Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Yerel Yönetimler Ve Kentli Hakları

Yazan : Av.M.Lamih Çelik [Yazarla İletişim]

YEREL YÖNETİMLER VE KENTLİ HAKLARI


Av.M.Lamih ÇELİK
Şanlıurfa Belediyesi Hukuk İşleri Müdürü


Yasalar kent yapımıdır.
Köylerin töreleri vardır.”


“İnsanları sadece ceza ile yönetirseniz, onlar bir daha yanlış yapmazlar; ancak şeref ve utanma duygusuna da sahip olmazlar. İnsanları erdemle ve etik kurallar ile idare ederseniz, o zaman onlar şeref ve utanma duygularına sahip olurlar, hem de doğruyu ve iyiyi yapmaya çalışırlar”

Konfüçyüs.

Çare üretmek için çaba gösteren
Şikayet edenden bir adım öndedir.
Hukuk kelimesi ,”Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü” anlamına gelir. Hukuk, Arapça “Hak” kelimesinden gelir ve “haklar” anlamındadır. Bu bilgiler ışığında Kent hukuku’nu tanımlayacak olursak ”kentin, kentlinin ve kentteki kurumların birbirlerine karşı hak ve yükümlülüklerini belirleyen kurallardır” diyebiliriz.

Avrupa Kentte İnsan Haklarını Koruma Şartı(2000) kenti, ”içinde yaşayanların tümüne ait kolektif bir mekan “olarak tanımlamaktadır.

Kent hukukuna ilişkin Avrupa Kentsel Şartı en çok bilenen uluslar arası düzenlemedir. Bu şart’ta ideal kent tanımı şöyle yapılmıştır; İdeal kent; kentli haklarını koruyarak;en iyi yaşam koşullarını sağlayarak;halkına iyi bir yaşam biçimi sunarak;değerinin orada yaşayanlardan alarak bir çok sektör ve faaliyeti bir arada uyum içinde barındıran yaşam yeridir.” Başka bir deyişle ideal kent, kent haklarını güvenceye bağlayabilecek bir kenttir.

Kentli haklarının içeriği konusunda en net ve somut tanımlama Avrupa Kentsel Şartı’nda yer almaktadır. 17–19 Mart 1992 yılında Avrupa Konseyi’nin 27. oturumunda kabul edilen Avrupa Kentsel Şartı (Karar No: 234 ve Eki), kentsel yaşamın geliştirilmesi için dört ağırlıklı alan seçmiştir.
Bunlar;
1. Fiziksel kentsel çevrenin geliştirilmesi,
2. Mevcut konut stoklarının yenilenmesi,
3. Yerleşmelerde sosyal ve kültürel olanakların yaratılması,
4. Toplum kalkınması ve halk katılımının özendirilmesidir.

Avrupa Kentsel Şartında ”Kentlilerin kimi temel haklara sahip oldukları ve bu hakların kapsamına,saldırıdan ve kirlenmeden korunmanın,yaşanması zor ve rahatsız edici kentsel ortamlardan kurtulmanın,yerel topluluk üzerinde demokratik denetim hakkı kullanmanın , sağlıklı bir konutta ve çevrede yaşama haklarının girdiği açıkça belirtilmiştir.

Bu belgeye göre kent sakinleri şu haklara sahiptir;

1. GÜVENLİK;Mümkün olduğunca suç ve şiddet ve yasadışı olaylardan arındırılmış güvenli bir kent;

Güvenlik, yaşama hakkının vazgeçilmez unsurlarından biridir. Bu açıdan güvenliğin sağlanması bir kentin kent özelliği kazanması için olmazsa olmazdır. İnsanları toplu halde yaşamaya iten nedenlerin başında güvenlik ihtiyacı gelmektedir. Kentlere doğru yaşanan hızlı göç hareketleri, kentlerde sosyal kontrolde zorlukların yaşanmasına yol açmıştır. Her ne kadar güvenliğin sağlanması görevi, öncelikle merkezi yönetimin olsa da zabıta hizmetleri belediyelerin görevleri arasında yer aldığından, kentte yaşayan insanların yerel yönetimlerden de bir takım korunma hakkı olmaktadır. Özellikle çevreyi kirletme, görüntü kirliliği, gürültü gibi bir kısım kabahatlerde idari para cezası öngörülerek koruma sağlanmaktadır. Kabahatler Kanunu’nda yer alan kabahatlerin belediye sınırları içinde işlenmesi durumunda belediye zabıtasınca idari para cezası verilmektedir. Geceleri sokak lambalarıyla aydınlatmanın sağlanması veya teknolojiyi kullanma imkanına göre kent bilgi ve güvenlik sistemleri(MOBESE)’nin kurulması, kadın ve çocuk konuk evlerinin yapılması güvenlik hakkını sağlayan uygulamalardır.

