yolu olduğu için, önce rehne başvurma kuralı, gereksiz haciz yoluyla takipleri önleyerek usul ekonomisine hizmet etmektedir.
Ayrıca rehinli alacaklının öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yoluna başvurması sağlanarak, rehinli mal dışındaki haczi kabil malların diğer alacaklılar tarafından birinci sırada haczine imkan verilmektedir. Bu kural olmasa idi, rehinli alacaklı rehnin paraya çevrilmesi yolunu her zaman müracaat edebileceği bir imkan olarak bir yanda saklayarak, öncelikle ve diğer teminatsız alacaklılarla rekabet halinde haciz yoluyla takibe girişebilecek ve “ alacaklıların müşterek rehni makamında olan” (bkz. İİK m.311, bent 1) diğer malları haczettirebilecek idi. Rehinli alacaklının bu şekilde, rehnin alacağı karşılayıp karşılamayacağı henüz belli olmadan haciz yoluyla takibe girişmesi, diğer alacaklıların ve cebri icra organlarının hacze iştirak (İİK m.100) ve sıra cetveli (İİK m. 140-142) uygulamaları ile lüzumsuz yere meşgul edilmesine yol açardı.11
Sonuç olarak, alacağı bir rehinle12 temin edilmiş olan alacaklı (rehin alacaklısı) alacağını cebri icra yolu ile almak isterse (kural olarak) ilk önce rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapmak zorundadır; (ilamsız veya ilamlı) haciz yoluna (ve borçlu iflasa tabi ise iflas yoluna) başvuramaz. (İİK m.45) Başvurursa icra müdürü bu istemi re’sen reddetmek zorundadır.
İlk önce başvurulan rehnin paraya çevrilmesi yolunda, icra dairesi rehnedilen malı satar ve bedeli ile rehin alacaklısının alacağını öder. Satış bedeli rehinli alacağı karşılamaya yetmezse, işte o zaman rehin alacaklısı karşılanamayan alacak kesimi için (ilamsız veya ilamlı) haciz (veya borçlu iflasa tabi ise iflas) yolu ile takip yapabilir (m.45,I,c.2;152,II).
Bu kuralın bazı istisnaları vardır. Aşağıdaki hallerde, rehin alacaklısı, ilk önce rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapmadan, (ilamsız, ilamlı) haciz veya (borçlu iflasa tabi ise) iflas yollarından birine başvurabilir:
1) İİK’nun önce rehne başvurma kuralı hakkındaki 3. fıkrası, kambiyo senetlerine dayanan takip hakkındaki 167. maddenin saklı olduğunu belirtmekte: İİK m.167 ise alacağı kambiyo senedine bağlanmış olan alacaklının “ alacak rehinle temin edilmiş olsa bile” kambiyo senetlerine dayalı haciz ve iflas yoluyla takip usullerine göre takip yapabileceğini ifade etmektedir.
Yargıtay kararlarında bugün kabul edilen görüşe göre, alacağı kambiyo senetlerine dayanan alacaklı, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip ile haciz veya iflas yoluyla takibi aynı anda da yapabilir. 13
2) Rehnedilen taşınmazın küçük meblağlar için paraya çevrilmesine engel olmak için konulmuş olan İİK m. 45,f.4 ‘e göre, taşınmaz rehniyle teminat altına alınmış faiz veya senelik taksit alacakları, rehnin paraya çevrilmesi gerekmeden, haciz veya iflas yoluyla takip edilebilir.
3)Borçlar Kanunu’nun adi kefilin savunma imkanlarını düzenleyen hükümlerine göre, alacak kefalet sözleşmesinden önce veya kefalet sözleşmesi ile aynı zamanda rehinle güvence alınmış ise, adi kefalette kefil, alacağın öncelikle rehinli malın bedelinden karşılanmasını talep edebilir (BK m.486, f.2, 1. cümle).
Kefilin bu hakkını kullanması halinde, kefile başvurulabilmesi için öncelikle asıl borçlu veya rehin veren üçüncü kişi aleyhine yapılan rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibin tamamlanmış ve kesin rehin açığı belgesi alınmış olması gerekir. Borçlar Kanunundaki bu hüküm, adi kefilin yararlanabileceği maddi hukuka ilişkin bir def’i ifade etmektedir. Ancak, kefilin rehnin paraya çevrilmesi def’inin istisnası olan BK. m.486, fıkra 2 nin son cümlesine göre “borçlu müflis ise” rehnin paraya çevrilmesi defi uygulanmaz. Alacaklı rehnin iflas idaresi tarafından paraya çevrilmesini beklemeden, adi kefili de haciz veya iflas yoluyla takip edebilir. Böylelikle, borçlunun iflasından sonra adi kefile karşı yapılacak takiplerin önce rehne başvurma kuralının istisnaları arasında sayılması gerektiği kanısındayız14.
4) BK. m.487/1 şöyledir: “Kefil borçlu ile beraber müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu sıfatı ile veya bu gibi diğer sıfatla borcun ifasını deruhte etmiş ise alacaklı asıl borçluya müracaat ve rehinleri nakde tahvil ettirmeden evvel kefil aleyhinde takibat icra edebilir.”
Esas olarak kefilin savunma imkanlarına ilişkin bir maddi hukuk hükmü olan bu maddeye göre, adi kefil için öngörülmüş olan (ve borçlunun iflası haline ilişkin istisnası yukarıda açıklanan) “rehnin paraya çevrilmesi def’i” müteselsil kefil hakkında uygulanmaz. Buna göre, alacaklı asıl borçlu aleyhine rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmadan veya asıl borçluya karşı başlattığı rehnin paraya çevrilmesi ile takip devam ederken, önce rehne başvurma kuralı ile karşılaşmadan müteselsil kefil aleyhine haciz veya iflas yoluyla takip yapabilmelidir15.
§2. REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE TAKİP
I- Alacaklının alacağı teminatlı veya teminatsız olabilir. Alacağın teminat altına alınmış olması halinde, bu teminat şahsi veya ayni teminat olabilir. Adi ve müteselsil kefalet (BK.m.486,m.487) şahsi teminat olduğu halde, taşınır veya taşınmaz rehni (MK.m.939,m.881) ayni teminat teşkil eder.
Üzerinde alacaklı lehine rehin tesis edilen taşınır veya taşınmaz mal borçlu ya da üçüncü kişiye ait olabilir. Rehnedilen taşınır veya taşınmaz malın üçüncü kişiye ait olması veya rehnin tesisinden sonra o malın mülkiyetini üçüncü kişinin kazanması halinde, alacaklı alacağını rehinli mal bedelinden tahsil için sadece üçüncü kişiye karşı rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takibe girişemez. Zira, rehinle teminat altına alınan borç üçüncü kişinin borcu değildir. Üçüncü kişi sadece başkasının borcunun teminatı olarak kendi malı üzerinde alacaklı lehine rehin tesis etmiştir. Rehinli alacaklı, rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takibe borcu rehinle teminat altına alınmış borçluya karşı girişir. İtiraz ederek veya takip konusu borcu ödeyerek rehinli malının satılmasını önlemekte menfaati olduğundan üçüncü kişiye de ödeme veya icra emri tebliğ edilmesini kanun öngörmüştür.
Alacağın rehinle teminat altına alınmasından kasıt, vade geldiğinde alacağın ödenmemesi halinde, alacaklının teminat teşkil eden taşınır veya taşınmaz malı belirli prosedürü izleyerek paraya çevirtip, elde edilen paradan alacağını alabilme imkanına sahip olmasıdır. Alacağı rehin ile teminat altına alınmış alacaklı, vadenin gelmesine rağmen borcun ödenmemesi halinde, ancak rehnedilen malın bedeli ile tatmin olunabilir (MK.m.873 ve m.946/1).
Alacağın vadesinde ödenmemesi üzerine, alacaklı yerine onun teminatını teşkil eden merhun malın alacaklıya bırakılacağına dair anlaşma yapılamaz (MK.m.873/1, m.949)16.
II- 1) Taşınmaz üzerinde rehin hakkı, ancak o taşınmaz tapu sicilinde kayıtlı ise, tesis edilebilir. Tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar üzerinde rehin hakkı tesis edilemez (MK.m.853)
Bir taşınmaz üzerinde rehin hakkı (ipotek) tesis edildiği zaman, o taşınmazın teferruat (eklenti) ve mütemmim cüz’ü (bütünleyici parça) üzerinde de rehin tesis edilmiş sayılır (MK.m.862/1).
Taşınmaz rehni (ipotek) tesis edildiğinde, nelerin teminat altına alınmış olacağını MK.m.875 düzenlemiştir. İpoteğin alacaklıya sağladığı teminat aşağıdaki kalemleri kapsar17.
- Anapara,
- Takip giderleri ve gecikme (temerrüt) faizi
- Rehnin paraya çevrilmesinin istendiği (borçlunun iflası halinde ise, iflasın açıldığı) tarihe kadar muaccel olmuş 3yıllık faiz ve
- Son vadeden başlayarak işleyen faiz.
Kesin borç (ana para) ipoteği, MK.m.875’de sayılan kalemlerin tamamını kapsadığı halde, limit (azami meblağ-üst sınır) ipoteği, sadece ipotek akit tablosundaki limit kadar alacağı teminat altına aldığından, alacaklı ancak belirtilen bu miktar ile sınırlı olarak takip yapabilir. Limitin dışında kalan miktar adi alacak olup, haciz veya borçlu iflasa tabi şahıslardan ise iflas yoluyla takip edilebilir.
2) Taşınır rehninin tesisi ile nelerin teminat altına alınmış olacağını MK.m.946 düzenlemiştir. Taşınır rehninin alacaklıya sağladığı teminat, aşağıdaki kalemleri kapsar.
- Asıl alacak,
- Sözleşme faizleri,
- Takip giderleri,
- Gecikme (temerrüt) faizi.
III- Rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip ikiye ayrılır.
1) Taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile takip (m.145-147).
2) Taşınmaz rehninin (ipoteğin) paraya çevrilmesi yolu ile takip (m.148-150d).
Her iki takip yolu için müşterek olan hükümler ise, İİK m.150e-153’de düzenlenmiştir.
Taşınır veya taşınmaz rehninin paraya çevrilmesi yoluyla takip, ilamlı veya ilamsız olabilir. Alacak ve rehin hakkı bir ilama ya da ilam dengi (muadili) belgeye (m.38) dayanmıyorsa, izlenecek takip prosedürü ilamsız takip prosedürüdür .18
§3. REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA İLAMLI TAKİP
I. Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip Prosedürü
A.Genel olarak
Alacaklının, alacak hakkı ve rehin hakkı bir ilam veya ilam niteliğinde bir belge ile tespit edilmişse, alacaklı rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabilir. Burada ilamların icrasına dair hükümler kıyasen uygulanacaktır (m.150/h).
B.Takip Talebi
Rehin alacaklısı icra memuru nezdinde takip talebinde bulunur. Gayrimenkul rehninde takip talebi ile birlikte ipotek akit tablosu da ibraz edilmelidir. Memur, borçluya ve rehinli malın maliki 3.kişiye icra emri gönderir. Gayrimenkullerde, ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiği ve alacağın muaccel olduğu görülürse, icra memuru borçluya ve 3. şahsa birer icra emri gönderir (m.149).
