Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Fikri İçtima

Yazan : Mehmet Tan Yıldız [Yazarla İletişim]
Hakim

Makale Özeti
Fikri içtimaın konusunu, bir fiilin iki ayrı yasa . Suçların içtimaında birden fazla fiil ve suç vardır. Fikri içtimada ise tek veya tek sayılan bir fiil vardır. Bu makalede fikri içtimaın şartları ile teorik içtima, hata ve ontolojik yorum gibi kurumlarla ilişkileri ve farkları birisi olma özelliğini taşıyor. Bu konuda var olan ve bilinen görüşlerin aksine bazı tespitler yapmak suretiyle konuyu teorik bir temele oturtmaya çalıştım. Makale 5237 sayılı yasa hükümleri nazara alınarak hazırlanmıştır.
Yazarın Notu
Makalenin tüm fikri hakları saklıdır. email; mhmttan@mynet.com

FİKRİ İÇTİMA 1.0



Mehmet Tan Yıldız



I- Giriş:
Suçların içtimaı; gerçek içtima dediğimiz maddi içtima veya cezaların içtimaı, bir anlaşılmasında bir güçlük da bir niteleme sorunudur.
Fikri içtimaın konusunu, bir fiilin iki ayrı yasa maddesinde anlatılması halinde ortaya çıkan bir çeşit nitelendirme sorunu oluşturmaktadır. Fikri içtima kurumu, bir fiilden dolayı iki ceza tayin edilemez temel prensibine dayanmaktadır. Bazı yasa maddelerinde, başka bir yerde suç teşkil etse dahi, bu madde gereğince ceza tayin. farklıdır. Fikri içtimaın konusu, bu tariflerden hangisine . Bu nedenle fikri suçların içtimaı bahsinden ayrı başlık altında incelenmesi daha doğru olacaktır. Keza gerçek içtima dediğimiz cezaların içtimaını suçların içtimaı olarak adlandırmamak gerekir.

İlgili madde:
5237 sayılı yasa 44. madde - İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.
765 sayılı yasa 79. madde - İşlediği bir fiil ile kanunun muhtelif ahkamını ihlal eden kimse o ahkamdan en şedit cezayı tazammun eden maddeye göre cezalandırılır.

II- Tarif ve mahiyeti:
Fikri içtima, bir en az iki ayrı yasa maddesinde anlatılmış olması halinde söz konusu olur. Fiilin tek, tarifin birden fazla olması temel şarttır.
Ceza aynı eylemden dolayı iki ceza verilemez.” Yine “Bir kimse aynı eylem nedeniyle iki kez yargılanamaz.” Keza “Bir fiil iki değişik şekilde tavsif edilemez.” “ihtiva eden kanun ihtiva olunan kanunu kayıtlar” gibi prensipler bulunmaktadır. Fikri içtima bu kurallara dayanmaktadır.
İhlal edilen kanun hükümleri aynı yasada yer alıyorsa “mütecanis fikri içtima”, hükümler ayrı kanunlarda ise “gayrı mütecanis fikri içtima” söz konusu olur. Bu halde ihlal ise içtimaı da denmektedir.
Bir fiil yasanın iki ayrı maddesinde anlatılmış ise, bu durumda iki ihtimal vardır. İki ayrı maddede aynı ceza öngörülmüştür. Ceza yasasında bu hali karşılayan bir kural yoktur. Vaki olduğunda genel ve özel hüküm ayrımına göre bir sonuca gidilmesi gerekir. İkinci ihtimal bir maddede yer alan cezanın daha ağır olmasıdır. Bu halde ağır olan ceza tatbik edilir.
Fiilin ne zaman tek olduğu konusu sanıldığı kadar vazıh değildir. Bu sebeple fikri içtima ile teorik içtima nedensiz olduğu söylenemez. Çünkü . Kanunun birden fazla hükmünün ihlal edildiği pek çok halde, teorik içtima söz konusu olmaktadır. Aynı eylemin iki ayrı maddede düzenlenmesi, ancak bir hataya müstenit olabilir. Yasa kodlanırken böyle bir madde, ihtiyat maddesi olarak vazedilmiştir.
Aslında yasanın amacı mükerrer düzenleme halinde ortaya çıkacak olan karışıklığı önlemektir. Bir fiile iki ayrı ceza verilemeyeceğine göre ağır ceza içeren yasa mükerrer düzenleme söz konusu olmaz. Bazı hallerde aynı fiil iki ayrı hukuki yararı korumak amacıyla iki ayrı suç ; suçta kullanılan silahı gizlemek gibi. Bu halde kasta göre fiilin tavsifi gerekir. Buradan fikri içtimada tek fille iki aynı hukuki yararın ihlal edilmesi gerektiği sonucunu varılmaktadır. Bu konu aşağıda incelenecektir.
Bu teorisine göre tek fiilden dolayı iki ayrı ceza verilemeyeceğine, iki ayrı vasıf olamayacağına göre fikri içtima dediğimiz kurum bir tavsiften ibarettir. Ancak bu fikrin teorik içtima ile fikri içtimaın söylenebilir.
Suçların aynı anda oluşması yeterli olmayıp aynı zamanda ihlal edilen iki ayrı yasa hükmünün aynı hukuki konuyu ve yararı koruması gerekir mi? Tek fiille iki ayrı hukuki aynı içtima bahis konusu olamaz. Mesela; şoföre taş atarak hem şoförü yaralayan hem de otobüsün camını kıran failin eylemi iki ayrı suç ve iki ayrı netice vardır. TCK.79. (44) madde gereğince ızrar suçundan hüküm kurulamayacağını belirten yargı kararı hatalıdır. Aslında burada tek hareket ancak iki netice dolayısıyla iki suç vardır.
Otobüs şoförüne atılan taşın, otobüs camını kırdıktan sonra katılanın gözünden organ kaybı oluşturacak şekilde yaralanması olayında, eylemin tek olması nedeniyle TCK. gibi oluşur. Buradan tek ile iki ayrı neticenin meydana getirilmiş olması arasında fark bir anlatımla tek fiille iki ayrı hukuki yararın ihlal edilmesi iki ayrı suçun zamanda iki farklı neticenin oluşması manasına gelmez. Örneğin; İki ayrı hukuki yararı düzenleyen kanıt gizlemek suçu ile ruhsatsız silah bulundurmak suçları tek fiille işlenebilir. Bir hareketle tek netice oluşturulmuş ancak iki ayrı hukuki yarar ihlal edilmiştir. Dolayısıyla tek Adam öldürme suçunda kullanılan tabancayı alıp saklayan sanık, adam öldürme suçuna dair kanıtı gizlediği gibi aynı zamanda izinsiz tabanca bulundurma suçunu da ihlal eden sanığın en ağır cezayı gerektiren maddeye göre cez4013, Tarih: 07.10.1980
Bunun yanında iki ayrı neticenin meydana getirilmesi iki ayrı hukuki yararın ihlal edilmesi manasına gelmez. Aynı kast altında hakaret veya yaralama eylemine devam etmek buna misal olarak gösterilebilir. Böyle hallerde amaca göre yorum yapılması gerekmektedir. Bu konu ontolojik yorum bahsinde incelenecektir.
Şu halde maddede yer alan fiil kelimesini netice olarak anlamak gerekir. Hareket ayrı hukuki yarar ihlal edilmişse iki ayrı suç vardır. Failin kastı olmadığı ileri sürüldüğünde ise neticeyi öngörme imkanının olup olmadığı araştırılarak mümkün ise muhtemel kastın varlığı kabul edilerek meydana gelen ikinci neticeden dolayı ceza tayin edilmesi gerekir. Mesela; maktule tek el ateş eden kişi saçmaların dağılması nedeniyle yanındaki kişiyi de yaralamışsa TCK. 79. madde uygulanmaz. Fail her iki neticeden mesul olur.
Hareket ile Netice tek, (
Netice çoktek suç, (önce yumrukla sonra bıçakla yaralama)
Netice çok, suç, (taş atarak hem vasfı belirlenir. (suçta kullanılan tabancayı gizlemek)
Netice tek, yarar (yani kanun hükmü) ihlal edilmiştir. (fikri içtima)
Görüldüğü gibi netice tek, korunan hukuki yarar tek ancak tarif birden fazla ise fikri içtima söz konusu olmaktadır. Gerçek manada fikri içtima budur. Bu nedenle fikri içtimaın şartları arasında aynı hukuki yararın ihlal edilmesi şartını eklemek gerekir. Ayrı hukuki yararlar ihlal edilmişse bu halde ortada bir nitelendirme sorunu vardır. Suçta kullanılan tabancanın gizlenmesi halinde fikri içtimaın söz konusu olacağı Yargıtay kararına konu olmuş ise de bu olayda fikri içtima olmayıp bir kastı nazara alınarak ruhsatsız tabanca bulundurmak yada suç delilini gizlemek şeklinde tavsif için tek fiille iki aynı hukuki yararın ihlal edilmiş olması gerekir şeklinde bir koşul ortaya koymanın gerekli olduğu sonucu çıkmaktadır.
Fikri içtimada diyebileceğimiz bu durumda ağır cezayı ve neticeyi ihtiva eden suçun oluştuğu kabul edilmektedir. Yarışan her iki suçun hareket ve netice safhası, zaman, mekân ve kast bakımından örtüşmektedir.
Grispigni, fikri içtima birbirini kesen ve merkezleri ayrı olan iki ayrı daire şeklinde temsil edilmiştir demektedir. Ancak bu benzetme de tarif dairenin merkezi ve çapı olarak kabul edilmiştir. Fiil ise kesişen küme olarak düşünülmüştür. Halbuki dairenin merkezi ve çapı fiildir. Bu nedenle fikri içtimada kesişen iki daire değil örtüşen ve merkezleri çakışan iki daire vardır. Tek fark iki dairenin değişik renk taşımasıdır.
Fiilin tekliği ile hareketin tekliği aynı manayı ifade etmemektedir. Tek hareketle iki ayrı hukuki yarar ihlal edilmiş ve iki ayrı netice meydana gelmişse, aynı anda icra edilse dahi, fikri içtima bahis konusu olamaz. Mesela; şoföre taş atarak, hem şoförü yaralayan, hem de otobüsün camını kıran failin eylemi, iki ayrı suç oluşturur. İki hatalıdır. Burada tek hareket, ancak iki netice dolayısıyla iki suç vardır. İki ayrı hukuki yararın ihlal edilmiş olması da bunu göstermektedir. Diğer yandan bir veya unsurunu teşkil etmemektedir. Keza bir suç diğerini zorunlu olarak suçlarından dolayı cezalandırılmalıdır. Bu eylemde ızrar kastının olmadığı söylenemez. Çünkü atmak hareketi ile camı kırmak ve yaralamak neticeleri bilinmekte ve istenmektedir.
Fikri içtima halinde faile tek ceza verilmesinin hukuki nedeni, hukuk düzenine karşı gelmek hususunda, bir iradenin mevcut olmasıdır. Suçların birden çok olmalarına rağmen, faile tek ceza verilmesinin hukuki sebebi, failin hukuk düzenine karşı gelmek, bu düzene adeta isyan etmek hususundaki iradesinde bulunan birliğe dayanır. Halbuki iradenin aynı olması gai yorumu caiz kılan bir gerekçedir. Fikri sergilenmiştir. Bu hallerde fikri içtima söz konusu değildir. Çünkü ortada iki ayrı netice vardır. Bir netice, diğer netice içinde erimektedir. gelen fiillerin, aynı kast çatısı altında birleştirilmesi gerekir. Mesela aynı yer ve zamanda ağaç kesmek ve devrikten emval temin etmek halinde sadece ağaç kesmek suçundan dolayı ceza vermek gerekir.
Fikri içtimada temel uygulanır.” Farklı anlarda (dakikalarda) oluşan, ancak tek suç sayılan fiiller, ontolojik yorum ya da suçların içtimaı başlığı altında incelenmektedir.

