Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Ve Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu

Yazan : Levent Uysal [Yazarla İletişim]
AVUKAT

Yazarın Notu
TBB DERGİSİ- SAYI:2009/OCAK-ŞUBAT VE TBB DERGİSİ- SAYI:2009/MART-NİSAN

ANONİM ŞİRKETLERDE YÖNETİM KURULU VE YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN HUKUKİ SORUMLULUĞU
*Av. Levent Uysal/İstanbul

GİRİŞ :

Küreselleşen ve kapitalist dünya ile birlikte, gelişen teknolojik gelişmeler ekonomiye yön vermekte ve ekonomik işletmeleri, bunların yapısını, yönetim şekillerini ve hatta yöneticilerini etkileyip değiştirmektedir. İşte dünya ekonomik düzenindeki bu gelişmeler, sosyal bilimlerin bir dalı olan hukuku da yakından ilgilendirmekte ve bu düzlemde hukuk, her geçen gün kendini yenilemekte ve geliştirmektedir.
Bu dünya düzeni içinde günümüzde adeta küçük sermaye grupları, esnaf işletmeleri…vb. işletmelerin yaşam şansı giderek azalmakta ve buna münhasır, bu işletmelerde ekonomik yaşantılarına devam etmek için; büyük sermaye gruplarına ortak olmakta veya olmayı düşünmekte ve hatta esnaf ve küçük işletmeler kendi aralarında işletme evlilikleri yaparak piyasada tutunmaya çalışmaktadırlar. İşte bu evliklerin de en pratik ve en güvenilir yolu uygulamada anonim ortaklık kurmak olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü tek başlarına anlam ifade etmeyen ve kapitalist ekonomik düzende yok olmaya mahkum sermeye gruplarına yaşam şansı vermektedir. Fakat bu küçük sermayenin, ekonomik işbirliği ve kazanca katılmasının devam edebilmesi; hem ortak olmayı düşündükleri, hem de birleşerek kurmayı düşündükleri şirketlerin müesseseleşmiş güvenine bağlı olmaktadır. Şirketlere yönelik bu güveni sağlamanın yolu da elbette, şirketlerin Yönetim ve Denetim organlarını güçlendirmek, bu organların sorumlulukları artırmak ve tabiî ki bu sorumlulukları artırırken de ölçüyü kaçırmamaktan geçmektedir. Aksi durumda yönetim ve denetim organları üyeleri sorumluktan kurtulma yolları arayacaklardır ki bu güven sağlamanın aksine sermaye şirketlerine olan güveni azaltacak bir durumdur.

SINIRLAMA :

Ticaret Ortaklıkları, holding ortaklıkları …vb ortaklıkların bir organı olarak Yönetim Kurulu ortaklıklar hukukunun vazgeçilmez ve ortak organı niteliğindedir. Ancak benim bu çalışmamdaki temel amacım yönetim kurulu ve üyelerinin sorumluluğunu özellikle büyük sermayenin birleştiği, ekonominin temelini oluşturan anonim ortaklıklar bir diğer adıyla anonim şirketler açısından değerlendirip, irdeleyip, inceleyeceğim.
Bu kapsamda çalışmamın bilimselliği yönünden de konuyla ilgili mevzuatımızdaki(TTK) durum, bu mevzuatımızdaki eksiklikler ve bunlara bakışım, eleştirilerim, doktrin değerlendirmeleri, gerekli gördüğüm durumlarda, ileride TBMM ye yasalaşması için sunulacak ve hala üzerinde tartışılan TTK Tasarısının konumuza getirdiği yeni düzenlemeler, bu tasarıdaki eksiklikler, önerilerim ve doktrin önerilerine yer verilecektir. Ayrıca yeri geldiğinde yargı kararlarına da yer verilerek konumuz uygulama açısından da tetkik edilip, eski ve yeni Yargıtay HD. ve Yargıtay GK. Kararlarına yer verilerek konumuz ayrıntılı, açıklayıcı, yön gösterici bir şekilde irdelenecektir.

İNCELEME YÖNTEMİ :

Çalışmamın birinci bölümü yönetim kurulu ve yapısına, ikinci bölümü ise yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ayrılmıştır.

Birinci bölümde yönetim kurulu anlamında; yönetim kurulunun hukuki niteliği, oluşturulması, üyelerinin seçimi, sayıları belirlenecek, yönetim kurulu üyesi olabilmenin şartları, üyeliğin kazanılması ve kaybedilmesi, üyelerin hukuki durumu, görev süresi, azledilmeleri, üyelikteki boşalmada başvurulacak yöntem gibi konularla, yönetim kurulunun görev ve yetkileri, kurulun teşkilat yapısı, çalışma düzeni, görevlerin üyeler arasında taksimi ve murahhaslara bırakılması, üyelerin hak ve borçları…vb konular incelenip ele alınacak,

İkinci bölümde ise; yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğu kapsamında; üyelerin sorumluluklarının nitelikleri, hangi hallerde sorumluğun doğacağı, sorumluluk halinde kimlerin dava açma hakkının olduğu, açılabilecek sorumluluk davaları ve bu davaların nerede nasıl açılacağı, hangi usul hükümlerine uyulacağı, kamu borçlarından sorumlu olup olmadıkları, banka yönetim kurullarına ilişkin sorumluluk hali ve sorumluluğun sona erme halleri incelenmiş ve son olarak da müdürlerin sorumluluğu gibi konulara deyinilmiştir.
Tüm bu konular mevzuatımız olan Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun düzenlemeleri, gerek duyduğum durumda kanun tasarısı halindeki Türk Ticaret Kanunu Tasarısı(TTKTas)’nın getirdiği yenilikler ele alınarak bu tasarı ve mevzuattaki eleştirilere yer verilerek, doktrinin görüşleri de belirtilerek ve örnek gördüğüm ve uygulamada önemlilik arz eden yargı kararlarına da yer verilerek irdelenmiş ve kaleme alınmıştır.


BİRİNCİ BÖLÜM :

I) YÖNETİM KURULUNUN ORGAN NİTELİĞİ :
Tüzel kişilerin medeni haklarını kullanabilmeleri için, organlara sahip olmaları gerekir(MK.47). tüzel kişinin iradesi bu organlar vasıtasıyla açıklanır (MK.48). MK.48’ inde ifade ettiği gibi organ, tüzel kişinin iradesini açıklayan bir parçasıdır ve bu bağlılık nedeni ile kendi iradesini açıklayan, kendi faaliyetinde bulunan temsilciden ayrılar. 1
Anonim Ortaklıklarda Yönetim Kurulu; açıkça belirtilmese de TTK md.317’nin MK. md.47 ve md.48 göz önüne alınarak değerlendirilmesi sonucu organ sıfatına sahip olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim TTK md.317;
…Anonim şirket idare meclisi tarafından idare ve temsil olunur. demektedir. Nitekim burada yönetim kurulunun, anonim ortakta içi ilişkide idare işlerini, dış ilişkide temsil yetkisini yapmakla görevli organ olduğunu belirtmektedir.
Organ kavramı bilindiği üzere soyut bir kavramdır ve bunun tanımı kanunen de yoktur. İşte bu kavramın içini yönetim kurulunda, bu kurulun üyeleri doldurmaktadır. İşte bu sebepledir ki anonim şirketle yönetim kurulu arasında bir sözleşme ilişkisi değil bir organik bağ söz konusu olmaktadır2.
Bu organik bağ ana sözleşmede özel bir hüküm yoksa; vekalet akdi ile sağlanmaktadır. Ancak anonim ortaklık ile yönetim kurulu üyesi sözleşmenin niteliğini serbestçe tayin edebileceklerdir. Hizmet akdi de koşullar mucibinde söz konusu olabilmektedir.