C. İcra emri
İcra emri ilamlı takipte olduğu gibidir ancak şu hususlar farklıdır (m.149)
- Ödeme süresi, menkul rehninde 7 gün, ipotekte 30 gündür.
- Süresinde borç ödenmez ve icranın geri bırakılması hakkında bir karar getirilmezse alacaklının, rehnedilmiş malın satışı isteyebileceği ihtar edilir.
Borçlu borcun ödendiği veya ertelendiğini iddia ediyorsa, icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasını isteyebilir (m.149a/I) icranın geri bırakılmasında İİK m.33/I,II ve IV uygulanır. Buna göre borçlu itiraz sebeplerini, borcun ödenmiş olduğunu, ertelendiğini yahut zamanaşımına uğradığını, yalnız m.33/I ve II deki belgelerden biriyle ispatlayabilecektir.
İİK m.149/a/I; "İcra mahkemesinin geri bırakılma isteminin reddine ilişkin kararına karşı istinaf yoluna başvuran borçlu veya üçüncü şahıs, takip konusu alacağın yüzde onbeşi nispetinde teminat yatırmadığı takdirde satış durmaz. Bölge adliye mahkemesince talebin reddi hâlinde bu teminat, ayrıca hükme hacet kalmaksızın alacaklıya tazminat olarak ödenir.
İİK m.33 ; " İcra emrinin tebliği üzerine borçlu yedi gün içinde dilekçe ile icra mahkemesine başvurarak borcun zamanaşımına uğradığı veya imhal veya itfa edildiği itirazında bulunabilir. İtfa veya imha iddiası yetkili mercilerce re'sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya icra mahkemesinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle tevsik edildiği takdirde icra geri bırakılır.
İcra emrinin tebliğinden sonraki devrede tahakkuk etmiş itfa, imhal, veya zamanaşımına dayanan geri bırakma istekleri her zaman yapılabilir. Bunlardan itfa veya imhale dayanan istekler mutlaka noterlikçe re'sen yapılmış veya tasdik olunmuş belgelere veya icra zaptına istinat ettirilmelidir.
İcra mahkemesi geri bırakılma talebini reddettiği takdirde borçlu ancak istinaf veya temyiz yoluna başvuru süresi içinde alacağı karşılıyacak nakit veya mercice kabul edilecek taşınır rehin veya esham veya tahvilat veya taşınmaz rehni yahut muteber bir banka kefaleti göstermek şartiyle istinaf veya temyiz yoluna başvurabilir Borçlunun yeter malı mahcuz ise veya borçlunun talebi üzerine istinaf veya temyiz yoluna başvuru süresi içinde yeter malı haczedilmişse bu fıkrada yazılı teminatı göstermeye lüzum yoktur.
Borçlu olmadığı parayı ödemek mecburiyetinde kalan borçlunun 72 nci madde mucibince istirdat davası açarak paranın geriye verilmesini istemek hakkı saklıdır"
İcra mahkemesi borçlunun icranın geri bırakılması talebini reddi faraziyesinde borçlu bu kararı teminat yatırmadan temyiz edebilecektir. Fakat temyiz yoluna başvuran borçlu takip konusu alacağın %15 i oranında teminat yatırırsa, satışı durduracaktır (m.149a/II)19
II. Taşınır Rehninin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip
Yukarıda bahsedilen ilamlı takip prosedürü taşınır rehinlerini de kapsadığından burada kısaca bahsedilip ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takibe geçilecektir.
Alacak veya taşınır bir mal üzerindeki rehin hakkı veya her ikisi bir ilama veya ilam niteliğindeki bir belgeye (m.38) bağlanmışsa, taşınır rehni sahibi alacaklı, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapabilir. Taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip, kanunda ayrıntılı şekilde düzenlenmemiş, bu konuda ilamlı icraya ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanacağı genel olarak belirtilmiştir (m.150/h). Bu durumda da öncelikle 58. maddeye göre rehin özellikleri de dikkate alınarak bir takip talebi doldurulur.
Takip talebini alan icra müdürü, borçluya varsa rehinli malın maliki 3. kişiye 32. maddeye göre bir icra emri gönderir. Bu icra emri ile borçluya 7 gün içinde borcu ödemez ve icranın geri bırakılmasına ilişkin bir karar (m.33, 36; HUMK m.443 vd.) getirmezse, rehinli malın satılacağı ihtar edilir. İcra emrini alan borçlu, 7 gün içinde borcu ödemez ve icranın geri bırakılması kararı da getirmezse, alacaklı rehnedilmiş olan taşınır malın satılmasını isteyebilir (m.150/e)20.
III. İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip Prosedürü
A. Genel Olarak
İcra Hukukunda geçerli olan paraya çevirme ilkesi gereğince alacaklının, rehinli taşınmazın belli bir takip usulü neticesinde satılıp paraya çevrilmesi sonunda elde edilen meblağdan tatmini gerekir. İcra ve İflas Kanunu’nda rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı ve ilamsız takibe ilişkin hükümler ayrıca düzenlenmiştir (İİK m.145 vd) 21.
İpotek, bir kişisel alacağın teminat altına alınması amacını güder. İpotek, halen mevcut veya henüz doğmamış olmakla beraber, ileride doğması kesin yahut olası olan bir alacağı teminat altına almak için kurulur22.
Kural olarak mevcut bir alacak için kurulan ipotek bir anapara ipoteğidir23.
Anapara ipotekleri doğrudan doğruya borçlunun kayıtsız şartsız borç ikrarını yansıtır24. Borçlunun borcu kayıtsız şartsız kabul beyanı Tapu Dairesince düzenlenen resmi senede şerh edilir.
Alacağın henüz doğmadığı, ileride doğacağı ya da doğması muhtemel olan hallerde ise ipotek bir üst sınır ipoteğidir ve ipotek akit tablosu denilen resmi senede kayıtsız şartsız borç kabulünün geçirilmesi mümkün olmayacaktır. İşbu halde, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılacak olan takip, ancak ilamsız bir takip olabilir.
B. Anapara ve Üst Sınır İpotek Ayrımının Takibin Türü Açısından Önemi
Anapara ve üst sınır ipoteğinin ayrımı, takibin türü ve ipoteğin sağladığı teminatın kapsamını belirlemede önem taşır. Türk Medeni Kanunu anapara ve üst sınır ipotek ayrımını, ipotekle alacak arasındaki ilişkinin yoğunluğunu esas almak suretiyle yapmıştır25. Türk ve İsviçre Medeni Kanunlarında anapara ve üst sınır ipoteği ayrımına, esas itibariyle rehin kurulurken güvence altına alınan alacağın miktarının belli olup olmaması temel teşkil eder.
MK. M.851’e göre “ Taşınmaz rehni, miktarı Türk parası ile gösterilen belli bir alacak için kurulabilir. Alacağın miktarının belli olmaması halinde, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde, taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır, taraflarca belirtilir.” Buna göre, bir alacağın miktarının belirli olduğu hallerde anapara ipoteği,; belirli olmadığı hallerde ise üst sınır ipoteği söz konusu olacaktır.
Görüldüğü gibi; Rehinle temin edilmek istenen alacağın belli olmaması, ileride doğacak veya doğması muhtemel bir alacak özelliği taşıması faraziyesinde de, mevcut olmayan bir alacak için rehin tesis edilmesi mümkündür. Bu imkanı 851. Maddenin ikinci fıkrası tanımaktadır 26 .
Anapara ipoteğinin koşullarının oluştuğu hallerde, taraflar anapara ipoteği kurmak yerine, üst sınır ipoteği oluşturmayı tercih imkanına sahiptirler. Buna karşılık, alacağın belli olmadığı hallerde ancak üst sınır ipoteğinin kurulması mümkün olup, bu durumda anapara ipoteği tesis edilmesine cevaz yoktur.
Özellikle kredi hesabı, cari hesaptan doğan alacaklar ve şarta bağlı alacaklar ile para borcu dışındaki verme, yapma veya yapmama borçları da üst sınır ipoteğiyle teminat altına alınabilen alacaklardır27.
Ancak alacak miktarının belirsiz olduğu durumlarda ipotek yalnızca üst sınır ipoteği olarak kurulabilecekken; alacak miktarının belirli olması halinde kurulacak olan ipotek kural olarak anapara ipoteği olacak, fakat bu halde tarafların anlaşmasına göre üst sınır ipoteği de kurulabilecektir28. Bu halde ipoteğin türünü tespit için tarafların rehin sözleşmesindeki iradesine bakmak gerekir. Ancak tarafların iradelerinin yorumlanması yoluyla bir sonuca varılamazsa alacağın miktarının belli ve borcun mevcut olup olmadığına bakılır. İpotek tesis edilirken alacağın miktarının belirli ve borcun mevcut olması kaydıyla ipotek miktarı dışında faiz ve takip giderlerinin de rehin teminatından yararlanacağının öngörülmüş olması halinde tarafların anapara ipoteği kurmak istedikleri kabul edilebilecektir. Rehin sözleşmesinde ipoteğin alacağa bağlı olarak limitli tesis edildiği hallerde üst sınır ipoteği olduğu kabul edilecektir29.
İpoteğin anapara veya üst sınır ipoteği olması, Türk Hukukunda, yapılacak takibin türü bakımından önem taşımaktadır. Kural olarak anapara ipoteğinin mevcut olduğu durumlarda ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip; üst sınır ipoteğinin mevcut olduğu durumlarda ise ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takip yapılabileceği kabul edilmektedir. İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin türü bakımından esas alınan kriter, ipoteğin türü olarak ortaya çıkar. Alışılmış şekilde mevcut ve miktarı belli alacaklar için anapara ipoteği, miktarı belli olmayan alacaklar içinse üst sınır ipoteği kurulmuş olması durumunda ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin türünün (ilamlı mı ilamsız mı olacağının) tespiti sorun teşkil etmeyecektir30.
Alacağın miktarının belli ve borcun mevcut olması durumunda kural olarak anapara ipoteği kurulabilecekken, tarafların iradesine göre üst sınır ipoteği tesis edilmesi halinde yapılacak takibin ilamlı mı ilamsız mı olacağının tespit edilmesi ise sorun teşkil edebilecektir. Zira kural olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takibin konusu, anapara ipoteğiyle teminat altına alınmış kesin bir borçtur. Şu halde kesin ve miktarı belli bir alacağın anapara yerine üst sınır ipoteğiyle temin edilmiş olması halinde borçluya karşı ilamlı takip başlatılıp icra emri gönderilebilecek midir?
Bu soru BUDAK tarafından olumlu cevaplanmıştır. Yazara göre, alacağın belirli ve borcun mevcut olması halinde, ipotek bir üst sınır ipoteği olarak kurulmuş olsa da ilamlı takip yapılarak borçluya icra emri gönderilmesi gerekmektedir. Bu halde, alacaklıya üst sınırı aşan faiz, takip gideri ve icra inkar tazminatı ödenmeyecek, ancak üst sınırı aşmamak kaydıyla üç yıldan daha eski döneme ait muaccel faiz alacakları dahi ipotek güvencesinin kapsamına girecektir. Burada ilamlı takip yapılabileceğinin kabulü bakımından esas teşkil eden kriter, ipotek sözleşmesinin kayıtsız şartsız bir para borcu içeriyor olmasıdır31.Ancak miktarı belli olmakla birlikte henüz mevcut olmayan, muhtemel bir alacağın üst sınır ipoteğiyle temin edilmiş olması durumunda, ipotek sözleşmesi kayıtsız şartsız bir borcu içermeyeceğinden, yapılacak takibin de ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip olması mümkün olmayacaktır32.