Kent sakinlerinin suçla mücadeleye katılımı olmalıdır. Bu bir kentlilik bilinci ve yükümlülüğüdür. Bu bilinç ve yükümlülük, suç işlemekten kaçınmak ile başlayan ve suçların açığa çıkarılması gibi tüm işlemlerde katılımı sağlayan süreçte cereyan eder. Unutulmamalıdır ki, huzurlu bir toplum herkese huzur verir. Suç işleyenler bile, böylece çıkardıkları huzursuzluk ya da güvensizlik ortamında huzursuz olurlar. Her türlü insani yaşantı, huzurun sağlanmasıyla mümkün olur.

2. SAĞLIKLI BİR ÇEVRE; Hava,gürültü,su ve toprak kirliliği olmayan doğası ve doğal kaynakları korunan bir çevre;
(1982 sayılı Anayasa’nın 56.maddesine göre “herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.Çevreyi geliştirmek,çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.Bu maddeye göre,çevre hakkının korunmasında hem devlete(yerel yönetimler dahil) hem de vatandaşlara görev düştüğü belirtmektedir.)

İnsan hayatı için doğrudan bir tehlike kaynağı olan yakıt depoları, akaryakıt ve LPG istasyonları, kimyevi, yanıcı ve parlayıcı madde imalathaneleri ve depoları kent içinde plansız ve hiçbir önlem alınmaksızın faaliyetlerini sürdürmektedir. Türkiye’de mevcut bulunan LPG istasyonlarından sadece % 12’sinin ruhsatı bulunmaktadır.

3. İŞ İMKANI :Yeterli istihdam olanaklarının olduğu bir ortam

5393 sayılı Kanun’un 14. maddesinin (a) bendinde, belediyelerin görevleri arasında “ekonominin ve ticaretin geliştirilmesi görevini yapar ve yaptırır” denilmektedir 5393 sayılı Belediye Kanunu ile yerel yönetime verilen ekonominin ve ticaretin geliştirilmesi görevi,o bölgede yaşayan bireylerin refah seviyelerinin yükselmesi için verilmiştir. Dolaylı yoldan bunun anlamı, yerel yönetim birimi bu konuda bir şey yapmıyorsa, kentlilerin ekonomik kalkınmayı isteme hakkına sahip olması demektir.

4. KONUT: Mahremiyet ve dokunulmazlığın garanti edildiği,satın alınabilir,yeterli konut stokunun sağlanması

Konut hakkı; 1966 tarihli Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşme-sinin 11/1.maddesinde; “… herkese kendisi ve ailesi için beslenme, giyim, ve konut dahil, yeterli bir yaşam düzeyi ve yaşama koşullarını sürekli olarak geliştirme hakkı vardır.”şeklinde tekrarlanmıştır. Konut hakkıyla ilgili olarak,Avrupa Sosyal Şartı’nın 31. maddesinde;“Devletler barınaktan yoksun kalma durumunu da tedricen ortadan kaldırmaya yönelik önlemler almalıdırlar. Devlet halkın kabul edilir düzeyde kentlerden yararlanabilmesini sağlamakla ve maddi olanağı dar olanlar için konut giderlerini ulaşılabilir bir düzeyde tutmakla yükümlüdür.”denilmek suretiyle, Devletlere; konut hakkı ve konut çevresini koruma altına alma ve yaşayan herkesin konut ihtiyacının karşılama yükümü getirilmiştir. 1961 Anayasası, yoksul veya dar gelirli ailelerin konut ihtiyacını karşılamakla devleti yükümlü kılarken (m. 49), 1982 Anayasası sadece devlete yönelik olarak "konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır" kuralı ile getirilmiş bulunmaktadır.(m.57)

