Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Boşanma/tasfiye/katkı Payı-Katılma Alacağı/kişisel Mallar

Yazan : Ünzile Küçüköner [Yazarla İletişim]
avukat

Makale Özeti
Boşanma durumunda Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin tasfiyesi/ Katılma alacağı/ Değer artış payı/Artık Değer /Kişisel mallar (zamanaşımı, başlangıcı, faiz talebi ve görevli mahkeme ) Evlilik birliğinden kaynaklanan ve 2002 tarihinden öncesine dayanan Katkı Payı alacağı ( katılma alacağı değil !!) ve Boşanmanın eki niteliğinde olmayan alacak, ziynet vs. davalarında durum Alacağın 2002 öncesine dayanması, Boşanma Davasının 2002 sonrası veya Öncesinde açılması durumunda farklılıklar.( zamanaşımı, başlangıcı, görevli mahkeme, harç ikmali ) -Av.Ünzile Küçüköner
Yazarın Notu
http:www.unzile-durankucukoner.av.tr internet sitemizde yayınlanmaktadır.

Boşanma durumunda Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin tasfiyesi/

Katılma alacağı/ Değer artış payı/Artık Değer /Kişisel mallar

(zamanaşımı, başlangıcı, faiz talebi ve görevli mahkeme )



Evlilik birliğinden kaynaklanan ve 2002 tarihinden öncesine dayanan Katkı

Payı alacağı ( katılma alacağı değil !!) ve Boşanmanın eki niteliğinde

olmayan alacak, ziynet vs. davalarında durum



Alacağın 2002 öncesine dayanması, Boşanma Davasının 2002 sonrası veya

Öncesinde açılması durumunda farklılıklar.( zamanaşımı, başlangıcı,

görevli mahkeme, harç ikmali ) -Av.Ünzile Küçüköner


Edinilmiş mallara katılma rejiminde, tasfiye ve katılma alacağı ile ilgili olarak zamanaşımı süresinin ne kadar olduğu ve ne zaman başlayacağı konusunda, Türk Medeni Kanunun da her hangi bir düzenle bulunmamaktadır. Ayrıca bu konuda şu ana kadar net bir Yargıtay kararı da bulunmamaktadır.
Türk Medeni Kanunu Madde 225 -“ Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer.
Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.” Denilmektedir.
Doktrinde; Edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacağından doğan davaların, mal rejiminin sona ermesinden ve katılma alacağının varlığını öğrendikten sonra bir yıl ve her halükarda 10 yıl içerisinde açılabileceği kabul edilmektedir. Ancak MK 241 e göre 1-5 yıllık süreyi savunanlar da vardır.
Ancak Türk Medeni Kanunu 225.md gereğince mal rejimi, dava tarihinden ( boşanma,iptal veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi davalarının, açılma tarihinden) itibaren sona ermektedir.
Bu durumda mal rejimi dava tarihi itibariyle, sona erdiğinden katılma alacağı davasının,
Boşanma davası açıldıktan sonraki bir yıl içerisinde mi ?
Yoksa boşanma davası kesinleştikten sonra ki bir yıl içerisinde mi?
Açılması gerekir. Problemi mevcut.
Ali İhsan Özuğur ( Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Başkanı ) /Mal Rejimleri Kitabında, Edinilmiş mallara katılma rejiminden doğan katılma alacağı davasının, BK 132/3 md.gereği evlilik devam ettiği sürece zamanaşımı işlemeyeceğinden,boşanma ile ilgili hükmün kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içerisinde açılabileceğini belirtmektedir.
Prof Dr. Ahmet M.Kılıçoğlu’da /Edinilmiş mallara katılma rejimi kitabında ,katılma alacağına iklişkin zamanaşımı süresinin,mal rejiminin sora ermesi ve katılma alacağınını varlığını öğrenme tarihinden itişbaren bir yıl,her durumda mal rejiminin sora ermesinden itibaren 10 yıl olduğunu belirtmektedir.
Ancak kanun ile bu konuda açık bir düzenleme yapılmadıkça, ya da yerleşik kararlar çıkmadıkça bu konudaki problem devam edecektir.
Yukarıda belirtilen doktrindeki bu düşünceler gereğince, katılma alacağı davasının boşanma davası kesinleştikten sonraki bir yıl içerisinde açılması ( veya öğrenmeden itibaren bir yıl ve her halükarda mal rejimini sona ermesinden itibaren 10 yıl ) durumu kabul edilirse genel olarak TMK hükümlerine uygun olacak ve hak kaybına uğranılmayacaktır.
BK “Madde 132 - Aşağıdaki hallerde müruru zaman cereyan etmez ve cereyana başlamış ise inkıtaa uğrar:
3 - Nikah devam ettiği müddetçe karı kocadan birinin, diğeri zimmetinde olan alacakları hakkında. “
Hükümlerinde “evlilik süresince eşlerin birbirinden olan alacakları için zamanaşımının duracağı “ kabul edilmiştir.
TMK 225. md gereği, mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona ermektedir.
TMK hükümleri gereği, boşanma davası durumunda, kararın kesinleşmesi tarihi, evliliğin sona erme tarihi olmasına rağmen, mal rejimi, geriye dönük olarak, boşanma davasının açılma tarihinde sona ermektedir.
Doktrindeki görüşler kabul edildiğinde, Mal rejimi boşanma dava tarihinde sona erecek, ancak, boşanma davası süresince evlilik devam ettiğinden, boşanmaya dair karar kesinleşinceye kadar BK 1132/3 md.gereği zamanaşımı işlemeyeceği için, boşanmaya dair karar kesinleştikten sonraki bir yıl içerisinde katılma alacağının istenmesi bir hak kaybı doğurmayacaktır. Bu durum TMK genel düzenlemelerine de daha uygun olacaktır ve TMK 178.md. hükümleri de paralel olacağı için karışıklık doğurmayacaktır.

ANCAK ;
TMK Madde 217 - “Mal rejimi, eşler arasındaki borçların muaccel olmasını önlemez. Bununla beraber bir borcun yerine getirilmesi, borçlu eşi evlilik birliğini tehlikeye düşürecek derecede önemli güçlüklere sokacaksa, bu eş ödeme için süre isteyebilir. Durum ve koşullar gerektiriyorsa, hakim istemde bulunan eşi güvence göstermekle yükümlü tutar.”
Hükmü gereği eşler ,evlilik birliği süresince birbirlerinden olan alacaklarını takip ve dava edebileceklerdir. Eşler arası cebri icra yasağı kaldırılmıştır.
Ancak, BK 132/3.md. hükümlerine karşı, TMK 217.md hükümleri ile, evlilik süresince eşlerin birbirlerinden olan alacaklarını takip ve dava edebilecekleri kabul edilmekle, eşler arasında zamanaşımının işleyeceğini de düşünebilir miyiz? Yoksa TMK 217 md. hükmü sadece kişisel mal talepleri için mi geçerlidir.
Peki TMK hükümleri gereği eşlerin birbirlerinden olan alacaklarını takip ve dava edebilecekleri ( kişisel mal ve alacak ) kabul edilmesine ve bu durumda BK132 hükümlerinin uygulanmamasına rağmen, katılma alacağı durumunda BK 132 md. gereği zamanaşımının işlemeyeceğinin kabulü çelişkili değil midir?
Doktirinde,mal rejimi devam ettiği sürece, değer artış payı ve katılma alacağına ilişkin davaların dinlenmeyeceği,katılma alacağının doğmayacağı,bu sebeple mutlaka ,açılmış dava varsa,boşanma kesinleştikten sonra yargılamaya devam edileceği, kabul edilmektedir.
Bu konuda açık yasal bir düzenleme yapılana veya yerleşik kararlar oluşana kadar, her hangi bir hak kaybına uğramamak adına, ÖZELLİKLE BOŞANMA DAVALARINDA, BOŞANMA DAVASI AÇILDIKTAN SONRAKİ BİR YIL İÇERİSİNDE MUTLAKA EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİNİN TASFİYESİ, KATILMA ALACAĞI/DEĞER ARTIŞ PAYI VE ATIK DEĞERİN ½ SİNİ ÖDENMESİ DAVASININ AÇILMASINA DİKKAT EDİLMESİ GEREKİR KANAATİNDEYİM.
AÇILAN DAVALARDA BOŞANMA DAVASI BEKLETİCİ MESELE YAPILARAK, BOŞANMA HÜKMÜ KESİNLEŞTİKTEN SONRA, YARGILAMAYA DEVAM EDİLMESİ GEREKECEKTİR.
Bu dava ve talepler, boşanma davasının eki niteliğinde olmadığından, nispi harca tabi olup, görevli mahkeme aile mahkemesidir. Ayrıca faiz talep edilecekse bu talebinde açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Kişisel mallar için her hangi bir çelişki olmadığı için, boşanma davası ile birlikte veya ayrıca harcı yatırılarak bu davanın açılmasında ( VEYA YUKARIDA BELİRTİLEN KATKI ALACAĞI TALEPLERİ İLE BİRLİKTE İSTENMESİNDE )her hangi bir sakınca bulunmamaktadır. Bu alacaklarda da görevli mahkeme aile mahkemesidir. Ayrıca evlilik birliğinin devamı süresince, mal rejimi sona ermeden ve tasfiye söz konusu olmadan da kişisel malların geri alınmasına engel bir yasal düzenleme bulunmamaktadır.
Yukarıda belirtilen tüm bu hususlardaki Yargıtay Kararlarında, tarafların evlilik tarihi, boşanma dava açma ve kesinleşme tarihleri, edinilen malların tarihleri gibi ayrıntılar açıkça belirtilmediği için Yargıtay Kararları da karışıklığa sebep olabilmekte, yanlış değerlendirilebilmektedir.