Yargıtay’ın bazı karalarında ipoteğin ileride doğacak veya doğması muhtemel bir alacak için değil, doğmuş ve kabul edilmiş bir alacak için tesis edilmiş olduğu hallerde üst sınır ipoteğinin değil, anapara ipoteğinin söz konusu olacağı kabul edilmiştir. Yargıtay 11. HD’nin 5.6.1992 tarih ve E.1991/6839, K.1992/7445 sayılı kararı buna örnek teşkil eder; “Davaya konu ipotek ileride doğacak veya doğması muhtemel bir alacak için değil, doğmuş ve dava dışı kredi borçlusu şirketler tarafından kabul edilmiş bir alacak için tesis edilmiş olup, matbu banka ipotek belgesine yapılan ekleme ve düzeltmeler de, düzenlenen ipoteğin bir anapara ipoteği olduğunu açıkça göstermektedir…..”
Yani Yargıtay, kesin borç için bir ipotek tesis edilmiş olması halinde taraflar bunun bir üst sınır ipoteği olduğunu kararlaştırmış olsalar bile, söz konusu ipoteğin bir anapara ipoteği olduğuna hükmetmiştir. Dolayısıyla Yargıtay’ın bu kararı bakımından, miktarı belli ve kesin bir borcun tespiti halinde anapara ipoteğinin mevcudiyeti kabul edileceğinden, borçluya da icra emri gönderilebilecektir. Ancak dikkat edilecek olursa, Yargıtay burada mevcut ve miktarı belli bir borcun varlığını anapara ipoteğinin sebebi olarak gördüğü için yapılacak takibin de ilamlı takip olabileceğini kabul etmektedir. Oysa doktrinde BUDAK tarafından, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapılabilmesi bakımından ipotek sözleşmesindeki kesin borcun varlığı kriterinin esas alınması gerektiği vurgulanmıştır. Gerçekten de bu kriter, İİK m.149/I ve m.150/ı da borçluya icra emri gönderilebilmesi için şart koşulan kriter ile uyumludur. Zira söz konusu madde metinlerinde “kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren ipotek akit tablosundan” bahsedilmektedir. Dolayısıyla, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin ilamlı mı ilamsız mı olacağının tespiti bakımından esas alınması gereken kriterin “kesin bir borcun mevcut olup olmaması” olarak vurgulanması isabetlidir.
C. İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takibin Tarafları
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin tarafları, alacaklı ile ipotekli taşınmazın sahibi olan borçludur33. Fakat, ipoteğin bir üçüncü kişi tarafından gösterilmesi, yani borçlu dışındaki bir kişinin taşınmazı üzerinde ipotek kurulması mümkündür (MK m.881/1) 34. Yani borçlu ve ipotekli taşınmaz sahibi üçüncü kişi birbirinden farklı olabilir. Bu halde, ipotekli taşınmazın maliki üçüncü kişi de takipte taraf olacak ve ona da ödeme/icra emri gönderilecektir.
Ancak taşınmaz maliki üçüncü kişiye MK m.887’ye göre ihbar yapılmamışsa, takip yapılması da mümkün değildir. Yargıtay HGK’nun27.4.2005 tarih ve . 2005/19-220, K.2005/288 sayılı kararınca; “İpotekli taşınmazın maliki borçluya karşı şahsen sorumlu değil ise, ipotek borçlusuna ödeme istemi yapılmaksızın doğrudan doğruya ipotekli taşınmaz malikinden borcun ödenmesi istenemez.”
Yani ipotek, borçtan şahsen sorumlu olmayan üçüncü kişinin taşınmazı üzerinde tesis edilmiş ve ipotekle teminat altına alınan borcun muacceliyeti de alacaklının ihbarına bağlı kılınmışsa, bu ihbarın şahsi borçluyla birlikte taşınmaz maliki üçüncü kişiye de yapılması gerekir35.
D. Takip Talebi
1. Takip Talebinin İçeriği
a. Genel Olarak
Takibin başlaması için, alacaklı tarafından icra dairesine yöneltilen bir takip talebinin varlığı şarttır (İİK m.148). Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip, haciz yoluyla takip ve iflas takibinden farklı, özel bir takip türüdür. Bu sebeple, takip açıldıktan sonra, takip türünün bir kereye mahsus değiştirilmesi imkanı, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip türü için geçerli değildir36.
b. Alacaklı ve Borçlunun Kimlik ve Adres Bilgileri
Takip talebinde, öncelikle alacaklının kimlik ve adresinin açıkça belirtilmesi gerekir. Borçlunun, takip alacaklısının kimliğini açık olarak öğrenmekte menfaati vardır, zira ancak bu halde kendisine karşı yöneltilmiş olan takibe karşılık verebilir.
Takip talebinde, borçlunun kimlik ve adres bilgilerinin de açıkça belirtilmesi gerekir. İİK m.149/b/I’de borçluyla beraber (varsa) taşınmaz sahibi üçüncü şahsa da ödeme emri gönderileceği hüküm altına alınmıştır. Asıl borçlu ile gayrimenkul maliki üçüncü kişi arasında zorunlu takip arkadaşlığı vardır. İpotek üçüncü kişi tarafından verilmişse, bu kişinin de takip talebinde gösterilmesi gerekir37.
c. Alacağın Tutarı, İstenen Faiz Miktarı ve İşlemeye Başladığı Gün
İİK m.58/3 uyarınca, alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarı ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı gün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve faizinin takip talebinde gösterilmesi gerekir.
d. İpotekli Taşınmaz
Takip talebinde, hangi taşınmazın ipotek edildiği, taşınmazın kütük, ada, pafta ve parsel numaraları gösterilmelidir. Kanun, alacaklının takip talebinde bulunurken, ipotek akit tablosunun tapu idaresince verilmiş resmi bir örneğini ibraza mecbur olduğunu belirtmektedir (İİK m.148).
e. Takip Yolu
Alacaklının hangi takip yolunu seçtiğini de takip talebinde bildirmesi gerekir. Alacaklının, ipoteğin mevcudiyetine rağmen, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yerine, haciz veya iflas yollarından biri ile takibe başvurması halinde icra müdürünün bu istemi resen reddetmesi gerektiği, zira İİK m.45’in emredici bir hukuk kuralı olduğu kabul edilir.
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin ilamlı ve ilamsız olabileceği daha önce açıklanmıştı. İşte, alacaklının, takip talebinde, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin ilamlı mı ilamsız mı olduğunu belirtmesi gerekir38.
f. Takibin Kiralara da Teşmil Edildiğinin Bildirilmesi
Alacaklı, MK m.863 gereğince, ipoteğin kapsamına dahil olan kiraları da talep edebilir. Alacaklı, bu talebini sadece cebri icra aşamasında ileri sürebilir. Bunun için alacaklı, takibini işleyecek kiralara teşmil ettiğini açıkça bildirmeli ve icra dairesince kiracılara haber verilmesi için gerekli olan masrafları da yatırmalıdır (İİK m.150/b).
E. Takip Talebine Eklenecek Belgeler
1. İpotek Akit Tablosunun Resmi Örneği
İpotek akit tablosu, ipoteğin kurulması sırasında tapu memuru tarafından düzenlenen ve ipoteğin durumunu gösteren resmi senettir. Taşınmazı üzerinde bir ipotek tesis ettirmek isteyen malik rehin sözleşmesinin yapılması ve tescil edilmesi için, taşınmazın kayıtlı bulunduğu tapu sicil muhafızlığına başvurarak, yazılı bir talepte bulunur. Bu talebindeki şartlar aynen akit tablosuna geçirilir39.
Uygulamada ipoteğin temin ettiği kredi ilişkisinin tüm hükümlerinin de akit tablosuna yazılıp taraflarca imzalandığı görülmektedir. Ayrıca anapara ipoteğinin tesis edildiği hallerde, ipotekle ilgili kredi şartları akit tablosuna geçirilirken, borçlu kayıtsız şartsız bir borç ikrarında bulunur ve bu da ipotek akit tablosuna geçirilir40.
Alacaklı, takip talebine, ipotek akit tablosunun tapu dairesince verilmiş resmi bir örneğini de eklemek zorundadır (İİK m.148).
Alacaklının, takip talebi ile birlikte ipotek akit tablosunun resmi onaylı bir örneğini icra dairesine vermemesi, takibin icra müdürü tarafından resen iptaline neden olmaz. Bu durumda şikayet süreye tabidir. Borçlu, ipotek akit tablosunun resmi onaylı örneğinin takip talebine eklenmediği gerekçesiyle, 7 gün içinde şikayet yoluna başvurursa, icra mahkemesinin ödeme/icra emrinin iptaline karar vermesi gerekir. Bu eksiklik kamu düzenine ilişkin olmadığından, icra mahkemesinin icra/ödem emrini resen iptal etmesi mümkün değildir41.
2. Cari Hesap Veya Kredi Sözleşmesi ve Bunlara İlişkin Belgeler
İcra ve İflas Kanununda değişiklik yapan 18.02.1965 tarih ve 538 sayılı Kanun’un 68. Maddesinin gerekçesinde, borçlunun takip talebine, varsa 150/a maddesinin birinci bendinde sayılan mukavele, makbuz ve belgeleri de ekleyeceği ifade edilmiştir. İİK m.150/a nın birinci bendinde “İpotek, bir cari hesap veya işleyecek kredi vesaire gibi bir mukavelenin teminatı olarak verilmişse, icra mahkemesi bu mukavele ve bununla ilgili sair belge ve makbuzları 68 inci maddedeki esaslara göre incelemek yetkisini haizdir” hükmü yer almaktadır. O halde, ipoteğin cari hesap veya kredi gibi, bir sözleşmenin teminatı olarak verildiği durumlarda, icra mahkemesinin sayılan belgeleri inceleyebilmesi için, takip talebine ekli olarak alacaklı tarafından icra dairesine sunulması gerekir42.
F. Takip Talebi Üzerine Yapılacak İşlemler
1. Kiracılara Haber Verilmesi
Rehinli mal kiraya verilmiş bir taşınmaz ise ve alacaklının da bu konuda bir talebi varsa, takip talebini alan icra müdürü, takibin kesinleşmesini beklemeden kiracıları takipten haberdar eder ve işleyecek kiraların icra dairesine ödenmesini emreder.
Kiraların bloke edilmesi, alacaklı tarafından, henüz alacağın ya da ipotek hakkının mevcudiyetinin açık bir şekilde tespit edilemediği bir safhada, takip talebiyle birlikte istenmektedir. Borçlunun takibe karşı olası bir itirazı bile, kiraların icra dairesi tarafından bloke edilmesini ilk etapta etkilemeyecektir. İcra müdürü, borçlunun muaccel olmamış kiralar üzerindeki tasarruflarını ve üçüncü kişilerin hacizlerini dikkate almadan kiraları bloke edecektir. Fakat takip kesinleşmeden alacaklıya ödeme yapılamaz ve İİK m.9 uyarınca bu paralar icra dairesince saklanır43.