III- Fiil kavramı:
Fiil illiyet bağı taşıyan hareket ve neticeden mürekkeptir. Şu halde fiilin üç unsuru bulunmaktadır. değişikliktir. Nedensellik bağı ise hareketin neticeye bağlanabilmesi, hareket ile netice arasında sebep sonuç ilişkisinin bulunmasıdır.
Prensip olarak hareket ve ona bağlanan netice sayısınca suç vardır. Birden fazla netice meydana getiren hareketler, TCK. 44. maddenin uygulanma alanı dışındadır. Fiilibazı hallerde suçun sayısına tesir eder, bazı hallerde ise tesir etmez. Hareket icrai veya ihmali olabilir.
Kanunlar çok neticeden bahsederler. Kanun neticenin yanında hareketten bahsetmişse, neticeyi meydana getiren hareket tipini de belirlemiş demektir. Bu tip tarife esas suçlara, bağlı hareketli suçlar denir. Böyle bir tarif yoksa serbest hareketli bir adam öldürmek gibi.
3. Hareket tek, netice çok ve suç çok olabilir. Bomba atarak birden fazla kişiyi öldürmek gibi.
4. Hareket çok, birden fazla adam öldürmek gibi.
5. Hareket çok, netice çok ve suç tek olabilir. Aynı yer ve zamanda devrikten odun toplamak ve dikiliden ağaç kesmek gibi. Bu halde birden fazla fiil vardır ve ontolojik yorum gereği tek suç olur.
Birden fazla fiil, aynı hukuki yararın ihlali amacına yönelik ve aynı suç işleme kararıyla, kabul edilmektedir. Bu halde tek suçun oluştuğu kabul edilmekte ancak ceza bir miktar artırılmaktadır. Mesela; bir kişinin evinden kısa zaman aralıklarıyla hırsızlık yapmak halinde müteselsil suç söz konusu olur. Müselsel suçta birden fazla fiil ve suç vardır. Aynı suç işleme kararına bağlandığı için cezadan indirme söz konusudur. Tüm fiillerin tek suç sayılması nedeniyle bu indirim, artırma şeklinde düzenlenmiştir.

IV- Fikri içtimaın koşulları:
Fikri hukuki yararın ihlal edilmiş olması ve suçların içtimaının söz konusu olmaması gerekir.