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/16299 K. 2006/467 T. 30.1.2006
• EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ ( Devam Ettiği Sürece Eşlerin Katkı Nedeniyle Değer Artış Payı Talep Edemeyecekleri/İstek Hakkında Karar Verilmesine Yer Olmadığına Hükmedilmesi Gereği )
• DEĞER ARTIŞ PAYI ( Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Devamı Sırasında Talep Edilemeyeceği - Eşler Arasındaki Mal Rejiminin Sona Ermesi Halinde İstenebileceği )
• ZİYNET EŞYASINA YÖNELİK İSTEM ( Edinilmiş Malara Katılma Rejiminin Devam Etmekte Olmasının Aynen İadesini Veya Bedelinin İadesini İsteme Hakkını Engellemeyeceği - Kişisel Malın İadesi )
• KİŞİSEL MAL ( Ziynet Eşyasının İadesi İstemi - Edinilmiş Malara Katılma Rejiminin Devam Etmekte Olmasının Aynen İadesini Veya Bedelinin İadesini İsteme Hakkını Engellemeyeceği ) 4721/m.218,220,227
ÖZET : Davacı, halen evli olduğu davalı eş adına kayıtlı otomobilin alımına yaptığı katkı nedeniyle değer artış payı talep etmektedir.
Değer artış payı eşler arasındaki mal rejiminin sona ermesi halinde istenebilir.
Olayda, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi devam ettiğinden istek hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmelidir.
Öte yandan, davacının ziynet eşyasına yönelik isteği kişisel malın iadesine ilişkin olup edinilmiş malara katılma rejiminin devam etmekte olması kişisel malının aynen iadesini veya bedelinin iadesini isteme hakkını engellemez.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm ziynet eşyaları ve değer artış payı yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı kadın 01.04.2004 tarihinde açtığı davayla; halen evli bulunduğu davalı eşi adına trafikte kayıtlı otomobilin 04.12.2002 tarihinde alımı sırasında yaptığı katkı bedelini, davalıda kaldığını ileri sürdüğü ziynet eşyalarının aynen iadesini ve yanında bulunan müşterek küçük çocuk yararına nafakaya hükmedilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme; müşterek çocuk yararına nafakaya karar vermiş, diğer istekleri ise; tarafların halen evli oldukları ve aralarında yasal mal rejiminin geçerli olduğu gerekçesiyle reddetmiştir. Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacının, davalı eşi adına kayıtlı otomobilin alımına yaptığı katkıya dayalı isteği ""değer artış payına"" ( TMK m. 227 ) yöneliktir. Bu isteğin esası, eşler arasındaki mal rejiminin sona ermesi durumunda incelenebilir. Taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin devam ettiği anlaşıldığından; ""bu istek hakkında karar verilmesine yer olmadığına"" şeklinde hüküm kurulması gerekirken, kesin hüküm oluşturacak şekilde ""isteğin reddine"" biçiminde karar verilmesi doğru değildir.
2- Davacının ziynet eşyasına yönelik isteği ""kişisel malın"" ( TMK m. 220 ) iadesine yöneliktir. Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ( TMK m. 218-241 ) eşlerden her birinin diğer eşte kaldığını veya diğer eş tarafından kullanıldığını ileri sürdüğü kişisel malının aynen iadesini veya bedelinin iadesini isteme hakkını engellemez.
Eşler, kişisel mallarıyla ilgili isteklerini rejim sona ermeden, tasfiye sözkonusu olmadan da ileri sürebilirler. Bu nedenle; davacının ziynet eşyasına yönelik isteğinin esasının incelenip olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde usulden reddedilmesi yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 30.01.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/1208 K. 2005/4267 T. 17.3.2005
• KADININ KATKI BEDELİ İSTEMİ ( Eşya Borsa Hesabı Mal Rejimi Nedeniyle Binadan Alacak/Boşanmanın Eki Niteliğinde Olmadığı - Bu Konudaki Dava Ve İstemler Tefrik Edilerek Boşanma İle İlgili Davanın Bekletici Mesele Yapılması Gereği )
• BOŞANMANIN EKİ OLMAYAN TALEP ( Kadının Eşya Borsa Hesabı Mal Rejimi Nedeniyle Binadan Alacak Ve Araca Katkı Bedeli İle İlgili İstem - Bu Konudaki Dava Ve İstemler Tefrik Edilerek Boşanma İle İlgili Davanın Bekletici Mesele Yapılması Gereği )
• DAVANIN TEFRİKİ ( Kadının Eşya Borsa Hesabı Mal Rejimi Nedeniyle Binadan Alacak Ve Araca Katkı Bedeli İle İlgili İstem - Bu Konudaki Dava Ve İstemler Tefrik Edilerek Boşanma İle İlgili Davanın Bekletici Mesele Yapılması Gereği )
BEKLETİCİ MESELE ( Kadının Eşya Borsa Hesabı Mal Rejimi Nedeniyle Binadan Alacak Ve Araca Katkı Bedeli İle İlgili İstem - Bu Konudaki Dava Ve İstemler Tefrik Edilerek Boşanma İle İlgili Davanın Bekletici Mesele Yapılması Gereği )1086/m.45
ÖZET : Davacı-davalı kadının istediği eşya, borsa hesabı, mal rejimi nedeniyle binadan alacak, araca katkı bedeli ile ilgili istem, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, bu istemler ancak boşanma davası ile ilgili hüküm kesinleşip tasfiye gündeme geldiğinde karara bağlanabilir. Bu nedenle bu konudaki dava ve istemler tefrik edilerek boşanma ile ilgili davanın bekletici mesele yapılması ve sonucuna göre karar vermek gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu bulunmasına göre, tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Davacı-davalı kadının istediği eşya, borsa hesabı, mal rejimi nedeniyle binadan alacak, araca katkı bedeli ile ilgili istem, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, bu istemler ancak boşanma davası ile ilgili hüküm kesinleşip tasfiye gündeme geldiğinde karara bağlanabilir. Bu nedenle bu konudaki dava ve istemler tefrik edilerek boşanma ile ilgili davanın bekletici mesele yapılması ve sonucuna göre karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
3-Davacı-davalı kadının borsadaki işlemler yönünden delil olarak gösterdiği İstanbul Menkul Kıymetler Takas ve Saklama Bankası A.Ş. ile Türkiye İş Bankası Tarsus Şubesindeki 6621300001180964 numaralı hesaptaki hesap hareketleri araştırılmadan eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 2. ve 3. bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, davalı-davacı kocanın mal rejimine ilişkin temyizinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, tarafların diğer temyiz itirazlarının 1.bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.03.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/18332 K. 2006/2485 T. 28.2.2006
• BAŞVURMA HARCI ( Yatırılarak Mal Rejiminin Tasfiyesini Talep Ettiği Davada Boşanma Kararının Kesinleştiği Gözetilerek Mahkemece Nispi Harç Tamamlatılıp Toplanan Deliller Değerlendirildikten Sonra Karar Verilmesi Gereği )
• MAL REJİMİNİN TASFİYESİ ( Boşanma Kararının Kesinleştiği Gözetilerek Mahkemece Nispi Harç Tamamlatılıp Toplanan Deliller Değerlendirildikten Sonra Karar Verilmesi Gereği )
• NİSPİ HARÇ ( Davacının Başvurma Harcını Yatırarak Mal Rejiminin Tasfiyesini Talep Ettiği Davada Boşanma Kararının Kesinleştiği Gözetilerek Mahkemece Nispi Harç Tamamlatılıp Toplanan Deliller Değerlendirildikten Sonra Karar Verilmesi Gereği )
• İŞTİRAK NAFAKASI ( Müşterek Çocuk İçin Karar Verilirken Tarafların Sosyal ve Ekonomik Durumları Nafakanın Niteliği ve Günün Ekonomik Şartları Gözönüne Alınması Gereği ) 4721/m.212,214,4 492/m.30,32
ÖZET : Taraflar arasındaki davada, müşterek çocuk için iştirak nafakasına karar verilirken tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve günün ekonomik şartları gözönüne alınmalıdır. Davacının, başvurma harcını yatırarak mal rejiminin tasfiyesini talep ettiği davada, boşanma kararının kesinleştiği gözetilerek mahkemece, nispi harç tamamlatılıp toplanan deliller değerlendirildikten sonra karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm mal rejimi tasfiyesi, nafakalar, tazminatlar ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı kocanın tüm, davalı kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, küçük Egemen için takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece, Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
3- Davacı kadın dava dilekçesinde mal rejiminin tasfiyesini istemiş, başvurma harcını yatırmıştır. Mahkemece, nispi harç tamamlattırılarak ( Harçlar Kanunu md. 30-32 ) boşanma hükmünün kesinleştiği de gözönüne alınarak delillerin değerlendirilip sonucu itibariyle karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 2. ve 3. bentlerde gösterilen nedenlerle ( BOZULMASINA ), tarafların sair temyiz itirazlarının 1. bentte gösterilen nedenlerle ( ONANMASINA ), temyiz peşin harcını yatıran davacıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 28.02.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/7671 K. 2005/10010 T. 27.6.2005
• EDİNİLMİŞ MAL ( 1.1.2002'den Sonra Gönderilen Para İle Alınan Altınların Bu Nitelikte Olduğu/Aynen Değilse Bedellerini Talep - Mahkemece Açılan Boşanma Davası Sonucunu Beklenerek Buna Göre Bir Karar Verileceği )
• KİŞİSEL EŞYALARI TALEP ( Aynen Değilse Bedellerini - Mahkemece Eşyaları Tanık Beyanları ve Alınma Tarihlerine Göre Belirlemek Kanıtlanan Kişisel Eeşyalar Yönünden Davayı Kabul Etmek Gereği )
• MAL REJİMİNİN SONA ERMEMESİ ( Bu Konuda Karar Verilmesine Yer Olmadığı Şeklinde Hüküm Kurulması Gereği/Kesin Hüküm Oluşturacak Şekilde Ret Hükmü Kurulmasının Doğru Olmadığı - Kişisel Eşyalar ve Edinilmiş Malları Talep İstemi )
4721/m. 202
ÖZET : Davacı kişisel eşyalarını ve gönderdiği para ile alınan altınların mevcutsa aynen değilse bedellerinin yasal faiziyle davalıdan taksilini istemiştir. 1.1.2002 tarihinden sonra gönderilen para ile alınan altınlar varsa bu altınların edinilmiş mal olduğu açıktır. O halde mahkemece yapılacak iş kişisel eşyalarla, edinilmiş malları tanık beyanları ve alınma tarihlerine göre belirlemek, kanıtlanan kişisel eşyaları yönünden davayı kabul etmek, dava konusu edinilmiş mallar varsa bu mallar ile ilgili açılan boşanma davası sonucunu beklemek, buna göre bir karar vermekten ibarettir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1-Olayları açıklamak, taraflara hukuki nitelendirme hakime aittir. ( HUMK.md.76 ) Davacı kişisel eşyalarını ve gönderdiği para ile alınan altınların mevcutsa aynen değilse bedellerinin yasal faiziyle davalıdan taksilini istemiştir. 1.1.2002 tarihinden sonra gönderilen para ile alınan altınlar varsa bu altınların edinilmiş mal olduğu açıktır. O halde mahkemece yapılacak iş kişisel eşyalarla, edinilmiş malları tanık beyanları ve alınma tarihlerine göre belirlemek, kanıtlanan kişisel eşyaları yönünden davayı kabul etmek, dava konusu edinilmiş mallar varsa bu mallar ile ilgili açılan boşanma davası sonucunu beklemek, buna göre bir karar vermekten ibarettir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
2-Kabule göre de, mal rejimi sona ermediği takdirde bu konuda karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulması gerekirken, kesin hüküm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması da doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.06.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/2420 K. 2005/3335 T. 7.3.2005
• DEĞER ARTIŞ PAYI ( Tarafların Evliliklerinin Halen Devam Ettiği Aralarında Edinilmiş Mallara Katılma Rejimini Sürdürdükleri - Mevcut Mal Rejimi Sona Ermediğinden İstenilemeyeceği )
• MAL REJİMİ ( Sona Ermeden Değer Artış Payı İstenilemeyeceği - Tarafların Evliliklerinin Halen Devam Ettiği Aralarında Edinilmiş Mallara Katılma Rejimini Sürdürdükleri )
• EVLİLİK BİRLİĞİ DEVAM EDERKEN DEĞER ARTIŞ PAYI İSTEMİ ( Tarafların Edinilmiş Mallara Katılma Rejimini Sürdürdükleri - Mevcut Mal Rejimi Sona Ermediğinden İstenilemeyeceği )
4721/m. 202, 227 4722/m. 10
ÖZET : Davacı 21.9.2000'de alınan taşınmaza yaptığı katkı bedelini istemiştir. Taraflar 1.5.1952 tarihinde evlenmişlerdir. Bu evliliklerinin halen devam ettiği, aralarında edinilmiş mallara katılma rejimini sürdürdükleri anlaşılmaktadır. Mevcut mal rejimi sona ermediğine göre Medeni Kanunun 227. maddesinde ifadesini bulan değer artış payını isteyemez.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan 2.11.2004 günü temyiz eden Tevil vekili geldi. Karşı taraf tebligata rağmen gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı 21.9.2000'de alınan taşınmaza yaptığı katkı bedelini istemiştir. Taraflar 1.5.1952 tarihinde evlenmişlerdir. Bu evliliklerinin halen devam ettiği, aralarında edinilmiş mallara katılma rejimini sürdürdükleri ( 4722 S.K. m.10, MK.m.202 ) anlaşılmaktadır. Mevcut mal rejimi sona ermediğine göre ( MK.m.206-225 ) Medeni Kanunun 227. maddesinde ifadesini bulan değer artış payını isteyemez. Mahkemece davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, duruşma için takdir olunan 400 YTL. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.03.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/5038 K. 2003/5860 T. 22.4.2003
• KATKI PAYI DAVASI ( Kadının Karşı Davasında İstediği Ev ve Araba İçin - Boşanma Davasının Eki Niteliğinde Olmadığı/Nisbi Harç İkmal Ettirilmeden Kesin Hüküm Oluşturacak Şekilde ve Çelişkili Karar Verilemeyeceği )
• NİSBİ HARCA TABİ DAVA ( Katkı Payı Davası/Kadının Karşı Davasında İstediği Ev ve Araba İçin - Boşanma Davasının Eki Niteliğinde Olmadığı
• BOŞANMA DAVASININ EKİ NİTELİĞİNDE OLMAYAN DAVA ( Katkı Payı Davası/Kadının Karşı Davasında İstediği Ev ve Araba İçin - Nisbi Harca Tabi Olduğu )
4721/m.179, 219, 220 1086/m.389 492/m.32
ÖZET :Kadının karşı davasında istediği ev ve araba için katkı davası boşanma davasının eki niteliğinde değildir. Bu nedenle nisbi harca tabidir. Nisbi harç ikmal ettirilmeden bu konuda kesin hüküm oluşturacak şekilde ve yine çelişkili biçimde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Hüküm açık infazda tereddüde yer vermeyecek nitelikte olmalıdır. ( HUMK.md.389 ) Hangi tarafın boşanma davasının kabul edildiği belirli olmadığı gibi, karar gerekçe ve sonuçları yönünden çelişkilidir.
Bu yön konuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Kadının karşı davasında istediği ev ve araba için katkı davası boşanma davasının eki niteliğinde değildir. Bu nedenle nisbi harca tabidir. Nisbi harç ikmal ettirilmeden ( Harçlar K.md.32 ) bu konuda kesin hüküm oluşturacak şekilde ve yine çelişkili biçimde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 22.04.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/12451 K. 2005/14803 T. 25.10.2005
• MAL REJİMİNİN SONA ERMESİ ( Kesinleşen Boşanma Davasının Açıldığı Tarihte Sona Ereceği - Mal Rejiminin Sona Ermesi Ve Tasfiye Halinde Her Eş Diğer Eşte Bulunan Mallarını Geri Alabileceği )
• MALLARIN İADESİ ( Eşler Arasındaki Yasal Mal Rejimi Kesinleşen Boşanma Davasının Açıldığı Tarihte Sona Ereceği - Mal Rejiminin Sona Ermesi Ve Tasfiye Halinde Her Eş Diğer Eşte Bulunan Mallarını Geri Alabileği
Katkı payının istenebilmesi için mal rejimin tasfiyesi,mal rejimin tasfiyesi için ise kanunun aradığı hallerin gerçekleşmesi gerekecektir.Ancak taraflar arasındaki talep sadece başka bir mal rejimine kanundaki gerekçelerle mal ayrılığına geçilmesi ve bu suretle oluşan katkı payının istenmesi ise tabikii boşanma ve bunun kesinleşmesi gündene gelmeyecektir.Ancak öncelikle mevcut mal rejiminin tasfiyesi ve bunun içinde de katkı payının değerlendirilmesi gerekecektir.