Kiracı ihtara rağmen kira paralarını icra dairesine yatırmazsa, hakkında 356. Madde hükmü kıyasen uygulanır ve bu hüküm doğrultusunda icra dairesi, başkaca bir merasime gerek olmaksızın, kiracıların maaş ya da mallarına haciz uygulayabilecektir.
2. Tapu İdaresine Haber Verilmesi
Takip talebini alan icra müdürü, sicilde kayıtlı olan taşınmaz üzerinde icra takibi başlatıldığını, ilgili tapu idaresine haber vermeye mecburdur. İcra dairesinin bu bildirimi üzerine, tapu idaresi, taşınmaz hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlamış olduğunu sicile şerh eder. Taşınmazı bu şerh tarihinden sonra iktisap edenlere icra veya ödeme emri tebliğ olunmaz (m.150/c).
Bu şerh nedeniyle malikin taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisi sınırlandırılmamaktadır. Malik, şerhe rağmen ipotekli taşınmaz üzerinde tasarruf işlemi yapabilecektir. Ancak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip kesinleşir ve alacaklıya satış isteme yetkisi gelirse, şerhten sonra malikin yaptığı tasarruf işlemi dolayısıyla taşınmaz üzerinde hak sahibi olan kişiler, taşınmazın satışına katlanmak durumunda kalacaktır44.
3. Satış Hazırlıklarına Başlanması
İİK m.150/d uyarınca, icra dairesi, takip talebi üzerine taşınmazın satışı hazırlıklarına başlar. Bu amaçla tapudan kayıt örneklerini ve belediyeden imar durumunu getirtir. Takibin kesinleşmesini beklemeden 128. Maddeye göre kıymet takdirini yaptırır.
4. Taşınmazın İdare ve İşletilmesi
İİK m.92/III uyarınca icra dairesi taşınmazın idare ve işletilmesiyle eklentinin korunması için gerekli tedbirleri alır. Bu çerçevede alınacak tedbirlerden biri, taşınmazda kiracı varsa kiraların icra dairesine ödenmesini emretmektir. Ayrıca icra dairesinin alacağı bir diğer tedbir, zarar görme ihtimali bulunan eklentinin, rehin alacaklısının talebi üzerine, işletmenin faaliyetlerine engel olmayacak şekilde muhafaza altına alınmasıdır45.
IV. İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip
A. Genel Olarak
Alacağı ipotekle (İİK m. 23/1) güvence altına alınmış olan alacaklı, şu üç durumda "ipoteğin ilamlı takip yolu ile paraya çevrilmesi" isteminde bulunabilir:
1) Alacaklının “alacağı” veya "ipotek hakkı" veya "her ikisi" bir ilam ya da ilam niteliğindeki (m.38) bir belgede tespit edilmişse, alacaklı m.150/h uyarınca ilamlı takip yapabilecektir.
2) "İpotek akit tablosu" , "kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarı" nı içeriyorsa icra dairesi m.149 uyarınca takip borçlusuna bir icra emri gönderecektir.
3) "İpotek akit tablosu", "kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarı" nı içermese dahi, m.150/ı ya göre borçluya icra emri gönderilmesi mümkündür. Bunun için, takip talebinde bulunan alacaklının alacağının borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen 'nakdi' veya 'gayri nakdi bir kredi' den46 kaynaklanıyor olması; krediyi kullandıran tarafın (banka), borçluya (krediyi kullanan tarafa), 'cari hesabın kesilmesine', 'kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetini veya 'gayri nakdi kredinin ödenmiş olması' nedeniyle tazmin talebini ya da ödeme ihtarını noter marifetiyle göndermiş ve bu kredi alacağının bir üst sınır ipoteğiyle temin edilmiş olması gerekir (İİK m.150/ı) 47.
B. İlamlı Takipte Yetki
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte yetki konusunda birden fazla düzenlemenin dikkate alınması gerekmektedir.
İİK m.148, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip talebine ilişkindir. İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip bakımından yetkili icra dairesinin tespitinde başvurulacak olan hüküm de madde 148 olacaktır. Buna göre; ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte yetkili icra daireleri, İİK m.50 ve HUMK m.9-27 hükümleri uyarınca yetkili olanlar ve bunun yanında da taşınmazın bulunduğu yer icra dairesidir.
İİK m.150/h uyarınca, alacağın veya rehin hakkının veya her ikisinin birden bir ilam veya ilam niteliğindeki bir belgede tespit edilmiş olması halinde, ilamların icrasına dair hükümler kıyasen uygulanacaktır. Buna göre, ilamlı icrada yetkiyi düzenleyen m.34’ü göz önünde bulundurmak gerekir. İlamların icrasının nereden isteneceğine ilişkin 34. Madde şu şekildedir: “İlamların icrası her icra dairesinden talep olunabilir.”
Şu halde, alacağın yahut rehin hakkının veya her ikisinin birden bir ilam ya da ilam niteliğindeki bir belgede tespit edilmiş ve m.150/h uyarınca ilamların icrasına ilişkin hükümlere göre takip yapma hakkının olduğu hallerde, alacaklının, talebini herhangi bir icra dairesine vererek takibi başlatması mümkündür.
Acaba İİK m.150/h nın yaptığı atıf nedeniyle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte de uygulama alanı bulan 34. Madde hükmü, kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren ipotek akit tablosuna dayanılarak m.149 a göre veya banka alacaklarına ilişkin ö.150/ı ya dayanılarak yapılan takiplerde de geçerli olabilecek midir? Yoksa, takibin m.149 ve 150/ı uyarınca başlatıldığı hallerde yetki konusunda m.148’i mi uygulamak gerekecektir?
Yargıtay’ın yerleşik ihtiyaçları, ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız para borcu ikrarını içerdiği hallerde m.149 a göre yapılacak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin de her icra dairesinde başlatılabileceği yönündedir. Yargıtay, bu görüşü doğrultusunda 148. Maddede zikredilen yetkinin, 149. Maddede yazılı kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren ipotek akit tablosuna dayanılarak yapılan takiplerin haricindeki ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplere münhasır olduğuna da karar vermiştir. Yargıtay’ın görüşü, doktrinde de taraftar bulmuştur48.
Bunun karşısında yer alan görüş, m.150/h’nın yalnızca ilam ve ilam niteliğindeki belgelere dayanılarak başlatılan takiplerde uygulanacağını, dolayısıyla m.149 ve m.150/ı uyarınca başlatılacak takipler bakımından yetkili icra dairesinin m. 148’e göre belirlenmesi gerektiğini ileri sürer49.
C. Alacağın ve İpotek Hakkının İlam ya da İlam Niteliğindeki Belgede Tespit Edilmiş Olması
İİK m.150/h şu şekildedir: : " Alacağın veya rehin hakkının yahut her ikisinin bir ilamda veya ilam mahiyetini haiz belgelerde tesbit edilmiş olması halinde, ilamların icrasına dair hükümler kıyasen uygulanır"
Bu hüküm taşınır ve taşınmaz rehninde ilamlı takibi düzenler. Resmi senetle sabit olan ipotek hakkının, tek başına ilam ya da ilam niteliğindeki bir belgeye bağlanması söz konusu değildir. İpotek hakkının varlığı dava konusu edilse bile, mahkemenin bunun sonucunda ipoteğin varlığı ya da yokluğu konusunda vereceği karar, alacağın varlığına bağlıdır.
İpotek hakkı, geçerli bir alacağın varlığına bağlı, alacağın doğumuyla doğan ve bunu sona ermesiyle sona eren, feri nitelikte bir sınırlı ayni haktır50. İpoteğin tapu sicilinde tescil edilmiş olması, rehin hakkının varlığına karine teşkil eder. Taşınmaz üzerinde ipotek tesis edilmiş olmasının borçlu ile alacaklı arasındaki borç ilişkisine bir etkisi yoktur. Yani , ipoteğin tapu siciline tescil edilmiş olmasıyla alacak doğmaz ve tapu sicilindeki kayıt alacağın varlığına dair kesin bir karine teşkil etmez51. Ancak, bir taraftan da, ipotek hakkının alacağa bağlı (fer’i) bir hak olması dolayısıyla, alacağın sona erdiği iddiası, ipotek hakkının sona erdiği iddiasını da içermektedir52.
Yalnızca ipotek hakkında bir hüküm içeren, örneğin üst sınır ipoteğinin varlığını ve geçerliliğini tespit eden bir ilam, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapmak için yeterli olmayacaktır. Dolayısıyla, mahkemenin ipotek hakkıyla beraber alacağın da varlığına hükmettiği hallerde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılabilecektir.
İlamlı Takip Hükümlerinin Uygulanması
Alacak bir ilam ya da ilam niteliğindeki belgede tespit edilmiş ve bir ipotekle de temin edilmişse, buna dayanılarak başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte, ilamların icrasına ilişkin İİK hükümleri kıyasen uygulanacaktır (İİK m.150/h).
Yetkili icra dairesi, ilamların icrasına ilişkin yetki kuralı olan İİK m.34 gereğince, Türkiye’nin herhangi bir yerindeki icra dairesidir. Alacaklı, takip talebi ile birlikte elindeki ilam ya da ilam niteliğindeki belgeyi (İİK m.38) icra dairesine verir53.
Takip talebiyle birlikte, ilam ya da ilam hükmündeki belgeyi alan icra müdürü, borçlu ve varsa ipotekli taşınmaz maliki üçüncü şahsa bir icra emri gönderir54.İcra müdürünce gönderilecek bu icra emrinde, borç ödenmediği yahut icra mahkemesinden, Yargıtay’dan veya yargılamanın iadesi yoluyla mahkemeden icranın durdurulmasına ilişkin bir karar getirilmediği takdirde, alacaklının taşınmazın satışını isteyebileceği, borçluya ve varsa taşınmaz maliki üçüncü şahsa ihtar edilir.
Buradaki icra emrinin m.149’a göre mi, yoksa m.32’ye göre mi düzenleneceği tartışmalıdır. İcra emrinin 149. Veya 32. Maddelere göre düzenlenmesi, ödeme süresinin m149’daki gibi otuz gün mü, yoksa ilamların icrası bakımından icra emrini düzenleyen m.32’deki gibi yedi gün mü olacağının tespiti bakımından önem taşımaktadır.
Yargıtay, İİK m.150/h uyarınca başlatılan takiplerde gönderilecek icra emrinin m.149’a göre düzenlenmesi gerektiği yönünde kararlar vermiştir. Dolayısıyla bu halde borçluya verilecek ödeme süresi de otuz gün olacaktır.
Doktrinde KURU55 tarafından savunulan ve çoğunluk tarafından takip edilen görüş ise, takip talebin alan icra müdürünün, m.32’ye uygun olarak bir icra emri düzenlenmesi ve borçluya gönderilmesi gerektiği yönündedir56. Bu halde borçluya verilecek ödeme süresi de yedi gün olması gerekir.
