Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Tasfiye

Yazan : Seda Sallı [Yazarla İletişim]

Makale Özeti
HAKLI SEBEPLE FESİH

I. GENEL OLARAK
Anonim şirketler, tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerindendir. Bu tüzel kişiliğin sona ermesi, tüzel kişiliğin ortadan kalkması anlamına gelmektedir. Tüzel kişiliğin tam olarak sona ermesi ise, belirli bir sürecin tamamlanması ile mümkün olabilmektedir. Bu sürecin sonunda anonim şirketin tüzel kişiliği kaybedilmekte ve hukuki varlığı ortadan kalkmaktadır.
Söz konusu tasfiye süreç farklı sebeplere bağlı olarak başlayabilmektedir. Sona erme sebepleri genel sebepler ve özel sebepler olmak üzere iki başlık altında incelenmektedir.
Genel sebepler:
• Fesih kararı
• Esas sözleşmeden kaynaklanan sebepler
• İflas
Özel sebepler:
• Organ eksikliği
• Haklı sebeplerle fesih

1. Anonim Şirketlerde Tasfiye
Anonim şirketlerde sona erme, tasfiyeli veya tasfiyesiz olmak üzere iki farklı şekilde gerçekleşebilir. Tasfiyesiz sona ermede tüzel kişi kendiliğinden sona ermektedir. Bu sona erme şekli kendisini, anonim şirketin ticaret sicilinden terkin edilmesi şeklinde göstermektedir.

Buna karşılık, bizim de konumuz olan tasfiyeli sona ermede tüzel kişilik, bir tasfiye süreci sonunda ortadan kalkmaktadır. Ancak bu süreç mutlak anlamda sona ermeye götürmemektedir. Zira pay sahipleri isterse tasfiyeden dönebilmektedir. Bunun dışında, eğer bu süreçte eksiklikler olursa, ek tasfiye de mümkün olabilmektedir.


II. SONA ERME SEBEPLERİ
MADDE 529- (1) Anonim şirket;
a) Sürenin sona ermesine rağmen işlere fiilen devam etmek suretiyle belirsiz süreli hâle gelmemişse, esas sözleşmede öngörülen sürenin sona ermesiyle,
b) İşletme konusunun gerçekleşmesiyle veya gerçekleşmesinin imkânsız hâle gelmesiyle,
c) Esas sözleşmede öngörülmüş herhangi bir sona erme sebebinin gerçekleşmesiyle,
d) 421 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarına uygun olarak alınan genel kurul kararıyla,
e) İflasına karar verilmesiyle,
f) Kanunlarda öngörülen diğer hâllerde,
sona erer.

Anılan maddede anonim şirketler için genel sona erme sebepler altı bent halinde açık bir şekilde düzenlenmiştir. Bu sebeplerden dördüncüsü, genel kurulda fesih kararının alınması hali olayımız açısından incelenecektir.
1. Fesih
Esas sözleşmede açıkça düzenlenmemiş olsa bile, borçlar hukukundaki temel ilkelerden biri olan sözleşme serbestisi ilkesi gereğince ortakların iradesi ile de tüzel kşilik sona erdirilebilir. Bu şekildeki feshe karar vermeye yetkili organ, genel kuruldur. Nitekim fesih, genel kurulun devredilemez yetkileri arasındadır. (TTK 408/II-f)
MADDE 408- (1) Genel kurul, kanunda ve esas sözleşmede açıkça öngörülmüş bulunan hâllerde karar alır.
(2) Çeşitli hükümlerde öngörülmüş bulunan devredilemez görevler ve yetkiler saklı kalmak üzere, genel kurula ait aşağıdaki görevler ve yetkiler devredilemez:
a) Esas sözleşmenin değiştirilmesi.
b) Yönetim kurulu üyelerinin seçimi, süreleri, ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi haklarının belirlenmesi, ibraları hakkında karar verilmesi ve görevden alınmaları.
c) (Değişik : 6335 - 26.6.2012 / m.22) Kanunda öngörülen istisnalar dışında denetçinin seçimi ile görevden alınması.
d) Finansal tablolara, yönetim kurulunun yıllık raporuna, yıllık kâr üzerinde tasarrufa, kâr payları ile kazanç paylarının belirlenmesine, yedek akçenin sermayeye veya dağıtılacak kâra katılması dâhil, kullanılmasına dair kararların alınması.
e) Kanunda öngörülen istisnalar dışında şirketin feshi.
f) Önemli miktarda şirket varlığının toptan satışı.
(3) Tek pay sahipli anonim şirketlerde bu pay sahibi genel kurulun tüm yetkilerine sahiptir. Tek pay sahibinin genel kurul sıfatıyla alacağı kararların geçerlilik kazanabilmeleri için yazılı olmaları şarttır.