a- Fiilin çok olması;
uygulanmasında en bariz koşul fiilin tek olmasıdır. Bilindiği gibi fiil kavramı, hareketi ve neticeyi birlikte anlatmaktadır. Buna bağlı olarak hareketin çok olması, fiilin tek olmasını engellemez. Fiilin tek olmasını saptarken bakılacak ilk husus, neticenin tek olup olmadığıdır. Maktuleolduğundan bahsetmek gerekir. Neticenin tek sayılabilmesi için aynı hukuki yararın ihlal edilmiş olması gerekir. Bu nedenle bir atışla, maktulün yanında bulunan halinde, birden fazla netice söz konusudur. Aynı zamanda farklı hukuki yararlar ihlal edilmiştir. Aşağıya aldığımız kararlarda hareket ile fiil arasındaki fark gözetilmiş, fiilin tekliği, neticenin tekliği olarak anlaşılmıştır.
Fiil, dış alemdeki değişiklik olduğuna göre, fiilin esas kısmını netice oluşturur. Şu halde, fikri içtimaın bulunabilmesi için, her şeyden önce bu neticenin tek olması gerekir...Olayımızda ise av tüfeğiyle yapılan atış tek olmakla birlikte, değişiklik ve netice iki tanedir. Ortada bir fiil yoktur ve fikri içtima söz konusu edilemez. CGK. 18.10.1982 4-296/365
Öldürmeye K:1997/4
Sanığın attığı çok sayıda merminin biri ile hedef seçtiği maktulün
yanında gördüğü ...'i yaralamasının -eyleminin öngörülür olma özelliği itibariyle- TCK. 52 ve 79. maddeleri kapsamında değerlendirilmesi yasaya aykırıdır. 1. CD. 30.09.2002 E.2002/3253 K.2002/3330
Sanığın traktörde birkaç kişinin bulunduğunu görerek iki el ateş etmesinde, eyleminin sonucuna . maddesi ile ceza verilmesi gerekirken, TCK. 79. maddesinin uygulanması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. 1.CD. 20.11.1996 E.1996/3293 K.1996/3700
Buna mukabil hareket kavramı ile fiil kavramını karıştıran aksi yönde görüşler ve kararlar dahareketin tek olmasını, fiilin tek olması olarak anlamıştır. Halbuki hareket tek, netice dolayısıyla fiil birden fazla olabilir. Bu halde netice sayısı kadar, yani fiil adedince suç oluşur.
Cevat ve Cevdet’i ateş ederek yaraladığı, bu sırada ve olayla hiçbir ilişkisi bulunmayan yakınan Cavit’i seken bir kurşunla yaraladığı kabul edilen sanığın, TCK. 79. maddesi hükmü gözetilmeden ayrıca Caviti yaralamaktan mahkûmiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır. 4.CD. E: 1993/4714, K: 1993/5644, Tarih: 8.7.1993
Bir kişiyi öldüren, diğerini yaralayan sanığın aynı atışla suç işlediği yolundaki savunmaları sebebiyle uygulamalı öldürmeye elverişli ve yeterli vasıta niteliği taşıyıp taşımadığı belirlenmeli, TCK. 79. madde tartışılmalıdır. 1.CD E: 1985/2704, K: 1985/3239, Tarih: 24.9.1985
Sanığın, hasmı olan hedefte hata sonucu aynı istikamette yürümekte olan diğer mağdura tesadüf eseri isabetle, onu da yaralamış olması ve TCK. 52. ve 79. tek olması koşulu, hareketin tek olması olarak kabul da aynı görüşü savunarak, "tek eylem" terimini, iradi karara dayanan tek hareket olarak kabul etmişlerdir. (Artuk, M.E.-Göçen, A.-Yenidünya, C., Ceza Hukuku Genel Hükümler, sh.846; Yüce, T.T., Ceza Hukuku Dersleri, shsonra katılanın gözünden organ kaybı oluşturacak şekilde yaralanması olayında, eylemin tek olması nedeniyle TCK. 79. maddesi hükmünün uygulama yeri olup olmadığının tartışılması gerekir. 4.CD E:2000/6711, K:2000/6035, 27.09.2000
Bunun gibi, bir kişinin gözüne yumrukla vuran ve gözlüğünü kıran kişi, hem ızrar, hem de etkili eylem suçunu işlemiştir. Bu iki suç birbirinin unsurunu veya ağırlatıcı sebebini teşkil etmemektedir. Yani bileşik suç söz konusu değildir. Halbuki memura karşı etkili eylemde bulunan kişinin, bu fiili memura mukavemet suçunun unsurunu oluşturmaktadır ve bileşik suç söz konusudur. Çünkü bu konuda kanunda bir tarif bulunmaktadır. Diğer yandan karma suç da söz konusu değildir. , TCK. 188. maddede yer alan zorlama suçunu zorunlu olarak işler. Halbuki bu olayda etkili eylem suçu, ızrar suçunu zorunlu olarak içermez. Bu nedenle karma suç söz konusu değildir. Tek harekete bağlı, iki ayrı netice bulunmaktadır. Şu halde teorik veya fikri içtima hali söz konusu değildir. İki ayrı suç mevcuttur.
Tek hareketle birden fazla netice meydana getirilmesi halinde fikri içtimaın bulunmadığı konusunda tereddüt yoktur. Ancak tek fiille hatalı olarak tek neticenin meydana . Bu konuda irade edilen ve gerçekleşen suçların aynı hukuki yararı koruyup korumadıklarına bakmamız lazımdır. Eğer aynı hukuki yararın korunması söz konusu ise mesela, A, ya ateş edilmesine rağmen B, yaralanmışsa 765 sayılı yasanın 52. maddesindeki kaidenin tatbiki gerekir. Zira 5237 sayılı yasada anılan 52. maddenin yer almamış olması bu kaidenin ceza genel teorisinden atılması anlamına gelmez. Çünkü böyle bir sapma halinde irade edilen suçun manevi unsuru manevi unsurun bir kişiyi öldürmek yada yaralamak kastını taşımaktadır. Mala zarar vermek kastı mevcut değildir. Tek hareketle adam öldürmeye teşebbüs ve ızrar suçlarını işlemiştir. Bu nedenle fikri içtima kuralını tatbik etmek gerekir. 765 sayılı ceza yasasının 52. maddesinde yer alan kural gereği tek neticeden dolayı sorumluluk tayin etmek gerekiyordu. İki hal arasındaki fark nedeniyle ikinci halde fikri içtima kaidesi tatbik edilmek suretiyle yine tekgerekmektedir. Şu halde tek neticeli sapma halinde faile tek ceza vermek nitelikte hukuki yararlar arasında ise 765 sayılı yasanın 52. maddesinde yer alan kaide, farklı nitelikte hukuki yararlar arasında ise fikri içtima kaidesi tatbik edilmelidir.
Mağdura yapılacak atışta onun yanında ve yakınında bulunan maktulün yaralanıp ölebileceğini öngörebilecek durumdaki sanığın buna rağmen onu sakınmadan değerlendirilmelidir. 1.CD. Esas: 2002/3338 Karar: 2003/597 Tarih: 14.04.2003
Bu konuda Majno hedefte sapma halinde ihlal edilen hukuki yarar aynı mahiyette olsa dahi fikri içtima kaidesinin uygulanacağını ileri sürmektedir. Üstelik çok kaidesinin uygulanmasını istemektedir yapısına tamamen aykırı düşmektedir. “Aynı mevcudiyetine hükmolunmuştur”
Fiil tek değilse TCK. 79. madde uygulanmaz. Fiilin tek olması, aynı hukuki yararın ihlal . Buna mukabil aynı mağdura ait birden fazla hukuki yarar ihlal edilebilir. Bu halde birden fazla fiil (hareket ve netice) söz konusu olur.
Orman boşluğuna yaptığı binada yine ormanın başka yerinden temin ettiği kaçak emvali kullanan sanığın eylemi iki ayrı suçu oluşturur. 3.CD. E:1979/4356, K:1979/4972, Tarih:5.6.1979
Sanığın davaya maddesine dayanılarak, sadece hakaret suçundan hüküm kurulmaması doğru değildir. 4.CD. 5.4.1988 2038/2425
TCK. 44. maddenin uygulanabilmesi için, fiili oluşturan diğer hareket ve neticeler, yasada ayrıca suç olarak tarif edilmemiş olmalıdır. Birden fazla hareket, tek neticeyi meydana getirmiş olabilir. Bu halde tek fiil söz konusu olur. Birden fazla bir sonuç bağlamışsa, birden fazla netice ve fiil söz konusu olur. Bu hallerde fikri içtimadan bahsedilemez. Mesela; devlete ait mührü taklit etmek suçtur. Bu mühür ile sahte evrak tanzim etmek ayrı bir suçtur. Sahte evrak tanzim etmek isteyen fail, suç yolunda ilerlerken içtima etmez. Yine bir kimse ayrı yaşadığı eşine kızarak kendisine ait evi ateşe verse, bu sırada binada bulunan diğer daire sahiplerinin hayat ve malvarlıkları açısından tehlike oluşacak ve ızrar suçuna dönüşmüştür. Çünkü fiil tehlikeli olmaktan çıkmış zarara neden olmuştur. gibi kasten kendi dairesini yakan fail yanan komşu daire nedeniyle ızrar suçunu, yanma tehlikesi geçiren diğer daireler nedeniyle yangın tehlikesi yaratmak suçunu işlemiş olmaktadır. Tek fiil birden fazla kanuni netice söz konusudur. Ancak diğer neticeler tehlike suçu mahiyetindedir. Dolayısıyla fikri içtima cereyan etmez.
Bazı kararlarda fiilin tek olmadığı nazara alınmış ve kastın yokluğuna hükmedilmiştir. Dogmatik unsur olan maddi unsur gerçekleştikten sonra kastın olmadığına hükmetmek ne derecede doğrudur bilinmez. Ancak bu hallerde fikri içtima gerekçesinin kullanılmaması isabetli olmuştur.
Sanığın amacı mağdureyi kaçırmaktır. Mağdurenin evine geldiğinde kapıya vurmuş, eve girmiştir. Cama vurulmasının nedeni, sesi işiterek mağdurenin gelmesi ve kapıyı açmasıdır. Sanık, kapıya vurulduğunu duymayan mağdurenin dikkatini çekmek, geldiğini ona bildirebilmek amacıyla cama vurmuştur. Yoksa, sanıkta eve zarar vermek bilinç ve iradesi bulunmamaktadır. Bu nedenle ızrar suçunun yasal unsurları oluşmamıştır. CGK. E:1995/5-61, K:1995/000088, 27.03.1995
Kendisinden ayrı olarak babası evinde yaşayan karısı ve çocuğunu görmek için eve gelen ve çaldığı kapının açılmaması üzerine yüklendiği kapı tahtasının kırılıp açılmasıyla rıza hilafına gece vakti eve giren sanığın fiilinde ızrar kastı yoktur. 4.CD. E:1978/351, K:1978/689, 15.02.1978

b- Fiilin aynı zaman ve yerde icra edilmemiş olması:
Fiilin tek olması aynı zamanda icra edilmiş olmasını gerektirmektedir. Ayrı yada aynı yasa hükümlerine temas eden, ayrı zamanlarda işlenmiş fiil söz konusu olmamalıdır. sonra başka bir zaman dilimi bir fiili icra etmiş olabilir. Bu halde fikri içtima söz konusu olamaz. Fiilin tek olmasından anlaşılması gereken diğer bir husus budur. Bu konu fiilin tek olması bahsi içinde işlenebilirdi. Ancak konunun dikkati çekmesi için ayrı bir şart olarak incelemek daha isabetli olacaktı.
Bunun yanında fiilin tek sayılabilmesi için bu neticenin çeşitli ihlallere aynı zamanda vücut vermesi gerekir. Sözgelimi ateşli silah kullanarak dikkatsizlikle yaralama suçunu sebepsiz yere silah atmak suçunu işlemiştir. Fikri içtima nedeniyle kendisine TCK. 459. madde gereğince tek ceza verilir. Silah atmak ile yaralamak suçları ayrı zaman ve yerde işlenmiş olursa iki ayrı suç söz konusu olur.
Ayrı dönemlerde işlenen eylemlerin "tek bir fiille birden fazla yasa hükmünün ihlal edildiği" TCK. 79. maddesine göre en ağır cezayı içeren 456/1, 457/1. maddelere göre hüküm kurulması, böylece aynı Yasanın 478. maddesinin uygulanmamasına karar verilmesi yasaya aykırıdır. 4.CD. E:1998/10537, K:1998/11100, 7.12.1998
Sanığın, suç konusu uyuşturucu maddeyi bir ay önce yurt dışından izinsiz olarak ithal edip bir süre evinde saklandıktan sonra ithal amacının dışında yenilenen kasıtla naklederken yakalandığı sabit olmasına göre, sanığın, cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken, uygulama yeri olmayan TCK. 79. maddesine dayanılarak sadece ithal etmek suçundan cezalandırılması yasaya aykırıdır. 10. CD. E:2002/27279, K:2002/22773, 23.9.2002
Sanığın, yurtdışından izinsiz olarak çok sayıda uyuşturucu hap ithal ettikten sonra, yenilenen kasıtla satışa arz ettiği sabit olmasına göre, gerçekleşen iki ayrı fiilin, ithal ve satış suçlarını oluşturduğu gözetilerek bu suçlardan ayrıca cezalandırılması gerekir. 10. CD. E: 2000/19555 K: 2001/10927 3.4.2001
Aşağıya aldığımız içtihatlara konu olayları incelemek gerekirse, sahte parayı tedavüle çıkarmak karşılıksız olarak gerçekleştirilmişse sadece tedavüle çıkarmak suçu oluşur. Para karşılığında bir mal alınmışsa, tedavüle çıkarmak hareketi ile karşılığında mal almak, yani aldatarak hırsızlık yapmak, aynı anda birbirini , söz konusudur. Buna karma suç da denmektedir. Mürekkep suç söz konusu değildir. zira kanunda dolandırıcılık suçunun unsuru olarak sahte paranın tedavüle çıkarılmasından bahsedilmemiştir. Dolandırıcılık suçunun serbest hareketli bir suç olması nedeniyle bunun bahsine imkan yoktur. Sahte para teslim edilerek tedavüle çıkarıldıktan sonra karşı taraftaki kişi paranın sahte olduğunu anlayarak malı teslim etmemiş ise dolandırıcılık suçu tam teşebbüs derecesinde kalmış demektir. Gayrı mütecanis geçitli suç söz konusu olduğundan dolandırıcılığa teşebbüsten ceza verilmesi gerekir. Ancak Yargıtay bu hallerde fikri içtima kuralının tatbik edilmesi gerektiğini karara bağlamıştır.
Taklit ve tağyir edilmiş suçunun da unsurlarını ve sonuçlarını kapsadığı ve TCK. 79. maddesi hükmü nazara alınarak aynı kanunun 316 ve 318. maddelerinin uygulanmasıyla yetinilmesi gerekirken, ayrıca dolandırıcılık suçundan da mahkumiyet hükmü kurulması hatalıdır. 8. CD. E: 1999/13257 K: 1999/18753 20.12.1999
Sanığın polislere direnmesi sırasında, yakınan polis memurunu 15 gün mutat iştigaline engel olacak biçimde yaraladığının anlaşılması karşısında TCK. 79. madde hükmü gözetilmeden ayrıca TCK. 258/2-3. madde hükmüyle ceza verilmesi. 4. CD. 1362/3118 15.4.1993

