Farkında Olmadan Vergi Mükellefi Olabilirsiniz: Sosyal Medya ve Uygulama Gelirlerinde Yeni Dönem
YouTube, TikTok, X gibi platformlardan veya cep telefonunuzdaki uygulamalardan elde ettiğiniz gelirler vergiye tabi olabilir – İhlal durumunda ciddi cezalarla karşılaşabilirsiniz.
Av. İsmail DUYGULU
Giriş
Artık yalnızca üretimin değil; görünürlüğün de vergisi var.
Dijital çağda görünür olmak kolaylaştı. Ancak bu görünürlük yalnızca takipçilere değil; vergi sistemine de yansıyor. Sosyal medya, mobil uygulamalar ya da dijital içerikler yoluyla elde edilen her gelir, artık veri analitiğiyle tespit edilebiliyor. Bu yazı, bilmeden mükellef olan binlerce kişiye geç kalmadan farkındalık kazandırmak amacıyla kaleme alındı.
Dijitalleşme, yalnızca iletişim biçimlerini değil; gelir elde etme yollarını da radikal biçimde dönüştürdü. Artık insanlar sosyal medya platformlarında içerik üreterek, mobil uygulamalar geliştirerek ya da dijital hizmetler sunarak önemli kazançlar elde edebiliyor. Ancak birçok kişi bu faaliyetlerin vergiye tabi olduğunu ya bilmiyor ya da yeterince önemsemiyor.
Türkiye'de 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’na eklenen mükerrer 20/B maddesi, bu yeni ekonomi biçiminin vergisel çerçevesini çizmektedir.
Bu yazı, dijital gelir elde eden herkesin –ister öğrenci, ister girişimci, ister sade kullanıcı– bilmesi gereken temel vergi kurallarını ve hukuki sorumlulukları açıklamayı amaçlamaktadır. Devlet artık yalnızca geleneksel üretim alanlarını değil; dijital emek üzerinden elde edilen kazançları da denetlemekte ve vergilendirme kapsamına almaktadır. Dijital ekonomi, klasik vergi anlayışıyla yüzleşmeye başlamıştır.
Farkında olmadan gelir elde etmek, artık farkında olmadan mükellef olmak anlamına gelebilir.
I. Dijital Emek ve Yeni Üretim Biçimi
Tarımsal ve sınai üretim modellerinden farklı olarak, günümüz ekonomisinde üretimin merkezine bilgi, zihin ve düşünsel faaliyetler yerleşmiştir. Sosyal içerik üreticiliği, bireysel eğitim hizmetleri ve mobil uygulama geliştirme gibi alanlar artık yalnızca bir hobi değil; gelir getirici faaliyetlerdir. Bu üretim biçimi, klasik vergi sistemlerinin dayandığı fiziki üretim ve hizmet sunumu paradigmasının dışına çıkmış; zihinsel sermaye ve dijital emek gibi kavramların vergisel karşılıklarını zorunlu kılmıştır.
II. Mükerrer 20/B Maddesinin Kapsamı ve Amacı
Gelir Vergisi Kanunu’na 7338 sayılı Kanun ile eklenen mükerrer 20/B maddesi, sosyal içerik üreticiliği ve mobil uygulama geliştiriciliği faaliyetlerinden elde edilen kazançlara belirli şartlarla gelir vergisi istisnası getirmiştir. 7491 sayılı Kanun ile kapsam genişletilmiş ve bireysel kurs, eğitim, veri işleme, ürün tanıtımı gibi faaliyetler de bu çerçeveye dâhil edilmiştir.
III. İstisna Şartları ve Vergisel Gerçeklik
Gelir Vergisi Kanunu’na eklenen mükerrer 20/B maddesi, teknik anlamda bir “istisna” öngörmekle birlikte, bu düzenleme tam bir vergi muafiyeti sağlamaz. Gerçek kişilerin dijital faaliyetlerinden (sosyal medya, uygulama geliştirme, eğitim hizmetleri vb.) elde ettikleri gelirler, yalnızca belirli koşullarla sınırlı tutulmuş bir vergilendirme rejimi dâhilinde değerlendirilir. Bu sistemde gelir, Türkiye’de kurulu bir banka hesabı aracılığıyla tahsil edilmek ve %15 oranında stopaj yoluyla vergilendirilmek zorundadır. Stopajla alınan bu vergi, beyanname verilmesine gerek kalmaksızın “nihai vergi” olarak kabul edilmektedir.
Ancak bu yapı, vergi yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Aksine, mükellefin beyan dışı kalmaması için sınırları ve usulleri net olarak belirler. İstisna, yalnızca basitleştirilmiş ve otomatik tahsilata dayalı bir uygulama modeli sunmaktadır ve dolayısıyla 'istisna' terimi, çoğu zaman sanıldığı gibi bir 'vergi tatili' değil; teknik ve kayıtlı bir vergilendirme sistemidir. Bu yönüyle mükerrer 20/B maddesi, gelir vergisinin farklı bir yöntemle uygulanmasından ibarettir. Vergi borcu doğmuş olur; sadece klasik beyan usulü yerine stopaj sistemi devreye girer.
Nitekim, istisna kapsamında elde edilen gelirlerin Gelir Vergisi Kanunu m. 103’te öngörülen dördüncü gelir dilimini (örneğin 2024 yılı için 3.000.000 TL) aşması halinde, istisna hükümleri uygulanmaz. Bu durumda mükellef, diğer gelir unsurları gibi bu gelirlerini de yıllık beyanname ile bildirmek ve genel hükümler çerçevesinde vergilendirmek zorundadır. Aynı şekilde, kazancın banka dışı yollarla tahsil edilmesi veya gelirin tüzel kişi faaliyeti kapsamında elde edilmesi gibi hallerde de istisna hükümleri devre dışı kalır.