D. Kayıtsız Şartsız Bir Para Borcu İkrarını İçeren İpotek Akit Tablosuna Dayanılarak Yapılan İlamlı Takip (m.149)
1. Genel olarak
İpoteğin, doğmuş bir alacağı temin ettiği ve ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir borç ikrarını içerdiği ve kural olarak ipoteğin bir anapara ipoteği olduğu hallerde, ipotekli alacaklının, bu kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren akit tablosuna dayanarak, icra müdüründen borçluya bir icra emri göndermesini istemesi mümkündür57.
Alacaklı takip talebine, akit tablosunun tapu dairesince verilmiş resmi bir örneğini de eklemek zorundadır (İİK m.148) Bu zorunlulukla güdülen amaç, ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içerip içermediği konusunda icra müdürüne bilgi verilmesinin sağlanması olarak kabul edilmektedir.
İşte alacaklının, takip talebinden, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapmak istediğini gören icra müdürü, alacaklının takip talebiyle birlikte sunduğu ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içerdiğini ve alacağın da muaccel olduğunu tespit ederse, borçluya (ve taşınmaz maliki üçüncü kişiye) bir icra emri gönderir (İİK m.149/I). İİK m.149 ve 149/a hükümleri, İİK m. 150/ı uyarınca yapılan takipler bakımından da geçerli olacaktır.
2. İcra emri
İlamsız takiptekinin aksine, burada, takip talebini alan icra müdürü, alacağın muaccel olup olmadığını ve ipotek akit tablosunun kesin borç ikrarını içerip içermediğini resen göz önünde bulundurur58.
Alacağın muaccel olmadığını anlayan icra müdürü takip talebini reddetmelidir. İcra müdürü, alacak muaccel olmadığı ve ipotek akit tablosu kayıtsız şartsız borç ikrarını içermediği halde icra emri gönderirse, borçlu ve varsa taşınmaz maliki üçüncğ kişi; alacak muaccel olmasına ve ipotek akit tablosu kesin borç ikrarını içermesine rağmen takip talebini reddederse de alacaklı, icra mahkemesi nezdinde şikayet yoluna başvurabilir59.
İcra emrinde takip talebindeki kayıtlar; ipotek edilen taşınmazın maliki üçüncü bir kişiyse, bunun kimliği ve adresi; borcun otuz gün içinde ödenmesi ihtarı; borç otuz gün içinde ödenmez ve icranın geri bırakılmasına dair bir karar da getirilmezse alacaklının taşınmazın satışı isteyebileceği ihtarı yer alır.
3. İcranın Geri Bırakılması
Kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren akit tablosuna dayanılarak başlatılan takiplerde icranın geri bırakılması İİK m.149 ve m.149/a’da düzenlenmiştir.
İİK m.149; “İcra memuru, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya ve gayrimenkul üçüncü şahıs tarafından rehnedilmiş veya gayrimenkulün mülkiyeti üçüncü şahsa geçmişse ayrıca bunlara birer icra emri gönderir.
Bu icra emrinde borcun otuz gün içinde ödenmesi ve bu müddet içinde borç ödenmez ve icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirilmezse, alacaklının gayrimenkulün satışını isteyebileceği bildirilir.”
m.149’un ikinci fıkrasındaki “…icra emrinde borcun otuz gün içinde ödenmesi ve bu müddet içinde borç ödenmez ve icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirilmezse...” ibaresi, icranın geri bırakılmasının, icra mahkemesinden hangi süre içinde talep edileceği konusunda karışıklığa yol açmıştır.
BUDAK, borçlunun icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasını, borcun ödenmesi süresi gibi otuz gün içinde isteyebileceğini düşünmektedir60.
YÜCEL, bu hükmü m.149/a ve onun yaptığı atıfla m.33’le birlikte yorumlandığında, icranın geri bırakılması için talep süresinin icra emrinin tebliğinden itibaren yedi gün olduğunun tespitinin mümkün olduğunu düşünmektedir61.
Doktrinde bu konudaki yaygın düşünce, İİK m.149’a dayanan takipte borcun ödenmesine ilişkin sürenin otuz gün, icra emrinin geri bırakılması için icra mahkemesine başvuru süresinin ise m.33 uyarınca yedi gün olduğudur62.
İcranın geri bırakılması için yedi günlük sürede başvurulması gereği yalnızca icra emrinin tebliğinden önceki dönemde borcun ertelenmiş veya itfa edilmiş olduğu hallere ilişkindir. Yoksa icra emrinin tebliğinden sonraki dönemde borcun ertelenmiş veya itfa edilmiş olduğu iddiası her zaman ileri sürülebilir63.
İcranın geri bırakılması, icra mahkemesinden talep edilmelidir. İcra dairesine yöneltilen talep geçerli olmayıp, reddi gerekir64.
İcra mahkemesinde icranın geri bırakılması talebinde bulunan borçlunun ya da taşınmaz malikinin talebi, erteleme ya da itfa iddiasını, yalnız yetkili merciilerce (mesela noterlerce) resen düzenlenmiş veya onaylanmış belge veya imzası icra dairesinde, icra mahkemesinde veya mahkeme önünde alacaklı tarafından ikrar edilmiş belgelerle ispat etmesi halinde kabul edilir (m.149/a,m.33/I ve II) 65.
İcranın geri bırakılması hakkındaki talebin icra mahkemesi tarafından kabulü veya reddine ilişkin karara karşı temyiz ve karar düzeltme yoluna başvurulabilir (İİK m.363,b.1;m.366/III). Buna göre, icra mahkemesi borçlunun icranın geri bırakılması talebini reddederse, m.33/III’den farklı olarak borçlu veya taşınmaz maliki üçüncü kişinin bu kararı teminat yatırmaksızın temyiz etmesi mümkündür. Zira, burada alacak zaten ipotekle teminat altına alınmıştır66. Ancak bu karara karşı temyiz yoluna başvuran borçlu ya da taşınmaz maliki üçüncü kişinin, satışı durdurabilmesi için takip konusu alacağın yüzde onbeşi oranında teminat yatırması gerekir. Bu teminatın yatırılması halinde ipotekli taşınmaz temyiz incelemesinin sonuna kadar satılmaz67. İİK m.149/a nın son cümlesi uyarınca, temyiz talebinin reddi halinde bu teminat, ayrıca hükme gerek olmaksızın alacaklıya ödenir. Doktrinde, teminatın alacaklıya ödenmesi için karar düzeltme süresinin geçmiş veya talebin reddedilmiş olmasının gerektiği savunulmaktadır68.
İcranın geri bırakılması talebini reddeden icra mahkemesi kararının bozulması ve icra mahkemesinin bozmaya uyması halinde teminat borçluya geri verilir; direnme kararı verilmesi halinde ise borçlu, direnme kararını yeniden temyiz edebilir ve bu kere temyiz, ipotekli taşınmazın satışını ayrıca teminat yatırmaya gerek olmaksızın durdurur69.
4. Menfi Tespit ve İstirdat Davaları
Borçlu veya taşınmaz maliki üçüncü kişi, borcun icra emrinin tebliğinden önce sona erdiği veya vadesinin ertelendiği iddiasında bulunmayıp da, borcun hiç doğmadığını ya da daha sonra sona erdiğini ileri sürerse başvurulacak yol menfi tespit, veya (borç ödenmişse) istirdat davasıdır70. Borcun hiç doğmadığını ya da daha sonra sona erdiğini icranın geri bırakılması yoluyla ileri süremez71.
İİK m.33/4 uyarınca: “Borçlu olmadığı parayı ödemek mecburiyetinde kalan borçlunun 72 nci madde mucibince istirdat davası açarak paranın geriye verilmesini istemek hakkı saklıdır.”
Maddede her ne kadar menfi tespit davasından bahsedilmişse de, bunun, 538 sayılı Kanun’la İİK’da yapılan değişiklik sırasında meydana gelen bir unutmadan kaynaklandığı doktrinde kabul edilmektedir72.
Borcun itfa edildiği veya ertelendiği hallerde, elinde İİK m.33/I’de sayılan belgelerden biri olmayan borçlu ya da taşınmaz maliki üçüncü kişi de menfi tespit ya da istirdat davası açabilir73.
BUDAK, aslında genel haciz yoluyla takip başlığı altında düzenlenmiş İİK m.72 hükmünün, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takip hakkındaki m.150 uyarınca yapılacak takipler bakımından, takip türüne uygun olduğu ölçüde, kıyasen uygulandığını; kanunun amacına göre yorumu çerçevesinde, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte de m.72 hükmünün kıyasen uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Yazar, bu sebeple, takipten önce menfi tespit davası açan borçlunun, ipotek değerinin yeterli teminatı teşkil ettiği hallerde, ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasını talep ederken alacağın en az yüzde on beşi tutarında teminat yatırılmasının zorunlu olmadığı kanısındadır74.
§.4 İPOTEĞİN İCRA VE İFLAS KANUNUNUN 150/I MADDESİ UYARINCA PARAYA ÇEVRİLMESİ
I. Genel Olarak
İpoteğin var olan, ileride doğacak ya da doğması muhtemel bir alacak için tesis edilebileceğini daha önce belirtmiştik. İpoteğin ileride doğacak bir alacağı ya da işleyecek cari hesabın bakiyesini temin etmek üzere tesis edildiği hallerde, borcun sebebi belli olmakla birlikte, ya borç henüz doğmamıştır ya da borç miktarı kesin olarak belli değildir75. Şarta bağlı alacakları temin eden ipotekler bu çerçevede değerlendirilir. Örneğin bir bankanın teminat mektubu vermesi ve bunu ödeme ihtimali karşısında kontrgaranti olarak ipotek tesis edilmesi halinde, aslında alacak henüz doğmamıştır. Banka ancak teminat mektubunu ödemek durumunda kalırsa kontrgarana karşı alacaklı duruma geçecektir76. Bunun gibi, işleyecek bir cari hesabın ileride vereceği borç bakiyesini belli bir limite kadar temin etmek üzere tesis edilen ipotekler de bu kapsamdadır77.
İşte bu halde, yani alacağın henüz mevcut olmadığı ve bu nedenle alacağı temin etmek üzere limit ipoteğinin tesis edilmiş olduğu hallerde yapılacak takip kural olarak, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takiptir. Alacaklının takip talebi üzerine icra müdürü, borçluya bir ödeme emri gönderecektir. Ancak, alacaklının bir kredi kurumu ve alacağın da borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi ve gayrinakdi bir krediden kaynaklanıyor olması halinde, alacağın teminatı olan ipotek bir limit ipoteği olsa dahi, kredi kurumu, hesap özeti, tazmin talebi ya da borcun ödenmesine ilişkin ihtarı, krediyi kullanan tarafa noter aracılığıyla gönderdiğini ispat ederek, İİK’nın 149. Maddesi uyarınca işlem yapılmasını, yani krediyi kullanan tarafa bir icra emri gönderilmesini sağlayabilir (İİK m.150/ı).
II. Hükmün Objektif ve Sübjektif Uygulama Kapsamı
A. Genel Olarak
3182 Sayılı mülga Bankalar Kanunu’nun 91. Maddesi, banka ve kredi borçlusu arasındaki kredi ilişkisinin teminatını teşkil eden ipoteğin paraya çevrilmesini, İİK m.149 hükmüne de yollama yapmak suretiyle düzenlemekteydi. Bu 91. Madde hükmünde de üst sınır ipoteğinin paraya çevrilmesi söz konusuydu, zira madde hükmünde açıkça, ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermediği durumlardan bahsedilmişti. 78.