Evlilik birliğinden kaynaklanan ve 2002 tarihinden öncesine dayanan Katkı Payı alacağı ( katılma alacağı değil !!) ve Boşanmanın eki niteliğinde olmayan alacak, ziynet vs. davalarında durum
Alacağın 2002 öncesine dayanması, Boşanma Davasının 2002 sonrası veya öncesinde açılması durumunda farklılıklar.( zamanaşımı,başlangıcı,görevli mahkeme,harç ikmali )
1.1.2002 öncesine dayanan mal edinmelerindeki Katkı Payından ( Katılma alacağı değil !! Katkı payı alacağı eski yasal mal rejimi olan mal ayrılığı rejiminde eşlerden birinin diğerinin malına, edinmesinde, iyileştirilmesinde vs. katkıda bulunduğu iddiası ile açtığı ve bu katkıyı ispat ederek yaptığı katkı oranındaki miktarı alacak olarak talep etmesidir.) Kaynaklanan Uyuşmazlığa İlişkin Dava ve taleplerde Uygulanacak Zamanaşımı Süresi ise BK 125 md.gereği 10 Yıl olup,Boşanmanın Kesinleştiği Tarihten İşlemeye Başlayacaktır. Yargıtay Kararları bu doğrultudadır. Ancak bu tarz katkı payı alacaklarının evlilik devam ederken de açılabileceğine dair HD 13, E: 2004/012933, K: 2005/000917, Tarih: 27.01.2005 sayılı kararı da vardır.

Bu durumda boşanma davası 1.1.2002 tarihinden sonra açıldığında, bu dava ve taleplere bakma görevi de aile mahkemesinin olacaktır. Ancak boşanma davası 1.1.2002 tarihinden önce açılmış ise, buna dayanan katkı payı dava ve taleplerinde görevli mahkeme asliye mahkemesi olacaktır.
1.1.2002 tarihine kadar değer artış payı yada eski adıyla katkı payı davası açılmamışsa, 1.1.2002 tarihinden sonra aralarında( ayrıca sözleşme yapmamış, başka Mal Rejimi kabul etmemiş iseler ) Edinilmiş Mallara Katılma rejimi uygulanacağından, bu tarihten sonra açılacak davalarda görevli mahkeme aile mahkemesidir.
Mal rejimi devam ettiği sürece değer artış payına ilişkin dava dinlenemez, boşanma, iptal,başka mal rejimine geçiş talebi varsa bu davaların sonucunu,değer artış payı davası yönünden bekletici mesele yapılacak,sonucu beklenecektir. Bu davalar nispi harca tabidir.

AYRICA ;

4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun
Madde 10 -“ Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde, bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar.

Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan boşanma veya iptal davaları sonuçlanıncaya kadar eşler arasında tabi oldukları mal rejimi devam eder. Dava boşanma veya iptal kararıyla sonuçlanırsa, bu mal rejiminin sona ermesine ilişkin hükümler uygulanır. Davanın redle sonuçlanması halinde eşler, kararın kesinleşmesini izleyen bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde, Kanunun yürürlük tarihinden geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar.

Şu kadar ki eşler, yukarıdaki fıkralarda öngörülen bir yıllık süre içinde mal rejimi sözleşmesiyle yasal mal rejiminin evlenme tarihinden geçerli olacağını kabul edebilirler.

Yukarıdaki hükümler uyarınca mal birliği veya mal ortaklığı rejiminin yasal mal rejimine dönüşmesi halinde, Türk Kanunu Medenisinin ilgili mal rejiminin sona ermesine ilişkin hükümleri uygulanır.”

HÜKMÜNÜN
ANAYASANIN 2. VE 10.MADDESİNE AYKIRILIĞI NEDENİYLE İPTALİ İSTEMİ İLE ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURULMUŞTUR.

Anayasa Mahkemesi Başkanlığına
Başvuruda bulunan:Fatih.2.Aile Mahkemesi
Tarih: 23.02.2006

Kısa özet:
----------
4722 sayılı yasanın 10.maddesinin davada gözetilmesi gereken norm olması nedeniyle Anayasaya aykırılık iddiası mahkememizce değerlendirilmiştir.
Anayasaya aykırılık iddiası doğrultusunda taraflara bu yönlü gerekçelerini ve dayanaklarını sunmaları için süre verilmiş,davacı vekili 20.01.2006 havale tarihli dilekçesinde kısaca özetlenirse: 4722 sayılı TMK nun yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 10.Maddesiyle eşlere TMK nın yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak başka bir mal rejimi seçmedikleri taktirde yasal mal rejimini seçmiş sayılacakları düzenlemesini getirdiğini,düzenlemeye göre 01.01.2002 tarihinde önceki döneme,o dönem yürürlükte olan 743 sayılı TMK nın mal rejimine ilişkin hükümlerin uygulanacağını,bu durumun 1982 Anayasasının 2,5,10,41,90 maddesiyle İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi,Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi sözleşmesi gereği eşitlik ilkesine aykırı olduğunu,nitekim 4722 sayılı yasanın 2,3,4 maddeleriyle 4721 sayılı TMK nın kamu düzeni ve genelahlak ile ilgili düzenlemelerinni geçmişe de etkili olduğuna dair düzenlemeler içerdiğini,01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 satılı TMK da belirlenen yasal mal rejiminin edinilmiş mallara katılma rejimi olduğunu,bu düzenlemenin devrim niteliğinde bir düzenleme olduğunu dolayısyla kamu düzeni ve eşitlik ilkesi gözetilerek TMK da belirlenen yasal mal rejiminin 01.01.2002 den önceki evlilikler için de uygulanması gerektiğini belirtmiştir.
Davalı vekili 23.02.2006 tarihli oturumda davacı tarafın haksız kazanç peşinde olduğunu,4722 sayılı yasanın 10.maddesinin Anayasaya aykırılık iddiasının red edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Öğretide de kabul edildiği gibi AİLE HUKUKU sözleşme özgürlüğü ilkesinin istisnası olup gerçekten de devlet aile ilişkilerinin gerek kurulmasında,gerek sona ermesinde geniş çapta denetleme görev ve yetkisiyle donatılmıştır.(TMK nın 141 maddesine göre,evliliğin geçerliliğinin ancak resmi memur önünde yapılmasıyla geçerli olması,TMK nin 146 maddesine göre mutlak butlan davasını Cumhuriyet Savcısının resen açabilmesi,TMK nın 156 ve 161 maddelerine göre evlenmenin iptaliveya boşanmanın ancak mahkeme kararıyla mümkün olması...gibi) Diğer özel hukuk ilişkilerinden farklı olarak aile hukukunda yasal düzenlemelerle devlete müdahale hak ve yetkilerinin verilmesinin nedeni "kamu yararı" ve "kamu düzeni" faraziyesidir.Ayrıca 4722 sayılı yasanın 1.maddesinin 3.fıkrası 4721 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra gerçekleşen olaylara yeni yasanın uygulanacağını belirlemiştir.
Bağlayıcı norm niteliğindeki 1982 Anayasasının 2.maddesi T.C.Devletini tanımlarken ...."osyal hukuk devleti"niteliğine vurgu yapmış,10.maddesi ise"herkesin dil,ırk,renk,cinsiyet,siyasi düşünce,felsefe,inanç,din,mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşit olduğu" ilkesini getirmiş,41. maddesi"Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğğe dayanır,devlet ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması için...gerekli tedbirleri alır"düzenlemesiyle toplumsal yaşamdaki konumu gereği Aile Hukuku ile ilgili özel düzenleme ile devlete sorumluluklar yüklemiştir.Ayrıca Anayasanın 90.maddesi ile İç Hukuk Haline gelen gerek İnsan hakları Evrensel Beyannamesi,ASvrupa İnsan hakları Sözleşmesi ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesindeki hükümlerle eşitlik ilkesi evrensel bir ilke olarak vurgulanmıştır.
Aile Hukukunun ülkemizdeki tarihsel gelişimine baktığımızda 743 sayılı Türk Kanun Medenisinin Aile Hukuku ile ilgili 31.madde ile başlayan 2.kitabındaki düzenlemeler(kocanın evlilik birliğinin başkanı olması,ortak konutu seçmenin kocaya ait olması,velayetin yürütülmesinde eşlerin anlaşamamaları halinde kocanın oyuna üstünlik tanınması,kadının koca lehine borç edinmesinin hakimin oanyına bağlanmış olması...gibi) zaman içerisinde toplumun farklı kesimlerince eleştirilmiş,çağdaş dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşanan sosyal yaşamdaki değişimlere bağlı olarak yukarıda bahsi geçen temel düzenlemeler doğrultusunda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu toplumun geniş desteği ile mecliste onaylanarak 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe girdiğini görürüz.Yeni Medeni kanunu incelenediğinde köklü değişikliklerin yaşanan gelişmeler ve eşitlik ilkesi doğrultusunda Aile Hukukunda yapıldığı görülür.Bu temel değişikliklerin bir tanesi de TMK nın 202 ve devam eden maddeleriyle getirilen paylaşımlı mal rejimidir.
Ancak bu değişiklik yapılırken Türk Medeni kanunu 10.maddesi ile devame den evliliklerde eşlere bir yıl içerisinde başka bir mal rejimi seçmedikleri taktirde 01.01.2002 tarihinden itibaren "paylaşımlı mal rejimine" tabi olacakalrı hükmü getirilmiştir.Yukarıda anlatıldığı gibi 4721 sayılı yasanın 202 maddesiyle getirilen paylaşımlı mal rejimi ilkesi 743 sayılı TMK 170.madde ile düzenlenen "Mal ayrılığı Rejimi"nin eşitlik ilkesini zedelediği düşüncesiyle getirilmiştir.Yasa koyucunun iradesi bu düzenleme ile bir eşitsizliği ortadan kaldırmaktır.4722 sayılı yasanın 10.maddesiyle devam eden evliliklerde mal rejimi tasfiyesi adeta ikiye bölünerek 01.01.2002 tarihinden önce edinilen mallar için mal ayrılığı rejiminin,bu tarihten sonraki dönem için paylaşımlı mal rejiminin uygulanacağı ilkesi getirilerek tasfiye sürecinde Anayasanın 10.Maddesiyle belirlenen eşitlik ilkesine aykırı davranıldığı gibi adeta iki ayrı hukuk kuralının uygulanması yolunu da açmıştır.
Tüm bu bilgiler işığında davacı yanın 4722 sayılı yasanın 10.maddesindeki düzenlemenin Anayasaya aykırılığı nedeniyle iptali istemi mahkemeizce ciddi görülerek 1982 Anayasası 152 maddesi ile 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Yasanın 28.maddesi gereği değerlendirilmesi için Anayasa Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ:
1982 ANAYASASININ 152 MADDESİNİN VERDİĞİ YETKİYLE DAVACI YANIN 4722 SAYILI YASANIN 10.MADDESİ İLE GETİRİLEN DÜZENLEMENİN ANAYASANIN 2. VE 10.MADDESİNE AYKIRILIĞI NEDENİYLE İPTALİ İSTEMİ MAHKEMEMİZCE DE CİDDİ GÖRÜLEREK İPTALİNE KARAR VERİLEMSİ ARZ OLUNUR.