Bu sistem, Anayasa’nın 73. maddesinde yer alan “herkes mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür” ilkesinin dijital ortamda karşılığını bulduğu bir düzenlemedir. “İstisna” kavramı, kamuoyunda sıklıkla “vergi ödenmeyeceği” yönünde bir yanlış algı yaratsa da, gerçekte bir tür sınırlı ve koşullu vergilendirme yöntemi sunmaktadır.
Bu istisnadan yararlanabilmek için dört temel şartın birlikte sağlanması gerekir:
Faaliyetin internet veya benzeri elektronik ortamlar üzerinden yürütülmesi,
Gelirin yalnızca Türkiye’de kurulu bir banka hesabı aracılığıyla tahsil edilmesi,
Elde edilen gelirin yıllık toplamının GVK m. 103’te belirtilen dördüncü gelir dilimini aşmaması,
Gelirin gerçek kişi tarafından elde edilmesi.
Yıllara Göre Gelir İstisnası Sınırları:
2021: 650.000 TL
2022: 880.000 TL
2023: 1.900.000 TL
2024: 3.000.000 TL
2025: (Henüz ilan edilmemiştir)
Bu dilimler, her yıl yeniden değerleme oranlarıyla artmakta olup, enflasyon karşısında vergi matrahını güncel tutmayı amaçlamaktadır.
IV. Sosyal Medya ve Mobil Uygulama Gelirleri
YouTube, TikTok, X gibi dijital platformlar üzerinden elde edilen reklam, sponsorluk, abonelik ve bağış gelirleri, Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 20/B maddesi kapsamında istisna kapsamında değerlendirilebilir. Ancak bu imkândan faydalanabilmek için, söz konusu gelirlerin tamamının yalnızca Türkiye’de kurulu bir banka hesabı aracılığıyla ve eksiksiz şekilde tahsil edilmesi zorunludur. Bu şartın ihlali hâlinde, elde edilen kazanç istisna kapsamından çıkar ve yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekir.
V. Tevkifat Uygulaması ve Ayni Gelirler
Banka, hesaba aktarılan hasılat üzerinden %15 oranında gelir vergisi tevkifatı yapmakla yükümlüdür. Bu vergi nihai vergi olarak kabul edilir. Ayni kazançların –örneğin tanıtım karşılığı hediye edilen ürünlerin– rayiç bedeli, aynı ay içinde nakit olarak banka hesabına yatırılmalı ve bu tutar üzerinden stopaj uygulanmalıdır.
VI. Kurumlar Vergisi Mükellefleri, Tüzel Kişiler ve Aracılık Faaliyetleri
Bu istisna düzenlemesi yalnızca gerçek kişi mükellefleri kapsamaktadır. Gelir getiren faaliyet bir şirket, vakıf, dernek, adi ortaklık veya başka bir tüzel kişilik tarafından yürütülüyorsa, bu gelirler mükerrer 20/B maddesi kapsamındaki istisnadan faydalanamaz. Tüzel kişiler, bu faaliyetlerden elde ettikleri kazançları genel kurumlar vergisi hükümlerine göre beyan edip vergilendirmek zorundadır.
Özellikle sosyal medya hesaplarının şirket üzerine açıldığı veya uygulama geliştiriciliği faaliyetlerinin bir sermaye şirketi bünyesinde yürütüldüğü durumlarda, elde edilen tüm kazançlar stopajlı istisna sistemine değil, kurum kazancı olarak değerlendirilir. Aynı şekilde, istisna konusu faaliyet yalnızca ad ve hesap itibarıyla bir gerçek kişiye ait görünse bile, fiili yürütüm şirket organizasyonu içinde yapılıyorsa, vergi idaresi bu geliri tüzel kişiye mal edebilir.
Gelir idaresi, görünürde gerçek kişi tarafından yürütülen bir faaliyeti, gerçekte bir şirket organizasyonunun parçası olarak değerlendirebilir. Bu durum özellikle birden fazla çalışanın bulunduğu, gelirlerin sürekli ve profesyonel biçimde yönetildiği, ekipman ve sponsorluk desteği alınan örneklerde karşımıza çıkar. Bu tür durumlarda, faaliyet ister bireysel hesap üzerinden yürütülüyor olsun, vergi dairesi bu faaliyeti "ticari organizasyon" sayarak kurumlar vergisi yükümlülüğü doğurabilir.
Ayrıca, üçüncü kişiler adına yürütülen aracılık faaliyetleri –örneğin dijital platformda başka birinin içeriklerinin paylaşımı karşılığında komisyon alınması gibi– bu istisna kapsamında değerlendirilmez ve genel vergi rejimine tâbidir.
Bu istisna yalnızca gerçek kişileri kapsamaktadır. Kurumlar vergisi mükellefleri bu haktan yararlanamaz. Ayrıca, üçüncü kişiler adına yürütülen aracılık faaliyetleri de istisna dışında tutulmaktadır.