3182 sayılı bankalar Kanunu’nun 91. Maddesi sadece cari hesap bakımından bir düzenlemeyi içermekteyken, kısa, orta, uzun vadeli krediler ve tazmin edilmiş gayrinakdi krediler(teminat mektubu kredisi gibi) İcra İflas Kanunu’nun 150/ı maddesinin kapsamına alınmıştır. 79
İİK m.150/ı ‘ nın sübjektif uygulama kapsamı ise tartışmalı bir husustur. Bu hükme dayanarak yalnızca bankaların ilamlı takip yapabileceğini kabul eden bir görüş olduğu gibi; bankalar dışındaki özel ya da tüzel diğer kişilerin de “krediyi kullandıran taraf” olarak bu maddede sağlanan imtiyazdan yararlanabileceğini savunanlar mevcuttur.
B. Hükmün Objektif Uygulama Alanı
1. Cari Hesap Şeklinde İşleyen Krediler
Bankaların, müşterileriyle yapmış oldukları değişik işlemlerden dolayı karşılıklı olarak birbirlerinden olan alacaklarını, ayrı ayrı istemekten vazgeçip, bunları hesaben tasfiye etmek ve neticede meydana gelecek bakiyeye göre borçluluk ve alacaklılık durumunu tespit etmek amacıyla zimmet ve matlup kalemleri şekline çevirmek üzere açtıkları hesaplara cari hesap denir. Belirli bir limit dahilinde zimmet bakiyesi devredebilmek üzere bankalarca açılan cari hesaplar da cari hesap kredisi veya borçlu cari hesap olarak adlandırılır.
2. Kısa, Orta ve Uzun Vadeli Nakdi ve Gayrinakdi Krediler
3182 Sayılı Kanun’un 90 ve 91. Maddelerinin İİK’ya 68/b ve 150/ı maddeleri olarak alınmasıyla birlikte, kısa orta ve uzun vadeli nakdi ve gayrinakdi krediler de uygulama kapsamına alınmıştır. Bankaların açtıkları ve karz akdi şeklinde işleyen, kısa orta ve uzun vadeli kredilerde, anapara ipoteği tesis etmeleri gerektiği düşünülebilir. Anapara ipoteğinin mevcut olduğu hallerde, alacaklı bankanın İİK m.150/ı ya dayanarak takip yapmasına gerek yoktur. Zira bu halde ipotek akit tablosu kayıtsız şartsız bir borç ikarını içereceğinden, İİK’nın 149. Maddesine göre ilamlı takip başlatmak mümkündür. Bu şartlar altında bankaların, kısa , orta uzun vadeli nakdi ve gayrinakdi kredi alacaklarını temin etmek amacıyla üst sınır ipoteği kurmalarının ve buna daynarak İİK m.150/ı uyarınca takip yapmalarının beklenemeyeceği söylenebilir.
Uygulamada banka ile kredi alan arasında kredi ilişkisi kurulduğunda bunun teminatı olarak genellikle bir üst sınır ipoteği tesis edilmekte ve bu ipotek, kredi alanla banka arasındaki diğer kredi ilişkileri için de teminat teşkil etmektedir. Bu sebeple, anapara ipoteği tesisinin mümkün olduğu hallerde dahi üst sınır ipoteğinin tercih edildiği görülmektedir.
C. Hükmün Sübjektif Uygulama Alanı
1. Aktif Taraf
Doktrinde, İİK m.150/ı hükmünün ancak, bankaların kredi veren konumunda olduğu hukuki ilişkilerde uygulanabileceği savunulmaktadır. Buna göre, yürürlükteki mevzuat karşısında borçlu cari hesap veya kısa, orta ve uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde, kredisi kullandıran tarafın, banka dışında bir gerçek ya da tüzel kişi olması söz konusu olamaz. Ayrıca bu görüş uyarınca; borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi, hesap özeti gibi kavramlar, bankacılık literatürüne aittir80.
Yargıtay’ın bazı kararlarında, İİK m.150/ı’nın yalnızca bankalar tarafından verilen krediler için değil, cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen tüm nakdi veya gayrinakdi kredilerde uygulanabileceği ifade edilmiştir81. Ancak Yargıtay, krediyi kullandıran tarafın bir banka olmadığı, mesela bir finansal kiralama şirketi olduğu bir çok halde, arada borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi veya gayrinakdi bir kredi ilişkisi olmadığından hareketle, İİK m.150/ı’nın uygulanmasına imkan olmadığına karar vermiştir82.
2. Pasif Taraf
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin pasif tarafı, krediyi kullanan taraftır. Fakat daha önce de belirtildiği gibi, ipotekli taşınmasın malikinin krediyi kullanan taraf dışında üçüncü bir kişi olması halinde, ipotekli taşınmazın maliki üçüncü kişi de takipte pasif taraf olacaktır. Bu durumda malike de ödeme/icra emri gönderilir.
D. İİK m.150/ı Hükmü Uyarınca İlamlı Takip Yapılabilmesinin Şartları
1. Genel Olarak
Krediyi kullandıran bankanın, İİK m. 150/ı uyarınca ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapabilmesi için borçlu cari hesap veya kısa orta, uzun vadeli nakdi ya da gayrinakdi kredi ilişkisinden kaynaklanan muaccel bir alacağın olması; bu alacağın bir üst sınır ipoteğiyle teminat altına alınmış bulunması; hesap özeti, tazmin talebi ya da ihtarın noter aracılığıyla borçluya gönderilmiş olması gerekir. 83.
2. Borçlu Cari Hesap veya Nakdi ya da Gayrinakdi Kredi İlişkisinden Kaynaklanan Muaccel Alacak
Bankanın İİK m.150/ı uyarınca krediyi kullanan tarafa karşı takip yapabilmesi için, krediden kaynaklanan alacağın muaccel bir alacak olması şarttır84. İpotekle temin edilmiş, müeccel kredi borçları veya tazmin edilmemiş gayrinakdi krediler için takip yapılarak m.150/ı uyarınca krediyi kullanan tarafa icra emri gönderilmesi mümkün değildir.
Bankaların ipotek kapsamında olmakla birlikte, henüz muaccel olmayan alacakları olabilir. Örneğin, bankanın müşterisine verdiği 20.000 TL meblağlı bir teminat mektubu nedeniyle bu meblağda bir üst sınır ipoteği tesis edilmiştir. Bankanın tazmin ettiği miktar ise 3.000 TL’dir. Banka, teminat mektubu dolayısıyla tazmin ettiği bu 3.000 TL tutarındaki muaccel alacağı için takip başlatabilir. Ancak henüz tazmin etmediği bedeli, alacak muaccel olmadığı için, takibe koyması mümkün değildir 85.
3. Takibe Konu Alacağın Teminatı Olarak Üst Sınır İpoteğinin Varlığı
Üst sınır ipoteği kural olarak henüz doğmamış, ancak doğması kesin ya da muhtemel alacakları temin etmek için tesis edilen ipotek türüdür. Burada, ipotek tesis edilirken alacağın miktarı henüz bilinmediğinden, belirlilik ilkesi uyarınca, taşınmazın azami ne miktar için teminat teşkil edeceği, ipotek sözleşmesinde taraflarca kararlaştırılır. Üst sınır ipoteğinde, alacak bakımından bir üst sınır tespit edilerek teminatın kapsamı belirlenmektedir.
4. Hesap Özeti, Tazmin Talebi ya da İhtarın Krediyi Kullanan Tarafa Gönderilmesi
İİK m.159/ı uyarınca takip yapabilmek için, cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarın, krediyi kullanan tarafa noter aracılığıyla kredi sözleşmesinde yazılı ya da ipotek akit tablosunda belirtilen adrese gönderilmek suretiyle tebliğ edildiğini veya m.68/b gereğince tebliğ edilmiş sayıldığını gösteren noterden tasdikli bir sureti icra müdürüne ibraz etmek gerekir. Zira borcun ödenmesi için ihbar yapılmadan borçlunun mütemerrit kılınması ve ona karşı takip yapılması mümkün değildir86.
Şu halde, krediyi kullandıran tarafın, borçlu cari hesabı kat ederek alacağı muaccel kıldığına dair ihbarnameyle birlikte hesap özetini de krediyi kullanan tarafa noter aracılığıyla göndermesi gerekir. Cari hesap şeklinde işleyen kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmeleri de bu çerçevede değerlendirilmelidir. Gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin de kredi kullanan tarafa noter aracılığıyla tebliği şarttır87.
Krediyi kullandıran bankanın noter marifetiyle gönderdiği hesap özeti, tazmin talebi ya da ödeme ihtarını tebellüğ eden krediyi kullanan taraf, tebliğ tarihinden itibaren 8 gün içinde buna itiraz edebilir. Yalnız İİK m.150/ı uyarınca şikayet yoluna başvurabilmek için, krediyi kullanan tarafın itirazını noter kanalıyla yapması gerekir88.
Krediyi kullanan tarafın bu 8 günlük süre içinde, aldığı (gönderilen) hesap özeti ya da tazmin talebine itiraz etiğini notere bildirmesi yani bunlara itiraz için notere başvurması yeterli midir?
Doktrinde89 , borçlunun itirazının da alacaklıya ulaşmasının zorunlu olduğu ifade edilmiştir. Alacaklı lehine yapılan bu yorum uygulamada borçluların çok aleyhine sonuçlar doğurur. Sekiz günlük itiraz süresinin 3. ya da 4. günü notere itiraz için başvurduğu halde, kalan süre içinde tebliğ işleminin gerçekleşmemesinden borçluyu sorumlu tutmak çok ağır olur. Kaldı ki, İcra ve İflas Kanununun borçluya itiraz hakkını tanıdığı tüm durumlarda, borçlunun bu süre içinde itiraz makamına - icra dairesi veya icra mahkemesine - başvurması yeterli olup, ayrıca itirazın itiraz süresi içinde alacaklıya ulaşması da aranmadığından, burada da aynı çözüm şeklinin benimsenmesi daha uygun olacaktır.
Yargıtay da konuya ilişkin bir kararında 8 günlük sürenin, itirazın notere tevdi süresi olduğunu belirtmiştir 90.
5. İİK m.150/ı Uyarınca İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takipte Yetki
İİK m.150/ı da, krediyi kullandıranın bu maddedeki -yukarıda saymış olduğumuz- şartları yerine getirmesi halinde, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip talebini alan icra müdürünün İİK.m.149 uyarınca işlem yapacağı ifadesine yer verilmiştir. O halde yetki konusunda m.149’a göre hareket etmek gerekecektir. Dolayısıyla, m.150 çerçevesinde yapılacak takipler için de yetkili icra dairesinin İİK m.148’e göre belirlenmesi gerekir91.
6. Takip Talebi
İpoteğin ilamlı takip yolu ile paraya çevrilmesi, alacaklının takip talebi ile başlar92. İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip talebi ve içeriği yukarıda ayrıntılı olarak işlendiğinden burada sadece m.150/ı uyarınca yapılacak takiplere özgü kısımların tekrarıyla yetinilecektir.