c- Neticenin birden fazla yasa :
Tek fiille meydana getirilen netice, iki ayrı yasa maddesinde veya aynı yasanın iki ayrı maddesinde düzenlenmiş olması gerekir. Bu halde mütecanis ve gayrı mütecanis fikri içtimaın söz konusu olduğunu yukarıda ifade etmiştik.
İki ayrı yasa maddesinde yer alan düzenlemenin aynı hukuki yararı koruması gerekip gerekmediği konusunda bir sonuca varmak oldukça zor gözükmektedir. Aşağıya aldığımız kararda iki ayrı hukuki yararı düzenleyen iki ayrı yasa maddesine aykırılık söz konusudur.
Adam öldürme suçunda kullanılan tabancayı alıp saklayan sanık, adam öldürme suçuna dair kanıtı gizlediği gibi aynı zamanda izinsiz tabanca bulundurma suçunu da işlemiştir. Tek bir eden sanığın en ağır cezayı gerektiren maddeye göre cezalandırılması gerekir. 1.CD. E:1980/3766, K: 1980/4013, 7.10.1980
Aslında bu karara konu olayda fikri içtima yoktur. Fiilin hangi yasa hükmüne mümas olduğu içtimaa konu sorunu yoktur. Fiil iki ayrı maddeye denk geldiğine göre ve iki ayrı maddenin ayrı ayrı uygulanması söz konusu olmadığına göre ağır ceza içeren madde hükmü tatbik edilecektir. Yukarıdaki karara konu olayda ise fiili kasta göre yorumlamak gerekir.
Bir netice suçunun hareket unsuru yasada ayrı bir suç olarak anlatılmışsa fail bu netice suçunu işlerken hem hareket suçunu hem de netice suçunu işlemiş olacaktır. Bu halde iki ayrı suçun oluştuğunu ileri sürenler bulunmaktadır. Aşağıdaki kararda bu görüş ileri sürülmüştür.
Görülüyor ki, buradaki suçların hiçbiri hırsızlık suçunun işlenmesi için zorunlu öğe değildirler; kast, hareket ve sonuç açısından ayrıdırlar ve maddi içtimaın konusunu oluşturacak niteliktedirler. Nitekim 6. Ceza Dairesinin 17.12.1984 gün ve 4895–9217 sayılı kararında, kanala bent yaparak su alan sanığın eylemlerinin, Türk Ceza Yasasının 491/ilk ve 1742 Sayılı Yasanın 33/1. madde ve fıkralarına giren iki ayrı suçu oluşturduğu belirtilmiştir. CGK. Esas: 1985/1 Karar:1985/4 Tarih:29.04.1985

d- Teorik Birden fazla diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı sebebini teşkil etmesi mümkündür. Bu durum kanundan veya teoriden kaynaklanabilir. Bu halde unsur veya ağırlatıcı sebep teşkil eden netice diğer neticenin yanında erir. Mesela: İş hürriyetini tahdit suçunda adiyen etkili eylem kullanılması halinde bu etkili eylem suçun cebir unsurunu teşkil eder. Fail ayrıca etkili eylemden dolayı cezalandırılamaz.
Bir fiil ifadesiyle kastedilen teorik içtima hali değildir. Teorik içtima söz konusu ise tek netice ve tek suç vardır. Diğer neticeler nihai ağır netice içinde erirler. Bu kaynaşma (mürekkep suç) veya kapsama (muhtelit veya müterakki suç) biçiminde olur.
Müdahilin evine gidip, sopa ile döverek bayıltan, bilezik ve küpelerini yağmalayan sanığın eyleminde, adiyen dövmek, gasp suçunun cebir ve şiddet unsurundan maddesine uyan gasp suçunu oluşturur. 1.CD. E:1996/2908, K: 1996/3371, 22.10.1996
Memura karşı görevini ifa sırasında silahla yaralayan ve böylece TCK. 258 ve 456. maddelerini aynı fiille ihlal eden kişinin durumunda fikri içtima mevcuttur. (Dönmezer-Erman Ceza Hukuku c.2. s. 471) Basit etkili eylem görevli memura mukavemet değildir. Nitelikli etkili eylem varsa fikri içtima söz konusu olur.
Sanığın, mağdurun başına odun vurmaktan ibaret tek eylemi ile hem görevli memura mukavemet ve hem de nitelikli müessir fiil suçunu işlemesi sebebiyle, TCK. 79. maddeye göre cezalandırılması gerekeceğinin düşünülmemesi hatalıdır. 1.CD. E:2002/166 K:2002/1337 12.4.2002
Maddenin uygulanması için tek netice ve iki tarif bulunması gerektiğini ifade etmiştik. Kaynaşan suçlarda tek netice ve tek tarif vardır. Diğer tariflere konu fiiller beliğ edilmiştir. Fikri içtimada beliğ olmaz. Teorik içtima halinde, beliğ edilen ve suç teşkil eden diğer fiiller, farklı tariflere uysa dahi nihai netice, şahsiyet kazanan netice, iki ayrı yasa maddesinde anlatılmış olabilir. Bu halde dahi fikri içtima kuralları uygulanmalıdır. Kısaca fikri içtima kurallarının uygulanmasında, kaynaşan suç kurallarının aşılması gerekir.
Suçların içtimaı halleri, mürekkep suç, muhtelit suç, müterakki suç ve müteselsil suç başlıkları altında incelenmektedir.

e) İki yasa hükmü arasında özel-: Bu iki yasa maddesi arasındaolmamalıdır. Eğer böyle bir ilişki varsa özel yasa uygulanır. Bunun için özel yasanın konuyu bağımsız olarak düzenleme amacıyla çıkarılmış olması gerekir. Bazen özel bir yasada zuhulen aynı hukuki yararın korunması amacıyla Türk ceza yasasına alternatif olarak fikri içtima caizdir. Aksi halde fikri içtima caiz değildir. Mesela; orman yasası ile ceza yasasının hırsızlık hükümleri arasında fikri içtima cereyan etmez.
Netice birden fazla yasa maddesinde düzenlenmiş olabilir. Bu yasa maddeleri arasında özel ve genel kanun ilişkisi mevcut ise fikri içtima cereyan etmez.
Olaya, Devlet malı addedilen ve aynı ilke doğrultusunda kamunun yararlanacağı , Maden Yasası ve Taş Ocakları Nizamnameleri örnek gösterilebilir. Nasıl ki Devlet ormanından izinsiz ağaç kesen ve götüren; merciinden ruhsat almaksızın taş ocağı açıp işleten, kum alan; izin almadan maden ocağı çalıştırıp çıkardığı cevheri götürene hırsız diyemiyorsak, su için de aynı kuralın geçerliliğini kabul etmek gerekir. Bu nedenlerle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'ne ait sulama kanalındaki suyun izinsiz ve habersiz olarak alınması tesis olunan düzeni bozucu nitelik taşıması hasebiyle unsurlarını ihtiva ettiği takdirde 1329 tarihli Ameliyatı İskaiye işletme Kanunu Muvakkatında yaptırıma bağlanan suçları oluşturacağı sonucuna varılmış, aksi yöndeki kararlardaki gerekçelerle, görüşme sırasında ileri sürülen karşı görüşler kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir. CGK. E:1985/1 K:1985/4 29.04.etmez .Her iki hüküm aynı suçu tarif etmektedir. Korudukları hukuki yararlar aynıdır. İhlal edilen hükümler arasında özel-genel hüküm ilişkisi bulunmaktadır. Bu nedenle TCK. 202. maddesi yerine Bankalar Kanununun 22. maddesi uygulanacaktır.
Yerleşim birimleri dışındaki karayolunda hayvanların başıboş bırakılması sonucunda trafik kazası meydana geldiğinde hayvan sahibi hakkında uygulanabilecek yaptırımlar, 5237 Sayılı TCK. 177 ve 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 69/2. maddelerinde düzenlenmiştir.
2918 SK. MADDE 69- “Yerleşim birimleri dışındaki karayolunda, taşıt yolu üzerinde zorunlu haller dışında hayvan bulundurmak, karayollarının yoksun ve şartlara uymak zorundadırlar.”
5237 Sayılı hayvanı başkalarının hayatı veya sağlığı bakımından tehlikeli olabilecek şekilde serbest bırakan veya bunların kontrol altına alınmasında ihmal gösteren kişi, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır."
Bu düzenlemelere göre hayvanı başıboş bırakmak halinde ağır cezayı içeren TCK. 177. madde uygulanmalıdır. Burada fikri içtima caizdir. Kaza meydana gelmişse bu halde TCK da hüküm bulunmadığından 2918 sy. 69/2. fıkra ikinci cümle uygulanmalıdır.