VII. Riskler ve Uygulama Sorunları
Mükelleflerin “bilmiyordum” veya “internet faaliyeti olduğunu sanmıyordum” şeklindeki ifadeleri, çoğu zaman vergi sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Türk Ceza Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, “ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz.” Vergi hukukunda da bu ilke paralel şekilde uygulanmaktadır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 8. maddesi, vergi mükellefiyetinin herhangi bir bildirim, ruhsat ya da resmî kayda bağlı olmadığını; fiilen kazanç elde edilmesiyle birlikte kendiliğinden doğduğunu açıkça hükme bağlamaktadır.
Bu nedenle, istisna kapsamı yanlış yorumlanmış, eksik anlaşılmış ya da hiç bilinmemiş olsa dahi; beyan dışı bırakılan gelirler hakkında re’sen tarhiyat, vergi ziyaı cezası (VUK m. 344) ve gecikme faizi uygulanmaktadır. Vergi idaresi açısından önemli olan unsur, yalnızca faaliyet beyanı değil; gelirin fiilen elde edilmiş olmasıdır. Bu gelir ister doğrudan nakit olarak, ister dolaylı biçimde (örneğin sponsorluk, ayni kazanç, barter usulü reklam anlaşmaları vb.) elde edilmiş olsun, vergi yükümlülüğü doğar. Bu gelir ister dijital bir platform aracılığıyla doğrudan banka hesabına aktarılmış olsun, ister dolaylı yollarla —örneğin sponsorluk anlaşmaları, ayni ödemeler veya barter iş birlikleri şeklinde— sağlanmış olsun, vergilendirme yükümlülüğü doğar.
Dolayısıyla, yalnızca nakdî gelirler değil; dijital içerikler karşılığında alınan ürün, hizmet veya tanıtım destekleri gibi aynî kazançlar da vergiye tabi tutulur. Bu çerçevede vergi hukuku, objektif sorumluluk ilkesine dayanır; mükellefin kastı ya da kusuru aranmaz.
Devlet, kazanç varsa oradadır. Kâra ortaktır; ancak zarara ortak değildir. Vergi yükümlülüğü, faaliyetin varlığıyla doğar ve bu yükümlülük, geriye dönük olarak da tespit edilerek re’sen tarh ve tahakkuk ettirilebilir.
VIII. Meslek Uygulayıcılarının Görüşleri
Muhasebe ve mali müşavirlik camiasında konuya ilişkin farkındalık artmaktadır. Rahmi Koçaturk, Evren Özmen ve Erbil Ünal gibi meslek mensuplarının analizlerinde, istisna uygulamasının bireyler kadar meslek mensupları için de danışmanlık sorumluluğu doğurduğu ifade edilmektedir. Uygulamada belge düzeni, ayrıştırma ve sınıflandırma problemleri öne çıkmaktadır.
IX. Politika Önerileri
İstisna kapsamı ve tereddüt yaratan alanlar açık biçimde tanımlanmalıdır.
Gelir İdaresi Başkanlığı, dijital içerik üreticilerine yönelik rehber, seminer ve e-devlet entegrasyonları ile bilgilendirme çalışmaları yapmalıdır.
Meslek mensupları için bu alanda uzmanlık sertifikaları veya eğitim modülleri geliştirilmelidir.
İstisna uygulamalarının mali etkileri ve uyum düzeyleri yıllık raporlarla izlenmeli, kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
X. İstisnadan Çıkış Hâlleri ve Beyanname Zorunluluğu
İlgili takvim yılı içinde istisna şartlarının kaybedilmesi (gelir sınırının aşılması, banka dışında tahsilat yapılması, faaliyetin tüzel kişilik bünyesinde yürütülmesi vb.) hâlinde mükellefler, o yılın tamamı için gelir vergisi mükellefi sayılır. Bu durumda kazançlarını yıllık beyanname ile beyan etmek zorundadırlar. Bankalarca yapılan %15 oranındaki tevkifat, hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilebilecektir. Ancak mükellefler, bu durumda defter tutma, belge düzenleme ve geçici vergi beyannamesi verme gibi yükümlülüklerle de karşı karşıya kalacaklardır.
Bu geçiş, yalnızca vergi yükümlülüğü bakımından değil, muhasebe ve mevzuat yükümlülükleri açısından da ciddi bir dönüşüm anlamına gelmektedir. Bu nedenle istisna şartlarının sürekli izlenmesi gereklidir.
Örnek Olay 1:
Mükellef A, 2024 yılında YouTube üzerinden 3.200.000 TL gelir elde etmiş; bunun 2.800.000 TL’sini banka aracılığıyla, geri kalanını ise elden tahsil etmiştir. Bu durumda istisna şartlarını ihlal ettiği için, elde ettiği toplam gelirin tamamını yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan etmek zorundadır. Banka tarafından kesilen vergi ise mahsup edilebilecektir.
Örnek Olay 2:
Mükellef B, 2020 yılından bu yana sosyal medya platformu üzerinden erotik dans içerikleri paylaşmakta ve izleyicilerinin ücretli abonelikleri yoluyla gelir elde etmektedir. Bu gelirler Türkiye'de kurulu bir banka hesabına yatmasına rağmen, mükellef herhangi bir vergi beyannamesi vermemiştir. Vergi dairesi, banka üzerinden gelen bilgiler doğrultusunda son 4 yıllık gelirleri tespit etmiş ve açıklama istemiştir.