Üst sınır ipoteğinin mevcut olduğu hallerde takip talebinde, alacağın ipotek sınırını aşmayacak biçimde gösterilmesi gerekir. Alacaklının ipotek limiti içinde kalmak şartıyla faiz istemesi de mümkündür. Krediyi kullandıran tarafın alacağı, itiraz edilmeyen hesap özeti, tazmin talebi veya ödeme ihtarındaki miktar bakımından kesinleşmiş sayılır. Bu nedenle, ilamlı takip talebinde, kesinleşen bu miktar üzerinden istemde bulunulması gerekir.
İpotek akit tablosunun resmi örneğinin ve cari hesap veya kredi sözleşmesi ve bunlara ilişkin belgelerin takip talebine eklenmesi gerekir93. Alacaklı, hesap özeti tazmin talebi veya ödeme ihtarının noter marifetiyle borçluya gönderildiğine dair noterden tasdikli suretlerini de takip talebine eklemek zorundadır94.
7. İcra emri
Krediyi kullanan tarafın takip talebini ve takip talebine ekli olarak verdiği belgeleri krediyi kullanan tarafa gönderdiğine ilişkin noterden tasdikli sureti alan icra müdürü m.149’a göre işlem yaparak borçluya bir icra emri gönderir.
Takip talebini alan icra müdürünün ilamsız takiptekinin aksine m.149/1 uyarınca alacağın muaccel olup olmadığını araştırması gerekir. Zira burada kredi borçlusuna bir icra emri gönderilecek. Yani takibin itirazla durması söz konusu olmayacaktır95.
İcra müdürü tarafından gönderilecek olan bu icra emrinde şunlar yer alır:
1) Takip talebindeki kayıtlar,
2) Taşınmaz, üçüncü bir kişi tarafından rehnedilmiş ya da mülkiyeti üçüncü bir kişiye geçmişse, bunun adı soyadı ve ikametgahı,
3) Borcun otuz gün içinde ödenmesi gereği,
4) Otuz gün içinde borç ödenmez veya icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına ilişkin bir karar getirilmezse, alacaklının, m.150/e taşınmazın satışını isteyebileceği ihtarı, yazılır. 96.
Uygulamada icra emri olarak bu kayıtları içeren basılı örnekler kullanılmaktadır.
8. İcranın Geri Bırakılması
Görüldüğü gibi burada kredi borçlusunun icranın geri bırakılmasını istemesi mümkündür. Ancak icranın geri bırakılması yoluna, m.149 uyarınca işlem yapılması dolayısıyla başvurulabilmektedir ve burada ancak borcun itfa edildiği veya ertelendiği iddiası ileri sürülebilir. Borçlu bu bağlamda borcun varlığına ve miktarına muhalefet edemeyecektir.
Eğer krediyi kullanan taraf, krediyi kullandıranın kendisine noter aracılığıyla göndermiş olduğu hesap özeti, tazmin talebi ya da ihtara süresi içinde noter aracılığıyla itiraz ettiği iddiasında ise, yani borcun varlığına veya miktarına muhalefet ediyorsa, bunu İİK m.150/ı uyarınca başlatılacak takibe karşı şikayet yoluyla ileri sürebilir97.
İİK m.149 ve m.149/a uyarınca menfi tespit ve istirdat davasına ilişkin hükümler burada da uygulanacaktır.
9. Şikayet
a. İİK m.16 çerçevesinde şikayet
Madde 16 -
Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.
Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikayet olunabilir.
İİK m. 16 çerçevesinde şikayet sebeplerinin gerçekleşmiş olduğu durumlarda, m.150/ı uyarınca başlatılan takibe karşı takip borçlusu ve diğer ilgililerin şikayet hakkı vardır. Örneğin icra emrindeki alacak miktarının ipoteğin üst sınırını aştığına dair muhalefet şikayet yoluyla ileri sürülecektir. Buradaki şikayet süreye tabi değildir.
Takip alacaklısının m.150/ı uyarınca takip hakkı olmadığı halde takip borçlusuna icra emri gönderilmiş olması da şikayet sebebi teşkil eder ve şikayet süresi 7 gündür98.
b. İİK m.150/ı anlamında şikayet
Kendisine hesap özeti veya ödeme ihtarı tebliğ edilen banka müşterisi(takip borçlusu-krediyi kullanan), bu belgenin tebliğ edildiği tarihten itibaren 8 gün içinde, bankaya(kredi kullandıran tarafa) noter aracılığıyla bir itiraz belgesi gönderip, ileri sürülen alacağa veya miktarına itiraz edebilir.
Bu itiraz durumunda bankanın tek taraflı olarak düzenlediği belgenin, banka müşterisinin itirazı üzerine hükmünü kaybetmesi beklenirdi. Ancak kanuni düzenleme böyle değildir. M.150/ı’nın ifadesine göre, banka müşterisinin kendisine gönderilen hesap özeti, tazmin talebi veya ödeme ihtarına itiraz etmiş olması, ona sadece icra mahkemesine şikayette bulunma imkanı vermekte, bu şikayetin haklılığını tespit eden icra mahkemesi icra emrini iptal etmemektedir. Bunun yerine bankaya, alacağını “68/b maddesi çerçevesinde diğer belgelerle” varit göstermek imkanını vermek için incelemeye devam etmelidir99.
İİK m.150/ı hükmünde atıf yapılan “68/b maddesi çerçevesinde diğer belgeler” ile kastedilen, ancak m.68/3 hükmünde anılan “kredi sözleşmesi” ve “krediyi kullandıran tarafından usulüne uygun olarak düzenlenmiş diğer belge ve makbuzlar” olabilir. Eğer krediyi kullandıran banka, alacağını bu belgelerden biriyle ispatlayabiliyorsa, banka müşterisinin (krediyi kullanan taraf) şikayeti reddedilir100.
Borçlunun şikayeti hakkında verilen icra mahkemesi kararı temyiz edilebilir. BUDAK’a göre; borçlunun (veya varsa ipotekli taşınmaz maliki üçüncü kişinin) şikayetini reddeden kararı temyiz etmesi halinde, temyiz başvurusunun takibi (satışı) durdurup durdurmayacağı konusunda bir ayrım yapmak gerekmektedir101.
İcra mahkemesi hesap özeti, tazmin talebi veya ödeme ihtarına süresi içinde itiraz edilmediğini tespit ettiği için şikayetin reddine karar vermişse, bu kararın temyizi, borçlu takip konusu alacağın yüzde on beşi oranında teminat yatırmadıkça satışı durdurmaz. Buna karşılık, borçlu bankaca tarafına gönderilmiş olan bu ihtarname ve hesap özetlerine süresi içinde itiraz ettiğini icra mahkemesine belgelemiş; fakat, şikayet bankanın alacağının m.68/b maddesindeki diğer belgelerle varit gösterilmiş olması sebebiyle reddedilmiş ise, temyiz teminat yatırılmasa bile satışı durdurur102.
SONUÇ
İcra ve İflas Kanunu’nun rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe ilişkin sistemi, esas itibariyle, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takibe göre düzenlenmiştir. Zira, mehaz İsviçre İcra ve İflas Kanunu’ndaki ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe ilişkin düzenleme, tek bir takip şeklini öngörür; bu da ilamsız takiptir.
İcra ve İflas Kanunu’muza göre ise, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip ilamlı ve ilamsız takip olarak iki şekilde yapılır. Bu ödevle, çalışma konumuz olan, "Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip" müessesesinin işleyişini, takip sürecini ve kredi kurumlarına ilişkin özel düzenlemeleri ana hatlarıyla anlatmaya çalıştık.
Alacaklının, alacak hakkı ve rehin hakkı bir ilam veya ilam niteliğinde bir belge ile tespit edilmişse, alacaklı rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabilir. Burada ilamların icrasına dair hükümler kıyasen uygulanacaktır (m.150/h). Alacaklı, takip talebi ile birlikte elindeki ilam veya ilam niteliğindeki belgeyi icra dairesine verir. İpotek alacaklısının ilamlı takip talebini alan icra müdürü, borçluya m.32/ye göre 7 günlük bir icra emri gönderir. Bu icra emri ile borluya, 7 gün içinde borcu ödemez ve icranın geri bırakılmasına ilişkin bir karar getirmezse, ipotekli taşınmazın satılacağı ihtar edilir.
İpotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermesi halinde, özel bir ilamlı icra yolu öngörülmüştür (m.149,149/a).
Buradaki takip talebi de, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takipte olduğu gibidir. Ancak takip talebine ipotek akit tablosunun tapu dairesince verilen resmi örneği eklenir. Takip talebini alan icra müdürü, ipotek alacaklısının takip talebi ile birlikte kendisine vermiş olduğu ipotek akit tablosun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya bir icra emri gönderir. Bu icra emriyle ödeme süresinin 30 gün olduğu, süresinde borç ödenmez veya icranın geri bırakılması hakkında bir karar getirilmezse alacaklının, rehnedilmiş malın satışını isteyebileceği ihtar edilir.
Borçlu borcun ödendiği veya ertelendiğini iddia ediyorsa, icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasını isteyebilir (m.149a/I) icranın geri bırakılmasında İİK m.33/I,II ve IV uygulanır. Buna göre borçlu itiraz sebeplerini, borcun ödenmiş olduğunu, ertelendiğini yahut zamanaşımına uğradığını, yalnız m.33/I ve II deki belgelerden biriyle ispatlayabilecektir.
İcra mahkemesinin icranın geri bırakılması talebinin reddine ilişkin kararını temyiz eden borçlu, takip konusu alacağın yüzde onbeşi oranında teminat yatırmazsa satış dahil hiçbir icra işlemi durmaz. Temyiz talebinin reddi halinde bu teminat, ayrıca bir mahkeme hükmüne gerek kalmaksızın alacaklıya tazminat olarak ödenir.
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip bakımından geçerli olan düzenlemeler; alacağı temin eden ipoteğin bir kesin borç ipoteği olduğu ve bu nedenle ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız borç ikrarını içerdiği hallerde uygulanan İİK m.149 ile, ipoteğin ya da alacağın bir ilam ya da ilam niteliğindeki belgeye dayanması halinde başvurulacak olan İİK’nın 150/h maddesidir. Bu maddeler çerçevesinde takip şartları oluşmamışsa, ilamsız takip yapmak gerekir.
İpotek, bir kişisel alacağın teminat altına alınması amacını güder. İpotek, halen mevcut veya henüz doğmamış olmakla beraber, ileride doğması kesin yahut olası olan bir alacağı teminat altına almak için kurulur.
Kural olarak mevcut bir alacak için kurulan ipotek bir anapara ipoteğidir. Anapara ipotekleri doğrudan doğruya borçlunun kayıtsız şartsız borç ikrarını yansıtır. Borçlunun borcu kayıtsız şartsız kabul beyanı Tapu Dairesince düzenlenen resmi senede şerh edilir.
Alacağın henüz doğmadığı, ileride doğacağı ya da doğması muhtemel olan hallerde ise ipotek bir üst sınır ipoteğidir ve ipotek akit tablosu denilen resmi senede kayıtsız şartsız borç kabulünün geçirilmesi mümkün olmayacaktır. İşbu halde, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılacak olan takip, ancak ilamsız bir takip olabilir.