Ayrıca HGK 15.01.1964 tarih ve 600-T-/55 sayılı bir kararında;
… Anonim ortaklık olan bir bankanın esas mukavelesine banka müdürü bankanın organıdır. MK’ nın 48. maddesi uyarınca tüzel kişiler organları eliyle iradelerini açığa vururlar. Bu hüküm TTK’ nın 138. maddesine göre ticaret ortaklıkları hakkında da uygulanır. Organ olan banka müdürünün avukat olmasa bile bankayı mahkemede temsile yetkisi vardır. demiştir.3

II) YÖNETİM KURULUNUN YETKİ VE GÖREVLERİ :
Yönetim kurulunun kurul olarak görev ve yetkileri Kanundan veya Sözleşmeden doğar. Yönetim kuruluna ortaklık sözleşmesiyle kanunda öngörülenlerin dışında verilen çeşitli görevler kurul için aynı zamanda bir yetkiyi ifade eder.4 Belirtildiği üzere görev ve yetkileri yönetim kurulu topluca yani kurul olarak kullanacaktır ancak istisnai bazı işlerde üyelere bireysel yetkiler de verilmiştir.
Anonim ortaklık yönetim kurulunun yetki ve görevleri genel çerçeve ile Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilmekle birlikte bazı özel kanunlarda da yönetim kuruluna yetki ve görevler verilmiştir. Özel kanunlardaki bu düzenlemeler daha çok kurulun yetkilerinin genişletilmesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda Sermaye Piyasası Kanunu yönetim kuruluna özel ve geniş görev ve yetkiler vermektedir.
Türk ticaret kanununda yönetim kuruluna verilen yetki ve görevler;
-TTK md.317; otaklığı yönetmek ve temsil etmek. Yönetim; ortaklık iç ilişkisinde, temsil ise ortaklık dış ilişkisinde söz konusu olmaktadır. Yine TTK md.328 de ortaklığın memur, çalışan, temsilcisinin atanması ve azledilemleride ana sözleşmede aksi öngörülmemişse yönetim kuruluna aittir. Bu işte yönetim kapsamın içindedir.
-TTK md.365; genel kurulu(GK) olağan veya olağanüstü toplantıya çağırmak,
-TTK md.369; GK toplantı gündemini hazırlamak,
-TTK md.375; GK tutanaklarını ve hazirun cetvelini hazırlamak,
-TTK md.325,326,327; ortaklık hesap ve defterlerinin tutulması, yönetim kurulu yıllık faaliyet raporunun kar ve zarar hesabınca, kar dağıtımına ilişkin tekliflerin hazırlanması,
-TTK md.324; şirket esas sermayesinin kısmen veya tamamen kaybedilmesi halinde kanunda belirtilen işleri yapmak, bu kapsamda ortaklık esas sermayesi yarısı oranında azalmışsa YK. Derhal toplanıp durumu genel kurula bildirecek. Yine ortaklıkla ilgili aciz halinde şüphesi uyandıran emareler varsa ara bilanço hazırlayarak durumdan genel kurulu haberdar etmek YK’nın görevidir. Ortaklığın aktifleri borçlarını karşılamaya yeterli değilse, yönetim kurulu İİK. Md.345 gereği; mahkemeye başvurarak ortaklığın iflasını istemekle mükelleftir. Bu yükü aksi davranışlar cezai müeyyideye tabidir.
-TTK md.392; şirket esas sermayesinin artırılması için ayın sermaye getirildiğinde bu ayına değer biçmek, TTK md.394 kapsamında yine sermaye artırımında yeni çıkarılan paylar üzerinde, mevcut ortakların rüçhan haklarını kullanmalarını sağlamak,
-TTK md.386 şirket esas sözleşmesinin değiştirilmesi halinde, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’ndan ön izin alınması,
-TTK md.336; gelen kurulun almış olduğu kararları uygulamak,
-TTK md.38; genel kurul kararlarına karşı gerekli durumlarda iptal davası açmak,
-TTK md.418; nama yazılı pay senetlerinin devrini onaylamak ve bundan imtina etmek,
-Tescil ve ilan görevi de kanunun emrettiği hallerde yönetim kurula aittir.
-Ortaklığın sona ermesi ve tasfiyesi halinde TTK. Md.445,451,b.1 ve 454 de öngörülen işlemler ile tasfiye memuru bulunmayan hallerde TTK md.441 gereği tasfiye memuru sıfatıyla şirket malvarlığının tasfiye işlemlerinin yapılması,
- … gibi işlemler sayılabilecektir.

Yönetim kurulunun kullanacağı yukarıdaki yetki ve görevlere karşılık, bazı görev ve yetkiler bireysel olup, her bir üye bunları tek başına kullanabilir. Örneğin; yolsuzluk olup olmadığını inceleme ve şayet varsa denetçilere ihbar etme(TTK md.308, 337…vd), uygulanması kişisel sorumluluk doğuracak genel kurul kararlarının iptalini dava etme(TTK md.381,b.2), sorumluluktan kurtulmak için kararlara muhalif kalıp bunu zapta yazdırarak denetçilere bildirme(TTK.m338), yönetim kurulunun toplantıya çağrılması için başkandan talepte bulunma(TTK m.331/II), bilgi isteme(TTK m.331/I) gibi.5
Sermaye piyasası kanunu’nda öngörülen özel yetkiler;
2499 sayılı sermaye piyasası kanununun(SerPK) getirdiği yeni kurumlar yönetim kurulunun yetkilerini genişletmiştir. Bu genişletme önemli niteliktedir. İşte yönetim kuruluna devredilebilen yetkiler;
Klasik anonim ortaklıklarda genel kurulun münhasır yetkisine giren ortaklık esas sermayesini artırma yetkisi SerPK. Md.12 ile “kayıtlı sermaye” sistemini kabul etmiş “menkul kıymetleri halka arz olunan” anonim ortaklıklarda yönetim kuruluna verilmiştir. SerPK md.12.V ile de İmtiyazlı hisse senedi çıkarma yetkisi de bu tür anonim ortaklıklarda ortaklık ana sözleşmesine konulacak hükümle yönetim kuruluna verilebiliyorken, itibari değerinin üzerinden hisse senedi çıkarma, pay sahiplerinin rüçhan haklarını sınırlandırma veya imtiyazlı hisse sahiplerinin haklarını kısıtlama yetkileri ve TTK da yine genel kurula ait yetki olan tahvil çıkarma yetkisi de SerPK md.13 son f. İle bu tür ortaklıklarda ana sözleşmeye konulacak hükümle yönetim kuruluna tanınabilmektedir.6
A- Yönetim Yetkisi ve Görevi :
Anonim ortaklıklarda yönetim yetki ve görevinin asıl sahibi yönetim kuruludur. Bu sebepledir ki; işletmenin konusu sınırlarında kalmak koşuluyla; esas sözleşme ile genel kurula verilen ve münhasıran genel kurula ait olan yetki ve görevler(yönetim ve denetim kurulunun seçimi ve azli, ortaklık sözleşmesinin değiştirilmesi, ortaklığın hesaplarının onaylanması) dışında kalan yönetime ilişkin tüm yetkiler yönetim kuruluna aittir. Yönetim kurulunun bu yetkisi ortaklık ana sözleşmesi ile daraltılabilir veya genişletilebilecektir.
TTK tasarısı; madde 374’de; yönetim kurulu ve kendisine bırakılan alanda yönetim, kanun ve esas sözleşme uyarınca genel kurulun yetkisinde bırakılmış bulunanlar dışında, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit iş ve işlemler hakkında karar almaya yetkilidir. Demektedir
Ancak buradaki; “…genel kurulun yetkisinde…” ibaresinin yerine, “…genel kurulun münhasır yetkisinde…” ibaresinin getirilmesi gerektiği aşikardır. 7
Yönetim, ortaklık iş ve ilişkilerinin yürütülmesinin yanında, ortaklık ile ortaklar arasındaki ilişkileri düzenleyen, kanun ve ana sözleşme hükümlerinin öngördüğü görev ve yetkileri de kapsar. Ortaklık iş ve ilişkilerinin yürütülmesine örnek olarak; gündelik işlerin yapılması, memur ve müstahdemlerin atanması, ticari temsilcilerin atanması ve azli, defterlerin tutulması, yazışmaların yürütülmesi, tebligat yapılması ve kabul edilmesi verilebilir. Ortaklık ile ortaklar arasındaki ilişkilerin düzenlenmesine örnek olarak da, GK’yı davet, toplantı hazırlıkları yapılması, tutanak ve cetvellerin düzenlenmesi, rüçhan haklarının kullandırılması, nama yazılı pay devrine izin verilmesi, ortaklara bilgi verilmesi verilebilir.8
Yönetim kurulu bu iç ilişkide ortaklığın işleyişini devam ettirirken, aynı zamanda ortaklığın amacına ve hedeflerine ulaşması içinde gerekli kararları almakla görevlidir. Bu yetkilerin amacı budur.
TTK tasarısı md. 375 te devredilmez görev ve yetkiler şu şekilde düzenlenmiştir:
“Yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkileri şunlardır:
a) Şirketin üst düzeyde yönetimi ve bunlarla ilgili talimatların verilmesi.
b) Şirket örgütünün belirlenmesi.
c) Muhasebe, finans denetimi ve şirketin yönetiminin gerektirdiği ölçüde, finansal plânlama için gerekli düzenin kurulması.
d) Müdürlerin ve aynı işleve sahip kişiler ile imza yetkisini haiz bulunanların atanmaları ve görevden alınmaları.
e) Yönetimle görevli kişilerin, özellikle kanunlara, esas sözleşmeye, iç yönetmeliklere ve yönetim kurulunun yazılı talimatlarına uygun hareket edip etmediklerinin üst gözetimi.
f) Pay, karar ve genel kurul tutanak defterlerinin tutulması, yıllık faaliyet raporunun ve kurumsal yönetim açıklamasının düzenlenmesi ve genel kurula sunulması, genel kurul toplantılarının hazırlanması ve genel kurul kararlarının yürütülmesi.
g) Borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye bildirimde bulunulması”9.