Varsayalım ki mükellef B’nin yıllık geliri:
2020: 400.000 TL
2021: 600.000 TL
2022: 850.000 TL
2023: 1.200.000 TL
Bu kazançlar ilgili yıllarda istisna sınırını aşmamış olsa bile, banka dışında gelir tahsilatı yapması, istisna belgesi almamış olması veya beyan yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda istisnadan yararlanamayacak ve bu gelirlerin tamamı gelir vergisine tabi olacaktır. Mükellef, ilgili yıllara ilişkin:
Yıllık gelir vergisi (GVK m.103’e göre artan oranlı tarife),
Vergi ziyaı cezası (Vergi aslının %50’si),
Gecikme faizi (aylık %1,6 civarında, değişken),
ödemek zorundadır.
Örneğin 2023 yılı için:
Gelir: 1.200.000 TL
Ortalama vergi oranı: ~%27 (artarak dilimlere girildiği varsayımıyla)
Hesaplanan gelir vergisi: yaklaşık 324.000 TL
Vergi ziyaı cezası: ~162.000 TL
Gecikme faizi: yaklaşık 70.000 TL (kabaca 1,5 yıl üzerinden varsayılmıştır)
Toplam Vergi ve Ceza Yükü: 556.000 TL
Bu örnek, yalnızca istisna kapsamının yanlış anlaşılması ya da ihmal edilmesi hâlinde nasıl ciddi sonuçlarla karşılaşılabileceğini göstermektedir. Benzer durumlarda hem geçmiş kazançlar beyan edilmek zorundadır hem de ciddi parasal yaptırımlar söz konusu olabilir.
XI. Devlet Gelirinizi Nasıl Tespit Ediyor?
Dijital çağın vergilendirme mekanizması yalnızca beyana değil, aynı zamanda dijital izlerin takibine dayanmaktadır. Gelir İdaresi Başkanlığı, bankalardan gelen bildirimler, elektronik para transferleri, ödeme sistemleri ve dijital platformlardan elde edilen verileri entegre biçimde analiz edebilmektedir. Türkiye’de kurulu bir banka hesabına gelen yüksek tutarlı transferler, açıklama içermeyen havaleler ya da düzenli olarak gelen yabancı kaynaklı ödemeler, vergi dairelerinin dikkatini çekebilmektedir. Bu durumda, mükelleflerden açıklama istenmekte; açıklanamayan ya da ticari nitelik taşıyan gelirler, re’sen vergilendirme ve ceza işlemleriyle karşı karşıya kalabilmektedir.
Ayrıca bilinmelidir ki, dijital platformlardan elde edilen gelirler artık yalnızca platformlar veya kullanıcı arayüzleri ile sınırlı kalmamaktadır. Devlet, bu gelirlerin önemli bir kısmını doğrudan banka verileri aracılığıyla görebilmekte; MASAK ve GİB’in otomatik veri paylaşım sistemleri sayesinde bireylerin açıklamasız para girişleri ya da düzenli döviz transferleri hızlı biçimde denetim altına alınmaktadır. Bu kapsamda, “gelirinizin görünmez olduğunu” varsaymak ciddi bir yanılgıdır.
Bu nedenle, banka ve dijital ödeme hareketlerinin açıklanabilirliği, vergisel sorumluluğun en kritik dayanağı haline gelmiştir.
XII. Anayasal Temel: Vergi Ödevi, Mali Güç ve Dijital Kazançlar
Vergi yükümlülüğü yalnızca mevzuata dayanan teknik bir görev değil; Anayasa’dan kaynaklanan bir yurttaşlık borcudur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 73. maddesinde bu yükümlülük açıkça ifade edilmiştir:
“Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.”
Bu anayasal norm, dijital ekonominin yükseldiği bir çağda, sosyal medya ve elektronik ortamlar üzerinden gelir elde eden bireyleri de doğrudan kapsar hale gelmiştir. Günümüzde kamu idaresi, vergi matrahını genişletmek amacıyla yalnızca beyan edilen gelirleri değil; banka transferlerini, platform ödemelerini ve dijital reklam ağlarından gelen para akışlarını da entegre veri sistemleriyle analiz etmektedir.
Dijital görünürlük artık yalnızca algoritmalara değil; vergi sistemlerine de yansır. Algoritmalarda görünürlük kazanan dijital faaliyetler, artık vergi idaresi nezdinde de görünür hâle gelmiştir. Takipçi sayısı, bağış miktarı, platform abonelikleri, sanal POS işlemleri ve sponsorluk ödemeleri gibi veriler, doğrudan dijital gelir göstergesi olarak değerlendirilmektedir.
Görünürde sıradan içerikler üreten birçok dijital aktör, gerçekte yüksek gelir düzeyine ulaşmakta; bu da onları doğrudan vergi denetimlerinin ve re’sen tarh işlemlerinin odağına taşımaktadır. Bu nedenle, “içerik üretimi” veya “dijital paylaşım” gibi adlar altında sürdürülen faaliyetler, fiilen gelir yaratıyorsa, anayasal vergi ödevinin kapsamına girmiş sayılır.
Sonuç olarak, dijital ortamda elde edilen kazançların vergilendirilmesi yalnızca teknik bir yasal yükümlülük değil; mali güce dayalı anayasal adaletin somut bir yansımasıdır. Bu bağlamda dijital üreticiler, yalnızca mevzuata değil; anayasal sorumluluk bilincine de sahip olmalıdır.
XIII.Yurt Dışında Elde Edilen Gelirler Türkiye’de Vergilendirilebilir mi?
Türkiye’de tam mükellef sayılan bireyler, yalnızca yurt içinden değil; yurt dışından elde ettikleri kazançlar nedeniyle de vergilendirilir. Gelir Vergisi Kanunu m. 3 uyarınca Türkiye'de yerleşmiş olan (yani takvim yılının en az 6 ayını Türkiye'de geçiren) kişiler, dünya genelinde elde ettikleri gelirler üzerinden Türkiye'de vergi ödemekle yükümlüdür.