Yine TTK’da düzenlenen madde 529/I-d hükmünde genel kurulun şirketin feshine karar verilebileceğini düzenlemiştir. Bu yöndeki bir fesih kararı için genel kurulda ağırlaştırılmış nisap, yeni sermayenin en az yüzde yetmişbeşini oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin olumlu oyları aranmaktadır. Zira bu şekildeki fesih için TTK md 421/III, IV’e uygun olarak genel kurul kararı alınması gereklidir.

MADDE 421- …
(3) Aşağıdaki esas sözleşme değişikliği kararları, sermayenin en az yüzde yetmişbeşini oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin olumlu oylarıyla alınır:
a) Şirketin işletme konusunun tamamen değiştirilmesi.
b) İmtiyazlı pay oluşturulması.
c) Nama yazılı payların devrinin sınırlandırılması.
(4) İkinci ve üçüncü fıkralarda öngörülen nisaplara ilk toplantıda ulaşılamadığı takdirde izleyen toplantılarda da aynı nisap aranır…

Genel kurul, söz konusu kararda şirketi sona erdirme iradesini açıkça ifade etmelidir. Öte yandan kararda tasfiye, birleşme veya tür değiştirme gibi hallerden hangisi ile şirketin sona erdirileceğinin de belirtilmesi gereklidir. Kararda aksi öngörülmedikçe sona erme, etkisini derhal gösterecektir.

Bunlara ek olarak TTK md 531’deki düzenleme şöyledir: “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir”. Ancak söz konusu madde yorumlandığında, olayımızdaki iki ortağı olan şirketin ortaklarından birinin istemesinin yeterli olup olmadığı hususunda açıklık bulunmadığını söylemek mümkün olabilir.

Maddede haklı sebep kavramından bahsedilse de hangi sebeplerin haklı sebep sayılacağı konusunda kanun koyucu susmuştur. Ancak mahkeme fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir .

TTK 531 ile Türk hukukunda ilk kez anonim şirketlerde haklı sebeplerle fesih imkanı getirilmiştir. Yeni getirilen bu müeyyide ile azlık pay sahiplerinin menfaatlerinin ağır bir şekilde ihlali halinde, haklı sebeplerden dolayı hâkim kararıyla anonim şirketlere son verilmesi söz konusu olabilir (bu madde ile ilgili Yargıtay kararı kazancıda bulunmamaktadır).

Haklı sebeple fesih davasını düzenleyen TTK 531 hükmü ile, anonim şirketler hukukunda çoğunluğun hakimiyetinin kötüye kullanılmasına karşı, azlık pay sahipleri haklı sebeple fesih davası yolu ile korunmaktadır.

Haklı sebeplerle fesih davası açmak, azlık pay sahiplerine tanınmış bir haktır. Bu sebeple kural olarak, anonim şirketlerde sermayenin en az onda birini halka açık anonim şirketlerde ise yirmide birini temsil eden pay sahipleri, haklı sebeplerle fesih davası açma hakkına sahiptir. Bu sermaye oranı belirlenirken, payların (varsa herbir pay grubu dikkate alınarak) itibarî değeri dikkate alınmalıdır. Belirtilen oranda paya sadece bir pay sahibinin sahip olması şart değildir. birden fazla pay shibi de bir araya gelerek haklı sebeple fesih hakkından yararlanabilir. Bu hüküm emredici nitelikte olmadığından şirket esas sözleşmesinde haklı sebeplerle fesih davasında azlık pay sahipleri için daha düşük bir oran öngörülebilir. Bu davanın amacı, azlık pay sahipleri tarafından şirketin feshine karar verilmesinin mahkemeden istenilmesidir .

Doktrindeki bir diğer görüşe göre anonim şirketin haklı sebeple feshi, ortaklık ilişkisi çekilmez hale gelen anonim şirketler bakımıdan büyük önem taşıdığı yönündedir. Yine bu görüş diğer görüşün tamamlayıcısı olarak, anonim şirketlerin haklı sebeplerle feshinin, sürekli borç ilişkilerinin haklı sebeple feshedileceği yönündeki temel ilkeye dayandığını söylemektedir .

Haklı Sebepler
Haklı sebep kavramından neyin anlaşılması gerektiği veya haklı sebeplerin neler olduğu, kanunda tanımlanmamış; ancak örnekseme yolu ile gösterilmiştir. Bununla beraber, pay sahiplerinden objektif olarak şirketin ortağı olmaya devam etmelerinin beklenemeyeceği ve üçüncü kişilerin de (özellikle çalışanların) menfaatinin şirketin devam etmesini mecbur kılacak şekilde olmadığı durumlarda haklı sebebin varlığından söz edilebilir.

Fesih, en son çare olmalıdır. Şirketin feshi kararı, sadece diğer pay sahiplerini değil, ekonomik bir bütünlük olarak işletmenin tamamını ve işçileri de (çalışanları) etkileyeceğinden bunların hepsinin menfaatleri ile feshi isteyen davacının menfaatin dikkate alınarak bir menfaat dengesi kurulmalıdır.