T.C.YARGITAY Yirminci H.D.,Esas : 2005/00565,Karar :2005/01009, Tarih:11.02.2005
Mahkemesi: Ankara 10. Aile Mahkemesi Tarihi: 25.05.2004
Taraflar arasındaki alacak hukukuna ilişkin davada Ankara 10. Aile ve 5. Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belli edilmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı 14.10.2003 günlü dilekçesinde evlilik birliği içinde alınan taşınmazdaki katkı payını talep etmektedir.
TMY.nın 226. maddesinde "her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır."
TMY.nın 227. maddesinde “eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık olmaksızın katkıda bulunmuşsa tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiyesi sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıcındaki değeri esas alınır."
Türk Medeni Yasasının yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki 4722 Sayılı Yasanın 10. maddesinde "TMY.nın yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler kanunun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri taktirde bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar." hükümleri yer almaktadır.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Yasaya 5133 Sayılı Yasa ile ekleme yapılan 4/2. maddesinde "22.11.2001 tarihli 4721 Sayılı Türk Medeni Yasasının 3. kısmı hariç olmak üzere 2. kitabı, 03.12.2001 tarihli ve 4722 Sayılı Türk Medeni Yasasının Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasaya göre aile hukukundan doğan dava ve işlerin" aile mahkemesi görevinde olduğu açıklanmıştır.
Somut olayda davanın Türk Medeni Yasasının yürürlük tarihi olan 01.01.2002 tarihinden sonra açıldığı, uyuşmazlığın çözümünde eşler arasındaki mal rejimini düzenleyen Türk Medeni Yasasının 202 ve devamı maddeleri ile değer artış payını düzenleyen aynı yasanın 227. maddesinin de tartışılması gerektiği, bu maddelerin de Türk Medeni Yasasının 2. kitabında yer aldığı ve aile mahkemesinin görevi kapsamında olduğu anlaşılmakta, davanın aile mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.
Sonuç: Yukarıda belirtilen nedenlerle; HYUY.nın 25. ve 26. maddeleri gereğince Ankara 10. Aile Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 11.02.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 13. HD 2003/ 12079 E., 2004/ 741 K. Karar Tarihi : 28.01.2004
ALACAK (EVLİLİK BAĞI İLE İLGİLİ, KATKI PAYI) - ZAMANAŞIMI SÜRESİ
ÖZET: Evlilik bağı ile ilgili katkı payından kaynaklanan uyuşmazlığa ilişkin davada uygulanacak zamanaşımı süresi, BK.nun 125. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresi olup bu süre, boşanmanın kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün sünesi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı, davalı ile boşandığını, boşanma sırasında mala ve nafakaya ilişkin bir hüküm kurulmadığını, evliliği sırasında çeşitli işlerde ücret karşılığı çalıştığını, aldığı ücretin tamamı ile bütün ziynet ve takıları eşine verdiğini, birlikte kooperatif hissesine girmelerine ve otomobil almalarına rağmen her ikisinin davalı eşi adına işlem gördüğünü ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000.000.000 TL katkı payını istemiştir.
Davalı, davanın zamanaşımına uğradığını savunarak reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık taraflar arasındaki evlilik bağı ile ilgili katkı payından kaynaklanmaktadır. Davanın bu mahiyeti itibariyle uygulanacak zamanaşımı süresi sebepsiz iktisap hükümlerine ilişkin BK.nun 66. maddesi hükmü olmayıp, BK.nun 125. maddesi hükmüdür. Durum böyle olunca 10 yıllık zamanaşımı süresi boşanmanın kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağından ve bu süre henüz dolmadığından mahkemece işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken zamanaşımı süresi dolduğundan bahisle davanın zamanaşımı nedeniyle red edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 28.1.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

HD 13, E: 2004/012933, K: 2005/000917, Tarih: 27.01.2005
[*]ALACAK DAVASI[*]EVLİLİK BİRLİĞİ İÇERİSİNDE EDİNİLEN MALLAR[*]MAL AYRILIĞI REJİMİ (4721 s. MK. m. 170)
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı ile 24.7.1976 yılında evlendiklerini, 2000 yılına kadar devam eden evlilikleri sırasında ev kadını olmasına rağmen öğretmen olan davalı eşini katkılarıyla servet sahibi yaptığını, davalının kendisi ve kızını dövmesi nedeniyle 2000 yılı başlarında müşterek haneyi terk ettiğini, evlilikleri süresince ortaklaşa edindikleri hisse senedi, devlet tahvili, hazine bonosu birikimlerinin davalıda kaldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere 1.000.000.000 TL.nin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasını istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, evlilik birliğinin devamı sırasında kendi katkılarıyla davalının üzerine hisse senedi, devlet tahvili ve hazine bonosu almadığını, bu birikimlerde ½ pay sahibi olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere 1.000.000.000 TL.nin davalıdan tahsilini istemiştir. Tarafların 24.7.1976 yılında evlendikleri ve 2000 yılına kadar bu evlilik birliğini devam ettirdikleri uyuşmazlık konusu değildir. Davalı yanca, terk nedeniyle 3.9.2002 tarihinde açılan boşanma davası 7.10.2003 tarihinde reddedilmiş ve karar Yargıtay 2.Hukuk Dairesince onanarak 24.2.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Mahkemece boşanma kararı olmaksızın mal rejiminin tasfiyesine gidilemeyeceği gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Tarafların evlilikleri 24.7.1976 yılında olup, eski mal rejimine tabiidirler. 743 sayılı Türk Medeni Kanunun 170. maddesi "Karı koca evlenme mukavelenamesi ile kanunda muayyen diğer usullerden birini kabul etmedikleri taktirde veya kabul edipte, kanunda gösterilen sebeplerden birinin hudusü halinde. Aralarında mal ayrılığı cereyan eder" hükmünü getirmiştir. Davacı ve davalı eş arasında mal ayrılığı rejiminin cari olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Evlilik devam ederken katkı payı için dava açılamayacağına ilişkin bir hüküm yoktur. Hal böyle olunca, mahkemece tarafların tüm delilleri toplanarak davacı kadının dava konusu ettiği hisse senedi, devlet tahvili ve hazine bonosu alımında yaptığı katkı oranını tesbit etmek, katkı oranı kadar taleple bağlı kalınarak tazminata hükmetmekten ibarettir. Diğer yandan davalı kocanın iade borcu, iade anındaki duruma göre belirleneceğinden, yeni medeni kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra edinilen hisse senedi vs. var ise bunların da yeni medeni kanunun ilgili hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmesi gerekir.
Mahkemece, aksi yazılı düşüncelerle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 27.1.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Yargıtay 13. HD 2005/ 8276 E. 2005/ 15607 K. Karar Tarihi : 20.10.2005
ALACAK DAVASI - KATKI PAYININ TAHSİLİ TALEBİ - ALINAN TAŞINMAZDAKİ PAYLARIN TESPİTİ GEREĞİ

ÖZET : Davacı kadın, davalı ile evli oldukları dönemde birlikte aldıkları taşınmaz payının boşanmadan sonra verilmediğini iddia ederek katkı payının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalının taşınmaz alımına katkısı olduğu dosya kapsamı ile sabittir. Taşınmazın alımı sırasındaki tarafların gelirleri araştırılıp katkı payları saptanmalıdır. (743 S.K. m. 186)
Dava: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili Avukat A.C. gelmiş, diğer taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Karar: Davacı, davalı ile 1985 yılında evlendiklerini, 1 çocukları olduğunu, 1989 yılında boşandıklarım, 1986 yılında evlilik birliği içerisinde kazanılan paralarla ev satın aldıklarım, tamirat ve tadilat yaparak oturulur hale getirdiklerini, kendisinin ses sanatçısı olarak müzisyen olan davalıdan daha fazla para kazandığım, katkısının çok olduğunu ileri sürerek taşınmazın 1/2 değeri karşılığı şimdilik 10.000.000.000.-TL'nin faizi ile ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taşınmazı kendi kazanımları ile satın aldığını ve yaptırdığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı, davalı ile evli oldukları dönemde birlikte kazandıkları gelirlerle taşınmaz aldıklarını, boşanmadan sonra taşınmazdaki payının verilmediğini ileri sürerek katkı payının ödetilmesini istemiştir. Davacı ve davalının iş ve mesleklerinin olduğu, davacının taşınmazın alımı sırasında katkısı bulunduğu tanık anlatımları ile anlaşılmaktadır. Mahkemece bilirkişiler aracılığı tarafların taşınmazın alırın sırasındaki gelirleri araştırılıp, satın alım tarihindeki katkılar oranı belirlenip, dava tarihindeki taşınmazın sürüm değerine uygulanmak suretiyle çıkacak miktara talep gözetilerek hükmedilmesi gerekirken eksik ve yetersiz bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Sonuç? Yukarıda birinci bent gereğince diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın onama harcından' çıkartılmasına, 400.- YTL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, 20.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

HD 02 Esas : 2004/004117 Karar: 2004/007104 Tarih: 01.06.2004
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün maddi-manevi tazminat, katkı payı ve vekalet ücreti yönünün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün duruşmalı temyiz eden Serhat Haseki ile vekili Av. Volkan Taşkale ve temyiz eden karşı taraf vekili Av.Turan Aras geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının tüm, davacının ise aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davacının araç ve taşınmaza katkıdan temyizine gelince;
1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunundan önce eşler arasında Mal Ayrılığı Rejimi yürürlüktedir. Davacı mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde edinilen araç ve taşınmaza katkısını istemektedir. Nisbi harç da yatırılmıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında davacının katkı alacağı konusundaki davasının esasının incelenerek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın 2. bentte gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacının vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının incelenmesine yer olmadığına, hükmün temyize konu diğer bölümlerinin ise 1. bentteki nedenlerle ONANMASINA, duruşma için taktir olunan 375.000.000 TL. vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, aşağıda yazılı harcın davalıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran davacıya geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 01.06.2004 (Salı)

HD 02 Esas : 2005/000138 Karar: 2005/003438 Tarih: 07.03.2005
* EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ
* YASAL MAL REJİMİ
* DEĞER ARTIŞ PAYI

Eşler arasında 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, boşanma hükmünün kesinleştiği tarihe kadar da edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Taşınmaz alınırken taraflar Emlak Bankasına 27.03.1995 tarihli dilekçe vermiş ve bu taşınmaza yaptıkları ödemeler doğrultusunda 1/5 payın kadın, 4/5 payında koca adına tescilini istemişlerdir. Tapuda bu talep doğrultusunda oluşmuştur. Davacının (kadının) dava konusu taşınmaza başka bir şekilde katkı yaptığını da isbat edememiştir. Bu açıklama karşısında taşınmaza katkı yönünden açılan davanın reddi gerekir.
(4721 s. MK. m. 202, 227) (4722 s. MKYUŞHK. m. 10)
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının tüm davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Taraflar 1985 senesinde evlenmiş 16.03.2004´te boşanmışlardır. Bu dava ise 12.12.2003´te açılmıştır. Davacı 6.6.1996 tarihinde edinilen taşınmaz ile 13.05.1998´de satın alınan otomobile yaptığı katkının karşılığını istemiştir.
Eşler arasında 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, boşanma hükmünün kesinleştiği tarihe kadar da edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu anlaşılmaktadır. (4722 SK. md. 10, MK. md. 202) Taşınmaz alınırken taraflar Emlak Bankasına 27.03.1995 tarihli dilekçe vermiş ve bu taşınmaza yaptıkları ödemeler doğrultusunda 1/5 payın kadın, 4/5 payında koca adına tescilini istemişlerdir. Tapuda bu talep doğrultusunda oluşmuştur. Davacının (kadının) dava konusu taşınmaza başka bir şekilde katkı yaptığını da isbat edememiştir. (MK. md. 227) Bu açıklama karşısında taşınmaza katkı yönünden açılan davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün ikinci bentte gösterilen sebeple karşı davacı yararına BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönlerine ilişkin temyizin ise REDDİNE, harç ve vekalet ücretine ilişkin temyizinin incelenmesine yer olmadığına, aşağıda yazılı harcın davacıya, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcını yatıran davalıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 07.03.2005 pzt.