Ancak ikametini yurt dışına taşımış ve fiilen yurt dışında yaşamını sürdüren kişiler, bulundukları ülkenin vergi mevzuatına tabidir. Bu kişiler, sadece Türkiye’ye getirdikleri gelirleri nedeniyle vergilendirilebilirler.
Yurt dışında elde edilen gelirlerin Türkiye’de bir banka hesabına transfer edilmesi durumunda, Gelir İdaresi Başkanlığı bu hareketleri veri analitiğiyle tespit edebilir ve kaynağı açıklanamayan gelirler hakkında re’sen tarh ve ceza uygulamaları yapılabilir.
Dolayısıyla Türkiye dışında elde edilen kazançlar, Türkiye’ye getirildikleri anda beyan yükümlülüğü doğurabilir. Bu durum özellikle YouTube, OnlyFans, Patreon, Twitch gibi küresel platformlardan gelir elde eden kişileri yakından ilgilendirmektedir.
Eğer YouTube, TikTok veya OnlyFans gibi platformlardan gelir elde ediyorsanız:
Türkiye’de bir banka hesabı kullanıyor musunuz?
İstisna belgesi aldınız mı?
Yıllık geliriniz GVK m.103 dördüncü dilimi aşıyor mu?
Banka dışı bir gelir tahsilatınız oldu mu?
Bu soruların cevabı “evet” ise, mutlaka bir mali müşavir veya hukukçu ile iletişime geçmeli; istisnadan gerçekten yararlanıp yararlanmadığınızı analiz etmelisiniz.
XIV. Gerçek Kişiler Ne Yapmalı?
Sosyal medya, dijital platformlar veya mobil uygulamalar üzerinden gelir elde eden gerçek kişilerin, hukuki ve mali yükümlülüklerini yerine getirebilmeleri için aşağıdaki adımları dikkatle takip etmeleri gereklidir:
1. Faaliyetinizin vergisel niteliğini belirleyin:
Öncelikle ne yaptığınızı bilin. Paylaştığınız içerikler veya sunduğunuz dijital hizmetler eğitim, tanıtım, eğlence ya da yazılım mı? Bu faaliyetlerden elde ettiğiniz gelir reklam, sponsorluk, abonelik, bağış gibi kalemlerden mi oluşuyor?
Bu faaliyet ve kazanç türünüz, Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 20/B maddesi kapsamına giriyor olabilir. Ancak her dijital gelir istisna kapsamında değildir — bu ayrımı net biçimde yapmak ilk adımdır.
2. İstisna kapsamına giriyorsanız şunları yapın:
İkamet ettiğiniz yerdeki vergi dairesine gidin (veya e-Devlet / GİB sistemi üzerinden) ve Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 20/B maddesi kapsamındaki dijital gelir faaliyetinizi beyan ederek “İstisna Belgesi” talep edin.
Basit bir dilekçe ile şunu belirtmeniz yeterlidir:
“193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 20/B maddesi kapsamında dijital ortamda gelir elde etmekteyim. İlgili istisna uygulamasından yararlanmak üzere tarafıma istisna belgesi verilmesini arz ederim.”
Bu belgeyi aldıktan sonra, herhangi bir Türkiye’de kurulu bankaya giderek özel bir hesap açtırmanız gerekmektedir. Açılacak bu hesabın, yalnızca Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 20/B maddesi kapsamında yürütülen dijital faaliyet gelirlerinin tahsili amacıyla kullanılacağı açıkça belirtilmelidir.
Ayrıca banka görevlisine, bu hesapta yalnızca dijital gelirlerin toplanacağı ve %15 oranındaki gelir vergisi stopajının banka tarafından yapılacağı bilgisinin verilmesi, işlemlerin mevzuata uygun ve eksiksiz biçimde yürütülmesini sağlayacaktır.
Tüm dijital gelirlerinizi yalnızca bu banka hesabına tahsil edin. Banka, bu hesaba gelen tutarlar üzerinden %15 oranında gelir vergisi stopajı yapacak ve sizin adınıza devlete beyan edecektir.
Geliriniz, Gelir Vergisi Kanunu’nun 103. maddesinde yer alan dördüncü dilimi (2024 yılı için 3.000.000 TL) aşmadığı sürece, ayrıca yıllık gelir vergisi beyannamesi vermenize gerek yoktur.
3. İstisna kapsamı dışındaysanız:
Vergi dairesine başvurarak gelir vergisi mükellefiyetinizi tesis ettirin.
Faaliyetinizin türüne göre defter tutun, belge düzenleyin, geçici vergi ve yıllık beyannamelerinizi zamanında verin.
Aksi halde vergi ziyaı cezası, gecikme faizi ve re’sen tarh gibi yaptırımlarla karşı karşıya kalabilirsiniz.
4. Yurt dışından gelir elde ediyorsanız:
Türkiye’de tam mükellef sayılıyorsanız, yurt dışındaki gelirlerinizi de Türkiye’de beyan etmekle yükümlüsünüz.
Gelirlerinizi Türkiye’ye getirirken açıklayıcı belgeler sunun.
Ancak Türkiye’de yerleşik değilseniz, elde ettiğiniz gelirler ikamet ettiğiniz ülkenin vergi mevzuatına tabidir. Türkiye’ye transfer ettiğiniz gelirler için yine beyan yükümlülüğü doğabilir.