Ancak bu hakkın yerel siyaset bağlamında asıl çerçevesini 5393 sayılı Belediye Kanunu’un 69. maddesinde; “Belediye; düzenli kentleşmeyi sağlamak, beldenin konut, sanayi ve ticaret alanı ihtiyacını karşılamak amacıyla …… imarlı ve alt yapılı arsalar üretmek, konut, toplu konut yapmak, satmak, kiralamak ve bu amaçlarla arazi satın almak, kamulaştırma yapmak, bu arsaları trampa etmek, bu konuda ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları ve bankalarla iş birliği yapmak ve gerektiğinde onlarla ortak projeler gerçekleştirmek yetkisine sahiptir” denilmektedir. Dolaysıyla konut hakkının elde edilmesinde belediyeler aktif rol oynayacaklardır. Kentlilerin konut hakkı yerine getirilirken belediyeler, özürlü, yaşlı, düşkün ve dar gelirlilerin durumuna öncelik vermelidirler.

“Urfa’da her ailenin bir evi olacak” hedefiyle konut projelerini başlatan Şanlıurfa Belediyesi, Sağlıklı ve satın alınabilir bir bedelle kentte yaşayanları konut sahibi etmeyi hedeflemektedir.

5. ULAŞIM; Toplu taşıma ve özel araçların birbirini kısıtlamadığı uyumlu bir düzenin sağlanması

6. SPOR/DİNLENME; Her birey için spor ve boş vakitlerini değerlendirebileceği imkanların sağlanması

Türkiye nüfusunun % 12.29’ü özürlü olmasına rağmen kentlerde özürlüler için yapılan çalışmalar son derece yetersizdir. Avrupa Kentsel Şartı’nda ifade edilen özürlülerin, özürlerinin onlar için bir engel olmaktan çıkarılması ilkesi Türkiye’de ne yazık ki hiçbir kentte hayata geçirilmiş değildir.

7. HOŞGÖRÜ ORTAMI; Farklı kültürel ve etnik yapıları barındıran toplulukların barış içinde yaşamalarının sağlanması,
5393 sayılı Belediye Kanunun 13. maddesine göre; Belediye, hemşehriler arasında sosyal ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi ve kültürel değerlerin korunması konusunda gerekli çalışmaları yapar.”
Kentte yaşayan tüm bireylerin kendilerini o kente ait hissetmeleri,kent kültürünün en önemli parçasıdır. Kentli sayılan bir bireyin kendini o kente ait hissetmesi, kendini kentin sahibi gibi düşünmesi ve düşündüklerini gerçekleştirebilmesine bağlıdır.

8. KATILIM; Kent yönetimlerinde,gereksiz bürokrasiden arınma ve bilgilendirmenin sağlanması

Kentsel yaşam kalitesinin yüksek olduğu kent, bireyleri yalnızca barındıran değil,toplumsal, ekonomik, kültürel ve manevi ihtiyaçlarını da karşılayan, ona kent yönetimine katılması olanaklarını da sunan kenttir.

9. EŞİTLİK:Yerel yönetimlerin;tüm bu hakları bütün bireylere cinsiyet, yaş, köken inanç, sosyal, ekonomik ve politik ayrım gözetmeden fiziksel veya zihinsel özürlerine bakılmadan eşit olarak sunulmasını sağlaması

Mevcut yasal düzenlemeler kent hukuku disiplini içinde hazırlanmadığı için yetki karmaşasına yol açmaktadır. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 15.maddesinin b bendine göre “kanunların belediyeye verdiği yetki çerçevesinde yönetmelik çıkarmak,belediye yasakları koymak ve uygulamak,kanunlarda belirtilen cezaları vermek” yetki ve imtiyazı belediyelere verilmişse de bu yetersizdir. 5236 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 4.maddesinin 2.fıkrasında “kabahatlere verilecek yaptırımın ancak kanunla olabileceği” düzenlenmiştir.

Kentli haklarını uygulamaya koyma açısından ,Haber alma hakkı, katılma hakkı ve başvurma hakkı olarak usule ilişkin haklar ön koşul olarak kabul edilebilir.

Bilgilenme hakkı, kişilerin ve ilgililerin, çevreyi bozma riski bulunan proje, program ve çalışmalardan haberdar edilmesidir. Kentlilerin bilgilenme hakkı, anayasamızın 40.maddesinde bilgi edinme olarak, yine 74. maddesinde dilekçe hakkı olarak yer almaktadır. Özellikle 2003 yılında Bilgi Edinme Kanunu da çıkarılarak bu hakkın kapsamı ortaya konulmuştur.

