Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Yeni Türk Ticaret Kanunu Uyarınca, Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyesi Ve Limited Şirket Müdürünün Hukuki Sorumlulukları

Yazan : Av. Eser Rügar & Av. İlke Deniz Durna [Yazarla İletişim]
Avukat

YENİ TÜRK TİCARET KANUNU UYARINCA, ANONİM ŞİRKET YÖNETİM KURULU ÜYESİ VE LİMİTED ŞİRKET MÜDÜRÜNÜN HUKUKİ SORUMLULUKLARI

I. Genel Olarak

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK), özellikle şirketler hukuku alanında getirdiği yeniliklerle iş dünyasında yaşanacak köklü bir değişimin habercisi konumundadır. 6762 sayılı TTK döneminde, şirketlerin kurumsal yönetimine ilişkin herhangi bir hüküm olmaması ve buna ilişkin hükümlerin Sermaye Piyasası Kanunu il belirli bir ölçekteki şirketleri ilgilendirmesi, sermaye şirketlerinin büyük bölümünü oluşturan SPK’ya tabi olmayan şirketleri kurumsal yönetim anlayışı ve alışkanlığından mahrum bırakmıştı. Kurumsal yönetim anlayışının Türk Kanun ve uygulamasında eksik kalması, anonim şirket yönetim kurulu üyeleri ve limited şirket müdürlerinin sorumluluk alanını olabildiğince genişletmekteydi. Öyle ki, yönetim kurulu üyesi ve müdürlerin sorumluluğu “kusursuz sorumluluk” ilkesi ile bağdaşacak şekilde geniş biçimde yorumlanıyordu. Hal böyle olunca, bir şirketteki en ufak bir sorun, o şirkette sorumlu bir müdür olmasına rağmen yine de YK üyesinin veya müdürün sorumluluğunu gerektiriyordu. Şirket yöneticilerinin sorumluluğuna ilişkin yukarıdaki durum, işçilere ilişkin hemen her tür hukuk ve ceza davalarında ortaya çıkmaktaydı.

Yeni TTK, kurumsal yönetim ilkesini egemen kılmak için birkaç nokta üzerinde özellikle durmuştur. Bunlar yöneticilerin sorumluluğu, denetim, finansal tablolar, şirket yöneticilerinin sorumluluğu, şirket içi borçlanma ve pay devri gibi noktalar olarak sıralanabilir. Biz makalemizde sadece şirket yöneticilerinin sorumluluk rejimine değinmekle yetineceğiz. Şunu hemen belirtelim ki, TTK m. 644 uyarınca, anonim şirket yöneticilerine ilişkin sorumluluk rejimi, limited şirkete de uygulanır.

II. Sorumluluğun Kaynağı Olarak “Kusur Sorumluluğu” İlkesi ve “Eksik Teselsül”

Anonim şirket yönetim kurulu üyeleri, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludur. Yeni TTK döneminde, yukarıda belirtilen bu sorumluluğun temeline kusur sorumluluğu ilkesi yerleştirilmiştir. Eski TTK’da, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu müteselsil sorumluluk olarak düzenlenmişti. Yeni TTK’da ise, bu sorumluluk farklılaştırılmış teselsül şeklinde hükme bağlanmıştır. Buna göre, birden çok kişinin aynı zararı tazminle yükümlü olmaları hâlinde, bunlardan her biri, kusuruna ve durumun gereklerine göre, yani zarar şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde, bu zarardan diğerleriyle birlikte müteselsil olarak sorumlu olur. Her bir kişinin sorumluluğu hâkim tarafından belirlenir. Örneğin, bir yönetim kurulu üyesinin yetki ve sorumluluk alanında meydana gelen zararlar açısından, ilgili YK üyesi veya müdür sorumluluk davasının muhatabı olabilecektir.
Yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişilerin şirketin zararında kusurlu olup olmadıklarında ölçü 369. maddede düzenlenen “özen ve bağlılık yükümlülüğü”ne uygun hareket edilip edilmemesindedir. Zira anılan madde hükmü uyarınca, yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişiler, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar.