5. “Bilmiyordum” savunması sizi korumaz:
TCK m. 4 uyarınca ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz. Vergi Usul Kanunu m. 8 de, gelir elde eden herkesin vergi mükellefi olduğunu açıkça belirtir. Bu nedenle “internet geliri olduğunu sanmıyordum” veya “bilmiyordum” savunmaları vergi sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Bilgi eksikliği, yükümlülüğü ortadan kaldırmaz; aksine risk doğurur.
6. Mali müşavir ve hukukçu desteği alın:
Kazancınız artmışsa, kazanç türünüz karmaşıksa veya yurt içi/yurt dışı gelirler birlikte elde ediliyorsa mutlaka bir mali müşavirle çalışın. Gerekirse vergi hukuku konusunda deneyimli bir avukata da danışın.
7. Geriye dönük denetimlere karşı hazırlıklı olun:
Vergi idaresi, banka hareketlerini, dijital ödeme sistemlerini ve hatta üçüncü kişi bildirimlerini inceleyerek geçmiş 5 yıla kadar beyan dışı gelirleri tespit edebilir. Bu nedenle pişmanlıkla beyan ve düzeltme imkânlarını erkenden değerlendirin.
Vergi istisnasından yararlanmak isteyen gerçek kişiler, öncelikle ikamet ettikleri yerdeki tarha yetkili vergi dairesine hitaben kısa bir dilekçe ile başvurarak, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 20/B maddesi kapsamında faaliyet gösterdiklerini ve istisna belgesi talep ettiklerini belirtmelidir. Dilekçede faaliyet türü (örneğin “sosyal medya içerik üreticiliği” veya “mobil uygulama geliştiriciliği”), platform bilgileri (örneğin YouTube, TikTok) ve gelir tahsil edilecek banka bilgileri (banka adı, IBAN numarası) yer almalıdır. Dilekçeye, kimlik fotokopisi ve varsa faaliyeti tevsik eden belgeler (reklam anlaşmaları, abonelik gelir dökümleri vb.) eklenmelidir. Bu belgenin alınmasının ardından, ilgili banka şubesine gidilerek, yalnızca bu faaliyetlere ilişkin gelirlerin tahsili için kullanılacak özel bir hesap açılmalı ve istisna belgesi ibraz edilmelidir. Bu hesap dışında gelir tahsilatı yapılması hâlinde, istisna geçersiz sayılabilir.
XV. Reşit Olmayanlar (18 Yaş Altı) İçin Vergisel Durum
18 yaşından küçük bireylerin (ergin olmayan kişilerin) dijital platformlar üzerinden gelir elde etmesi hâlinde, hukuki ve mali sorumluluklar medeni hukuk ve vergi hukuku açısından özel düzenlemelere tabidir.
Reşit olmayan bireylerin doğrudan vergisel ehliyeti bulunmasa da, kazanç elde etmeleri hâlinde mükellefiyet doğar. Bu kapsamda, Gelir Vergisi Kanunu yönünden vergi mükellefi sayılmaları mümkündür. Ancak reşit olmadıkları için, vergisel işlemler yasal temsilcileri (anne, baba veya mahkemece atanmış vasi) aracılığıyla yürütülmek zorundadır.
Çocuğun vergisel ehliyeti yoktur; ancak gelir elde etmişse mükellefiyet doğar ve bu yükümlülük, veli veya vasi aracılığıyla yerine getirilir.
Eğer çocuk, mükerrer 20/B maddesi kapsamında istisna uygulanabilecek dijital bir gelir faaliyeti yürütüyorsa:
Velisi, çocuğun bağlı olduğu vergi dairesine başvurarak onun adına “İstisna Belgesi” talebinde bulunabilir.
Dilekçede, çocuğun adı-soyadı, T.C. kimlik numarası ve dijital faaliyetin içeriği açıkça belirtilmelidir.
İstisna belgesi alındıktan sonra, çocuğun adına (velisinin gözetiminde) yalnızca bu dijital gelirlerin toplanacağı özel bir banka hesabı açılmalıdır.
Banka, bu hesaba gelen gelirler üzerinden %15 oranında stopaj yapar ve böylece vergi, beyan gerektirmeksizin tahsil edilir.
Ancak dikkat edilmelidir ki, çocuk tarafından yürütülen dijital faaliyetin ticari organizasyon niteliği kazanması hâlinde, istisna hükümleri geçerliliğini yitirebilir. Bu durumda velinin, çocuğun adına gelir vergisi mükellefiyeti tesis ettirmesi gerekir.
Sonuç olarak: Reşit olmayan bireylerin dijital ortamda gelir elde etmesi vergilendirme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Vergisel ehliyet olmasa bile gelir doğduğu anda mükellefiyet başlar ve bu yükümlülük, veliler veya vasiler tarafından yerine getirilmelidir.
XVI. IBAN, Kredi Kartı ve Dijital Takip Mekanizmaları
Dijital gelir elde eden bireylerin çoğu zaman dolaylı yollarla (örneğin IBAN numarası, sanal pos, Patreon veya benzeri ödeme altyapıları) tahsilat yaptığı görülmektedir. Ancak bu yollarla yapılan ödemeler de banka sistemine düştüğü anda, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından izlenebilir hâle gelir.
Bankalar, ödeme trafiğini MASAK ve GİB ile eşleştirme yükümlülüğü altındadır. Bu kapsamda düzenli ödeme alan kişilerin hesap hareketleri analiz edilmekte, gelir niteliği taşıyan işlemler tespit edilmektedir.