Haklı sebeplere ilişkin örnekler kanunda gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. Açık olan husus şudur ki, varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep teşkil etmez. İleri sürülen sebeplerin haklı olup olmadığı hususu hakimin takdirindedir.

Türk hukukunda haklı sebeplere örnek olarak; şirketin işleyişinin felce uğratılması, genel kurulda oyların karar almayı engelleyecek şekilde eşit olarak ikiye bölünmesi ve bunun karar alınamaz bir sürece dönüşmesi veya yönetim kurulunun da benzer bir şekilde işleyemez hale gelmesi örnek gösterilebilir.

Hakimin Duruma Uygun Çözümleri
Hakim, ileri sürülen sebepleri haklı bulsa bile fesih kararı vermek zorunda değildir (dava yoluna gidilmesi halinde böyle bir riskin olduğunu söylemek mümkün olabilir). Feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen şirketin yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getirilmesi mümkündür. Bu kanaatte olan hakim, şirketi feshetmek yerine m. 531’e göre şu çözümleri tercih edebilir.
• Şirketten çıkarma
• Duruma uygun alternatif başka bir çözüm

Şirketten çıkarma
Fesih talebinde bulunan pay sahiplerinin paylarının gerçek değerinin ödenmesine ve şirketten çıkarılmalarına karar verilebilir. Bu durumda m. 379 gereğince şirkete, %10’a kadar kendi payını alma hakkı tanınabilir.
MADDE 379- (1) Bir şirket kendi paylarını, esas veya çıkarılmış sermayesinin onda birini aşan veya bir işlem sonunda aşacak olan miktarda, ivazlı olarak iktisap ve rehin olarak kabul edemez. Bu hüküm, bir üçüncü kişinin kendi adına, ancak şirket hesabına iktisap ya da rehin olarak kabul ettiği paylar için de geçerlidir.
(2) Payların birinci fıkra hükmüne göre iktisap veya rehin olarak kabul edilebilmesi için, genel kurulun yönetim kurulunu yetkilendirmesi şarttır. En çok beş yıl için geçerli olacak bu yetkide, iktisap veya rehin olarak kabul edilecek payların itibarî değer sayıları belirtilerek toplam itibarî değerleriyle söz konusu edilecek paylara ödenebilecek bedelin alt ve üst sınırı gösterilir. Her izin talebinde yönetim kurulu kanuni şartların gerçekleştiğini belirtir.
(3) Birinci ve ikinci fıkralardaki şartlara ek olarak, iktisap edilecek payların bedelleri düşüldükten sonra, kalan şirket net aktifi, en az esas veya çıkarılmış sermaye ile kanun ve esas sözleşme uyarınca dağıtılmasına izin verilmeyen yedek akçelerin toplamı kadar olmalıdır.
(4) Yukarıdaki hükümler uyarınca, sadece, bedellerinin tümü ödenmiş bulunan paylar iktisap edilebilir.
(5) Yukarıdaki fıkralarda yer alan hükümler, ana şirketin paylarının yavru şirket tarafından iktisabı hâlinde de uygulanır. Pay senetleri borsada işlem gören şirketler hakkında, Sermaye Piyasası Kurulu şeffaflık ilkeleri ile fiyata ilişkin kurallar yönünden gerekli düzenlemeleri yapar.
Duruma uygun alternatif başka çözüm
Hakim, duruma uygun düşen ve sadece davacının değil, diğer pay sahiplerinin ve hatta işçiler gibi bu karardan etkilenecek üçüncü kişilerin de kabul edebileceği başka bir çözüme karar verebilir. Bunun için gerekli iki şart söz konusudur:
• Duruma uygun olma
• Kabul edilebilir olma
Duruma uygun olma şartı ile kastedilen; şirketin sona ermesi dışında duruma uygun düşen alternatif bir çözümün bulunmasıdır. Alternatif çözümün, özellike davacı azlık pay sahiplerinin menfaatlerini yeterli bir şekilde koruyacak bir çözüm olması gerekir.
Kabul edilebilir şartı ise; ilgili tüm taraflarca kabul edilebilir bir çözüm olmalıdır. Burada temel esas ölçülülük (orantılılık) ilkesidir. Menfaat dengesi kurulduğu takdirde bu çözüm herkesçe kabul edilebilir alternatif bir çözüm olacaktır.