f- Aynı hukuki yararın ihlal edilmemiş olması:
Fikri içtimaın söz konusu olabilmesi için böyle bir şartın gerekli olup olmadığı sorusunun cevaplandırılması gerekmektedir. Bazı Yargıtay kararları iki ayrı hukuki yararın ihlal edilmesi halinde fikri içtimaın caiz olacağını anlatmaktadır. Mesela; suç delili olan gerektiği karara bağlanmıştır. Ancak bu olayda fikri içtima değil bir nitelendirme sorunu gizlemek amacıyla tabancayı saklamış daha sonra bu tabancayı sahiplenmeyi amaçlamış tabancanın bakımını yapmış, zaman zaman taşımış ve kullanmış ise ruhsatsız tabanca bulundurmak ve taşımak suçundan dolayı hakkında işlem yapılması gerekir. Tabancanın bulunması zor bir yere bırakılması, bakımının yapılmaması gibi maddi bulgular suç delilini gizlemek kastının mevcudiyetine delalet eder. Sonuç olarak fikri içtimada aynı hukuki yararın ihlal edilmiş olması gerektiği, ayrı hukuki yararların ihlali söz konusu ise ortada bir nitelendirme sorunu olduğunu düşünmek gerekir. Çünkü tabancayı bulundurmak kastı, suçun vasfını tayin etmektedir. Bu kastı ortaya iki ayrı hukuki yararın ihlal edilmiş sayılmayacağı aynı hukuki olan tabancayı Sonuç olarak silahı bulunduran fail ilk aşamada delil gizleme kastıyla hareket etmiş olsa dahi daha sonra bu kastı bulundurmak kastına dönüşmüş olabilir. Bu halde delil gizlemek suçundan dolayı ceza tayin edilemez. Çünkü fiilin mahiyeti kastın mahiyetine paralel fikri içtima ile alakası yoktur. Kast hiç bir şekilde saptanamamış ise yine fikri içtima yapılamaz. Daha az cezayı mucip madde gereğince failin cezalandırılması gerekir.
Yukarıda fikri içtima maddesinin bir ihtiyat maddesi olduğunu ifade etmiştik. Bu tespitin nedeni aynı hukuki yararın iki ayrı yasa maddesinde hataen düzenlenmiş arasına bu şartı ekleyerek fikri içtima maddesinin bir ihtiyat maddesi olduğunu teyit etmiş olduk.
Nitekim 5326 sayılı kabahatler yasasının 15/3. maddesi de bir ihtiyat maddesi olarak vazedilmiştir. hem de suç olarak tanımlanmış ise, sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabilir. Ancak, suçtan dolayı yaptırım uygulanamayan hallerde kabahat dolayısıyla yaptırım uygulanır.”
Bunun yanında fikri içtima halinde söz konusu olan iki yasa maddesinin farklı hukuki yararları koruduğu, aynı hukuki yararların korunması halinde kanunlar ihtilafının farklı hukuki yararların korunması halinde kanunlar ihtilafı bulunmaktadır.
Kanunlar ihtilafının bulunması için ortada tek bir tipe uygunluğun bulunması, diğer bir deyişle dış alemdeki değişikliğin bütün unsurları ile çeşitli hükümlerden her birine girmesi gerekir. Oysa fikri içtimada ortak bir unsuru bulunan birden çok suç vardır. Ve bu suçlar bir tek fiil ile meydana gelmektedir. Bu sebeple fikri içtima, birbirini kesen ve fakat merkezleri ayrı olan iki daire şeklinde Dönmezer-Erman, Ceza Hukuku, C.II, sh. 383-384) "bu iki dairenin ortak alanları mevcutsa da her biri kendine has bağımsız bir sahaya da sahiptir" (Erman, Askeri Ceza Hukuku, sh.28).
Kanunlar ihtilafında tek bir hukuki değer birden fazla hukuk kaidesi ile korunur, yani failin ihlal ettiği birden aynıdır; buna karşılık fikri içtimada fail tek fiil ile farklı hukuki kıymetleri kaidesini ihlal eder. Yani her iki halde de 1970, 5. Bası, sh.28)
Fikri içtimanın başlıca özelliği, bir fiilin çeşitli kanun hükümlerini ihlal etmesi ve ihlal edilen hükümlerden her birinin uygulanma imkanının bulunmasıdır. Fikri içtima ve görünüşte içtima şekli arasındaki farklardan biri ve en önemlisi, fikri içtimada ihlal edilen normlardan aslında hepsinin uygulanabilmesi, görünüşte içtima (görünüşte içtimada) normların korudukları hukuki değerlerde farklılık yoktur. Bu nedenle ihlal edilen hükümler arasında eskilik-yenilik, özel-genel ilişkisi bulunmamalıdır. Bu çeşit ilişkilerde fikri içtimadan söz edilemez. (İçel, Suçların İçtimaı, İst. 1972, sh. 61 - 62).
Yargıtay bazı kararlarında iki ayrı düzeni koruyan kanun maddelerinin aynı fiille ihlal edilmesi yararın korunması gerektiği yolundaki ilave şartın yerinde olduğunu göstermektedir.
Sanıkta askeri tüfekten başka 6136 sayılı yasa kapsamına giren bir tabancada elde edilmiş şeklinde oluşan eylemlerde askeri 1. maddelerinin ayrı ayrı ihlal edildiği ve iki ayrı yasa kapsamına giren iki ayrı suçta TCK. 79. maddesinin uygulanabilmesinin söz konusu olmayacağı düşünülmeden ruhsatsız tabanca taşımak suçundan ayrıca ceza tayin edilmemiş olması. 8. CD. E:1984/51 K:1984/145 27.1.1984
6136 sayılı yasaya aykırılık suçu ile birlikte askeri ceza kanununun 131. maddesine aykırılık yapılması durumunda fikri içtimaı içeren TCK. 79. maddesinin uygulanmasının söz konusu olamayacağı özel yasa ve genel yasadaki cezaların her ikisine birden hükmolunması gerektiğinin düşünülmemesi bozma nedeni sayılmıştır. 8. CD. E:1984/2565 K:1984/2506 4.5.1984