III. Şirket İçi Görev Paylaşımı Halinde Sorumluluk Rejimi

Yeni TTK m. 367, kurumsal yönetim ilkesi gereği, şirket iç görev paylaşımlarını “iç yönerge” adını verdiği kurallar ile devri mümkün kılmıştır. Bu kapsamda, yönetim kurulu üyeleri ve müdürlerin sorumluluğuna ilişkin getirdiği en önemli yeniliklerden biri, yönetim görevlerinin usulüne uygun paylaşılması halinde, sadece görev kendisine bırakılan kişinin sorumlu olması, tüm YK üyelerin ve/veya müdürlerin müteselsil olarak sorumlu tutulacağı anlayışının terk edilmesidir. Yönetim görevlerinden bazıları belirli bir kişiye bırakılırsa, kendisine bırakılan görev alanından sadece ilgili kişi sorumlu olacaktır. Diğer üyelerse, TTK m. 533/f. 1 uyarınca, eğer bu kişinin seçiminde makul derecede özen göstermişlerse, bu kişinin fiil ve kararlarından sorumlu olmayacaktır.

Kusur sorumluluğu ve kurumsal yönetim prensibi TTK m. 533/f. 3 ile perçinlenmiştir. Buna göre: “Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz.” Şunu hemen belirtelim ki, Yeni TTK m. 375’de YK’nın devredemeyeceği görev ve yetkiler açısından sorumluluk devri mümkün olamamaktadır. Yani bu konulara ilişkin sorumluğu YK üyeleri, Limited şirket müdürleri müteselsil olarak taşımaktadır. İç yönergenin düzenlenmediği alanlarda, genel kural olarak, kusur sorumluluğu ve eksik teselsül ilkesinin göz önüne alınacaktır.

Yönetim ve Ortaklar Kurulu, bir konu ile ilgili olarak herhangi bir YK üyesini veya ortağı sorumlu tutmadan dışarıdan bir kişiyi sorumlu kılmak istiyorsa, şu halde o konu ile ilgili bir üçüncü kişiyi mesul müdür olarak atamalıdır. İş kazası gibi konularda bu atamanın işveren vekili şeklinde yapılması gerekir. Bu gerekliliğin sebebi, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 02.05.2002 tarih 2002/3094 E. ve 2002/3802 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi, işveren vekilinin, yapılan işin denetimini ve yönetimini üslenen kişi olması ve işveren vekilinin kusurundan ötürü asıl işveren sorumluluğuna gidilememesidir.

IV. Görev Paylaşımı Konusunda Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Şirket içinde yapılacak organizasyon çalışması sonucunda iç yönergenin usulüne uygun olarak yürürlüğe koyulması gerekir. Bu kapsamda, öncelikle atama kararının YK veya ortaklar kurulu kararına dayanıyor olması gerekir. Sorumluluğun devrine ilişkin ilişkinin gerçeği yansıtması açısından da bazı noktalara dikkat edilmesi gerekir. Bunlar aşağıdaki şekilde sıralanabilir:
1) İç yönerge uyarınca aktarılacak yetki ve sorumluluk alanının tanımı net bir şekilde yapılmalıdır,
2) Sorumluluk aktarılan YK üyesi veya mesul müdürün, sorumluluk alanı ile ilgili makul limitlerde harcama yetkisini haiz olmalıdır,
3) Sorumlu kişiye, bu hizmetinden dolayı bir ücret ödeniyor olmalıdır,
4) İç yönerge ticaret sicilinde tescil ettirilmelidir.

V. İşveren Vekili ( Mesul Müdür ) Ataması Yaparken Hangi Hususlara Dikkat Etmek Gerekmektedir?

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre işin işveren adına yürütülmesinde yetkili bir sigortalı çalışanın işveren vekili olarak nitelendirilebilmesi için işyerinde işçiyi işe alma veya işten çıkarma gibi görev ve yetkilerinin bulunması gerekmektedir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 27.12.2004 tarih2004/28934 E. ve 2004/29711 K. sayılı ilamında: “Dosya içerisinde mevcut görev tanımı belgesine de davacının işyerinde görevinin "teknik başkan"olduğu belirtilmiştir. Ayrıca işyerinde işçi alma ve çıkarma vs. gibi görevlerinden bahsedilmemiştir. Keza dosya içerisinde davalı yönetimini gösteren belgede de davacının sıfatı teknik müdür olarak gösterilmiştir. Bu durumda davacının 4857 sayılı Kanunun 18/son maddesinde açıklandığı gibi işveren vekili olmadığı anlaşılmaktadır.” ifadeleriyle durum açığa kavuşturulmuştur.