III. TASFİYE
Tasfiye, yukarıda da belirtildiği gibi, sona erme sebebinin ortaya çıkması ile başlayan ve şirketin ticaret sicilinden terkin edilerek tüzel kişiliğin ortadan kalkması ile sona eren bir süreci ifade etmektedir. Bu süreçte tasfiye görevlileri tarafından tüzel kişinin alacakları tahsil edilip, tüm mal varlığı paraya çevrilip, borçları da ödendikten sonra geriye kalan net mal varlığı pay sahiplerine dağıtılacaktır. Daha sonra tüzel kişiliğin ticaret ünvanının sicilden terkin edilmesi ile tasfiye süreci tamamıyla son bulacaktır.
Tasfiye sürecine giren bir anonim şirketin tüzel kişiliği devam eder. ancak yetkileri tasfiye amacıyla sınırlandırılmıştır. Organlar varlığını devam ettirirken pay sahiplerinin hakları daralır. Anonim şirketin kar elde etme amacı ise pasifleşir.
Şirketin tasfiyesi kararı, toplam sermayenin %75’ini temsil eden hissedarların veya temsilcilerinin olumlu oylarıyla alınır. İlk toplantıda bu yetersayının bulunmaması halinde yapılacak ikinci toplantıda da aynı yetersayı aranır.
1. Tasfiye Durumundaki Şirket
a. Şirket Tüzel Kişiliği ve Unvanı ile İlgili Değişiklikler
Sona eren anonim şirket tasfiye sürecine girer (TTK 533). Eğer şirketin sona ermesi, iflastan ve mahkeme kararından başka bir sebepten ileri gelmişse, yönetim kurulunca ticaret siciline tescil ve ilan ettirilir. Tasfiye halindeki şirket, pay sahipleriyle olan ilişkileri de dahil, tasfiye sonuna kadar tüzel kişiliğini korur, yani tüzel kişiliğin hak ve fiil ehliyeti devam eder. tasfiye halindeki şirket, ticaret ünvanını, “tasfiye halinde” ibaresi eklenmiş olarak kullanır (TTK 533/II). Ancak bu halde organlarının yetkileri tasfiye amacı ile sınırlı olacaktır.
b. Şirket Organlarının Durumu
Tasfiye haline girilmesi durumu anonim şirketlerde organların varlığına son vermez. Bilakis genel kurul ve yönetim kurulu yetkilerini, tasfiye amacıyla sınırlı kalmak şartıyla kullanabilir (TTK 533/II). Yetkilerin tasfiye amacıyla sınırlandırılmasından amaç ise, bu organların görev ve yetkilerin tasfiyenin yapılabilmesi için zorunlu olan, ancak ancak nitelikleri gereği tasfiye memurlarınca yapılamayan işlemlerle sınırlandırmaktadır (TTK 535/I).
MADDE 535- (1) Şirket tasfiye hâline girince, organların görev ve yetkileri, tasfiyenin yapılabilmesi için zorunlu olan, ancak nitelikleri gereği tasfiye memurlarınca yapılamayan işlemlere özgülenir.
(2) Tasfiye işlerinin gereklerinden olan hususlar hakkında karar vermek üzere genel kurul tasfiye memurları tarafından toplantıya çağrılır.
Tasfiye hali şirket organlarının ehliyetini değil, yetkilerinin kullanılmasını sınırlandırır. Ayrıca bu yetki sınırı aşılarak yapılan işlemler tüzel kişiliği değil, bu işlemleri yetkisiz temsilci olarak yapanları bağlar.
Aksi esas sözleşme veya genel kurul kararı ile kararlaştırılmamış ise tasfiye haline girilmesi ile yönetim kurulu aynı zamanda tasfiye memuru olarak da görev yapar. Ancak, her iki görev birbirinden bağımsız olduğundan genel kurulun olağan veya olağanüstü toplantıya çağırıldığı durumlarda yönetim kurulu sıfatı ile; tasfiye kapsamında genel kurulun toplantıya çağrıldığı (TTK 535/II) veya envanter ve bilanço düzenlendiği durumlarda (TTK 540) aynı yönetim kurulu tasfiye memuru sıfatı ile görev yapar. İflasın olduğu durumlarda ise tasfiye işlerine iflâs idaresi yetkilidir.
MADDE 540- (1) Tasfiye memurları görevlerine başlar başlamaz, şirketin tasfiyenin başlangıcındaki durumunu incelerler; gerekirse şirket mallarına değer biçmek için uzmanlara başvurarak, şirketin malvarlığına ilişkin durumu ile finansal durumunu gösteren bir envanter ile bilanço düzenler ve genel kurulun onayına sunarlar.
(2) Envanter ve bilançonun onaylanmasından sonra, tasfiye memurları şirketin envanterde yazılı bütün malları ile belgelerine ve defterlerine el koyarlar.
Anılan hükme ek olarak TTK m. 532 uyarınca, sona erme iflastan veya mahkeme kararından başka bir sebepten ileri gelmişse, yönetim kurulu tarafından ticaret siciline tescil ve ilan ettirilir. Bizim olayımızda söz konusu şirket genel kurul kararıyla tasfiye sürecine gireceği için ticaret siciline tescil ve ilanla yükümlü organ mevzubahis şirketin yönetim kurulu olacak. Anılan madde şu şekildedir:
MADDE 532- (1) Sona erme, iflastan ve mahkeme kararından başka bir sebepten ileri gelmişse, yönetim kurulunca ticaret siciline tescil ve ilan ettirilir.
Sona eren şirket, kanundaki istisnalar saklı kalmak üzere, tasfiye sürecine girer.
IV. TASFİYE SÜRECİ
Kural olarak tasfiye, yönetim kurulu tarafından yapılır. Ancak esas sözleşme veya genel kurul kararıyla mevcut yönetim yanına ayrıca tasfiye memurlarının atanması da mümkündür. Tasfiye memurları pay sahiplerinden birisi veya üçüncü kişi olabilir. Bizim olayımızda şirketin pay sahiplerinin ikisinin de tasfiye memuru olarak atanması buna göre mümkün gözüktüğü söylenebilir.
Tasfiye ile görevlendirilenler, esas sözleşmede veya atama kararında aksi öngörülmemişse, olağan ücrete hak kazanırlar (TTK 536/I).
MADDE 536- (1) Esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrıca tasfiye memuru atanmadığı takdirde, tasfiye, yönetim kurulu tarafından yapılır. Tasfiye memurları pay sahiplerinden veya üçüncü kişilerden olabilir. Tasfiye ile görevlendirilenler esas sözleşmede veya atama kararında aksi öngörülmemişse olağan ücrete hak kazanırlar…
Dikkat edilmesi gereken bir husus vardır ki, yönetim kurulu, tasfiye memurlarını ticaret siciline tescil ve ilan ettirmekle yükümlüdür. Yalnız üçüncü kişilerin tasfiye memuru olarak atanmasında değil, tasfiye işlerinin yönetim kurulunca yapılması hâlinde de yönetim kurulunun tescil yükümlülüğü bulunmaktadır (TTK 536/II). Tasfiye memurları atama ile göreve başlar. Dolayısıyla sicile tecil kurucu değil, bildirici niteliktedir.
Genel kurul, esas sözleşme veya genel kurul kararıyla atanmış tasfiye memurlarını veya bu görevi yerine getiren yönetim kurulu üyelerini her zaman görevden alarak yerlerine yenilerini atayabilir.
TTK m. 537/1 hükmü ise, atanmış tasfiye memurları veya bu görevi yerine getiren YK üyelerinin, genel kurul tarafından her zaman görevden alınabileceğini düzenler. Aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca, mahkeme tarafından atanan tasfiye memurlarının tescil ve ilan edilmesi için mahkeme kararı yeterli görülür.
Anonim şirketin tasfiyesi için uygulamada sık karşılaşılan bir sorun ise şirketin genel kurulunun toplanamamasıdır. Bu durumda Yargıtay’a göre, şirketin feshine karar verilip, tasfiye memurunun atanmasının, aynı genel kurulun iradesine bırakılması, şirketin içinde bulunduğu çözümsüzlük halinin devamı niteliğinde bir karar olacağından, keza şirket anasözleşmesinde, tasfiye muameleleri hakkında ttk. hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiş olduğundan, fesih ve tasfiyesine karar verilen şirkete, bu işlemlerin yerine getirilebilmesi için mahkemece re'sen tasfiye memuru da atanması gerekir .
Tasfiye memurları, genel kurul aksini kararlaştırmamışsa, şirketin aktiflerini pazarlık yoluyla da satabilir. Önemli miktarda aktiflerin toptan satılabilmesi için genel kurulun kararı gereklidir (TTK 538). Genel kurulda bu yönde bir karar alınabilmesi için sermayenin en az yüzde yetmişbeşini oluşturan pay sahiplerinin veya temsilcinin olumlu oyları gereklidir (TTK 421/III-IV).
Bir başka hüküm ise (TTK 539), tasfiye memurlarının yetkilerinin sınırlandırılması ve genişletilmesini ele alır. Tasfiye memurlarının yetkilerinin sınırlandırılmasını ve genişletilmesini ele alır.
Tasfiye memurlarının yetkileri devredilemez yetkiler olup, ancak belirli işlemlerin yapılabilmesi için bir diğer tasfiye memuruna veya üçüncü bir kişiye temsil yetkisi verilebilir. Tasfiye memurunun üçüncü kişilerle yaptığı tasfiye dışı işlemler de, üçüncü kişinin işlemin tasfiye amacı dışında olduğunu bilmesi veya bilmemesinin mümkün olmaması durumu hariç olmak üzere, şirketi bağlar. Tasfiyenin tescil ve ilan edilmiş olması, bu durumun ispatı için yeterli değildir.
1. Anonim Şirketin Tasfiyeye Girmesi
Tasfiye memurları görevlerine başlar başlamaz şirketin tasfiye sürecinin başlangıcındaki durumunu inceler. Tasfiye memurları gerekirse şirket mallarına değer biçmek için uzmanlara başvurarak şirketin mal varlığını ve finansal durumunu gösteren bir envanter ile bilanço düzenler ve genel kurulun onayına sunar. Envanter ve bilançonun genel kurul tarafından onaylanmasından sonra tasfiye memurları, şirketin envanterde yazılı bütün malları ile belgelerine ve defterlerine el koyar (TTK 540).