A.1 YÖNETİM HAKKININ KULLANILMASI :

Yönetim yetki ve görevlerinin bir kısmı herhangi bir karar olmaksızın, doğrudan doğruya kullanılabilecekken, ortaklık iş ve ilişkilerinin yürütülmesi kapsamındaki şirketin memur ve müstahdemlerinin atanması, ticari mümessil tayin edilmesi… gibi bazı yetkiler esas sözleşmede aksine hüküm yoksa yönetim kurulunun yetkisine girer.
a. YK TOPLANTISI :
Yönetim kurulu bir kurul organdır. Dolayısıyla görevlerini de kurul halinde yerine getirirken, yönetim yetkilerini de kurul halinde alır.
TTK tasarısı madde 359 da; “Anonim şirketin… bir veya daha fazla kişiden oluşan bir yönetim kurulu bulunur” demekle;
Kurul niteliğini kabul etmekle birlikte bir kişinin tek başına üye olduğunda kuruldan nasıl bahsedilebilecektir, bu madde düzenlenmelidir. Bu düzenleme de tek üye olduğunda yöneticiden, birden fazla üye söz konusu ise kuruldan bahsedilmeli ve maddeye böyle işlenmelidir.
Yönetim kurulu toplantılarına katılmak, oy kullanmak, görüş açıklamak her üye için hem bir yükümlülük hem de bir haktır.
İş bölümü; YK her yıl bir başkan ve bir başkan vekilini üyeleri arasından seçer. Vekil başkan olmadığında ona vekalet eder(TTK md.318).
TTK Tasarısı md.366 da yeni bir düzenleme getirilerek; “Esas sözleşmede, başkanın ve başkan vekilinin veya bunlardan birinin, genel kurul tarafından seçilmesi öngörülebilir.” Hükmü getirilmiştir.
Çağrı; Yönetim kurulunu toplantıya, başkan veya başkan vekili çağırır. Yine kurul üyelerinden her biri de başkan veya başkan vekiline yazılı olarak başvurup, kurulun toplantıya çağrılmasının talep edebilir(TTK md.331, f.2). İşte bu toplantıya çağrı yapan; başkan, başkan vekili veya çağrı yapılmasını isteyen YK üyesi çağrı talebinde görüşülmesini istediği konu veya konuları belirtecek yani toplantı gündemini de bildirecektir. Ancak belirtmek gerekir ki yönetim kurulu toplantılarında gündeme bağlılık yoktur, gündemde olmayan konularla ilgilide karar alınabilir. Gündeme bağlılık ortaklık Genel Kurul toplantısında söz konusudur.
Çağrının nasıl yapılacağına ilişkin kanunda bir hüküm yoktur. Dolayısıyla mühim olan ispat kavramıdır. Çağrının yapıldığının ispatı önemli olduğundan herhalde çağrı yapılabilir. Yani şekle bağlılık yoktur. Dolayısıyla; mektup, telgraf, imza karşılığı elden tebligat, hatta telefon ve karşı tarafın okuduğunun kanıtlanabilmesi koşuluyla e-mail yoluyla da yapılabilecektir.
Toplantı bildirimin bütün üyelerin rahatlıkla toplantıda hazır bulunabilecek ve hazırlık yapabileceği kadar bir süre önce yapılması gerekir. İşin önemi ve müstaceliyeti gerekli kıldığı takdirde YK hiç süre verilmeden derhal toplantıya çağrılabilir. Bu husustaki ölçü; objektif iyi niyet kurallarına uygunluktur10.

b. YK Toplantı Yeter Sayısı :
TTK md.330 özetle; “esas sözleşmede aksine bir hüküm olmadıkça yönetim kurulunun toplantı yeter sayısı, üyelerinin en az yarısından bir fazlasının toplantıda hazır bulunmasıyla sağlanır ” demektedir. Dolayısıyla aslında kanundaki amaç; üyelerin çoğunluğunun olduğu bir toplantı gerçekleştirmek iken, özellikle az üyeli yönetim kurullarında “…yarısından bir fazla…” hükmü gereği adeta oy birliği veya nitelikli çoğunluk aranmaktadır. Oysa kanun koyucunun amacı üye çoğunluğudur. Ancak yasadaki bu açık hüküm gereği, yasaya göre toplanmak kanunidir, ama olması gereken; yönetim kurulu üye sayısının çoğunluğuyla ibaresidir. Örneğin 3 kişilik bir YK yasadaki hükme göre; yarısı 1,5 ve bir fazlası 2,5 olacağından asgari oybirliğiyle yani 3 kişiyle toplanabilir. Oysa ki çoğunluk amacından yola çıkıldığında 2 kişiyle toplanması mümkündür. Yine 7 kişilik bir YK, asgari 5 üye ile toplanabilecekken, kanun koyucunun amacı dikkate alındığında aslında 4 kişiyle toplanabilmelidir. Yargıtay ve doktrinde bazı kişilerde(Oğuz İmregün, Gönen Eriş… vs.) yasadaki “…yarısından bir fazla…” ibaresi gereği ilk şekilde toplanması gerektiğini çıkarmaktadırlar(Bkz. Yarg.11. HD. 28.11.1985 t. E.5890, K.7511)
Mevcut TTK md.330 gereği kanaatimde Yargıtay’ın görüşü doğrultusunda olmakla birlikle, kanun hükmünün değiştirilip, toplantı yeter sayısının; yönetim kurulu üye sayısının çoğunluğuyla olması gerektiğini düşünmekteyim ancak mevcut kanun çoğunlukla toplanmaya cevaz vermemekte, yarıdan bir fazlasının aramaktadır. Tabiî ki çoğunluk yete sayıyı oluşturur diyen değerli hocalarımız; prof. Dr. Ünal Tekinalp, Reha Poroy, Ersin Çamoğlu Hamdi Yasaman’…vs. nin görüşlerine de saygı duyuyoruz.
YK toplantısı için;YK üyelerinin çoğunluğu yeter diyenler için…11
Yönetim kurulu toplantılarında yetersayı, fiili üye sayısına göre değil, yönetim kuruluna genel kurul tarafından seçilen üye sayısına göre tespit edilir. Söz gelimi, YK’na beş üye seçilmiş ve sonradan iki üye istifa ederek ayrılmışsa, toplantı yeter sayısının tespitinde baz alınacak üye sayısı üç değil, beştir.12 Ayrıca toplantı ve karar yeter sayılarında TTK md.275 gereği kamu tüzel kişileri tarafından atanmış yönetim kurulu üyeleri de hesaba katılır. 13
Tartışmasız ki yasada da belirttiği üzere esas sözleşme ile yeter sayı artırılabilir. Yönetim kurulunun alacağı kararın önemi, külfeti…vs.ye göre de esas sözleşmede farklı toplantı nisapları öngörülebilecektir.
Peki ya TTK tasarısında toplantı yeter sayısı nasıl düzenlenmiştir.
TTK tasarısı madde 390’ın ilgili hükmü;” Esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tamsayısının çoğunluğu ile toplanır ve …”
Görüldüğü üzere toplantı yeter sayı konusunda mevcut TTK daki yanlıştan tasarıda dönülmüş ve yukarıda da olması gereken olark değindiğim hüküm tasarıya işlenmiştir. Bu durum olumludur.