Ancak bankaların kredi ilişkisinden kaynaklanan alacaklarının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibini, genellikle, özel bir düzenleme olan İİK m.150/ı hükmüne dayanarak yaptıkları görülmektedir. Bu takip yolu, alacaklıya, elinde bir ilam ya da kayıtsız şartsız ipotek akit tablosu olmadan dahi ilamlı takip yapması imkanını tanımaktadır.
Kredi kurumlarıyla ilgili getirilen özel düzenleme ile; Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi veya gayrinakdi bir krediyi kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu kayıtsız ve şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarın noter aracılığıyla krediyi kullanan tarafa kredi sözleşmesinde yazılı ya da ipotek akit tablosunda belirtilen adrese gönderilmek suretiyle tebliğ edildiğini veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığını gösteren noterden tasdikli bir sureti icra müdürüne ibraz ederse, icra müdürü 149. Madde uyarınca işlem yapar. Yani borçluya icra emri gönderir. Borçlu, hesap özetine ve borcun ödenmesine ilişkin ihtara veya gayrinakdi kredi nedeniyle tazmin talebine süresi içinde (8 gün) ve usulüne uygun olarak itiraz etmiş olduğunu ispat etmek suretiyle icra mahkemesine şikayette bulunabilir. Bu durumda icra mahkemesi, alacaklının alacağını m.68/b çerçevesinde ispatlaması halinde borçlunun şikayetini reddeder. Borçlunun şikayeti hakkında verilen icra mahkemesi kararı temyiz edilebilir.
İcra mahkemesi hesap özeti, tazmin talebi veya ödeme ihtarına süresi içinde itiraz edilmediğini tespit ettiği için şikayetin reddine karar vermişse, bu kararın temyizi, borçlu takip konusu alacağın yüzde on beşi oranında teminat yatırmadıkça satışı durdurmaz. Buna karşılık, borçlu bankaca tarafına gönderilmiş olan bu ihtarname ve hesap özetlerine süresi içinde itiraz ettiğini icra mahkemesine belgelemiş; fakat, şikayet bankanın alacağının m.68/b maddesindeki diğer belgelerle varit gösterilmiş olması sebebiyle reddedilmiş ise, temyiz teminat yatırılmasa bile satışı durdurur.
KAYNAKÇA
Oğuzman, Kemal; Seliçi, Özer; Oktay Özdemir, Saibe; Eşya Hukuku , Filiz Kitapevi, İstanbul, 2002.
Budak, Ali Cem; İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip , XII Levha Yayınları, İstanbul, 2010.
Kuru, Baki; Arslan, Ramazan; Yılmaz, Ejder; İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2004.
Kuru,Baki, İcra ve İflas Hukuku, 3.Bası, Cilt III , Ankara, Seçkin, 1993.
Kuru, Baki; İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Türkmen Kitabevi, İstanbul, 2004.
Üstündağ, Saim; İcra Hukukunun Esasları, İstanbul, 8. Bası, 2004.
Uyar, Talih ; İcra Hukukunda Rehnin Paraya Çevrilmesi, 2. Baskı, 1992.
Muşul, Timuçin; İcra ve İflas Hukuku, Legal Kitabevi, İstanbul, 1. Baskı, 2005.
Pekcanıtez, Hakan; Atalay, Oğuz; Özekes, Muhammet; İcra ve İflas Hukuku, Yetkin Yayınları , Ankara, 7. Bası, 2009.
Yıldırım, Kamil; İcra Hukuku Ders Notları, Alkım Yayınevi, İstanbul, 2002.
Yücel, Müjgan; Banka Alacaklarının İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takibi, 1.Baskı , İstanbul, XII Levha Yayınları, 2010.
Postacıoğlu, İlhan; İcra Hukuku Esasları, Güncelleştirilmiş, Genişletilmiş 5.Bası İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2010.
Kuntalp, Erden; Anapara Ve Üst Sınır (Maksimal) İpotek Ayrımı, Ankara, 1989.
Altay,Sümer / Eskiocak,Ali; Türk Medeni Hukukunda Taşınmaz Rehni (İpotek), İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2007.
Reisoğlu,Seza; İpoteğin Kapsamı, Hükümleri ve Uygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar, Ankara, 1979.
Reisoğlu,Seza; Bankalar Açısından İcra ve İflas Kanunundaki Yeni Düzenlemeler, Ankara, Türkiye Barolar Birliği Yayını, 1989.
Kazancı İçtihat Bilgi Bankası; www.kazanci.com
1 M.Kemal Oğuzman/Özer Seliçi, Eşya Hukuku, 9.Bası (İstanbul: Filiz 2002), s.657.
2 Budak,İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip, 3.Bası (İstanbul: 12Levha 2010), s.1.
3 Oğuzman/Seliçi , Eşya Hukuku, s.659.
4 Oğuzman/Seliçi , Eşya Hukuku, s.659.
5 Oğuzman/Seliçi , Eşya Hukuku, s.660.
6 Oğuzman/Seliçi , Eşya Hukuku, s.661.
7 Oğuzman/Seliçi , Eşya Hukuku, s.662.
8 Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, (İstanbul:Türkmen Kitabevi,2004), s.840.
9 Saim Üstündağ, İcra Hukukunun Esasları, 8.Bası(İstanbul: Fakülteler Matbaası, 2004), s.309.
10 Bkz. İsviçre Federal Mahkemesinin 19 Ekim 1951 tarihli kararı, BGE Cilt 77 III, s.100-102.
11 Budak,İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip,s.15-17.
12 Buradaki rehin deyimi, ipotek ve taşınır rehni deyimlerine giren bütün taşınır ve taşınmaz rehinleri kapsar (bkz. m.23,III).
13Baki Kuru/Ramazan Arslan/Ejder Yılmaz, İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, 18. Bası(Ankara, Yetkin Yayınları, 2004), s.462.
14 Budak,İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip,s.24-25.
15 Budak,İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip,s.26.
16 Muşul, İcra ve İflas Hukuku,1.Baskı, (İstanbul:Legal Kitabevi,2005) s.672 vd.
17Muşul, İcra ve İflas Hukuku, s.675.
18Muşul, İcra ve İflas Hukuku, s.675
19 Yıldırım, İcra Hukuku Ders Notları, 1. Bası(İstanbul: Alkım ,2002), s.170 vd..
20 Pekcanıtez/Atalay/Özekes, İcra ve İflas Hukuku, 4.Bası (Ankara: Yetkin,2006), s.326.
21Yücel, Banka Alacaklarının İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takibi, 1.Baskı (İstanbul; XII Levha Yayınları,2010) s.151.
22 Oğuzman/Seliçi , Eşya Hukuku, s.661.
23Ancak alacağın doğmuş ve belirli olduğu durumlarda da ana para ipoteği yerine üst sınır ipoteğiyle güvence altına alınması mümkündür.
24Postacıoğlu, İcra Hukuku Esasları, Güncelleştirilmiş, Genişletilmiş 5.Bası (İstanbul; Vedat Kitapçılık,2010) s.702.
25Kuntalp, Anapara Ve Üst Sınır (Maksimal) İpotek Ayrımı, Ankara, 1989.
26Postacıoğlu,s.704.
27Altay,Sümer/Eskiocak,Ali, Türk Medeni Hukukunda Taşınmaz Rehni (İpotek), (İstanbul; Vedat Kitapçılık, 2007) s.32.
28Kuntalp,s.22.
29Kuntalp,s.24.
30Yücel, s.156.
31Budak,s.93.
32Budak,s.94.
33Yücel, s.169.
34Budak, s.99.
35Oğuzman/Seliçi/Oktay-Özdemir, s.772.
36Yücel, s.175.
37Yücel, s.176.
38Yücel, s.189.
39 Reisoğlu,Seza, İpoteğin Kapsam Hükümleri ve Uygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar, Ankara s.28.
40 Reisoğlu, s.33.
41 Yücel, s.191.
42 Yücel, s.192.
43 Yücel, s.193.
44 Budak, s.137 vd.
45 Yücel, s.199.
46 Bedeli ödenen /tazmin edilen) teminat mektubu ya da aval nedeniyle borçluya rücu, gayri nakdi krediye örnek teşkil eder.
47 Talih Uyar, İcra Hukukunda Rehnin Paraya Çevrilmesi,2. Bası (İstanbul; 1992), s. 399.
48 Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin/Özekes, s.348 ; Postacıoğlu, s.568.
49 Budak, s.122 vd. ;Muşul, s.856.
50 Kuntalp, s.13.
51 Kuntalp, s.13.
52 Budak, s.150 vd..
53 Kuru,Baki, İcra ve İflas Hukuku, 3.Bası, Cilt III (Ankara; Seçkin, 1993).
54 Kuru,, Cilt III,s. 2456.
55 Kuru,, Cilt III,s. 2456.
56 Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin/Özekes, s.351.
57 Yücel, s.273.
58 Kuru, El Kitabı, s.862.
59 Kuru, El Kitabı, s.862.
60 Budak, s.154 vd.
61 Yücel, s.275.
62 Kuru ,El Kitabı, s.863.
63 Kuru ,El Kitabı, s.863.
64 Kuru ,C.III, s. 2460.
65 Kuru ,El Kitabı, s.863.
66 Budak, s.155 vd..
67 Kuru ,El Kitabı, s.864.
68 Budak, s.157.
69 Yücel, s.278.
70 Postacıoğlu, s.260 ; Budak, s.158.
71 Yücel, s.279.
72 Postacıoğlu, s.259; Kuru, s.817,818.
73 Budak, s.158.
74 Budak, s.158 vd.
75 Postacıoğlu, s.571.
76 Postacıoğlu, s.571.
77 Postacıoğlu, s.571.
78 Yücel, s.284..
79 Yücel, s.289,290.
80 Budak, s.164 vd.
81 Yarıtay 12. HD’nin 19.10.1995 tarih ve E.12444, K.14067 sayılı kararı (Kuru, s.865).
82 Yargıtay 12. HD’nin 1.6.2004 tarih E.2004/10327, K.2004/13939 sayılı kararı.
83 Yücel, s.300.
84 Uyar, s.399.
85 Yücel, s.305.
86Uyar, s.399.
87Yücel, s.311,312.
88Yücel, s.315.
89 Reisoğlu, Bankalar Açısından İcra ve İflas Kanunundaki Yeni Düzenlemeler , s.16.
90 Yargıtay 12.HD.’nin 5.12.1990 tarih ve E. 11765, K.12592 sayılı Kararı.
91 Yücel, s.323.
92 Uyar, s.399.
93 Yücel, s. 325.
94 Uyar, s.399.
95 Kuru, s.862.
96 Uyar, s. 402 vd.
97 Yücel, s.330.
98 Yücel, s.332.
99 Budak, s.172,173.
100 Yücel, s.344.
101 Budak, s.176.
102 Budak, s.176.
---------------
------------------------------------------------------------
---------------
------------------------------------------------------------
5
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :
"Rehnin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takip" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av. Olga Ercaner'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (https://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
|
|