Alacaklıların Çağrılması
Alacaklı oldukları şirket defterlerinden veya diğer belgelerden anlaşılan ve yerleşim yeri bilinen kişiler taahhütlü mektupla şirketin sona ermiş bulunduğu konusunda bilgilendirilir. Bu bilgilendirme aslında alacaklarını, tasfiye memurlarına bildirmeye çağrıdır. Diğer alacaklıların bilgilendirilmesi ve başvuruya çağrısı ise TTSG’de, şirketin internet sitesinde ve aynı zamanda esas sözleşmede öngörüldüğü şekilde, birer hafta arayla yapılacak üç ilanla gerçekleştirilir (TTK 541/I).
Tasfiye memurları, şirketin henüz muaccel olmayan veya hakkında uyuşmazlık bulunan borçlarını karşılayacak tutarda yeterli parayı notere depo etmekle yükümlüdür. Ancak, bu gibi borçlar yeterli bir şekilde teminat altına alınmış veya şirket varlığının pay sahipleri arasında paylaşımı bu borçların ödenmesi şartına bağlanmış ise notere depo edilmesi gerekmez (TTK 541/III).
Tasfiye Sonucunu Dağıtma
Tasfiye halinde bulunan şirketin borçları ödendikten sonra ve pay bedelleri geri verildikten sonra kalan varlığı, esas sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa pay sahipleri arasında, ödedikleri sermayeler ve imtiyaz hakları oranında dağıtılır. Tasfiye payında imtiyazın varlığı halinde esas sözleşmedeki düzenleme uygulanır (TTK 543/II).
Alacaklılara üçünü kez yapılan çağrı tarihinden itibaren bir yıl geçmedikçe kalan varlık dağıtılamaz. Şu kadar ki, hal ve duruma göre alacaklılar için bir tehlike mevcut olmadığı takdirde mahkemece bir yıl geçmeden de dağıtmaya izin verebilir (TTK 543/II).
Esas sözleşmede ve genel kurul kararında aksine hüküm bulunmadıkça, dağıtma para olarak yapılır (TTK 543/III).
Defetrlerin Saklanması
Tasfiyenin sonunda defterler ve tasfiyeye ilişkin olanlar da dahil tüm belgeler TTK 82’ye göre saklanmak zorundadır (TTK 544).
MADDE 82- (1) Her tacir;
a) Ticari defterlerini, envanterleri, açılış bilançolarını, ara bilançolarını, finansal tablolarını, yıllık faaliyet raporlarını, topluluk finansal tablolarını ve yıllık faaliyet raporlarını ve bu belgelerin anlaşılabilirliğini kolaylaştıracak çalışma talimatları ile diğer organizasyon belgelerini,
b) Alınan ticari mektupları,
c) Gönderilen ticari mektupların suretlerini,
d) 64 üncü maddenin birinci fıkrasına göre yapılan kayıtların dayandığı belgeleri,
sınıflandırılmış bir şekilde saklamakla yükümlüdür.
(2) Ticari mektuplar, bir ticari işe ilişkin tüm yazışmalardır.
(3) Açılış ve ara bilançoları, finansal tablolar ve topluluk finansal tabloları hariç olmak üzere, birinci fıkrada sayılan belgeler, Türkiye Muhasebe Standartlarına da uygun olmak kaydıyla, görüntü veya veri taşıyıcılarda saklanabilirler; şu şartla ki;
a) Okunur hâle getirildiklerinde, alınmış bulunan ticari mektuplar ve defter dayanaklarıyla görsel ve diğer belgelerle içerik olarak örtüşsünler;
b) Saklama süresi boyunca kayıtlara her an ulaşılabilsin ve uygun bir süre içinde kayıtlar okunabilir hâle getirilebiliyor olsun.
(4) Kayıtlar 65 inci maddenin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca elektronik ortama alınıyor ise, bilgiler; bilgisayar yerine basılı olarak da saklanabilir. Bu tür yazdırılmış bilgiler birinci cümleye göre de saklanabilir.
(5) Birinci fıkranın (a) ilâ (d) bentlerinde öngörülen belgeler on yıl saklanır.
(6) Saklama süresi, ticari defterlere son kaydın yapıldığı, envanterin çıkarıldığı, ara bilançonun düzenlendiği, yılsonu finansal tablolarının hazırlandığı ve konsolide finansal tabloların hazırlandığı, ticari yazışmaların yapıldığı veya muhasebe belgelerinin oluştuğu takvim yılının bitişiyle başlar.
(7) Bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren onbeş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir. Bu dava hasımsız açılır. Mahkeme gerekli gördüğü delillerin toplanmasını da emredebilir.
(8) Gerçek kişi olan tacirin ölümü hâlinde mirasçıları ve ticareti terk etmesi hâlinde kendisi defter ve kâğıtları birinci fıkra gereğince saklamakla yükümlüdür. Mirasın resmî tasfiyesi hâlinde veya tüzel kişi sona ermişse defter ve kâğıtlar birinci fıkra gereğince on yıl süreyle sulh mahkemesi tarafından saklanır.