V- Suçların içtimaı ve Bir fiilin ayrı suç teşkil etmesine rağmen, yine suç teşkil eden diğer bir fiil yanında beliğ edilmesine suçların içtimaı yada kaynaşması denir. Kaynaşan suç tipleri, yasadan veya hadiselerin tabiatından doğmaktadır. .
Suçların içtimaını ikiye ayırmak gerekir. Birincisi bu içtima kanundan kaynaklanmaktadır.teoriden kaynaklanmaktadır. Buna teorik içtima demek gerekir. Kanunda açıkça unsur yada erimesi söz konusu ise ortada karma yada geçitli suç vardır. Karma ve geçitli suç ile mürekkep suç arasındaki bir fark mürekkep suçun kanunda anlatılmış olmalıdır. Karma suç ise kaynağını suç genel teorisinden almaktadır. Teorik içtima bu nedenle karma suç ve geçitli suç olarak ikiye ayrılmaktadır.
Suçların içtimaı ile fikri içtima ayrı kurumlardır. Suçların içtimaında birden fazla fiil, fikri içtimada tek fiil vardır. Teorik olarak içtima eden suçların, fikren içtima etmeleri mümkündür. Buna göre, iki mürekkep suç arasında fikri içtima olabileceği gibi, iki müterakki suç arasında da fikri içtima söz konusu olabilir.
Fikri içtima kaybeden hüküm uygulanmaz. Uygulamada böyle hallerde, kaynaşan suçlara ilişkin prensipler gerekçe olarak gösterilmekte yada kaynaşan suçlara gerekçe olarak fikri içtima maddesi gösterilmektedir.
Fikri içtimada suçlarınkonusu değildir. 1951 tarihli bir ceza genel kurulu kararında fikri yoksa en şiddetli yaptırım içeren hüküm mü uygulanacaktır? Her ikisi de değil. Olaya tüm unsurlarıyla uyan hükümler arasından en şiddetli olanı tercih olunacaktır. Fakat bu neticeye varılınca fikri içtimaa konu bulmak imkanı kalmaz. Zira mahsus olan hüküm bulununca diğer hükümler olaya aynı ölçüde uymuyor demektir. Kendini idare edemeyecek bir kimseyi öldürmek niyeti ile terk olayında daha az cezayı gerektiren TCK. 478. madde yerine adam öldürmek suçundan dolayı hüküm kurmak gerekiyorsa, bu ikinci hükmün şiddetli olmasındandolayıdır. Sarkıntılık ve ırza geçme, nüfuz ticareti ile dolandırıcılık suçları arasında da aynı ilişki söz konusudur.” (CGK. 12-2-1951 E.25 K.22)
Bu kararda, fikri içtima kurumu ile karma suç kuralları karıştırılmıştır. Kendini idare edemeyecek terk etmek fiili, adam öldürmek fiili yanında erimektedir. Adam öldürmek suçufikirler önemli bir hususa işaret etmektedir. Gerçektende fikri içtima kuralları, suçların içtimaı esaslarından sonra geleceğinden uygulanma imkanı yok denecek kadar azdır. Çünkü kanun ihdas edilirken mükerrer vaka değildir.
Zarar suçları dediğimiz neticeli suçların içtimaında bir sorun bulunmamakla beraber, tehlike suçları dediğimiz hareket suçlarının, zarar suçları ile içtima etmesi pek olanaklı değildir. Bununla birlikte hareket suçu, zarar suçunun unsuru yada ağırlatıcı nedeni olarak kanunda anlatılmış olabilir.
Özel yasalara gelince bu durumda özel kanun genel kanun ilişkisi olması nedeniyle özel kanun uygulanacaktır. Mesela; Ormandan ağaç kesen kişi hakkında hırsızlık suçundan değil, orman yasasına muhalefet suçundan dolayı hüküm kurulacaktır.

a- Bileşik suç ve fikri içtima;
Bileşik suç 765 sayılı yasanın 78. maddesinde şu şekilde anlatılmıştı. “Bir kimse, bir suçu işlemek veya vuku bulmuş bir suçu gizlemek için diğer bir suç işlediği, veyahut o
suç vesilesiyle, kanunda suç teşkil eden diğer bir fiil daha irtikap eylediği takdirde, Bileşik suç 5237 sayılı yasanın 42. maddesinde ise şu şekilde anlatılmıştır. “Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça, bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz.”
Bu madde normatif bir içeriğe sahip değildir. Zira bileşik suç ilgili suç maddesinde anlatılmak zorundadır. Bu anlatım mevcut olduğu müddetçe hırsızlıkta, konut dokunulmazlığını ihlal suçu hırsızlık suçunun unsuru haline getirilmiştir. Kanun emri gereği bir erime söz konusudur. Kanunda bu hususun açıkça anlatılmış olması gerekir.
Bileşik suçta iki ayrı fiil ve suç vardır. Birinci fiil suç yolunda ilerleme sayıldığından ikinci ve ağır neticeli suçun yanında kanundaki tarife uygun olarak erimektedir. Fikri içtimada ise böyle bir erime söz konusu değildir. Bina dahilinde hırsızlık suçunda fail binaya girmek hareketini ve bina dokunulmazlığını ihlal etmek neticesini gerçekleştirdiğinde, birinci fiilini tamamlamış ve konut hareket unsurunu gerçekleştirmekte, eşyayı mağdurun hakimiyet alanından çıkardığında, netice gerçekleşmekte ve ikinci fiil ve ikinci suç tamamlanmış olmaktadır. Suçların içtimaının bir türü olan, kanuni içtima diyebileceğimiz bu içtima tipinde iki ayrı fiil ve suç bulunmaktadır.
Aşağıda yer alan Yargıtay kararında kanuni içtima hali, fikri içtima olarak nitelendirilmiştir. Zira tabanca ile birlikte taşınan 251 adet mermi birinci fıkranın uygulanmasını gerektirir. Mermi taşımak ayrıca suç oluşturmaz. Kısaca burada TCK. 79. maddeden değil 6136 sayılı yasanın 13/1. maddesinden kaynaklanan bir vasıflandırma, yani kanuni içtima söz konusudur.
Üst aramasında ruhsatsız tabanca ele geçirilen sanığın, diğer şahısların aranması sarılı "8" fırlattığı oluş ve kabulden anlaşılmasına göre, TCK. 79. maddesi uyarınca sanığa sadece 6136 Sayılı Yasanın 13/1. madde ve fıkrasından ceza tayini gerekirken maddenin son fıkrası uyarınca ayrıca ceza verilmesi hatalıdır. 8.CD. E:2001/13585, K:2002/5722, 2.05.2002

b- Geçitli suç ve fikri içtima;
Geçitli suçta biri diğerini kapsayan iki suç vardır. Fail daha ağır suçu işlemek için daha hafif suçu işlemek zorundadır. Bir suçun diğerini içermesi, bir zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Aşamalı olarak işlenen bu suçlarda, korunan hukuki yarar . Korunan hukuki yararlar aynıdır ve geçitli suç söz konusudur. Aşağıda inceleyeceğimiz karma suçta ise aşamalı olarak geçitli suç, ikincisine gayrı mütecanis geçitli suç denir. Bu tasnifin daha isabetli olduğunu ifade etmek gerekir.
Sanığın amacının binayı yakmak olduğu anlaşıldığına göre, ayrıca geceleyin konut dokunulmazlığını bozmak suçundan mahkumiyet hükmü kurulması doğru değildir. 8. CD. E:1994/14500, K:1995/1559, 7.02.1995
Geçitli suç ile fikri içtima karıştırılmamalıdır. Geçitli suçta aynı yada ayrı hukuki konuları olansuça doğru gidilmektedir. Tedahül eden suçların birbiri ardınca işlenmesi zorunludur. Fikri içtimada böyle bir kronoloji yoktur. için konuta girmek mecburiyeti yoktur. Bununla birlikte binayı yakmak için konuta girmek, suçu kolaylaştıran bir fiildir. Bu nedenle binayı yakmak suçunun işlenmesi için binaya girmek fiilinin işlenmesinde bir zaruret bulunduğunu kabul etmek gerekir.

c- Karma suç ve fikri içtima;
Kanuni tarifte yer alan bir suç, zorunlu olarak daha hafif bir suçu da içine alıyorsa ortada karma bir suç vardır. Mesela; Cebren ırza geçmek suçunu işleyen Dikkat edilirse tedahül eden iki suçun koruduğu hukuki yararlar farklıdır. Hukuki yararlar aynı olsa idi müterakki suç bahis konusu olacaktı.
Bu nedenle Ranieriiçtimaıdır. Fikri içtima sadece tariflerin içtimaıdır. Suçların içtimaında zorunluluk ana unsuru teşkil etmekte ve kanundan veya fiilin doğasından kaynaklanmaktadır. Fikri içtima ise yorum mecburiyeti nedeniyle yapılmaktadır.
Dönmezer, karma suç ile fikri içtimaın karıştırıldığını, fikri içtimada tek netice bulunduğunu, karma suçta iki netice olduğunu ve bir neticenin diğeri içinde eridiğini ifade etmektedir. Aşağıya aldığımız kararlara konu olaylarda gayrı mütecanis geçitli suç söz konusu olmasına rağmen fikri içtima kuralları tatbik edilmiştir.
Özel belge niteliğindeki suça konu Tüketici Kredi Taahhütnamesi ile düzenleme tarihi . maddelerindeki öğeleri taşımayan senetlerin sahte düzenlenerek, bankadan kredi alınmasından ibaret eylemin, TCK. 79. maddesi yollamasıyla TCK. 504/1. maddesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmelidir. 6.CD. E:2001/17195 K:2002/1252 5.2.2002
Sanığın yazılı olarak yalan beyanda bulunmak suretiyle kamu hazinesini yanıltıp, dokuz ay süreyle haksız çıkar sağladığı ve kamu davası açılmadan da iade ettiği, böylece eyleminin TCK. 79. maddesi yollamasıyla aynı Yasanın 504/7, 80, 522/1, 523/1. maddelerine uyan suçu oluşturduğu gözetilmelidir. 6. CD. E:1999/8373, K:1999/8346, 29.12.1999
Sanığın, annesinin sağlığında aldığı vekaletname ile ölümünden sonra da annesine bulunarak, gerçeğe aykırı belge düzenleterek almaya devam ettiğinin iddia edilmesinin sübutu halinde eylemin TCK. 79, 504/3-7-son maddelerine uyan suçu oluşturup oluşturmadığına ilişkin delilleri takdir ve tartışma üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine aittir. 6. CD. E:2001/16774, K:2002/1014, 1.02.2002