Yargıtay Kararı : Yönetim Kurulunda Toplantı Ve Karar Nisabina Aykırılık
ÖZET : Üç yönetim kurulu üyesinden oluşan bir anonim şirkette, diğer iki yönetim kurulu üyesinin toplantı yaparak, diğer üyenin yetkilerini kaldırması halinde, bu üye verilen kararın tesciline, sicil memuru nezdinde ilgili sıfatıyla itirazda bulunabilir. Çünkü yönetim kurulunun karar verebilmesi için TTK’nın 330.uncu maddesine göre üye tam sayısının yarısından bir fazlası ile gerçekleşebilir. 3 kişilik bir yönetim kurulunda toplantı yeter sayısı üçtür. Davanın kabulü gerekirken reddi BOZMAYI gerektirmiştir. (Yarg. 11. HD. 28.11.1985 T. , E.1985/5890, K.1985/7511)

c. YK Üyelerinin Toplantıya katılma yasağı :
TTK md. 332 “ yönetim kurulu üyeleri; şahsi menfaatlerine veya usul ve füruundan biriyle eşi ve üçüncü dereceye kadar(bu derece dahil) kan ve kayın hısımlarının menfaatlerini ilgilendiren hususların müzakeresine iştirak edemezler.” Demekle böyle bir durumda üyenin müzakereye katılamayacağını ve bu yöndeki bir engeli açıklaması ve tutanağa geçirtmesi zorunluluğunu vurgulamaktadır. Bunun aksi bir durumda YK üyesi, TTK md.332/II hükmünce; ilgili olduğu muamele yüzünden ortaklığın uğradığı zararı tazminle yükümlü olacaktır.
d. Denetçilerinde YK toplantılarına katılabilmesi :
TTK md. 357 hükmü gereği; ortaklık denetçileri de yönetim kurulu toplantıların da müzakerelere yani görüşmelere katılmama ve oy kullanmama şartıyla, toplantıda hazır bulunabilirler ve münasip gördükleri teklifleri gündeme aldırarak toplantıda müzakere edilmesini sağlayabilirler.

Toplantının içeriği, müzakere edilen konular..vb bir tutanakla tespit edilmek, katılan tüm üyelerin imzasına sunulmak zorundadır. Tüm YK üyelerinin toplantıdaki görüş, oy, muhalefet şerhlerini tutanağa geçirtme hakları vardır. üyeler müteselsil sorumluktan kurtulmak için bunları yapmak zorundadır(TTK md.338)14 tutanağa geçirme işlemi bir YK üyesi veya dışarıdan seçilen bir zabit katibi tarafından yapılabilecektir. YK toplantının banda kaydettirilip sonra tutanağa geçirtilmesine karar verebilir. Muhalif üyeler dilerlerse muhalif şerhi koyabilirler. Karalar yazılı olup yerli çoğunluktaki üyece imza edilmedikçe geçerli olmaz. Alınan kararlar oylar ve diğer açıklayıcı bilgilerle YK Karar Defterine geçirtilir ve ortaklık temsilcilerince imzalattırılır(TTK md.78)15.

e. YK Üyelerinin Oyu Ve Toplantıda Oylamanın Usulü :
YK toplantılarınca her üye, tek bir oy kullanma hakkına sahiptir. Bu oyun bizzat kullanılması gerekir. Dolayısıyla oyun temsilci vasıtasıyla kullanılmasına imkan yoktur. Oylamanın açık yapılaması genel kuraldır. Ancak oylamanın gizli yapılmasına YK karar verebilir. Haklı bir mazeret dolayısıyla toplantıda bulunamayan üyenin, gündeme ilişkin görüşlerini ve oyunun yönünü yazılı olarak bildirmesi kabul edilmeli, tutanağa geçirtilmeli ve karar yeter sayıda dikkate alınmalıdır. TTK üyelerin, çekimser oy kullanmalarına ilişkin düzenleme olmadığından, kullanabileceği öngörülmektedir ve karar yeter sayıda ret olarak sayılır.16 TTK Tasarısında da; “temsile izin verilmemiş ve tek oy ilkesi benimsenmiş ve çekimserliğe ilişkin açıklamada yer almamıştır.”
f. YK Karar Yeter Sayısı :
TTK. md.330/I hükmünce; YK kararları; toplantıya katılan üyelerin çoğunluğuyla alınır. Bu durum özellikle çok üyeli yönetim kurulları bulunan ortaklıklarda önemlidir. Nitekim 3 üyeli bir YK da toplantı yeter sayısı 3, karar yeter sayısı ise 2’dir. Ama 7 üyeli bir yönetim kurulunda toplantı yeter sayısı;5, ve karar yeter sayısı;3’tür. Oy eşitliği söz konusu ise; ilgili konu gelecek toplantıya ertelenir ve gelecek toplantıda da eşitlik bozulmazsa, konu reddedilmiş sayılır(TTK md.330/I). TTK tasarısı da 390. maddeden anlaşılacağı üzere yukarıdaki düzeni aynen benimsemiştir.
Dolayısıyla YK başkanına bizim sistemimizde bir üstün oy hakkı tanınmamıştır. Bizim kanun sistemimizin oluşturulmasında model kanun olan İsviçre BK. da 1991 yılında yapılan değişiklikle, oyların eşitliği durumunda YK başkanının üstün oyu, ortaklık esas sözleşmede aksine bir düzenleme yoksa kabul edilmiştir(İsv. BK m.713/1). Yine bazı diğer yabancı çevrelerde tanınan bu hakkın bizde de tanınması gerektiğini savunanlar vardır17. Ancak kanaatimce kanunda bu yönde bir hüküm yoktur. Kanun koyucunun böyle bir amacı olsaydı böylesine önemli bir üstün oy kanun metninde yer almalıydı. Doktrinde benimle aynı görüşte olanlar da vardır18. Tabi ki ortaklık ana sözleşmesi ile karar yeter sayısı ağırlaştırılabileceği gibi başkana üstün oy hakkının da tanınabileceği kanaatindeyim.
g. YK Kararlarının Geçerliliği :
YK kararları da belirtmek gerekir ki; öncelikle genel hükümlere tabidir. Dolayısıyla alınan kararlar Bk. Md. 19 ve 20 kapsamında; kamu düzenine, şahsiyet haklarına, ahlaka ve adaba, kanunun emredici hükümlerine aykırı olamaz ve karar konusunun imkansız olmaması da şarttır. Bunlara uyulmaması halinde alınan karar batıldır. Gerekli toplantı ve karar yetersayısı olmaksızın alınan kararlar yok hükmündedir.19
1. Türk Ticaret Kanunu Kapsamında :
Öncelikle geçerli bir karar alabilmek için genel hükümlerle birlikte TTK md.330 da öngörülen şekli koşullara uyulmuş olması gerekir. Buradaki önemli şartlardan biri tüm yönetim kurulu üyelerinin toplantıya çağrılmış olması gerekir. Bu koşula uyulmadan; üyelerden bir veya birkaçı toplantıya çağrılmaksızın toplanılmış ve karar alınmış ise bu karar yoklukla maluldür.20 Yukarıda açıklandığı üzere genel hükümlere veya burada açıklanan durumlara rağmen alınan kararlar hakkında “hükümsüzlüğün tespiti” davası açılabilir. Batıl olan YK kararlarına her pay sahibi butlan veya yokluğun tespiti için dava açabilecektir.21
Görüldüğü gibi TTK da YK kararlarının yokluğu ve butlanına ilişkin bir düzenleme yoktur. Bu sebeple genel hükümlerin uygulanması suretiyle yokluk ve butlan yolu açılmıştır. İleride yasalaşması beklenilen

TTK Tasarısı md.391 de açıkça batıl kararlar başlığında bu konu düzenlenmiştir. TTK Tas. Md.391;
Yönetim kurulu kararlarının batıl olduğunun tespiti mahkemelerden istenebilir. Özellikle; …
demiş ve a-b-c-d bentlerini saymış ve bu kararları batıl saymıştır. a bendinde eşit işlem ilkesi düzenlenmiştir. Bu durum hatalıdır. Çünkü genel kurul kararlarının eşitliğe aykırı olunmasına iptal edilebilirlik öngörülürken burada butlan öngörülmesi tutarsızlıktır. Maddenin başında yoluktan bahsedilmemesi yanlıştır. Diğer bentlerde daha kapsamlı olmalıdır. Ancak belirtmek gerekir ki kanun koyucu tasarıda bentlere geçmeden özellikle demiş ve bentlere geçmiştir. Bunun anlamı butlan sebepleri bentlerde sayılan 4 halle sınırlı olmamasıdır.