Şirket Ünvanının Sicilden Silinmesi
Tasfiyenin sona ermesi üzerine şirkete sit ticaret ünvanının sicilden silinmesi tasfiye memurları tarafından sicil müdürlüğünden istenir. İstem üzerine silinme tescil ve ilan edilir (TTK 545).

Uygulanacak Diğer Hükümler

Önemli miktarda aktiflerin toptan satılabilmesi konusunda ağırlaştırılmış nisap dışında (TTK 538/II), tasfiyeye ilişkin genel kurul kararlarının alınabilmesi için sermayenin en az dörtte birini karşılayan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin varlığıyla genel kurulun toplanması lazımdır. Bu nisabın toplantı süresince korunması şarttır. İlk toplantıda anılan nisaba ulaşılamadığı takdirde, ikinci toplantının yapılabilmesi için nisap aranmaz. Bu şekilde toplanan genel kurullarda kararlar toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verilir. (TTK 546/III yollamasıyla TTK 418).

VI. EK TASFİYE
eTK’da bulunmayan, fakat uygulamanın ihtiyaçları sebebiyle öğreti ve yargı tarafından benimsenmiş olan bir hukuki kurum olarak ek tasfiye m. 547’de doğrudan düzenlenmiştir. Ek tasfiye, tasfiye işlemleri tamamlanıp tasfiyenin bitirilmiş olmasına rağmen, daha sonra başkaca tasfiye önlemleri alınmasının zorunlu olduğunun anlaşılması halinde başvurulan geçici bir tedbirdir. Dolayısıyla ek tasfiye, tasfiyenin gayesinde herhangi bri değişikliğe yol açmamaktadır. Şirket, terkinde önceki gibi yine tasfiye halinde bir şirket olup şirket organları tasfiye gayesi çerçevesinde işlem yapmak zorundadır.

Bu yeni düzenlemenin esasları şu şekilde sıralanabilir:
• Ek tasfiye kararı geçici bir tedbir kararıdır,
• Ek tasfiye ile yeni bir hukuki durum meydana getirilmemektedir,
• Yapılması ihmal edilmiş tasfiye işlemlerinin yapılmasını takiben, şirket yine sona erdirilecektir.
Tasfiyenin kapanmasından, yani şirketin ticaret sicilinden terkininden sonra ek tasfiye işlemlerinin zorunlu olduğu ortaya çıkarsa şirket yeniden sicile tescil edilir. Şirketin yeniden tescilini, sadece son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, oay sahipleri veya alacaklılar şirketin terkinden önce bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden istemeye yetkildir (TTK 547/I).

Yargıtay’a göre bir şirketin, ticaret sicilinden silinmesi işlemi kurucu değil, açıklayıcı niteliktedir. Ayrıca borçlu olan bir şirketin ticaret sicilinden silinmesi, mücerret tüzel kişiliği sona erdirmez. Böyle bir olayda alacaklı olan davacıya, tasfiye işlemleri tam olarak sona ermediği için, şirketin tüzel kişiliğinin yeniden ihyası hakkında tasfiye memuru ile ticaret sicili memurluğuna husumet tevcihi suretiyle dava açması imkanının tanınması, dava açıldığı takdirde bu davanın sonucunun beklenmesi gerekir yönünde karar vermiştir .

Bir başka Yargıtay kararı ise alacaklıların hakları açısından önemlidir. İlgili daire, tasfiye halinde bulunan bir şirketten alacaklı bulunan kişilerin (eğer şirketten alacaklı olanlar varsa bu karar bize emsal teşkil edebilir) yapılan ilanlara rağmen alacaklarını yazdırmamalarının alacağın düşmesini gerektirmeyeceği yönünde karar vermiştir. Böyle bir durumda anonim ortaklık bir sermaye ortağı olduğundan, tasfiye ve terkin edilmiş olsa bile şirket borcundan dolayı ortakların şahsen dava ve takip edilmelerine imkan bulunmadığından ve dahili dava yolu ile açılmış bir davanın tarafları da değiştirilemeyeceğinden, davalı olarak ihyası istenen şirket ortaklarının değil tüzel kişiliğin gösterilmesi gerekir .

Anılan yargıtay kararları dikkate alındığında “şirketin yeniden ihyası”ndan kastın tasfiyeden dönme olmayıp; bilakis TK 547’de düzenlenen ek tasfiye olduğu açıktır. Zira her ikisinin amacı ve gerekli olan şartları tamamıyla birbirinden farklıdır.