VI- Ontolojik yorum ve fikri içtima
Fail aynı zaman ve yerde birden fazla fiil icra edebilir. Bu fiiller aynı veya ayrı yasa maddesine mümas olabilir. Aynı zaman ve yerde icra edilen birden fazla fiil, aynı maddenin farklı fıkralarını ihlal edebilir. Bu halde fail aynı suç işleme kastıyla suç yolunda ilerlemektedir. Yasanın koruduğu hukuki yarar nazara alınarak, birdencamını kırmak ve bahçesindeki zeytin fidanlarını kesmek şeklinde devam eden eylemin, TCK. 516/6. maddesine uygun suçu oluşturduğu gözetilmeden ayrıca TCK. 516/ilk maddesiyle de mahkumiyet hükmü kurulması doğru değildir. 10.CD. E:2001/953 K:2001/9554 26.03.2001
Aşağıya aldığımız bazı Yargıtay kararlarında ontolojik yorum hali, fikri içtima olarak değerlendirilmiştir.
İzinsiz kazı yapmak suçundan 2863 sayılı Kanunun 74/2. maddesi uyarınca mahkumiyetlerine karar verilen sanıklar TCK. 79. maddesi hükmü karşısında kültür varlıklarını yasal süresi içinde mercie bildirmemek eyleminden ayrıca cezalandırılamazlar ve bu suç 2863 sayılı Kanunun 27. maddesindeki izinsiz kültür varlığı ticareti yapmak suçuna da dönüşemez. 9. CD. E:1992/7789 K:1992/10683 27.11.1992
maddenin uygulanma yeri yoktur. Hareketin ontolojik yorumuna göre varılan netice doğru, ancak gerekçe yanlıştır.
Sanık hakkında bıçak ve mermi bulundurmak suçlarından dava açıldığına göre, TCK. 79. maddesi gözetilerek yalnızca 6136 sayılı Yasanın 13. maddesi uyarınca Netice " bağlı olduğu anlaşıldığından kesici nitelikteki yaraların TCK. 79. madde kapsamında değerlendirilerek sanık hakkında 456/2, 51/2, 59. maddelerinin uygulanması gerekir. 1.CD E: 1999/1028, K: 1999/1795, 17.5.1999
Birden fazla eylemin ontolojik yorum nedeniyle tek suç olarak kabul edilmesi halinde bazı teşebbüs suçundan dolayı ceza tayin edilmesi gerektiğini Yargıtay karara bağlamıştır. Eğer mağdur şikayetinden vazgeçmese idi faile basit etkili eylem suçundan dolayı ceza verilecekti. Aslında burada teşebbüs hükümleri ile fikri içtima hükümleri çatışmaktadır. Bu nedenle fikri içtimaa üstünlük tanımak, teşebbüsün cezası takibi gereken bıçakla müessir fiile teşebbüs suçundan ceza tayini gerektiğinin nazara alınmaması. 2.CD. 12.09.2002, 19242-14829
Birden fazla fiilin ve ihlalin aynı zaman ve yerde gerçekleştirilmiş olması şartı fikri içtimada olduğu gibi ontolojik yorum içinde geçerlidir.
Sanığın, yurtdışından izinsiz olarak çok sayıda uyuşturucu hap ithal ettikten sonra, yenilenen kasıtla satışa arz ettiği sabit olmasına göre, gerçekleşen iki ayrı /10927, 3.4.2001
Aynı zaman ve yerde farklı hukuki yararlar ihlal edilmişse fikri içtima uygulanmaz. Aşağıya aldığımız genel kurul kararı fikri içtimaın mümkün olduğunu ancak fikri içtima nedeniyle nazara alınmayan suçtan dolayı müsadere . Halbuki olayda birden fazla fiil vardır. Bu sebeple fikri içtima mümkün değildir. Bu fiillerin ontolojik yorumla tek suç olarak tavsif edilmesi mümkün değildir. Çünkü ihlal edilen hukuki yararlar farklıdır. Fail ilk iki atışıyla meskun mahalde silah atmak suçunu, son atışıyla yaralama suçunu işlemiş bulunmaktadır.
Bir düğün töreni sırasında ruhsatlı tabancası ile önce üç el havaya, daha sonra tabancanın tutukluk yapması üzerine, kontrol amacıyla tetik boşaltırken bir el yere doğru maddelerini ihlal etmiş, ancak TCK. 79. nedensiz yere ateş eden sanığın ruhsatlı tabancasının, TCK. 551. maddesine dayalı olarak, CMUK. 392. maddesi uyarınca yapılan bağımsız zoralım davası sonucunda, koyarak iftira atan sanığın eylemi, bu nedenle hem TCK. 285. maddede, hem de TCK. 403/3. maddede yer alan suçu oluşturur. (CGK. 2.4.1978 80/317)
Resmi nikahlı eşi katılanı olay günü ve öncesinde sürekli döverek evden kovan ve atmaya çalışan, evin kapı kilitlerini değiştirerek eve girmesini engelleyen, "ölümün benimfıkrasının dışında bir fıkrasına uyması, aile bireylerini korumaya yönelik düzenlemenin aynı fiillere daha az ceza verilmesi ve bireyleri mağdur etme sonucunu doğuracak olması, aynı durumda cezanın ağırlaştırılmasını öngören ya da ailenin korunmasını amaçlayan düzenlemelere ters düşmesi nedenleriyle ayrı bir suç oluşturur. CGK. E: 2001/4–165, K: 2001/195, 2.10.2001

VII- Disiplin suçu ve fikri içtima:
Disiplin suçu ile cürüm arasında fikri içtima olmaz. Hem disiplin suçunun hem de cürmün müeyyidesi tatbik olunur.

VIII- Hata ve fikri içtima:
Hata, failin bir konu üzerinde suç işlemeyi kast etmesine rağmen, suçun başka bir konu üzerinde işlenmesidir. Hata tek neticeli veya çok neticeli olabilir. Hatadan söz edilebilmesi için öncelikle failde bir suç işleme kararının bulunması gerekir. Suç işleme kararına dayalı olmayan hatalar, daha çok kusur bahsini ilgilendirmektedir.
Kastedilen suç . Bu halde kastedilen eylem suç teşkil etmeyen bir eylemdir. Ancak hata sonucu olması halinde mümkündür. Çok neticeli hata istenen netice yanında, başka neticelerinde meydana gelmesini ifade eder. Meydana gelen bu neticeler aynı nitelikte veya farklı nitelikte olabilir. Mesela; A yı öldürmek isteyen fail tek atışla B ninde yaralanmasına veya ölmesine neden olmuştur. Tüm bu hallerde kusurluluk durumuna göre fail meydana getirdiği neticelerden gerçek içtima hükümlerine göre sorumlu olur.
Hata gerçeğin yeterince bilinmemesi dolayısıyla yanlış hüküm verilmesini ifade eder. Hata ise failin maksadını teşkil eden neticeden başka bir netice meydana gelmesini ifade eder. Bunun nedeni araçların yetersizliği veya failin yeteneksizliği olabilir.
Hatanın kusurluluğu ortadan kaldırması için kaçınılmaz olması gerekir. Hata aynı zamanda bir kusuru barındırıyorsa kusurluluğu ortadan kaldırmaz. Çalılığın arkasındavurması halinde hata vardır ve böyle bir hata kusurluluğu ortadan kaldırmaz. Bu halde hata esaslı değildir ve fail işlediği değil, işlemek istediği kaybolmuş malı almak suçunu işlemiş olur.

Suça tesir eden hallerde hata:
Fail ağırlatıcı yada hafifletici nedenlerin varlığı konusunda hataya düşmüş olabilir. hafifletici bir nedenin varlığını düşünerek suç işleyen kimsenin bu düşüncesinden yararlanması yani hafifletici nedenin fail hakkında uygulanması gerekir. Bu nedenle çaldığı eşyanın bakır olduğunu düşünen fail, eşyanın altın olması halinde dahi bakır çalmaktan dolayı cezalandırılmalıdır. Bu halde fail gerçekte olmayan bir sebepten yararlanmış olmaktadır.
Ağırlatıcı sebepler olmadığı halde fail bunları var sanmış ise mefruz suça ilişkin hükümler yararlanmak için failin bunları bilmesi gerekmez. Çünkü bu nitelikteki hükümler failin lehine gerekmez. Ağırlatıcı nedenlere gelince aynı durum söz konusu değildir. Bir ağırlatıcı nedenin fail hakkında tatbik edilebilmesi için fail tarafından bilinmesi gerekir. Başkası sanarak babasını öldüren, bekar sanarak evli kadını kaçıran, fail hakkında başkasını öldürmek ve bekar kadını kaçırmak suçlarından dolayı hüküm kurmak gerekir.

Neticede hata:
Neticede yanılma tek neticeli yanılma ve çok neticeli yanılma olarak ikiye ayrılmaktadır. A, yerine B yi öldürme halinde tek neticeli yanılma, A yanında B yi de öldürme halinde çok neticeli yanılma mevcuttur.