HD 02 Esas : 2005/001920 Karar: 2005/003866 Tarih: 14.03.2005
* DEĞER ARTIŞ PAYI
* EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ
Medeni Kanunun 227. maddesi; eşlerden birinin diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunması halinde, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artış payını katkısı oranında isteyebileceğini hükme bağlamıştır. Bu katkının istenebilmesi için edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesi zorunludur. Boşanma davası halen sonuçlanmamıştır. Mahkemece değer artış payına yönelik dava tefrik edilip, boşanma davasının sonucu beklenip, deliller değerlendirilip karar verilmesi gerekirken, dava şartı oluşmadan hüküm kurulması hatalıdır.
(4721 s. MK. m. 214, 227)
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kocanın kabul edilen boşanma davası, manevi tazminat, kişisel ilişki ve değer artış payı yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle kadının usulüne uygun açılmış bir boşanma davası bulunmamasına ve kocanın bu yönü temyiz etmemiş olmasına göre davalının (kadının) aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Koca bu dava ile birleşen Küçükçekmece Aile Mahkemesinin 2003/3555 esas sayılı davasında 13.09.1996´da eşi adına tescil edilen Halkalıdaki daireye 1/2 oranda 17.08.201´de alınan büroya ise beşbin dolar katkı yaptığını belirterek bu katkının karşılığı 29.500.000.000 liranın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Medeni Kanunun 227. maddesi; eşlerden birinin diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunması halinde, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artış payını katkısı oranında isteyebileceğini hükme bağlamıştır. Bu katkının istenebilmesi için edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesi zorunludur. (MK. md. 214/2) Boşanma davası halen sonuçlanmamıştır. Mahkemece değer artış payına yönelik dava tefrik edilip, boşanma davasının sonucu beklenip, deliller değerlendirilip karar verilmesi gerekirken, dava şartı oluşmadan hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün ikinci bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönlerinin ise ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 14.03.2005 pzt.
HD 02 Esas : 2005/016726 Karar: 2006/001095 Tarih: 07.02.2006
* KATKI PAYI ALACAĞI
* GÖREVLİ MAHKEME
Davacı, davalıya ait kişisel malın edinilmesi sırasında, malın edinme tarihindeki değerinin üçte biri oranında katkıda bulunduğunu ileri sürdüğüne göre, Türk Medeni Kanunu´nun 227. maddesi kapsamındaki bu istek ile ilgili Aile Mahkemesi görevlidir.
(4721 s. MK. m. 219, 220, 227)
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacının; alımında katkıda bulunduğunu iddia ettiği taşınmaz, 06.08.1998 tarihinde koca tarafından üçüncü kişiden kooperatif üyeliği devralınmak suretiyle iktisap edilmiştir. Taraflar 31.10.1980'de evlenmişlerdir. Boşanma davası ise 14.09.2004 tarihinde açılmış olup devam etmektedir.
Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında, bu tarihe kadar, tabi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimini seçmedikleri takdirde, bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar. (4722 sayılı Yürürlük Kanunu md. 10/1) Şu halde, evlenme tarihinden, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadarki dönemde geçerli rejim mal ayrılığıdır. (743 s. TKM. md. 170) Bu tarihten sonra ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (TMK. 202)
Edinilmiş mallara katılma rejimi; edinilmiş mallar (TMK. m. 219) ile eşlerden her birinin kişisel mallarını (TMK. 220) kapsar. (TMK. 218)
Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan malvarlığı değerleri o eşin kişisel malıdır. (TMK. 220/2)
Eşlerden biri, diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç yada uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuş ise, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur. (TMK. 227/1)
Davacı, davalıya ait kişisel malın edinilmesi sırasında ziynetlerini bozdurarak ve babasından aldığı parayı koyarak katkıda bulunduğunu, katkısının, malın o tarihteki rayiç değerinin üçte biri oranında olduğunu ileri sürdüğüne göre, istek, Türk Medeni Kanununun 227. maddesine dayanmaktadır. Bu madde ise Aile Mahkemelerinin görevine girmektedir. O halde, işin esasının incelenmesi gerekirken görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Hükmün yukarıda gösterilen sebeple (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 07.02.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

HD 02 Esas : 2004/000490 Karar: 2004/001488 Tarih: 12.02.2004
* EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA
* TASFİYE
Davalı otomobil ve arsaya yaptığı katkının karşılığı olarak tazminat isteğinde bulunmuştur. Bu istek malların edinim tarihlerine göre edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi niteliğinde değildir. Bununla ilgili olarak 12.3.2003 günlü ara kararı uyarınca gerekli harçlarda yatırılmıştır. Bu istek boşanmanın eki (ferisi) olarak kabul edilemez. Katkı bedelinin boşanmadan bağımsız istenilmesi de imkan dahilindedir.
(4721 s. MK. m. 220, 230, 235)
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Davalı otomobil ve arsaya yaptığı katkının karşılığı olarak tazminat isteğinde bulunmuştur. Bu istek malların edinim tarihlerine göre edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi niteliğinde değildir. Bununla ilgili olarak 12.3.2003 günlü ara kararı uyarınca gerekli harçlarda yatırılmıştır. Bu istek boşanmanın eki (ferisi) olarak kabul edilemez. Katkı bedelinin boşanmadan bağımsız istenilmesi de imkan dahilindedir. Bu açıklama karşısında işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönlerin ise ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 12.02.2004

HD 02 Esas : 2005/000252 Karar: 2005/003306 Tarih: 07.03.2005
* YASAL MAL REJİMİ
* EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ
* DEĞER ARTIŞ PAYI
Taraflar 24.12.1987´de evlenmişlerdir. 27.08.2003´te boşanma davası açılmış, 30.03.2004´de boşanmışlardır. Davanın konusunu oluşturan taşınmaz 24.07.1998´de alınmış bu dava ise 30.09.2003´te açılmıştır. Davacı taşınmazın alınması sırasında katkıda bulunduğunu ileri sürerek bu katkının karşılığını istemiştir. Medeni Kanunun 227. maddesi eşlerden birinin diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine, veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olacağını hükme bağlamıştır. Mahkemece bu isteğin Medeni Kanunun 202-241 maddeleri çerçevesinde değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir.
(4721 s. MK. m. 202, 214, 227) (4722 s. MKYUŞHK. m. 10)
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler kanunun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içersinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimi seçilmiş sayılır. (4722 SK. md. 10/1) Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır. (MK. md. 202) Boşanma ile mevcut mal rejimi sona erer. (MK. md. 214/2)
Taraflar 24.12.1987´de evlenmişlerdir. 27.08.2003´te boşanma davası açılmış, 30.03.2004´de boşanmışlardır. Davanın konusunu oluşturan taşınmaz 24.07.1998´de alınmış bu dava ise 30.09.2003´te açılmıştır. Davacı taşınmazın alınması sırasında katkıda bulunduğunu ileri sürerek bu katkının karşılığını istemiştir. Medeni Kanunun 227. maddesi eşlerden birinin diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine, veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olacağını hükme bağlamıştır. Mahkemece bu isteğin Medeni Kanunun 202-241 maddeleri çerçevesinde değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 07.03.2005 pzt.

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2005/13-289 K. 2005/306 T. 4.5.2005