VII. İHYA (TASFİYEDEN DÖNME)
Tasfiyeden dönme, tasfiye haline giren bir şirketin genel kurulunun alacağı bir kararla söz konusu şirketin tasfiye gayesi güden bir şirket olmaktan çıkartılıp tekrar kâr elde etme amacı güden ve varlığını devam ettiren bir şirket hâline dönüştürülmesidir.
Tasfiyeden dönem sadece iki halde mümkün olup, bu haller şirketin süresinin dolması veya genel kurul kararıyla sona erme halleridir. Şirketin süresinin dolması veya genel kurul kararıyla tasfiyeden dönmek mümkündür . Buna karşın diğer sona erme hallerinin gerçekleşmesinde tasfiyeden dönmek mümkün değildir. Bu durumda her ne kadar tasfiye sürecine girmek isteyen şirketimizin genel kurul kararı ile tasfiye sürecine girecek olması sebebiyle, tasfiyeden dönmesinin mümkün olduğu söylenebilir. Tasfiyeden dönebilmek için pay sahipleri arasında şirket mal varlığının dağıtımına başlanılmamış olmalıdır. Pay sahipleri arasında yapılan cüz’i ve anlamsız bir pay bedeli veya tasfiye payı iadesi bile tasfiyeden dönmeyi imkansızlaştırır. İfa edilmiş edimlerin geriye verilmesi de ihyayı mümkün kılmaz. Buna rağmen alınan bir tasfiyeden dönme kararı bâtıldır. Bu takdirde, tasfiye paylarını alan pay sahiplerinin aldıklarını iade etmeleri veya etmemeleri bir şey değiştirmez. Tasfiye esnasında kâr dağıtımı yapılmış olması halinde, kâr dağıtım kararı, şirketin sona ermesinden önce alınmış olmak şartıyla tasfiyeden dönme kararı alınmasını engellemez.
VIII. SONUÇ
Anonim şirketlerin tüzel kişiliğe sahip şirketler olması ve bu tüzel kişiliğin sona ermesi belli bir sürecin tamamlanması ile mümkümdür. Bu süreç farklı sebeplere bağlı olarak başlayabilmektedir. Genel sebepler ve özel sebepler olmak üzere ikiye ayrılan sona erme sebepleri mevcuttur.
Anonim şirketlerin haklı sebeple feshi, özel sebeplerden olup somut olayda uygulanacak hukuki kurumdur. Haklı sebeple fesih, şirket tüzel kişiliğine karşı açılacak bir dava olup, azlık pay sahiplerine çoğunluk karşısında etkin ve orantılı bir korumanın sağlamasını amaçlayan eTK’da yer almayan, TTK m. 531’de düzenlenen bir kavramdır.
Somut olay, %49 ve %51 payına sahip iki pay sahibinden oluşan anonim şirketteki %51 pay sahibine sahip ortağın şirketin tasfiyesini istemesidir. İlgili madde, haklı sebebi tanımlamamış olup nelerin haklı sebep olarak değerlendirileceği konusunda sınırlama getirmemekle birlikte bu kavramın tanımlanmasını yargı kararlarına bıraksa da bu konuda çıkan bir yargı kararı bulunmamaktadır (kazancı’da). Şirketin tasfiye edilmesi için genel kurulda toplam sermayenin %75’ini temsil eden hissedarların veya temsilcilerinin olumlu oylarıyla alınır. Ortaklardan birinin genel kurula gelmemesi veya olumlu oy kullanmaması halinde haklı sebeple şirketin tasfiyesi için asliye ticaret mahkemesinde şirket tüzel kişiliğine karşı dava açılmasının mümkün olduğu söylenebilir.
Olası bir dava durumunda istem karşısında mahkemenin hükmetmesinin muhtemel olduğu bazı çözümler şu şekilde sıralanabilir:
• Haklı sebeplerin bulunması haline dahi mahkeme şirketin feshine karar vermek zorunda değildir ( bu ihtimal şirketin feshini isteyen ortak açısından birinci riskdir).
• Mahkeme öncelikle haklı nedenleri ortadan kaldıracak diğer çözüm yollarına başvurup, bunlardan sonuç alınamaması halinde son çare olarak ortaklığın feshine karar verebilir. Mahkemelerin bu yaklaşımı tercih etmesi gerektiğini doktrin usul ekonomisi ilkesi gerekçesi ile açıklamıştır. Ancak, mahkemelerin bu sıralamayı izlediğine dair bir yargı kararı bulunmamaktadır (bu durum da bizim için tasfiye istemi halinde muhtemel ikinci risk olabilir)
• Mahkeme, yine m. 531 uyarınca davacı pay shaiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına karar verebilir. Bununla birlikte, hakim, duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme de karar verebilir. (hakime burada geniş takdir yetkisinin tanındığı kabul edilirse, muhtemel bir davada tasfiye isteyen ortak için bu da üçüncü bir risk olarak karşımıza çıkabilir).
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Tasfiye" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Seda Sallı'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
27-05-2016 - 08:44
(2921 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Henüz hiç değerlendirilmedi.
Okuyucu
5330
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 17 saat 12 dakika 14 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,82 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 32522, Kelime Sayısı : 4025, Boyut : 31,76 Kb.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 1908
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03803706 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.