Katılma hakkı ise, kişi ve topluluklarının çevre konusunda alınacak kararlara katılabil-meleridir. Başlıca biçimleri, tepki gösterme, birlikte hazırlık çalışması, danışma, kararlara
katılma ve çevrenin yönetimine katılmadır.

1580 sayılı Belediye Kanunu’nun 13.maddesinde “Her Türk, nüfus kütüğüne yerli olarak yazıldığı beldenin hemşerisidir.
5393 sayılı Belediye Kanununda da benzeri bir düzenleme aşağıdaki gibi getirilmiştir:
“Herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir. Hemşehrilerin, belediye karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliyetleri hakkında bilgilenme ve belediye idaresinin yardımlarından yararlanma hakları vardır. Yardımların insan onurunu zedelemeyecek koşullarda sunulması zorunludur.
Belediye sınırları içinde oturan, bulunan veya ilişiği olan her şahıs, belediyenin, kanunlara dayanan kararlarına, emirlerine ve duyurularına uymakla ve belediye vergi, resim, harç, katkı ve katılma paylarını ödemekle yükümlüdür.” (5393-m:13)
5393 sayılı Belediye Kanun’un 13. maddesindeki hemşehri hukuku kuralları, kentsel hizmetlere katılım hakkı da içermektedir. Bu maddede hemşehrilerin, belediyenin karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliyetleri hakkında bilgilenme hakları olduğu açıkça zikredilmektedir. Bu hükmü tamamlayan diğer hükümler de 5393 sayılı Kanun’un 76. maddesindeki kent konseyleri ve 77.maddesinde zikredilen belediye hizmetlerine gönüllü katılımdır. Siyasi katılımı ifade eden seçme ve seçilme haklarını da kent yönetimine katılma hakkı içinde değerlendirmek gerekir.

Başvuru hakkı ise; çevrenin bozulması ya da çevresel kurallara uyulmaması durumunda birey ve gruplarına, idare ve yargı makamları önünde başvuru olanağı tanınması anlamına gelir.
Kentli haklarının idari yargıda korunması mevzuat açısından mümkün ve sık rastlanan bir koruma yöntemidir.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 23.maddesine göre “Belediye başkanı, meclisin ısrarı ile kesinleşen kararlar aleyhine on gün içinde idarî yargıya başvurabilir.”Bu ifade tarzından belediye başkanının böyle bir başvuruyu yapıp yapmamakta serbest olduğu sonucu çıkmaktadır. Belediye başkanının takdir yetkisinde olduğunu ifade ederken bu yetkinin dileği gibi mutlak ve sınırsız bir yetkiye sahip olduğunu yani açıkça hukuka aykırı olan bir karara karşı dava açıp açmamakta serbest olduğunu ifade etmek istemiyoruz. Kuşkusuz açıkça bir kanun maddesine veya yönetmelik maddesine aykırı olan belediye meclis kararının iptali için belediye başkanı dava açmak zorundadır.
Usulüne uygun alınan meclisin ısrar kararının iptali için belediye başkanı idare mahkemesinde 10 gün içinde dava açmalı ve yürütmenin durdurulması talebinde bulunulmalıdır.Davanın açılmış olması meclis kararının yürütülmesinin durdurmadığından mahkemeden yürütmenin durdurulması kararı alınıncaya kadar meclis kararının gereği yerine getirilmelidir.Belediye başkanın açtığı bu tür davaların daha hızlı sonuçlandırılması için usule ilişkin farklı bir düzenlemenin yapılmamış olması büyük bir eksikliktir. İdari yargının işleyişi dikkate alındığından dava sürecini kısaltan özel bir düzenlemenin getirilmesi zorunludur.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda idari dava türleri açıkça belirtilmiştir. idari işlemlere karşı iptal davası açabilme,davacı açısından,diğerleriyle birlikte,menfaat ihlali koşuluna bağlanmıştır.Yani menfaat ihlali,iptal davası açabilmenin ön koşulu sayılmıştır. Bu duruma kısaca “menfaat yoksa dava da yoktur” denilmektedir.Bu noktada belediye başkanının açtığı iptal davasında menfaat ihlalinin varlığının şart olup olmadığı sorusu akla gelmektedir.
Danıştay, meclis kararında kabul oyu kullanan kişilerin iptal davasında dava ehliyeti olmadığını ancak konunun mecliste görüşülmesi sırasında toplantıya katılmaması ya da karşı oy kullanılması durumunda olumsuz iradenin ortaya konulmuş olması nedeniyle dava açmakta meşru kişisel menfaatin oluştuğunu kabul etmektedir. Ancak bize göre belediye başkanı kararda kabul oyu kullansa bile 5 günlük inceleme süresinde hukuka aykırı olduğunu tespit ederse iade etme ve ısrar sonucunda iptal davası açma yetkisinin varlığı kabul edilmelidir.Aksi halde Belediye başkanına karardan sonra verilen 5 günlük ikinci bir düşünme ve inceleme süresi anlamsız hale gelir.Belediye başkanı iade ettiği kararda kabul oyu kullandığı bu nedenle meşru kişisel menfaatin oluşmadığından dava ehliyeti yönünden davanın reddine karar verilmemesi gerekir.Menfaat ihlali şartı aranmadığı takdirde davayı açan belediye başkanının bu sıfatını dava devam ederken kaybetmesi halinde bile davanın idare mahkemesince karara bağlanması gerekir.Ancak menfaat ihlali şartı aranırsa Danıştay menfaat ihlalinin davanın açıldığı tarihte bulunmasının yeterli olmadığı ve davanın sonuçlanıp kesinleşmesine kadar bulunması gerektiği görüşünde olduğundan iptal davası devam ederken belediye başkanlığı seçimini kaybetmesi halinde davacının belediye başkanı sıfatı sona ermesiyle menfaat ihlali de sona ereceğinden idare mahkemesi ehliyet yönünden davayı red veya karar verilmesine yer olmadığı gibi bir karar verme durumunda olacaktır.Bu nedenlerle biz açılacak iptal davasında menfaat ihlali koşulunun aranmaması,eğer menfaat ihlali şartı aranacaksa bile sadece dava açılırken bulunmasının yeterli görülmesi gerektiğini savunuyoruz.