• ALACAK DAVASI ( Davacı Eşin Adına Kayıtlı ve 3. Kişiye Sattığı Kooperatif Hissesinin Davalıca Tapusunun İptal Edilerek Adına Tescil Edildiği - Taraflar Arasında Akdi Bir İlişki Kurulduğu/Katkılarını Birbirlerine Bağışlamış Olmadıkları )
• EŞLERİN TAŞINMAZ EDİNMELERİ ( Aralarında Mal Ayrılığı Rejimi Bulunan - Bu Rejimin Aralarında Borçlar Kanunu Kapsamında Akdi İlişki Kurulmasına Engel Olmadığı/Kendilerine ve Çocuklarına Daha İyi Bir Gelecek Hazırlama Amacı )
• AKDE AYKIRILIK ( Eşlerin Taşınmaz Edinmeleri/Davacının Adına Kayıtlı ve 3. Kişiye Sattığı Kooperatif Hissesinin Davalıca Tapusunun İptal Edilerek Adına Tescil Edildiği - Haksız Fiilden Kaynaklanan Sorumluluk Hükümlerinin Kıyas Suretiyle Uygulanacağı )
• HAKSIZ FİİLDEN KAYNAKLANAN SORUMLULUK HÜKÜMLERİ ( Akde Aykırı Davranılması Halinde Kıyas Suretiyle Uygulanacağı - Davacı Eşin Adına Kayıtlı ve 3. Kişiye Sattığı Kooperatif Hissesinin Davalıca Tapusunun İptal Edilerek Adına Tescil Edildiği/Alacak Davası )
4721/m. 706 743/m. 634 1086/m. 293 818/m. 244/2
ÖZET : Davacı kendi adına kayıtlı olan ve üçüncü kişiye satmış olduğu kooperatif hissesinin davalı tarafından açılan dava sonunda üçüncü kişi adına olan tapusunun iptal edilerek davalı adına tescil edildiğini, bu nedenle alıcıdan aldığı satım bedelini iade etmek zorunda kaldığını, oysa kooperatif hissesine ilişkin tüm ödemeleri kendisinin yaptığını, davalının hiçbir katkısı olmadığını ileri sürerek kooperatif hissesinin dava tarihindeki rayiç bedelinden şimdilik 10.000.000.000 TL.nin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Taraflar, kendilerine ve çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırlama bakımından aralarında akdi bir ilişki kurmuşlardır. Taşınmazın edinme sebebi budur. Eşler katkılarını birbirlerine bağışlamış değillerdir.
Haksız fiilden kaynaklanan sorumluluk hükümleri kıyas suretiyle akde aykırı davranılması halinde de uygulanacaktır. Bu da alacaklının olumlu ( müspet ) ve olumsuz ( menfi ) zararını içerir.
Mahkemece yapılacak iş, davacı ve davalının taşınmazdaki katkı oranını tespit etmek, dava tarihindeki değerleri bulmak, belirlenen oran kadar talebi de gözönünde tutarak karar vermekten ibarettir.
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 7.7.2003 gün ve 274-499 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 10.5.2004 gün ve 170266929 sayılı ilamı ile;
( ... Davacı kendi adına kayıtlı olan ve üçüncü kişiye satmış olduğu kooperatif hissesinin davalı tarafından açılan dava sonunda üçüncü kişi adına olan tapusunun iptal edilerek davalı adına tescil edildiğini, bu nedenle alıcıdan aldığı satım bedelini iade etmek zorunda kaldığını, oysa kooperatif hissesine ilişkin tüm ödemeleri kendisinin yaptığını, davalının hiçbir katkısı olmadığını ileri sürerek kooperatif hissesinin dava tarihindeki rayiç bedelinden şimdilik 10.000.000.000 TL.nin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tüm ödemelerin davacı tarafından yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davalının hissedar olduğu kooperatife ilişkin aidatların davacı tarafından ödendiği, davalı adına olan kooperatif hissesinin bilahare davacı kocaya geçtiği ve onun tarafından üçüncü kişiye satıldığı ancak E. O. tarafından, eşi H. O. 'nün başkanı olduğu kooperatife ve hisseyi satın alan üçüncü kişiye karşı açılan Burhaniye Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/68 Esas, 1999/219 Karar sayılı dava sonunda, hisse devrinin Kooperatifler Kanununun 19. maddesine aykırı olması nedeniyle geçerli olmadığı, bu nedenle üçüncü kişiye satışın da geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacı E. O. 'nün kooperatif üyesi olduğunun tespitine, üçüncü kişi adına kayıtlı olan tapunun iptali ile davacı adına tesciline karar verildiği, kararın 21.9.2000 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Kooperatif üyesi davalı olduğuna göre, davacı tarafından davalı adına verilen aidat ödemelerinin davalıya hibe olarak yapıldığının kabulü gerekir. Borçlar Kanununun 244/2. maddesine göre de bağışlamadan dönmenin şartları oluşmadığına göre davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir... )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacının İsteminin Özeti: Davacı vekili, tarafların boşandıklarını, birlikte yaşadıkları dönemde davalı E. 'nin ilk birkaç yıl çalıştığını, daha sonra işinden ayrıldığını, ev kadını olarak yaşantısını devam ettirirken tüm masraflarının davacı tarafından karşılandığını, isteğe bağlı SSK primleri ödenmek suretiyle emekliliğe hak kazandığını, miras bırakanından kalan Manisa'daki taşınmazının satışı sonucu elde edilen para ile Balıkesir'de davalı E. üzerine bir daire alındığını; dava konusu Burhaniye İlçesi, Üren Mahallesi, Kumtepe Mevkiinde kain 652 Ada, 1 parselde kayıtlı 12/576 arsa paylı, C blok, 3 no'lu bağımsız bölümün, kooperatif yoluyla iktisabına ilişkin tüm maddi yükümlülüklerin davacı tarafından yerine getirildiğini, tapunun davalı adına oluştuğunu ileri sürerek taşınmazın dava tarihindeki değerinin, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 10.000.000.000 TL.nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalının Cevabının Özeti: Davalı, davacı tarafın iddialarını Burhaniye Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/68 E., 1999/210 sayılı dava dosyasında ileri sürdüğünü, mahkemece itibar edilmeyerek kooperatif hissesinin kendisi adına tesciline karar verildiğini, evliliğinin ilk yıllarında çalıştığını; ayrıca, babasının ev almaları için para verdiğini, aldığı para ve önceki birikimleriyle taşınmaza malik olduğunu; davacının gelirinin hem evi geçindirmeye hem de aidatları ödemeye yetmeyeceğini, davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemenin Kararının Özeti: Yerel mahkemece, kooperatif aidatlarının davacı tarafından ödendiği, davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığı, gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Evresi, Bozma ve Direnme: Yerel mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak kurulan hüküm Özel Dairece, yukarda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Mahkemece öncelikle, direnmeye esas kararın kesinleşmesinden sonra temyiz edildiği, temyiz süresinin geçtiği; ayrıca, aidatların davalıya bağışlandığı hususunda davalının savunması bulunmadığı, dosyadaki bilgi ve belgelere göre, böyle bir sonuca ulaşılamayacağı sonucuna varılarak davanın kabulü yönünde direnme hükmü kurulmuştur.
Ön Sorun: Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşmeler sırasında öncelikle, direnmeye esas ilk kararın davalı yana usulüne uygun tebliğ edilip edilmediğinin, ön sorun olarak tartışılmasına gerek görülmüştür.
Tebligat Kanunu'nun 21. maddesi kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse. tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine. varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
( 7201 Madde 21-Ek fıkra: 19.3.2003-4829/5 md. ) Muhtar İhtiyar heyeti azaları zabıta amir ve memurları, yukarıdaki fıkra uyarınca, kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar..."
Tebligat Tüzüğü'nün 28. maddesi ise Muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiç biri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir..." hükmünü içermektedir.
Yerel mahkemece, direnmeye esas olarak verilen ilk kararın tebligat çıkarılan adresten davalının ayrılması nedeniyle, muhtardan alınan yeni adrese, Tebligat Kanunu'nun 21. maddesi uyarınca tebliğ edildiği; tebligatın arkasına "muhatabın tevziat saatlerinde bulunmaması sebebiyle tebligat ilgili mahalle muhtarlığına imza mukabili teslim edildi. Keyfiyet bildirilen ihbarname adresinin kapısına asıldı. Durumu muhataba haber vermesi için en yakın komşusu K. A. ya haber bırakıldı... açıklamasının yazıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre tebligat yapılmakla birlikte; tebligata, Tebligat Tüzüğünün 28. maddesi uyarınca yakın komşu K. A.'nın imzasının alınmadığı görülmüş, anılan nedenle tebligatın usulüne uygun olmadığı, davalının temyiz isteminin süresinde olduğu sonucuna varılarak işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Gerekçe: Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davalının üyesi olduğu kooperatife ilişkin aidatların davacı tarafından ödendiği, davalı adına olan kooperatif hissesinin daha sonra davacı kocaya geçtiği ve onun tarafından üçüncü kişiye satıldığı;
Ne var ki davalı E. tarafından eşi H. Ö. 'nün başkanı olduğu kooperatife ve hisseyi satın alan üçüncü kişiye karşı açılan Burhaniye Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/68 E., 1999/219 karar sayılı dava dosyasında, hisse devrinin Kooperatifler Kanunu'nun 19. maddesine uygun olmaması nedeniyle geçerli olmadığı, üçüncü kişiye satışın da geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne; E. O.'nün kooperatif üyesi olduğunun tespitine, üçüncü kişi adına kayıtlı olan tapunun iptali ile davacı adına tesciline karar verildiği ve kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 9.12.1999 tarih,1999/8269 E., 10097 K. sayılı ilamıyla onandığı anlaşılmaktadır.
Karı-koca olan taraflar arasında mal ayrılığı rejimi bulunmaktadır. Bu rejim, aralarında Borçlar Kanunu kapsamında akdi ilişki kurulmasına engel değildir. Davacı, evlilik birliği devam ederken dava konusu taşınmazı kendisinin ödediği aidatlarla edindiklerini, ancak bu yere ait tapunun davalı adına olduğunu ileri sürerek tazminat isteminde bulunmuştur.
Gerçekten 7.10.1953 tarih, 7/8 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere "aralarında mevcut olduğu iddia edilen akdi bir münasebete müsteniden tapuda malik sıfatıyla mukayyet bulunan bir şahıstan sicildeki kaydın namına tashihini isteyen kimsenin Medeni Kanunun 634. maddesine uygun şekilde davalı ile beyinlerinde inikat etmiş muteber bir akde istinat etmesi lazımdır. Böyle bir akdin inikat etmediği davacının beyanından anlaşıldıktan sonra kanunun mevcut olmadığını kabul ettiği bir halin ispatı da artık mahkemece düşünülemez. Bu gibi hallerde davanın hukuki sebepten mahrum bulunması bakımından... " ayın isteği dinlenemez. Ancak, İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde gösterildiği gibi eşler, aralarında akdi bir münasebet bulunduğunu HUMK.nun 293. maddesi uyarınca tanıkla ispat edebilirler. Bu akdi ilişkiye aykırı hareket edilmiş olmasından kaynaklanan tazminatın istenmesini önleyen bir kanun hükmü de yoktur.
Somut olayda taraflar, kendilerine ve çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırlama bakımından aralarında akdi bir ilişki kurmuşlardır. Taşınmazın edinme sebebi budur. Eşler katkılarını birbirlerine bağışlamış değillerdir.
Haksız fiilden kaynaklanan sorumluluk hükümleri kıyas suretiyle akde aykırı davranılması halinde de uygulanacaktır. Bu da alacaklının olumlu ( müspet ) ve olumsuz ( menfi ) zararını içerir.
Mahkemece yapılacak iş, davacı ve davalının taşınmazdaki katkı oranını tespit etmek, dava tarihindeki değerleri bulmak, belirlenen oran kadar talebi de gözönünde tutarak karar vermekten ibarettir.
Yerel mahkeme kararı açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırıdır. Bu durumda direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 4.5.2005 gününde, oybirliği ile karar verildi.

Yargıtay 2.HD 1996/ 9218 1996/ 11359 K. Sayılı 06.11.1996 tarihli
SONA ERME/ BORÇLARDA ZAMANAŞIMI (genel olarak)
ÖZET: Eşler arasında birinin katkısı ile diğeri adına mal alınması sebebiyle katkıda bulunanın tazminat istemi Borçlar Kanununun 125. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımına tabidir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR : Dava edilen hakkın Borçlar Kanunu'nun 61. ve müteakip maddeleri çerçevesinde haksız iktisap kabul edilmesi için davalının iktisabının hukuki bir sebebe dayanmamış olması gerekir.
Davacı dilekçesinde Kooperatif borcunu evlilik sırasında birlikte ödediklerini belirterek katkı payının kendisine verilmesini istemiştir. Bu hali ile, iddia karı koca arasında kendileri ve çocuklarına daha iyi bir gelecek temin etmek amacı ile akti bir ilişkiye yöneliktir. Akitlerden doğan alacak ve akte aykırı hareketler sebebi ile tazminat davaları kanunda başka bir süre gösterilmemişse Borçlar Yasası'nın 125. maddesine göre 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Bu yön gözetilmeden taraflardan delilleri sorulup toplanmadan. Toplanan deliller çerçevesinde aktin niteliği ortaya konmadan haksız mal edinme ile ilgili zamanaşımı kuralının uygulanması ve yazılı şekilde hüküm ile ilgili zamanaşımı kuralının uygulanması ve yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple (BOZULMASINA), bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine yor olmadığına, 6.11.1996 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

Yargıtay 2. HD Esas No:2004/2872 Karar No:2004/3909
Kaynak
:YKD ARALIK 2004 İlgili Maddeler:4721 s. MK 206 4787 sK. 4/1
İlgili Kavramlar:MAL REJİMİNİN TESPİTİ, GÖREVLİ MAHKEME
Karar Metni:ÖZET: 1.MK.nun 206. maddesi; haklı bir sebebin varlığı halinde hakimin eşlerden birinin istemi üzerinde, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesine karar verilebileceğini hükme bağlamıştır. Mahkemece tarafların delilleri toplanıp, değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekir. 2.4787 sk.4/1 maddesi, 4721 sayılı TMK.nun ikinci kitabından MK 118-494 kaynaklanan bütün davaların
aile mahkemesinde bakılacağını, geçici 1.maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. 29.3.2004

ÖZET: 1.MK.nun 206. maddesi; haklı bir sebebin varlığı halinde hakimin eşlerden birinin istemi üzerinde, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesine karar verilebileceğini hükme bağlamıştır. Mahkemece tarafların delilleri toplanıp, değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
2.4787 sk.4/1 maddesi, 4721 sayılı TMK.nun ikinci kitabından MK 118-494 kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici 1.maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. 29.3.2004

HD 13 Esas : 2005/014306 Karar: 2006/000646 Tarih: 25.01.2006
[*]KATKI PAYI [*]GÖREV [*]AİLE MAHKEMELERİ
Yeni Türk Medeni Kanunu 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, bu yasanın yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki yasada yürürlükten sonraki tarihlerdeki olaylarda bu yasanın uygulanacağı açıktır. Yine Yeni MK.nun 227. maddesi "...tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır..." belirtmesi karşısında, eldeki davada yeni MK.nun yürürlüğü tarihi olan 1.1.2002 tarihinden sonra 8.4.2003 tarihinde boşanma gerçekleştiğinden ve boşanma ilamı kesinleştiğinden, eldeki davaya bakmaya aile mahkemeleri görevlidir.
(4721 s. MK. m. 227)