Batıl YK karalarına ilişkin tespit davalarının herhangi bir süreye bağlı olmaksızın, her zaman açılabileceği ileri sürülmekte ise de, özellikle hukuk güvenliği açısından yasal düzenlemeyle belirli ve makul bir süreye bağlanması gereklidir22. Bununla birlikte haklı olarak butlanın uzun süre geçtikten sonra ileri sürülmesinin MK. md.2’deki dürüstlük kuralı çerçevesinde haklı görülmemektedir23.
Batıl YK kararlarına karşı genel kurula itiraz yolu kapalıdır. Çünkü genel kurula itirazın olabilmesi için, şeklen bir YK kararının olması gerekir oysaki butlan da karar yoktur24.
Batıllık ve yokluktan sonra YK kararlarının iptal edilebilirliği hususu gelmektedir. Ancak TTK yönetim kurulu karaların iptal edilebilirliliğini düzenlememiş, yalnızca genel kurul kararların iptalini düzenlemiştir(TTK md.381 vd.). dolayısıyla sakatlığı iptal edilebilirlik derecesinde olan kararlara ilişkin iptal edilebilirlik hükmü kanunda olmadığı gibi genel kurul kararlarının iptaline ilişkin hükümlerin kıyasla YK kararları hakkında da uygulanıp uygulanmayacağı yönünde doktrinde de tartışma vardır.
Kanaatimce kanun koyucu bu konuda özellikle susmuştur. Çünkü genel kurul kararlarına ilişkin iptal edilebilirliliği düzenlemiştir. Dolayısıyla YK karalarına ilişkin iptal davası yolu kullanılamaz. Kanun koyucu iptalin ticaret yaşamını olumsuz etkileyeceği, YK ile işlem yapan 3. kişileri tehlikeye sokacağı ve ticari hayatın güvenliğini tehlikeye düşüreceğini öngörerek özellikle bu hususu düzenlememiştir. TTK Tasarısında bu konu yine düzenlenmemiştir.
Kanundaki bu eksikliğin YK üyelerinin sorumluluğu yoluna gidilmek suretiyle giderilebileceği ileri sürülmüşse de25 YK aleyhine açılacak davanın buradaki menfaatler dengesini kuracak etkinlikte olmadığı görüşünü paylaşıyorum26. Yargıtay ise; TTK sisteminde YK kararları aleyhinde iptal davası açılamayacağı, ancak genel kurula itiraz edebileceğini ve genel kuruldan bu itiraza çıkan karara karşı iptal davası açılabileceğini benimsemiştir27. Ancak “…pay sahiplerinin kişisel haklarını ihlal eden YK kararları aleyhinde iptal davası açılabilir.” demek suretiyle iptal davasının yalnızca “ortakların kişisel haklarının ihlali” halinde açılabileceği görüşünü kabul etmiştir28. Ayrıca pay sahipleri genel kurula itiraz prosedürünü de işletebilecektir. Pay sahipleri YK kararının, ortaklığın menfaatini ihlal ettiğini ileri sürerek iptalini dava edemezler. Ancak bu hususu genel kurul gündemine aldırıp, yönetim kurulunun ibrasında dile getirip, genel kurulda YK’nu ibra ettirmeyip, YK üyeleri hakkında sorumluluk davası açılmasının sağlayabilirler.
2. Sermaye Piyasası Kanunu Kapsamında :
SerPK. Yürürlüğe girdiğinde iptal davasına ilişkin bir hükme yer vermemiş, bu konuda TTK hükümlerine bağlı kalmıştır. Ancak 1992 yılı itibariyle SerPK 12. maddeye yeni fıkralar eklenerek, sınırlı da olsa YK kararlarına karşı iptal davasına izin vermiş ve SPK’ ya( sermaye piyasası kurumu) da dava açma izni verilmiştir(SerPK md. 46/b). İptal davası düzenlenmesinin sebebi ise; ekonomik ve ticari gerekler nedeniyle, yönetim kurulunun SerPK. sisteminde bir çok konuda genel kurulun işleviyle donatılmasıdır. Nitekim halka açık anonim ortaklıklarda daha önce deyindiğim; SerPK md.12/V;
“Yönetim kurulunun; imtiyazlı veya itibari değerinin üzerinde hisse senedi çıkarılması,pay sahiplerinin yeni pay almak haklarının sınırlandırılması konularında veya imtiyazlı hisse senedi sahiplerinin haklarını kısıtlayıcı nitelikte karar alabilmesi için; esas sözleşme ile yetkili kılınması şarttır.),
13/VI; “Tahvil ve sermaye piyasası aracı niteliğindeki diğer borçlanma senedi ihraç yetkisi, esas sözleşme ile yönetim kuruluna devredilebilir. Bu takdirde Türk Ticaret Kanununun 423 ve 424 üncü maddeleri uygulanmaz”
maddeleri ile bazı çok önemli yetkiler genel kurul yerine YK‘na bırakılmıştır.
SerPK md.12/VI’ in 4487 yasa ile düzenlenmiş hali; Ek fıkra: 29/4/1992-3794/10 md.; Değişik 24/6/1995 - KHK - 558/2 md.; İptal: Anay. Mah.'nin 13/11/1995 tarih ve E. 1995/45, K. 1995/58 sayılı Kararı ile; Yeniden düzenleme: 15/12/1999 - 4487/3 md. ;
“Yönetim kurulunun bu maddedeki esaslar çerçevesinde aldığı kararlar aleyhine, Türk Ticaret Kanununun 381 inci maddesinin birinci fıkrasında sayılan hallerde yönetim kurulu üyeleri, denetçiler veya hakları ihlal edilen pay sahipleri, kararın ilanından itibaren otuz gün içinde anonim ortaklık merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler. Bu halde, Türk Ticaret Kanununun genel kurul kararlarının iptaline ilişkin 382, 383 ve 384 üncü maddeleri hükümleri uygulanır. Şirket, davanın açıldığını öğrendiği tarihi izleyen üç işgünü sonuna kadar durumu Kurula bildirmekle yükümlüdür.”29
Ayrıca 4487 s. Kanun SerPK da değişiklik yaparak, Halka açık anonim ortaklıklarda avans temettü dağıtılması imkanını getirmiş md.15/IV içeriği;
“Halka açık anonim ortaklıklar, sermaye piyasası mevzuatına uygun olarak düzenlenmiş ve bağımsız denetimden geçmiş üçer aylık ara dönemler itibariyle hazırladıkları mali tablolarında yer alan karlarından, kanunlara ve esas sözleşmeye göre ayırmak zorunda oldukları yedek akçeler ile vergi karşılıkları düşüldükten sonra kalan kısmın yarısını geçmemesi, ana sözleşmelerinde hüküm bulunması ve genel kurul kararıyla ilgili yılla sınırlı olmak üzere yönetim kuruluna yetki verilmesi koşullarıyla temettü avansı dağıtabilirler…”dir.30
Olarak düzenlenmiş ve buna istinaden 15. maddenin 5. fıkrasında; “…yönetim kurulunun avans, temettü dağıtımına ilişkin kararlarına karşı da iptal davası açma imkanını getirmiştir.”

h. Elden Dolaştırma Yoluyla Karar :
YK kararları kural olarak, YK toplantısında alınır. Ancak günümüz koşullarında YK toplantısının herkesin olduğu bir yerde yapılması mümkün olamayabilmektedir. Çünkü üyeler farklı ülkelerde de olabilmektedirler. Dolayısıyla TTK md.330/II hükmü gereğince, YK’ nın karar alabilmesi için toplantı yapma zorunluluğu yoktur ve diğer üyelerin muvafakatlarını yazılı olarak bildirmeleri suretiyle de karar alınabilecektir. Ancak belirtmek gerek ki; üyelerden birisi müzakere isteminde bulunursa toplantı yapılmak zorundadır. Bu sebeple elden dolaştırma yoluyla alınan kararın geçerli olabilmesi için yazılı önerinin bütün üyelere ulaşması, bu husun da karar metninden anlaşılması gerekir. Bu vesile ile her üyenin karar altında, taslağın kendisine ulaşmış olduğunu gösteren imzası bulunmalıdır. Üye sunulan karar taslağına hiçbir şey yazmamakta ısrarlı ise, bu durum bir tutanakla saptandığı takdirde yasal gerek yerine getirilmiş sayılır31. Bu tür bir karar alınabilmesi, yazılı önerinin tüm YK üyelerine sunulması zorunluluğundan bahsettik. Dolayısıyla bu gösteriyor ki; elden dolaştırma yoluyla karar da toplantı yeter sayısı oybirliğidir32. Tüm üyelere önerinin ulaşmasının ardından karar yeter sayısı oy çoğunluğudur33.
TTK Tasarısında da bu durum md. 390/IV de aynen şöyle düzenlenmiştir;
“Üyelerden biri müzakere isteminde bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu kararları, içlerinden birinin belirli bir konuda yaptığı öneriye, üye tam sayısının en az çoğunluğunun yazılı onayı alınmak suretiyle de verilebilir. Onayların aynı kağıtta bulunması şart değildir34.”
Görüldüğü üzere mevcut TTK 330/II içeriği tasarıda daha da genişletilmiş ve aslında uygulamaladki esaslar tasarı metnine de girmiştir.
i) Yönetim Yetkisinin Bölününmesi Ve Murahhaslara Bırakılması:

1. Yönetim Yetkisinin Bölünmesi :
Anonim ortaklıklırda yönetim hak ve yetkisi, kural olarak yönetik kuruluna aittir. Ancak istisnai olarak bu yetkinin üyeler arasında bölünmesi veya murahhaslara bırakılması sözkonusu olabilmektedir. Nitekim TTK md.319 bu konudaki hükmü ile; ortaklık ana sözleşmesinde hüküm varsa, yönetim yetkilerinin diğer üyeler arasında bölünmesi mümkündür. Ana sözleşmede yönetim yetkisinin bölünüp bölünmeyeceği, bölünecekse bunun nasıl yapılacağı saptanır(TTK md.319). Örneğin; belirli bir(veya birkaç) üyenin ticari, diğerinin teknik, başkasının da hukuk işleriyle yetkili bulunduğu kabul edilebilir35. Bölme üyeler arasında yapılabileceği gibi , ana sözleşme ile komisyonlara, komitelere de bırakılabilir. Ana sözleşmede olmaksızın yapılan bölünme geçerli olmaz ve olası ihmalde tüm YK üyeleri müteselsilen sorumlu olacaktır.
Bölünme halinde YK üyelerinin görev bölümü ortaklık ana sözleşmesinde belirtilmişse buna uyulur. Belirtilmemiş ise, TTK. md.326 gereği tutulması gerekli YK karar defterinde alınacak bir kararla idare meclisi üyeleri arasında görev bölümü karar defterine yazılır ve buna göre sirküler düzenlenerek uygulanır. Bu bağlamda YK’ nın en az bir üyesine temsil yetkisi verilir( Bu ibare;TTK. md.321/III ile çelişmektedir. Çünkü; TTK md.321/III; “Anonim şirket adına tanzim edilecek evrakın muteber olması için, aksine esas mukavelede hüküm olmadıkça temsile selahiyetli olanlardan ikisinin imzası kafidir.”)36

Yönetim hak ve yetkilerinin hukuka uygun bölünmesi, kurul üyelerinin sorumluluklarında da bölünmeyi beraberin de getirir. Her üye veya komite ancak kendisine bırakılan işlerden sorumlu olacaktır. Dolayısıyla YK üyeliğine münhasır müteselsil sorumluluk burada uygulanmaz.