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre bir sigortalı çalışanın işveren vekili olarak kabul edilebilmesi için yönetim kurulu kararı ile görevlendirildiği alanlarda para harcama yetkisine sahip olması ve şirketi bu hususlarda atacağı imza ile temsil ve ilzama yetkili olması gerekmektedir. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 18.06.2001 tarih 2001/2513 E. ve 2001/4867 K. sayılı ilamında bu durum şu şekilde ortaya koyulmuştur:“... Limited Şirketi adlı işverenin vekilidir. …….. Sözü edilen genel vekaletnamede, tam yetki ile temsilen ödenmesi gerekli her türlü vergi resim harç ve paraları yatırmaya, şirketin kuruluşundan ilan ve tesciline kadar yapılması gereken bil cümle iş ve işlemleri işin başından sonuna kadar bizi bizden farksız olarak ve bizden başkaca bir yetki aramasına gerek kalmaksızın ifa ve intaca başkalarını da terkil teşrik ve azle mezun ve yetki olmak üzere vekil tayin ettim sözcüklerinden şirket ortakları adına bütün işlemleri yapmak üzere tam yetki ve temsil verildiğine göre davacının işverenin vekili olduğu ortaya çıktığı, takibe konu aylarla ilgili prim ve gecikme zamlarından davacının sorumlu olduğu açık-seçiktir.”

Ceza Hukuku anlamında işveren sırasıyla kendisine bağlı alt kademe veya profesyonel kişilere iş sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin alınması noktasında yetki devrinde bulunabilir. Böyle bir durumda yetki devrinde bulunulan kişinin işveren vekili olarak nitelendirilebilmesi için önce işinin yazılı olarak tanımının yapılması ve bu tanım içinde iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin parasal harcama yapma yetkisi verildiğinin ya da tedbir alınması için getireceği proje maliyetlerinin uygulamaya konacağının açıklanması gerekir. Ancak bu şekilde yetki devrinde bulunulan kişi iş kazası ve meslek hastalığında işveren vekili olarak değerlendirilip ve bu sıfatı nedeni ile kusurlu sayılarak cezai müeyyideye muhatap edilebilir. Bazı Yargıtay içtihatlarında ayrıca işveren vekilliğinden bahsedebilmek için işveren vekili olduğu belirtilen kişinin işçiyi işe alma, işine son verme hususlarında da yetkili olması gerektiği belirtilmiştir.

Yargıtay Ceza Daireleri verdikleri pek çok kararda mahkemenin öncelikle sanık olarak lanse edilen şahsın işveren yada gerçek anlamda işveren vekili olup olmadığını araştırma yükümlülüğü bulunduğundan bahsetmektedir. Eğer mahkemece sanık olarak lanse edilen kişinin gerçek anlamda işveren vekili olmadığı tespit edilirse bu defa dosyayı gerçek işveren hakkında ek iddianame düzenlenmesi için savcılığa sevk edecektir. Böylelikle işveren olaya dahil olacak bu durumda işveren açısından zaman kaybına sebebiyet verecektir.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Yeni Türk Ticaret Kanunu Uyarınca, Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyesi Ve Limited Şirket Müdürünün Hukuki Sorumlulukları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av. Eser Rügar & Av. İlke Deniz Durna'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
» Makale Bilgileri
Tarih
06-05-2013 - 11:01
(4039 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 6 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 6 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
14757
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 17 saat 34 dakika 15 saniye önce.
* Ortalama Günde 3,65 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 9819, Kelime Sayısı : 1220, Boyut : 9,59 Kb.
* 9 kez yazdırıldı.
* 2 kez arkadaşa gönderildi.
* 10 kez indirildi.
* 2 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1622
Yorumlar : 1
Yazınız çok güzel olmuş ellerinize sağlık ancak ultra vires teorisi ile de bağlantı kurulursa daha iyi olur diye düşünüyorum.Konu hakkında http://www.ticaretsicili.net/ultra-vires-teorisi-neyi-kaldird... (...)
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04629111 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.