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı ile 1991 yılında evlendiğini, evlilik birliği içerisinde birlikte aldıkları taşınmazın tapusunun davalı adına yapıldığını, katkısından dolayı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.000.000.000 TL.nın tahsilini istemiştir.
Davalı, taşınmazların değeri için aldırılan bilirkişi raporlarını kabul ettiğini, raporlar uyarınca karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, davacının katkı payından kaynaklanan 3.000.000.000 TL.nin davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacı, davalı ile 1975 yılında evlendiğini, davalı adına kayıtlı taşınmazın ortak kazançları ile alındığını ileri sürerek katkı payına dayalı alacak davası açmıştır. Dosya kapsamından taraflar arasında İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/586 esas, 2003/213 karar sayılı ilamı ile tarafların 8.4.2003 tarihli kesinleşen ilamla bu davanın açılmasından sonra ve derdest olduğu dönemde boşandıkları anlaşılmaktadır. 4787 sayılı Yeni Türk Medeni Kanunu 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, bu yasanın yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki yasada yürürlükten sonraki tarihlerdeki olaylarda bu yasanın uygulanacağı açıktır. Yine Yeni MK.nun 227. maddesi "...tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır..." belirtmesi karşısında, eldeki davada yeni MK.nun yürürlüğü tarihi olan 1.1.2002 tarihinden sonra 8.4.2003 tarihinde boşanma gerçekleştiğinden ve boşanma ilamı kesinleştiğinden, eldeki davaya bakmaya aile mahkemeleri görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak sözkonusu olmaz. Bu durumda mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
2- Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Davacı tarafça temyiz olunan kararın (1) nolu bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, (2) nolu bentte gösterilen nedenle diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 25.1.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu E:2003/2-351 K:2003/343 T:14.05.2003
Taraflar arasındaki "kooperatifin üyelik kaydının kısmen iptali ve alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 4. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen 11.10.2001 gün ve 2001/396 E- 789 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 14.02.2002 gün ve 2002/860-1936 sayılı ilamı ile; ( ...Aynı kooperatife taraflar ortak olmuşlar, biri dükkan biri de ev sahibi olmuştur. Tarafların dairede ortak oldukları hususu isbat edilmemiştir. Davanın reddi gerekirken kabulü doğru görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava katkı nedeniyle konut yapı kooperatifindeki davalıya ait hissenin ½ nispetinde davacı adına kayıtlanması, bu mümkün olmadığı taktirde dava günündeki bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin öğretmen olup 1981 yılında davalı ile evlendiğini, evlilik birliğinin devamı sırasında 1986 yılında İzmir - Narlıdere 6358 ada 2 nolu parseldeki A-blok 3 nolu daire için S.S. K... Konut Yapı Kooperatifine davalı ile birlikte üye olmak istediğini, ancak o sırada müvekkillinin aynı kooperatifte dükkan hissesi olduğu için zorunlu olarak davalı adına üyelik işlemlerinin yapıldığını, davalının daire tamamlandıktan sonra tapunun müvekkili üzerine çıkarılacağını vaat ettiğini, müvekkilinin bu daireyi alabilmek için ziynet eşyalarını bozdurarak peşinatını ödediğini, 1986 - 1994 yılları arasındaki ödemelerin taraflarca müştereken karşılandığını, evin tesliminden sonra eksikliklerinde müvekkilince tamamlandığını, tarafların sonradan boşandıklarını, davacının halen bu dairede oturduğunu belirterek, davalı adına kayıtlı bulunan kooperatif hissesinin ½ nisbetinde davacı adına kayıtlanmasını, mümkün olmadığı takdirde daire bedelinin ½'sine tekabül eden meblağın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı üyelik kaydının 1986 yılında kendisi adına oluşturulup, tüm ödemelerin kendisi tarafından yapıldığını, davacının iddiasının aksine davacı adına olan dükkan hissesinin kendisinin üye olmasından 6 yıl sonra 1992 yılında oluştuğunu, evlilik birliği süresince bir konut üyeliğinin kendisi adına, bir dükkan üyeliğinin de davacı adına alındığını, konut üyeliği için tüm ödemelerin kendisi tarafından yatırıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Yerel mahkemece tanık ifadeleri, kayıt ve belgeler, kesif bilirkişi raporları, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını nazara alarak kura sonucu davalıya isabet eden dairenin edinilmesinde davacının %55, davalının %45 katkılarının bulunduğunu, davacının talebi ½ olduğundan taleple bağlı kalınarak, davalı adına kayıtlı bulunan S.S K... Yapı Kooperatifi 3 nolu dairedeki ½ üyelik kaydının davacı, adına kooperatif kayıtlarına işlenmesine karar vermiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine, karar özel dairenin 10.04.2001 gün ve 2001/2006-5653 sayılı kararı ile " a ) Kooperatifler Kanununun 19. maddesi uyarınca bir kooperatif payı ve bu paya bağlı haklar için kooperatife yalnızca bir ortak alınabilir. Kooperatif payının bir bölümünün devri mümkün değildir. Bu yön üzerinde durulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. b ) Dava terditli açılmış tescilin mümkün olmaması halinde değere hükmedilmesi talep edilmiştir. Mahkemece; istenilen miktarın açıklattırılması, gerektiğinde nisbi harcın ikmal ettirilmesi, delillerin bu çerçevede değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. Açıklanan hususun dikkate alınmaması da usul ve yasaya aykırıdır. " gerekçesi ile bozulmuştur.
Yerel mahkeme bozmaya uymuş, açıklanan dava değeri üzerinden harç ikmal ettirilmiş ve bilirkişi raporlarına, tanık beyanlarına, dosyadaki bilgi ve belgelere dayanarak direnmeye esas olan 11.10.2001 günlü kararla ½ payın karşılığı 4.535.000.000 TL. nin faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar vermiştir.
Temelde yerel mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık, tarafların kooperatif hisselerine katkıları ve bu katkının tasfiyesi sonucu alacak miktarının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 14.05.2003 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.






Boşanmanın eki niteliğinde olmayan alacak, ziynet vs. davalarında durum Alacağın 2002 öncesine dayanması, Boşanma Davasının 2002 sonrası veya öncesinde açılması durumunda farklılıklar. ( zamanaşımı, başlangıcı, görevli mahkeme, arç ikmali )

Edinilmiş mallara katılma rejiminin devam etmekte olması kişisel malların aynen iadesini veya bedelinin iadesini isteme hakkını engellemez. Eşler, kişisel mallarıyla ilgili isteklerini rejim sona ermeden, tasfiye sözkonusu olmadan da ileri sürebilirler. KİŞİSEL MALLARIN İADESİNE İLİŞKİN İSTEMLER EVLİLİK İÇERİSİNDE DE İSTENEBİLİR



Mal rejimi ile ilgili tüm davalar, 1.1.2002 tarihinden sonra açılacak eşya ve ziynet eşyası davalarında, kişisel mal iddiaları davalarında , görevli mahkeme aile mahkemesidir.Bu dava ve talepler nispi harca tabidir .Evlenme sırasında kadına takılan ziynetler kadının kişisel malıdır.
1.1.2002 tarihinden önce açılan boşanma davalarında mal rejimi boşanma dava tarihi itibariyle sona erdiğinden , açılacak kişisel alacak, eşya davarına bakma görevi asliye hukuk mahkemelerinindir.

Yargıtay 20.HD Esas No:2004/5351 Karar No:2004/5987
İlgili Kavramlar:Ziynet eşyası ve çeyizin iadesi DAVALARINDA YARGI YERİNİN BELİRLENMESİ
...........Medeni Yasanın yürürlüğe girdiği 01.Ocak.2002 tarihinden önce edinilen ziynet eşyalarının ve çeyizin iadesinin ancak B.Y.ve Genel Hükümlere göre istenebileceği,konunun Medeni Yasanın 2.kitabında yer almadığı anlaşıldığından,davanın Aile Mahkemesinde değil,Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. Yukarıda belirtilen nedenlerle HUMY.nın 25-26 maddeleri gereğince ......Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE

print();
HD 02 Esas : 2005/005282 Karar: 2005/007635 Tarih: 10.05.2005
* EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA
* KİŞİSEL MALLARIN GERİ ALINMASI
Davacı, evliliğin başlangıcında kocasının evine götürdüğü çeyiz eşyaları ile kişisel eşyalarını ve düğünde takılan takılarının iadesini talep etmiştir. İstek, kişisel malların geri alınmasına ilişkindir. Davacının tasfiye isteği bulunmamaktadır. Kişisel malların; bu nitelikte oldukları kanıtlanması koşuluyla geri istenebilmesi için, mal rejiminin sona ermiş olması gerekmez.
(4721 s. MK. m. 220, 226)
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Davacı, evliliğin başlangıcında kocasının evine götürdüğü çehiz eşyaları ile kişisel eşyalarını ve düğünde takılan takılarının iadesini talep etmiştir. İstek, kişisel malların (TMK. md. 220/1-2) geri alınmasına ilişkindir. (TMK. md. 226/1) Davacının tasfiye isteği bulunmamaktadır. Kişisel malların; bu nitelikte oldukları kanıtlanması koşuluyla geri istenebilmesi için, mal rejiminin sona ermiş olması gerekmez. Bu bakımdan kararın gerekçesinde ".... davacının eşya talebinin ayrı yaşamaya imkan verecek ve ihtiyaçlarına yetecek eşyaların kendisine tahsis edilmesi... " olarak nitelendirilmesi ve "... eşyaların boşanma ile beraber istenebileceğinin ... " belirtilmesi doğru değil ise de hüküm, kabul edilen eşyalar yönünden ("... bu eşyaların davacının kişisel malı" olduğu gerçekleşmiş olmakla) aşağıda belirtilen bozma sebebi dışında sonuç itibarıyla doğru olduğundan gerekçedeki yanlışlık bozma sebebi yapılmamıştır.
2- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
3- Davacı eşyaların aynen iadesini, bunun mümkün olmaması halinde tesbit edilecek bedellerinin davalıdan yasal faiziyle tahsilini istemiştir. Eşyalar aynen davacıya iade edilmeyip bedellerinin ödenmesi söz konusu olabilecektir. Bu bakımdan kabul edilen eşyaların değerlerinin ayrı ayrı kararda gösterilmesi gerektiği gibi, aynen iadenin mümkün olmaması halinde bedele hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Hükmün yukarıda 3. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple gerekçesinin de yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple değiştirilerek ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 10.05.2005

HD 02 Esas : 2005/001218 Karar: 2005/004529 Tarih: 23.03.2005
* EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA
* ZİYNET EŞYALARI
* GÖREV
Davacı ziynet eşyalarının aynen, bulunmadığı halde bedellerinin kendisine verilmesini istemiştir. Tarafların 14.11.2002´de boşandıkları, kararın 19.11.2003´te kesinleştiği, eşler arasında evlendikleri tarihten 4721 sayılı Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, boşanmalarına kadar da edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulandığı anlaşılmaktadır. Medeni Kanununun ikinci kitabından kaynaklanan ihtilafların Aile Mahkemesinde bakılması gerekir.
(4721 s. MK. m. 202) (4722 s. MKYUŞHK. m. 10) (4787 s. Aile Mahkemeleri K. m. 4)
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı ziynet eşyalarının aynen, bulunmadığı halde bedellerinin kendisine verilmesini istemiştir. Tarafların 14.11.2002´de boşandıkları, kararın 19.11.2003´te kesinleştiği, eşler arasında evlendikleri tarihten 4721 sayılı Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, boşanmalarına kadar da edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulandığı anlaşılmaktadır. (4722 SK. m.10, MK. m.202) Medeni Kanununun ikinci kitabından kaynaklanan ihtilafların Aile Mahkemesinde bakılması gerekir. (4787 SK. m.4/1) Mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde görev yönünden ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 23.03.2005

HD 02 Esas : 2005/003277 Karar: 2005/006447 Tarih: 21.04.2005
* KİŞİSEL EŞYALAR
* AİLE MAHKEMESİ
* GÖREV
Davacı koca eşiyle ayrı yaşamakta olduklarını, evlenirken getirdiği şahsi eşyaları ile ortak alınan eşyalardan hissesine düşen miktarın aynen, olmazsa bedeli olan 3 milyar lirayı talep etmiştir. Dava 1.1.2002 tarihinden sonra açılmıştır. 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulüne Dair Kanunun 4/1. maddesi; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (TMK. mad.118-395, 5133 S.K. mad.2-3) kaynaklanan bütün davaların aile Mahkemesinde bakılmasını hükme bağlanmıştır. Görev kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması da zorunludur. Gerçekleşen bu durum karşısında görevsizlik kararı verilmesi gerekir.
(4787 s. Aile Mahkemeleri K. m. 4) (4721 s. MK. m. 220, 221)
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı koca eşiyle ayrı yaşamakta olduklarını, evlenirken getirdiği şahsi eşyaları ile ortak alınan eşyalardan hissesine düşen miktarın aynen, olmazsa bedeli olan 3 milyar lirayı talep etmiştir. Dava 1.1.2002 tarihinden sonra açılmıştır. 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulüne Dair Kanunun 4/1. maddesi; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (TMK. mad.118-395, 5133 S.K. mad.2-3) kaynaklanan bütün davaların aile Mahkemesinde bakılmasını hükme bağlanmıştır. Görev kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması da zorunludur. Gerçekleşen bu durum karşısında görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 21.04.2005 (Prş.)