Tek neticeli hata:
Tek neticeli yanılma iki şekilde olur. Şahısta yanılma; A sanılarak B ye ateş edilerek nin vurulması halinde hedefte hata veya sapma vardır. Tek neticeli yanılma halinde esaslı olmayan bir hata vardır. Böyle bir hata kusurluluğu ortadan kaldırmaz. Tek neticeli hata bahsi 765 sayılı yasanın 52. maddesinde düzenlenmişti. Bu maddede yer alan prensibe göre fail gerçekleşen değil, gerçekleştirmek istediği neticeden dolayı sorumlu tutulacaktır.
Bu halde fail suç işlemek kastı ile hareket etmekte ancak irade edilen netice dışında bir farklı hukuki niteliğe sahiptir. Farklı hukuki nitelikte sonuç doğuran bu hata tipine veya çok neticeli olabilir. Her iki halde de yeni TCK. 30. madde açıkça öngörmek şartı aranmıştır.
Sanığın, araya giren mağduru, kavga sırasında çektiği bıçağı diğer sanığı yaralamak için sallarken mi yaraladığı, yoksa sanığın bıçağı sallamadan elinde tutarken mağdurun bıçağı eliyle tutarak mı yaralandığı, açık bir şekilde tespit edilerek sonucuna göre olayın bıçak salladığı sırada araya giren mağdurun yaralanması şeklinde geliştiğinin anlaşılması halinde, TCK. 52. maddesi nazara alınarak, bıçakla müessir fiil suçundan, sanığın çektiği bıçağı mağdurun eliyle tutarak yaralandığının anlaşılması durumunda ise, kavgada korkutmak amacıyla bıçak çekmek suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerekir. 2. CD. E: 2001/22501 K: 2002/9745 27.05.2002
Kavgayı ayırmak için gelen mağdur hasanın hedefte hata neticesinde yaralandığı, iken otomatik tüfekle yapılan asgari sekiz atışla, maktul Ahmet'in öldürülmesinin yanında, mağdur Leyla'nın da yaralanmasına neden olan sanığın, bu yaralanmanın derece ve düzeyi itibariyle sorumlu tutulması ve ayrı bir suç mahiyetinde ancak B vurulmuş ise böyle bir durum söz konusudur. 52. madde bu halde tek suçun oluştuğunu kabul etmektedir. Halbuki ortada kastedilip de gerçekleşmeyen netice bakımından teşebbüs derecesinde kalmış bir suç, gerçekleşen netice açısından ise taksirle işlenmiş bir suç söz konusudur.
765 sayılı yasanın 52. maddesinde yer alan ilkenin uygulanma şartları şunlardı; 1- İşlenmek için suçun kasıtlı bir suç olması lazımdır. 2- İşlenmek istenen suçla gerçekleşen suç arasında nitelik farkı mevcut olmamalıdır. Mesela: A ya atılan taşın hata sonucu vitrin camını kırması halinde 52. madde uygulanmaz. Doktrinde bu tür sapmaya suçta sapma denmektedir. Bu takdirde işlenmek istenen suçun teşebbüs derecesinde kalması nedeniyle, bu suça teşebbüsten ve gerçekleşen suçtan dolayı ayrı ayrı ceza tayin edilmeli ve gerçek içtima yapılmalıdır. Gerçekleşen netice taksirle işlenmiş olduğunda, gerçek içtima yapılabilmesi için bu suçun taksirle işlenen bir suç olması aşikardır. Gerçekleşen suçun gayrı muayyen kasıtla veya bilinçli taksirle işlenmesi de söz konusu olabilir. Bu halde gerçekleşen suç ile teşebbüs derecesinde kalan suç arasında gerçek içtima Mağdurun sıfatından neşet eden ağırlatıcı nedenler terimini geniş anlamda kabul etmek gerekir. Mağdurun genç, ihtiyar, reşit veya küçük olması, fizik durumu, akıl hastası veya kendini idareden aciz olması, öğretmen, öğrenci, hizmetkar, işçi, istihdam eden, işveren, vatandaş, yabancı, diplomasi memuru, asker, bakan, milletvekili, memur, hakim, devlet başkanı, evli, usul, füru veya akraba olması hepsi mağdurun sıfatından doğan ağırlatıcı neden sayılır.
Yargıtay tasarlama konusunda taammüt vasfının intikal etmeyeceğine karar vermiştir dolayısıyla tasarlayarak adam öldürme suçunu işlerken neticede hata yapılması halinde bu ağırlatıcı neden fail hakkında uygulanmayacaktır. Böylece Yargıtay taammüt vasfının şahsa ilişkin olduğunu kabul etmiş olmaktadır. Ancak tasarlama fail tarafından bilinen ve fiile ilişkin olan bir ağırlatıcı nedendir. Bu nedenle ağırlatıcı neden olarak sapma halinde dahi uygulanması gerekir. Buna karşı kan gütme saiki mağdurun şahsından neşet eden bir ağırlatıcı neden olup hata halinde uygulanmaz.
Kastedilen suçta bulunan hafifletici nedenler sanki bu suç gerçekleşmiş gibi tatbik edilecektir.
Kastedilen suçta bulunan ağırlatıcı nedenler fail hakkında uygulanmaz. Çünkü bu suç gerçekleşmemiştir. Bunun sonucu olarak mesela babasını öldürmek isteyen fail başkasını öldürse adi adam öldürmekten dolayı ceza alır. Babasını öldürmek isterken yanlışlıkla anasını öldüren fail yine adi adam öldürmekten dolayı cezalandırılır.

Çok neticeli sapma:
Fail bir netice gerçekleştirmek isterken hata sonucu birden fazla neticenin meydana gerekir. Kastın dışında kalan neticeler açısından failin bu neticeleri bilme ve isteme derecesi saptanmalıdır. Tali neticelerin meydana gelmesi kaçınılmaz ise ikinci derecede doğrudan kast ile suç işlemek söz konusu olur. Pek muhtemel ise esasen bir suç işleme kastı bulunmaktadır. Ancak bu kastın şümulünde olmayan başka bir netice daha gerçekleşmektedir.
Başka kişilerin de /1, 457/1, 71. maddelerince de cezalandırılması gerekirken bu tür olaylarda uygulama yeri olmayan TCK. 79. maddesine dayanılarak hüküm kurulması yasaya aykırıdır. 1. CD. E:2003/1268 K:2003/1526 23.06.2003
Kavgayı ayırmak için gelen mağdur hasanın hedefte hata neticesinde yaralandığı, sanığın mağdur hasana karşı eyleminde TCK. 79. madde gereğince uygulama yapılması gerektiği. 1.CD. 1.5.1984 311/2008

Nedensellik bağında hata:
Belli bir tarzda istenmek istenen suçun başka bir tarzda meydana gelmesine nedensellik bağında sapma denir. Öldürmek için tüfeğin tevcih edilmesi sonucunda mağdurun geriye kaçarken uçurumdan aşağı düşmesi halinde illiyet bağında sorumluluğu Başka bir tarzda gerçekleşse dahi nedensellik bağı bulunduğu sürece failin kastının bu bağı kapsamına alması gerekmediğinden, hareketten doğan neticenin şu yada bu şekilde gerçekleşmesi sorumluluğu etkilemez ve fail gerçekleşen neticeden dolayı ve başlangıçtaki kastına dayalı olarak sorumlu tutulur.

Suç tipinde hata ve fikri içtima:
Kusura dayalı hata halinde irade edilen suçla, gerçekleşen suç arasında bir nitelik farkı varsa, suçta sapmadan bahsedilir. Mesela: A yı öldürmek için ateş eden failin vitrin camını kırması halinde, irade edilen suç teşebbüs derecesinde kalmıştır. Buna ve kasta dayalıdır. Diğeri olası kasta, bilinçli taksire veya taksire dayalıdır. Bu nedenle iki netice hakkında gerçek içtima hükümleri tatbik edilmelidir denmektedir.
Bu takdirde asıl kastedilen netice gerçekleşmemişse fail, hem kastettiği netice bakımından teşebbüs halinde kalmış kastlı bir suçtan, hem de istemediği neticenin meydana getirdiği taksirli suçtan sorumlu olacak ve içtima kuralları uygulanacaktır.

Sonuçlar:
1. Suçların içtimaı gerçek içtima, fikri içtima ve teorik içtima olarak üçe ayrılmaktadır. Teorik ağırlatıcı nedenini teşkil eder.
7. Aynı hukuki yararın aynı zaman ve yerde birden fazla fiille ihlali halinde, fikri içtima değil, ontolojik yorum prensipleri uygulanır. Ontolojik yorum kuralları aşıldıktan sonra fikri içtima yapılabilir.
8. Çift neticeli sapma halinde, birden fazla netice ve dolayısıyla birden fazla fiil bulunduğundan, fikri içtima kuralları uygulanmaz. Gerçek içtima kurallarını tatbik etmek gerekir.


Kaynaklar:
1. Ceza Hukuku S. Sulhi Dönmezer- Sahir Erman
2. Ceza kanunu şerhi Faruk Erem
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Fikri İçtima" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Mehmet Tan Yıldız'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
29-03-2006 - 22:28
(6633 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 6 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 5 okuyucu (83%) makaleyi yararlı bulurken, 1 okuyucu (17%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
37796
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 6 saat 26 dakika 50 saniye önce.
* Ortalama Günde 5,70 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 56508, Kelime Sayısı : 7579, Boyut : 55,18 Kb.
* 10 kez yazdırıldı.
* 1 kez arkadaşa gönderildi.
* 16 kez indirildi.
* 11 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 249
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04913211 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.