2. Yönetim Yetkisinin Murahhaslara Bırakılması :
TTK md.319 mucibinde yönetim yetkisinin tamamının veya bir kısmının murahhaslara bırakılabilmesi, ortaklık ana sözleşmesine bu yönde bir hüküm konulmasına bağlıdır. Ana sözleşmedeki düzenlemeye göre YK veya GK yönetim yetkisinin tamamının veya bir kısmının murahhaslara bırakabilecektir. Ana sözleşme ile murahhaslara bırakma yetkisi YK ya verilse bile bu murahhasları azil yetkisi, GK’ya aittir37. Murahhas pay sahibi olmayan kişi(murahhas müdür) olabileceği gibi, YK üyesi de(murahhas üye) olabilir.
Belirtmek gerekir ki YK, yönetim yetkilerinin tamamını devretse dahi, münhasır yetkileri kapsamında olan, yani devri olanaklı olmayan yetki ve görevleri(TTK md.325, 326, 327, 331, 365, 381) bünyesinde muhafaza etmektedir. Ayrıca YK’nın murahhaslar üzerinde genel bir gözetim yükümü bulunmaktadır.bu sebeple YK üyelerinin; münhasır yetkiye giren işlerden veya gözetim yükümünü gereği gibi yerine getirmemeden doğan sorumlulukları devam etmektedir38.
TTK Tasarısında ise yönetim yetkisinin bölünmesi ve murahhaslara bırakılması hususu md.367 de düzenlenmiştir. Madde 367 şu şekildedir;
“(1) Esas sözleşmede öngörülecek bir hükümle, yönetim kurulu, düzenlenecek bir örgüt yönetmeliğine göre, yönetimi, kısmen veya tamamen bir veya bir kaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişilere devretmeye yetkili kılınabilir. Bu yönetmelik yönetimi düzenler; bunun için gerekli olan görev yerlerini gösterir, görevleri tanımlar, özellikle kimin kime bağlı ve bilgi sunmakla yükümlü olduğunu belirler. Yönetim kurulu, istem üzerine, paysahiplerini ve korunmaya değer menfaatlerini ikna edici bir biçimde ortaya koyan alacaklıları, yönetim örgütü yönetmeliği hakkında, yazılı olarak bilgilendirir.
(2) Yönetim, devredilmediği takdirde, yönetim kurulunun tüm üyelerine aittir.”
Ana sözleşmeye hüküm konulursa; görüldüğü gibi, yönetim görevi, üyeler arasında paylaştırabileceği veya bırakılabileceği gibi, 3. kişilere de devredebilecektir. Bu devri yapacak olan ise YK’dır. GK’nın bu yetkisi yeni düzenleme ile elinden alınmıştır. TTK md.319 da bölünme veya bırakmanın nasıl yapılacağını ana sözleşme belirlerken, tasarıda ise bunu YK. belirleyecektir. Hatta tasarı maddesinde bunun kapsamıda biraz çizilmiştir(…düzenlenecek bir örgüt yönetmeliğine göre…). Diğer önemli nokta paylaşımı veya devri ana sözleşme yapmaz. Ana sözleşme bu yönde YK’yı yetkilendirebilir…vs
A.2 ORTAKLIĞI TEMSİL YETKİSİ VE KULLANILMASI :
Temsil; ortaklığın 3. kişilerle ilişkilerinde, ortaklığı hak sahibi yapan ve borç altına sokan ilişkidir. TTK md.317 kapsamında; Anonim ortaklıklarda; YK iç ilişkide yönetim organı olduğu gibi dış ilişkide de tek yasal temsil organıdır.
a. Yönetim Hakkının Kullanılması :
Temsil yetkisi; anonim ortaklığın taraf olduğu sözleşmeler ve 3. kişilerle yapılan hukuki ilşkilerde, tasarruf işlemlerinde, ortaklığın sorumlu olabimesi için; YK tarafından seçilmiş murahhas veya müdürler veya seçilmemişse YK üyelerinin birlikte ortaklık kaşesi altına atacakları imzaları ile kullanılacaktır39. Bu konuda TTK md.321/IIIdeki düzenleme ile;
“Anonim şirket adına tanzim edilecek evrakın muteber olması için, aksine esas mukavelede hüküm olmadıkça temsile selahiyetli olanlardan ikisinin imzası kafidir.”
Denilmek suretiyle, ortaklık ana sözleşmede aksine bir durum düzenlenmiş olmaması halinde, temsile yetkili iki şahsın imzası ortaklık adına düzenlenmiş evrakı geçerli kılacaktır, anlamı çıkmaktadır.
TTK Tasarısı md. 370 de de ;
“Esas sözleşmede aksi öngörülmemişse, temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir.”40 Demektedir. Ancak burada eliştrilicek husus tasarı md.359 da “YK’nın bir veya daha fazla üyeden oluşacağı” belirtilirken 370. maddede çift imza kuralının getirilmesi yanlıştır. Bu madde metninin ilgili fıkrası şöyle olmalıdır:
“Ana sözleşmede aksi öngörülmemiş veya ortaklık yönetimi yöneticiye bırakılmamış isetemsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir.” 41
Esas sözleşme ile ferdi imza kuralı, ikiden çok imza kuralı konabilir veya bir üyenin temsil yetkisi elinden tamamen alınabilir. Bu tür düzenlemelerin üçüncü sahıslara karşı ileri sürülebilmesi için ticaret siciline tescil ver ilan edilmesi gerkmektedir42. YK üyesi ortaklık ünvanı altına atacağı imza ile ortaklığı temsil yetkisini kullanacağından; ortaklığı temsile yetkili olanlar, göreve başlarken imza sirkülerini(örneklerini) notere onaylattırıp, ticaret siciline tevdi etmek zorundadırlar(TTK md.322,42/II). Eğer YK üyeleri dışında ortaklığa ticari temsilci, ticari vekil, veya sınırlı yetkileri olan bir müstahdem atanmışsa bu kişi yetkili olduğu konularda ortaklığı tek başına temsil edebilir(TTK md.319 burada; tüm YK üyelerinin hepsinin temsil yetkilerinin alınması sözkonusu olamaz, en az birinin de temsil yetkisine sahip olması şarttır), ancak imza sirkülerinde bunların hangi işlemleri yapmada ve hangi ölçüde temsilci oldukları da gösterilir.
Yönetim kurulu anonim ortaklığın temsili alanında tek yasal temsil organıdır.43 Tabi bunun istisnai halleri mevcuttur. Bunlar; organ seçimlerinde ve kruluştan sonra devralmada ortaklığın temsilini genel kurulun yapması. TTK md. 381 kapsamında; YK genel kurulun iptalini dava ederse, bu halde anonim ortaklığı temsile yetkili olan denetçilerdir. Görevdeki yönetim kurulu üyelerine karşı sorumluluk davası açılmışsa ortaklığın temsil eden yine denetçilerdir. Anonim ortaklıkça; hem YK hem de dentçiler aleyhinde sorumluluk davası açılmasına karar verilmiş ise, ortaklığa bir veya birden fazla kayyım atanır ve ortaklık adına kayyım, YK ve denetçiler aleyhinde dava açar. Dolayısıyla burda temsile yetkili kayyımdır. Ortaklığın tasfiyesi durumunda ise temsile yetkili tasfiye memurlarıdır.
Kendilerine temsil yetkisi verilmemiş olsa bile ortaklık YK üyelerinin her birinin ayrı ayrı “pasif temsil” yetkileri vardır ve bu yetki sınırlandırılamaz. Bu bağlamda ortaklığa karşı yapılacak olan; ihtar, ihbar, şikayet ve tebligatlar tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış sayılır. Yani bunlardan herhangi birine yapılan bildirimler tüm kurulu bağlar44.
b. Temsil Yetkisinin Bölününmesi Ve Murahhaslara
Bırakılması:
TTK md. 319 yönetim gibi temsil yetkisininde üyeler arasında bölünmesi ve murahhaslara devredilmesini mümkün kılmıştır. Ancak buradaki hükmü TTK md.321/III teki hükümlerle değerlendirmek gerekecektir.
1. Yetkinin Bölünmesi:
Ortaklık esas sözleşmesinde hüküm bulunmak şartı ile temsil yetkisi YK üyeleri arasında bölünebilir. Yetkinin bölünmesi yer itibariyle yani merkez, şube ayrımına tabi olarak bölünmüşse; geçerlidir ve üçüncü kişilere hüküm ifade etmesi için ticaret siciline tescil ve ilanı gerekir. Bu bölünme ile üye veya birkaç üyenin yetkisi sadece şubeye veya merkeze hasredilebilir. Nitekim TTK Tasarısı md.317/III hükmü;
i. “(3) Temsil yetkisinin sınırlandırılması, iyiniyet sahibi üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez; ancak temsil yetkisinin sadece merkezin veya bir şubenin işlerine özgülendiğine veya birlikte kullanılmasına ilişkin tescil ve ilân edilen sınırlamalar geçerlidir.”45 Demektedir.
Yetki konu bakımından bölünmüş ise, bu bölünme anonim ortaklıkta sadece; iç ilişkide bir talimat niteliğindedir ve sicile tescili ve ilanı yapılsa bile üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmeyecektir. Dolayısıyla burada sicile güven ilkesi uygulanmaz. YK üyelerilerin; iç ilişkide talimat niteliğindeki yetki bölünmesine aykırı işlem ve eylemleri ortaklığı bağlar. Ancak aykırı hareket eden üyenin ortaklığa karşı sorumluluğu doğabilecektir.
2. Yetkinin Murahhaslara Bırakılması:
TTK ms. 319/II ye göre ana sözleşmede açıkça belirtilmek suretiyle genel kurul veya yönetim kurulunca murahhaslara(murahhas üye, murahhas müdür) temsil yetkisi verilmişse, murahhaslar yetkili temsilci olacaklardır.
Temsil yetkisinin murahhaslara bırakılması suretiyle dahi ancak yer ve kişibakımından sınırlama yapılabilir konu ve miktar sınırlandırması yapılamaz. Esas sözleşme ile murahhaslara bırakma yetkisi YK veya GK verilebilir. TTK Tasarısında ise md.367 ile yetkinin murahhaslara bırakılması nı YK na bırakmış, dolayısıyla GK nın bu konudaki yetkisini kaldırmıştır. Nitekim md. 370/II de;
ii. “Yönetim kurulu, temsil yetkisini bir veya daha fazla üyeye (murahhas) veya üçüncü kişilere (müdürler) devredebilir. Son durumda en az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması şarttır.”46 Demektedir.
Temsil yetkisi, pay sahibi olmayan murahhas müdürlere bırakıldığı takdirde, yönetim kurulunun en az bir üyesine de temsil yetkisi verilmesi şarttır. Böylelikle temsil yetkisinin tamamen dışarıdan kişilere verilmesi önlenmiştir.47 Kanun bu durumda en az bir YK üyesinin yetkilerinin saklı tutulmasını istemiştir. Dolayısyla temsil yetkisine haiz YK üyesinin yetkileri herhangi bir şekilde sınırlandırılamaz. Atanan murahhas müdürlere; en az bir tam yetkili YK üyesi bırakmak koşulu ile paralel yetkiler verilebilecektir48.
Ortaklığı temsil yetkisi tek murahhasa bırakılarak YK üyelerinin imza yetkisi alınabilir. Ancak birden fazla murahhasa bırakılmış ise, bunlara tek başına temsil yetkisi bırakılabileceği gibi, birlikte imza şartı da konabilir.
Bırakmanın üçüncü kişilere sirayet etmesi ise ancak bu yöndeki kararın tescil ve ilanı ile mümkün olmaktadır. Tescil ve ilan yapılmadığı halde yetkinin murahhaslara bırakıldığından haberdar olan üçüncü kişilere karşı da bırakma geçerlidir.
3. Temsil Yetkisinin Sınırları :
Temsil yetkisinin de bir kapsamı, bir sınırı vardır işte bu sınır öncelikle; TTK md. 137 ile tespit edildiği gibi;
iii. “Ticaret şirketleri hükmi şahsiyeti haiz olup şirket mukavelesinde yazılı işletme mevzuunun çevresi içinde kalmak şartiyle bütün hakları iktisap ve borçları iltizam edebilirler. Bu husustaki kanuni istisnalar mahfuzdur.”49 Demektedir.
Dolayısıyla ticaret ortaklıklarının hak ehliyetleri kural olarak ana sözleşmelerinde yazılı işletme konusu ile sınırlandırılmıştır(ULTRA VİRES ilkesi). Hak ehliyetinin bulunmadığı yerde fiil ehliyetinden de bahsedilemeyeceğinden50, bu sınırlandırma temsil yetkisinde de aynen kendini gösterir. Bu kanundan doğan işletme konusu ile sınırlandırmadır. Ortaklığın konusu dışında yapılmış işler yok hükmündedirler. 137. maddede ”…kanuni istisnalar mahfuzdur” demekle ayrık durumlar açık seçik vurgulanmıştır51.
TTK md. 321 anonim ortaklık temsilcilerinin “maksat ve mevzu” içinde her nevi hukuki işleme yetkili olduklarını belirtse de bu madde ile yetkide kanuni sınırı maksat ve konu olarak genişletmiş değildir. Çünkü kanun maksat terimini çoğu yerde konu ile eşanlamlı, aynı anlama gelir halde kullanmıştır52. Belirtmek gerekir ki; sınır olarak konunun dar yorumlanmaması gerekir. Örneğin; Yargıtay ve çoğunluk; konuya bağlı ve onu kolaylaştıran işlemleri de konu içi saymakta, özellikle ortaklık ana sözleşmesinde açıkça öngörülmüş olmasa dahi, bir ortaklığın diğerine kefil olması veya onun borcu için ipotek vermesi durumunda, bunu ticari yaşamın olağan işlemleri arasında ve geçerli saymaktadır53.
Yer ve Birlikte Temsil; Temsil yetkisinin işletme konusu içerisinde sınırlanamayacağı hususunun istisnasının ilki; temsil yetkisinin merkezin veya Şubenin işlerine hasrolunabilmesidir. İkincisi ise; birlikte imza kuralının getirilmesidir. Yukarıda açıkladığım üzere YK üyelerinden herhangi iki üyenin imzası temsil için yeterli iken; ana sözleşmeye konulacak hükümle bundan ayrılarak, ikiden çok imza kuralı veya herhangi iki imza yerine belli iki imza şartı koyabilirler. Tabi yer ve birlikte temsil sınırlamalarının Üçüncü kişiler nezdinden hüküm doğurması bunların tescil ve ilan edilmesi ile mümkündür(TTK md.321/II). Tescil edilmese de böyle bir sınırlamayı bilenlere karşı, sınırlama ileri sürülebilecektir. Ancak kanıt olarak tescil ve ilan aranır.
Bu iki hal dışında kalan hallerde yapılan yetki sınırlandırmaları; iç ilişkide talimat niteliğinde olup, her nasılsa tescil ve ilan edilseler bile, üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.