HG 00 Esas : 2002/14-452 Karar: 2002/000480 Tarih: 05.06.2002
Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Zonguldak Asliye 1.Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 22.12.1998 gün ve 1997/87 E. 1998/1236 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesi'nin 25.10.1999 gün ve 7126-7207 sayılı ilamiyle; (...Davacı, 943 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binanın 1/3 hissesinin davalılar miras bırakanı Şerafettin Köse adına kayıtlı olduğunu, bu taşınmazın Şerafettin ile evli iken alınıp, üzerine bina yapıldığını, taşınmazın alım parasını kendisinin ödediğini ileri sürerek, Şerafettin Payının ½ sinin iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalılar, Nihal ve Habibe davayı kabul etmiş, diğer davalılar davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen ilk karar, Dairemizce 5/2/1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı delil başlangıcı sayılabilecek bir belge olmadığı halde tanık anlatımlarına dayanarak davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden, dayanılan diğer deliller yönünden bir inceleme yapılmak üzere, hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Bozmadan sonra davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş, hükmü davacı temyize getirmiştir.
Dava, inanç sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir. Bilindiği ve 5/2/1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere, inanç sözleşmesi, inanç gösterilene bir hakkın kullanılmasında davranışlarını inanç gösterenin tespit ettiği amaca uydurmak borcunu yükler. Eş anlatımla inanç gösterilen kişi inanç gösteren namına yapılacak bir işlemden sonra taşınmazın mülkiyetini ona (inanç gösterene) geçirme yükümlülüğü altına girmiş ise, yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Aslında inanç sözleşmeleri her türlü delille kanıtlanabilir nitelikte bir sözleşmedir.Yalnız değeri usul kanunundaki miktarı aştığı takdirde, usulen yazılı delille kanıtlanması gerekir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri imzalı belgeler ya da en azından olayın tamamen ispatına kafi olmamakla birlikte bunun vukuuna delalet edebilecek bir delil başlangıcı niteliğinde bulunması gerekir. Yazılı delil başlangıcının varlığı halinde, artık her türlü yasal delil ile dava kanıtlanabilir.
Somut olayda, davacı dava konusu taşınmazda kocası adına oluşan payın 1/2'sinin kendisine ait olduğunu, üzerindeki evi de birlikte yaptırdıklarını, bunun için yurt dışından para gönderdiğini ileri sürmüş, bozma kararımızdan sonra para gönderdiğine ilişkin belgeler sunmuştur. Davacı, yargılama aşamasında delillerini hasretmediğinden ve mahkemece diğer delillerin de değerlendirilmesi gerekçesiyle verilen karar bozulduğundan sunulan bu belgelerin değerlendirilmesi gerekir. Ancak, bu belgelerin yukarıda açıklandığı şekilde bir yazılı delil başlangıcı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceğinin saptanması gerekir. Bu belgeleri davacı ibraz ederek ve kendisinin 18/9/1976 tarihinde 15.000 DM gönderdiğini bildirmiş, tapu bundan kısa bir süre sonra 29/9/1976'da eşi Şerafettin adına oluşmuştur. Mahkemece, tapunun dayanağı resmi senet getirtilerek, taşınmazın kim ya da kimler tarafından alındığının saptanması, vekil aracılığıyla sözleşme yapılmış, paralarında onun tarafından alınmış ise inanç gösterilen kişinin hakları kullanılmasında davranışların vekilinin de inanç gösterenin tespit ettiği amaca uydurmak zorunda olduğundan artık yazılı delil başlangıcı niteliğinde sayılabilecek havale belgelerinin varlığı nedeniyle tanık dahil her türlü delille davacının iddiasını ispatı mümkün olduğundan tüm bu deliller değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, evlilik birliği içinde alınan mala katkı payı nedeniyle açılan Tapu İptali ve Tescil davasından ibarettir.
Davacı vekili, müvekkilinin Almanya'da yaşadığını, eşi Şerafettin ile ortaklaşa olarak ev satın alınmasına rağmen tapunun yalnızca eşi adına çıkarıldığını, daha sonra boşandıklarını belirterek, eşi adına olan tapu payının iptali ile ½'sinin kendisi adına tapuya kayıt ve tescilini istemiştir.
Davalı vekili, davacının bu yerin alımında bir katkısının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin, davacı tarafından sunulan Alman Postanesi, para havale makbuzunda parayı gönderenin ve ne için gönderildiğinin belli olmadığı bu nedenle yazılı delil başlangıcı sayılamayacağı, tanık anlatımlarının da davacının savını doğrulamadığı anlaşılarak, kanıtlanamayan davanın reddine ilişkin olarak verdiği karar, özel dairece yukarıdaki gerekçe ile bozulmuştur.
Böyle bir davanın kabul olunabilmesi için öncelikle davacının gayrimenkul adına tescilini haklı kılacak hukuksal bir nedene dayanması gerekir. Davacı kadın, kocanın taşınmazı üçüncü kişiden satınaldığı sözleşmenin tarafı olmamıştır. Belirli bir gayrimenkulü ortaklaşa ve yarı pay oranında satın alması için, kocası Şerafattin'e bedelini verdiği halde, kocanın, gayrimenkulün önceki maliki ile yaptığı satınalma sözleşmesinde kendisine asaleten ve eşine temsilci sıfatıyla hareket etmeyerek, taşınmazın satınaldığı payının tamamını, kendi adına alarak taahhüdünü yerine getirmediği iddia edilmektedir.
Buna göre; yanlar arasındaki hukuksal ilişkinin vekalet sözleşmesi olarak nitelendirilmesi gerekir. O halde; vekil ile müvekkil arasındaki vekalet sözleşmesi vekilin üçüncü şahıs ile yaptığı satınalma sözleşmesi sonucunda edindiği taşınmazın mülkiyetinin ½ payının müvekkiline geçirilmesi için 743 sayılı Medeni Yasanın 642.maddesinde belirtilen biçimde, davalıyı taşınmazın mülkiyetini devretme zorunluluğu altına sokan bir sözleşme olarak nitelendirilemez.
Öte yandan aynı yasanın 632.maddesinin geçerlilik koşulu olarak aradığı, biçimde uygun bir devir yükümlülüğü de yanlar arasında yoktur.
Bu şekilde davacının savının hukuksal dayanaktan yoksun bulunduğu anlaşılınca, artık böyle bir ilişkinin varlığını davacıya kanıtlattırmaya da gerek kalmaz. Yargıtay İnançları Birleştirme Kurulunun 07.10.1953 tarih ve 1953/8 Esas ve 1953/7 Karar sayılı ilamı da aynı ilkeleri ortaya koymuştur.
Burada önemle belirtilmelidir ki, 743 sayılı Türk Medeni Yasası evlilik birliği içindeki malların yönetimi konusunda yasal rejim olarak mal ayrılığı rejimini kabul etmiş bulunduğundan ve dolayısıyla boşanan eşler kendi mallarını esasen alabileceklerinden, MK.146/1 de ifade edilen boşanma halinde malların tasviyesine ilişkin hüküm ancak diğer mal rejimleri için uygulanabilecektir. Bunun bir anlamı da yasal mal ayrılığı rejiminde tasfiyenin söz konusu olmamasıdır. Hal böyle olunca, eşlerden birinin katkısıyla diğer eşin taşınmaz alıp kendi üzerine tapu siciline kayıt ettirmesi halinde tapunun yarı (yada katkı) payı oranında iptali ile katkıda bulunan eş üzerine tescili kural olarak mümkün değildir (Namık Yalçınkaya-Şakir Kaleli Boşanma Hukuku 1987 , cilt:2 S.1776).
Somut olayda; davacı, Şerafettin ile evlilik birliği içerisinde ortak olarak taşınmaz satın aldığını, bu nedenle taşınmazın ½ payının iptali ile kendi adına tescilini istemiştir. Yukarıda değinilen ilkeler karşısında; davacının evlilik birliği içerisinde edinilen taşınmazın tapusunun ½ payının iptali ile adına tesciline yasal olarak bulunmamaktadır.

Yerel mahkemenin; davacının ibraz ettiği makbuzlarını göndereni ve ne için gönderildiğinin belli olmadığı, bu nedenle yazılı delil başlangıcı sayılamayacağından savını tanıkla kanıtlama olanağının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine dair verdiği direnme kararı,yukarıda yazılı gerekçelerle sonucu itibariyle doğru görülmüştür.
Davacının dava dilekçesinde yalnızca tapu iptali ve tescilini istediği aşamalı olarak katkı payının ödenmesi konusunda bir isteminin bulunmadığı anlaşıldığından, Genel Kurul'da bu konu üzerinde durulmamıştır.
Hal böyle olunca; bu gerekçelerle sonucu itibarıyla doğru bulunan yerel mahkemenin direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile yukarıda açıklanan gerekçelerle yerel mahkemenin direnme kararının ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına,05.06.2002 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/7002 K. 2005/9838 T. 23.6.2005
• KİŞİSEL MALLARA YÖNELİK ALACAK DAVASI ( Görevli Mahkemenin Aile Mahkemesi Olduğu )
• ALACAK DAVASI ( Kişisel Mallara Yönelik - Görevli Mahkemenin Aile Mahkemesi Olduğu )
• GÖREVLİ MAHKEME ( Kişisel Mallara Yönelik Alacak Davası )
4721/m. 222, 226 4787/m. 4/1
ÖZET : Dava, 23.1.2003 tarihinde açılmış ve kişisel mallara yönelik bir alacak davasıdır. Görev kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözönüne alınır. Görevli mahkeme aile mahkemesidir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, 23.1.2003 tarihinde açılmış ve kişisel mallara yönelik bir alacak davasıdır. 5133 Sayılı Yasa ile değişik 4787 Sayılı Yasanın 4/1. maddesi gereğince 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ( üçüncü kısım hariç ) ikinci kitabından kaynaklanan davaların Aile Mahkemesinde bakılacağı belirtilmiştir. Görev kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözönüne alınır. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 222-226. maddeleri gereğince işlem yapılması için görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
SONUÇ : Temyize konu edilen hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz yönlerinin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.06.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARARLANILAN KAYNAKLAR
1-Mal Rejimleri-Ali İhsan Özuğur
2-Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi-Prof Dr.Ahmet M.Kılıçoğlu
3-Boşanma Davaları-Zafer Ergün
4-Yargıtay Kararları
5-Kazancı ve Corpus Yargıtay kararları alıntıları
6-Türk Hukuk Sitesi ve Adalet Org.sitesinden alınan karar örnekleri.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Boşanma/tasfiye/katkı Payı-Katılma Alacağı/kişisel Mallar" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Ünzile Küçüköner'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
01-12-2006 - 15:27
(6385 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 13 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 9 okuyucu (69%) makaleyi yararlı bulurken, 4 okuyucu (31%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
65961
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 5 saat 40 dakika 18 saniye önce.
* Ortalama Günde 10,33 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 129693, Kelime Sayısı : 14415, Boyut : 126,65 Kb.
* 16 kez yazdırıldı.
* 1 kez arkadaşa gönderildi.
* 29 kez indirildi.
* 14 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 419
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,11266088 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.