Bu gibi veriler, GİB ve MASAK tarafından geliştirilen otomatik analiz sistemleriyle eşleştirilerek ticari faaliyet şüphesi yaratabilmektedir. Dolayısıyla herhangi bir vergi beyannamesi verilmemişse dahi, sistem üzerinden yapılan tespitlerle kişi hakkında re’sen tarh, ceza ve faiz işlemleri başlatılabilmektedir.
Bu sebeple, düzenli veya yüksek hacimli dijital gelir elde eden bireylerin IBAN, kredi kartı, sanal cüzdan gibi araçlar üzerinden gelir elde etmeden önce vergisel yükümlülüklerini yerine getirmeleri zorunludur.
Devletin vergi gücü artık yalnızca yasa kitaplarında değil; algoritmaların ve veri analiz sistemlerinin derinliklerinde de işlerlik kazanmaktadır.
Bu sebeple, herhangi bir ödeme altyapısı üzerinden (IBAN, kredi kartı, sanal cüzdan vs.) gelir elde eden kişi, bunu ‘ticari faaliyet’ olarak değerlendirmeli ve vergiye tabi olduğunu bilmelidir.
Ayrıca, kamu görevlisi statüsünde olan bireylerin dijital içerik üretimi veya sosyal medya faaliyetleri üzerinden gelir elde etmeleri, yalnızca vergisel değil; aynı zamanda disiplin hukuku açısından da risk teşkil edebilir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-(g) bendi uyarınca, memurların ticaret yapmak veya ticaretle uğraşmaları yasaktır ve bu fiil kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren disiplin suçları arasında sayılmıştır (Bkz. 657 sayılı DMK m. 125/E-g).
Dolayısıyla, dijital gelir faaliyeti yürüten kamu görevlileri, elde ettikleri gelir vergiye tabi olsa bile, aynı zamanda idare hukuku yönünden soruşturmaya konu olabilirler. Bu nedenle kamu görevlilerinin, dijital gelir faaliyetleri konusunda bağlı bulundukları kurumdan izin almaları veya hukuki danışmanlık almaları önem arz etmektedir.
XVII. Dijital Gelirin Sürdürülebilirliği ve Vergisel Farkındalık
Dijital içerik üretimi, bir yönüyle ifade özgürlüğünün uzantısı olsa da, diğer yönüyle vergi hukukunun denetim alanına giren bir ekonomik faaliyettir. Sosyal medya veya mobil uygulamalar aracılığıyla gelir elde eden bireyler için iki yol vardır: Ya faaliyetlerini yasal çerçevede sürdürecekler ya da bu alanlardan gelir elde etmeyeceklerdir. Günümüzde “farkında olmadan mükellef olmak” artık kabul gören bir savunma değildir.
Zira herhangi bir IBAN, kredi kartı veya dijital ödeme altyapısı üzerinden tahsilat yapılması, ticari faaliyet şüphesi doğurmakta; bu da gelir vergisi yönünden inceleme sebebine dönüşmektedir. Özellikle sanal POS ve abonelik sistemleri gibi yapılar, vergi idaresinin dikkatini çeken alanların başında gelmektedir.
Devlet yalnızca kâra ortaktır; zarara değil. Vergi sistemi, kazanç elde edilen her alana nüfuz etmekte; dijital faaliyetin niteliğine, süresine ya da niyetine bakmaksızın gelir elde edildiği anda vergisel yükümlülüğü doğurmaktadır. Bu bağlamda, vergisel sorumluluk yalnızca beyan veya istisna belgesi almakla sınırlı değil; gelir akışlarının bilinçli yönetilmesiyle de doğrudan ilişkilidir.
Zira kimi zaman, dijital üretici Sisifos gibi her gün yeniden içerik üretmekte; ancak devlet onun kazandığı her taşın ucunda belirivermektedir. Dijital platformlarda sürdürülebilir bir kazanç elde etmek isteyenlerin, yalnızca içerik üretimini değil; aynı zamanda hukuki ve mali çerçeveyi de gözetmesi bir zorunluluktur.
Vergi idaresinin dijital ekonomiyi denetleme kapasitesi her geçen gün artmakta; bu da görünmez kazanç döneminin sona erdiğini göstermektedir. Dijital üreticilerin, bu yeni dönemde yalnızca algoritmalarla değil; aynı zamanda maliye politikalarıyla da uyum içinde olmaları gerekmektedir.
XVIII. Vergilendirmenin İfade Özgürlüğü Üzerindeki Etkisi
Anayasa’nın 25. ve 26. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi, bireylerin yalnızca düşüncelerini açıklama ve yayma hakkını değil; bu düşünceleri hangi yollarla ve hangi mecralarda ifade ettiklerini de koruma altına alır. Bu bağlamda dijital platformlar, ifade özgürlüğünün çağdaş araçlarından biri hâline gelmiştir.
Ancak dijital içeriklerin henüz başlangıç aşamasında dahi “gelir getirme potansiyeli” taşıdığı varsayımıyla ağır vergisel yaptırımlarla karşı karşıya bırakılması, ifade özgürlüğünün kullanım cesaretini zayıflatabilir. Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihadına göre, ifade özgürlüğü yalnızca düşüncenin varlığını değil; “fiilen kullanılabilirliğini” de teminat altına alır (Bkz. AYM, Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, B. No: 2016/22418, 25.03.2021, §41 vd.).