Belediye Başkanı’nın kenti korumak adına açtığı davaya ilişkin yargılama giderlerinin nasıl karşılanacağı yönünde bir açık düzenleme yoktur.Bana göre belediye bütçesinden bunun karşılanması gerekir.

Kent hukuku çerçevesinde Kentli haklarının korunması için açılacak davalarda harç alınmaması yönünde bir düzenleme yapılmasını öneriyoruz.

Esas olan, kentsel çevrenin özellikle önleyici önlemlerle iş işten geçmekten korunması ve bu amaçla kentli haklarının kullanılmasıdır. Kentlerimizin sürdürülebilir kalkınmasını sağlamak, kentlilerin ve kent yöneticilerinin karşılıklı hak ve yükümlülüklerinin çerçevesini ortaya koyacak bir kanuna ihtiyaç bulunmaktadır.

KAYNAKÇA;

Keleş, Ruşen (1998), Kentbilim Terimleri Sözlüğü, İmge Kitabevi, Ankara.
Keleş, Ruşen (2008), Kentleşme Politikası,Genişletilmiş ve Güncellenmiş 10. baskı,
imge Kitabevi Yayınları, Ankara.
Ökmen, Mustafa (1998), “Bir İnsan Hakkı Olarak “Kentsel Haklar” ve Bazı Mülahazalar,” Yeni Türkiye, İnsan Hakları Özel Sayısı, s. 1199–1207.
KAR, Bülent., “Kent Hukuku ve Sürdürülebilir Kentleşme”, Yerel Siyaset Dergisi. S. 18, Haziran 2007
ERTAN, K. A., “Kentli Hakları”, Amme idaresi Dergisi, C.30, S. 3, Eylül 1997
GERAY, C., “Kentsel Yaşam Kalitesi ve Belediyeler”, Türk idare Dergisi, S. 421, Aralık 1998
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Yerel Yönetimler Ve Kentli Hakları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av.M.Lamih Çelik'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
27-12-2013 - 11:57
(3804 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 1 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 1 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
6028
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 2 saat 46 dakika 51 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,58 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 16914, Kelime Sayısı : 2168, Boyut : 16,52 Kb.
* 2 kez yazdırıldı.
* 2 kez arkadaşa gönderildi.
* 2 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 1738
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04176402 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.