Vergilendirme yetkisi Anayasa’nın 73. maddesiyle devlete tanınmış olsa da, bu yetkinin kullanılmasında ölçülülük, orantılılık ve temel haklara müdahalede asgari zorunluluk ilkelerine sadık kalınması zorunludur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Sunday Times v. Birleşik Krallık (Başvuru No: 6538/74, 26.04.1979) ve Lingens v. Avusturya (Başvuru No: 9815/82, 08.07.1986) kararlarında, ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamaların “demokratik toplumda gereklilik” kriterini karşılaması gerektiğini açık biçimde ortaya koymuştur.
Vergisel yükümlülüklerin aşırı biçimde uygulanması, özellikle eleştirel, bağımsız veya alternatif içerik üreten kişileri caydırabilir. İçerik üretiminin daha başında mali yük altına girmek, kamusal tartışma alanının daralmasına, fikir çoğulculuğunun zedelenmesine ve oto-sansür eğiliminin artmasına yol açabilir.
Bu nedenle yasa koyucu ve vergi idaresi, dijital faaliyetleri yalnızca bir kazanç kapısı olarak değil; aynı zamanda anayasal hakların kullanım alanı olarak da görmeli ve buna uygun hassasiyetle hareket etmelidir.
XIX.Sonuç
Mükerrer 20/B maddesi, geleneksel vergi anlayışının dijital çağın üretim biçimlerine uyarlanmasına yönelik bir adımdır. Ancak bu istisna sadece bir muafiyet değil, dijital ekonominin kurumsallaşması adına bir fırsattır. Vergi idaresi, içerik üreticileri ve meslek mensuplarının bu dönüşüme birlikte uyum sağlaması, sistemin başarısı için zorunludur.
Anayasa’nın 73. maddesi, vergilendirmenin mali güce göre yapılması gerektiğini belirtmekle kalmayıp, muafiyet ve istisnaların da kanunla ve ölçülülük esasına uygun şekilde belirlenmesini zorunlu kılar. Mükerrer 20/B maddesi bu yönüyle bir vergi adaletini sağlama aracıdır ve hiçbir gelir, kaynağı dijital olsa bile, mutlak istisna kapsamında değerlendirilemez.
Dijital emek, ancak dijital sorumlulukla tamamlanır. Devlet, karın ortağıdır; ancak zararın değil. Beyan dışı kalan her kazanç, yalnızca bireysel risk değil; vergi sisteminin sürdürülebilirliği açısından da bir kırılma yaratır.
Dijital ortamdan elde edilen gelirlerin sıkı denetimi ve erken vergilendirilmesi, kimi zaman yaratıcı bireylerin henüz gelişme aşamasındaki faaliyetlerini bastırıcı bir etki doğurabilir. Devletin vergi adaletini sağlaması elzemdir; ancak bu adaletin yalnızca gelir elde eden bireylerin izlenmesiyle değil, aynı zamanda kurumsal ve büyük dijital platformların da adil biçimde vergilendirilmesiyle mümkün olacağı açıktır.
Küçük ölçekli içerik üreticisinin ilk etapta vergi yükümlülüğü ile karşı karşıya kalması, dijital alanda girişimci bireylerin cesaretini kırabilir; bu durum sosyal medya üretiminin demokratikleşmesini sınırlayabilir.
Bu bağlamda, vergi idaresinin hem eşitlik ilkesine uygun davranması, hem de mali güce göre esnek politika geliştirmesi, dijital ekonominin büyümesini teşvik ederken aynı zamanda vergiye gönüllü uyumu da artıracaktır.
Bu sebeple yasa koyucunun, dijital gelirlerin vergilendirilmesinde yalnızca mali yönü değil; ifade özgürlüğü üzerindeki dolaylı etkileri de dikkate alarak, ölçülü, kademeli ve bilgilendirici bir politika benimsemesi gereklidir. Devletin dijital çağa uyumu, yalnızca gelir takibiyle değil; özgürlüklerin yaşatılmasıyla da ölçülecektir.
Unutulmamalıdır ki, dijitalleşen ekonomi yalnızca yeni gelir modelleri değil; aynı zamanda yeni anayasal ve vergisel tartışmalar da doğurmaktadır. Bu tartışmalarda adalet terazisi, yalnızca beyan edilen gelirle değil; devletin tutumu ve yorumlarıyla da dengelenmelidir.
Kaynakça:
Mevzuat:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, m. 25, 26, 38, 73.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, mükerrer m. 20/B, m. 103.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu, m. 8, 344.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, m. 4.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, m. 125/E-g,
Yargı Kararları:
Anayasa Mahkemesi, 25.03.2021 tarihli, 2016/22418 başvuru numaralı, Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri kararı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, The Sunday Times v. United Kingdom, Başvuru No: 6538/74, 26.04.1979.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Lingens v. Austria, Başvuru No: 9815/82, 08.07.1986.
Resmî Belgeler ve Kaynaklar:
Hazine ve Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, 315, 318 ve 252 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğleri.
MASAK Rehberleri ve GİB e-Beyanname Uygulamaları.
Diğer:
Kocatürk, Rahmi. “Sosyal İçerik Üreticiliğinde Vergisel İstisna.” muhasebetr.com, Erişim: Nisan 2025. https://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/rahmikocaturk/003/
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :
"Farkında Olmadan Vergi Mükellefi Olabilirsiniz: Sosyal Medya Ve Uygulama Gelirlerinde Yeni Dönem" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı İsmail Duygulu'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
|
|