III YÖNETİM KURULU ÜYELİĞİ VE ÜYELERİN HUKUKİ DURUMU :
A- YÖNETİM KURULU ÜYELİĞİNİN NİTELİKLERİ :
Ortaklık ana sözleşmesi ile; üyelikle ilgili kanundaki niteliklerden daha özel nitelikler aranabilir( uzmanlık, eğitim, ikametgah, yaş, tecrübe…vs.). Bu hususlar bir tarafa kanunda aranan nitelikler şunlardır;
A)1. Gerçek Kişi Olmak:
YK, ancak gerçek kişilerden oluşabilir. Bu vesile ile anonim ortaklıkta pay sahibi olan bir tüzel kişi, yönetim kurulu üyesi seçilemez, ancak kendi temsilcisi olan gerçek kişilerin yönetim kuruluna üye seçtirebilirler(TTK md. 312/II). Bu tüzel kişilerin şirket yönetim kurulunda birden fazla üye bulunduramayacağı Danıştay uygulamasında benimsenmiştir54. Ancak yabancı sermaye uygulamasında yabancı yatırımcı tüzel kişisinin YK’da birden çok temsilci bulundurmasına imkan verilmektedir55. Bu durum anlaşılması güç bir ayrılık yaratmaktadır.
TTK tasarısı md. 359/II hükmüne göre;
“Bir tüzel kişi yönetim kuruluna üye seçildiği takdirde, tüzel kişiyle birlikte, tüzel kişi adına, tüzel kişi tarafından belirlenen sadece bir gerçek kişi de tescil ve ilân olunur; ayrıca tescil ve ilânın yapılmış olduğu, şirketin web sitesinde hemen açıklanır. Tüzel kişi adına sadece, bu tescil edilmiş kişi toplantılara katılıp oy kullanabilir.”56 denilmektedir.
Dolayısıyla tasarı ile tüzel kişilerde YK’ na üye seçilebilektir. Ancak burada yalnızca tüzel kişilerin seçilmelerinde bahsedip atanmalarından basedilmemesi bir eksiklliktir57.
A)2. Pay Sahibi Olmak:
TTK md.312/II uyarınca; yönetim kurulu üyeleri pay sahibi olanlar arasından seçilecektir. Pay ve pay senedi üzerinde intifa hakkı sahiplerinin genel kurula katılma ve oy kullanma haklarının olması, bunların yönetim kuruluna üye seçilebilme amacı için “pay sahibi” olarak değerlendirilmez58. YK üyesi olarak göreve başlamanın koşulu pay sahibi olmaktır. Dolayısıyla pay sahibi olmayanlar üye olarak seçilebilirler, ancak göreve başlayabilmeleri için, ortak sıfatını yani pay sahibi(en az bir pay) sıfatını kazanması gerekir. Üyenin ortak sıfatını taşıması gerekliliğinin konulmasındaki amaç; üyenin ortaklığa şahsi menfaat bağı ile bağlanmasıdır. Tabiî ki bu bir payın şahsi menfaat bağını ne kadar sağladığı tartışılabilir. Kanaatimce bu yasal zorunluluğu yerine getirmek için uygulanmaktadır.
TTK.md.275 gereği kamu tüzel kişilerinin YK’ na temsilci göndermeleri halinde pay sahipliği sıfatı aranmaz. Dolayısıyla kamu tüzel kişileri tarafından atanan üyeler hariç, diğer yönetim kurulu üyeleri pay sahibi kişilerden oluşmalıdır.59
Bankalar kanununda eskiden banka YK’ na üye olabilmek için kişinin banka sermayesinin en az %1 paya sahip olması gerekliliğini ve bu payında TC Merkez Bankası’na yatırılması gerekliliğini aramakta iken, 4389 sayılı yeni yasa bu hüküm kaldırılmış ve bu yönde özel hüküm konulmadığından, TTK genel hüküm olarak uygulanacağından yukarıdaki hükümler bankalarla ilgili olarakta uygulanır60.
A)3. Fiil Ehliyetine Sahip Olmak:
Kanunumuzda ehliyetle ilgli bir hüküm yoktur. Ancak kanaatimce tam ehliyet aranması gerekir. Çünkü anonim ortaklıklarda yönetim kurulu bir yetki ve sorumluluk organıdır, dolayısıyla tam yetki ve tam sorumluluk için tam ehliyet aranmalıdır. Ekonomik düzendeki yerleri ve kamu menfaati de bunun cabasıdır. Böylelikle mümeyyiz küçükler ve mahcurlar YK üyesi olamazlar61. Aksi yönde bir düşünce TTK md.320 deki objektif özen yükümü ve TTK md.336 ve devamında düzenlenen sorumluluk neden ve şartlarını düzenleyen maddelerle çelişik düşer.
TTK tasarısı ile yeni bir düzenleme gelmiş ve bu düzenleme; “Yönetim kurulu üyelerinin ve tüzel kişi adına tescil edilecek gerçek kişinin tam ehliyetli olmaları şarttır…” Hükmü getirilmiş ve YK üyelerinin niteliklerinde açıkça tam ehliyet aranması düzenlenmiştir.
Bankalar kanunu yönetim kurulu üyelerinin yarıdan bir fazlasının; hukuk, iktisat, işletmecilik, maliye, bankacılık veya mühendislik dallarında yüksek öğrenim görmüş olmasını aramaktadır62.
A)4. Seçilme Engellerinin Olmaması:
TTK md. 315/II de belirtilen yönetim kurulu üyeliğini sona erdiren nedenlerin baştan var olması, TTK md. 347 hükmünce; yönetim kurulu üyeliği ile denetçilik görevi bağdaşmaz, bu sebeple denetçiler YK üyeliğine seçilirlerse denetim kurulu üyelikleri sona erer63. Devlet Memurları Kanunu md. 28 hükmünce; memurlar ticaret ortaklıklarında müdürlük ve yönetim kurulu üyeliği yapamayacaklardır. Ayrıca Noterlik Kanununda da üyeliğe engel hükümler vardır. AvK. 12/f hükmü uyarınca; avukatlık YK üyeliğine engel işlerden değildir.
A) 5. Tescil Ve İlan:
Yönetim kurulu üyeliğinin kazanılması ve kaybedilmesi Ticaret Siciline Tescil ve İlan ile olur(TTK. md.300.b.8). Ancak yönetim tescil ve ilan kurucu nitelikte değildir. Üyeliğin kazanılması veya sona ermesi, durumdan haberdar olmayan üçüncü kişilere karşı ancak tescil ve ilan edildikten sonra ileri sürülebilir64.
TTK tasarısı md. 359/II’ nin ikinci cümlesinde;
“…ayrıca tescil ve ilânın yapılmış olduğu, şirketin web sitesinde hemen açıklanır.” Demekle yeni bir nitelik getirmiştir.
Ayrıca yönetim kurulu üyesinin üyeliğinin kaldırılmasına yönelik kararlarda ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmedikçe, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez. Ancak kardırmayı bilmediğini iddia eden, ticaret ortaklığının ortağı veya ilgilisi ise iyi niyetli sayılmaz65.
TTK tasarısı ile yönetim kurulu üyeliği niteliklerine getirilen yeni şartlar: Öncelikle belirtmek gerekir ki; yukarıda açıklanan kriterlerdeki değişiklikler ilgili başlığın altında açıklanmış ve değinilmeyen nitelikler ise tasarıda da aynen korunmuştur. Dolayısıyla yenilikler;
* TTK tasarısı md.359/I’ de;
”… Temsile yetkili en az bir üyenin yerleşme yerinin Türkiye’de bulunması ve Türk vatandaşı olması şarttır.”66 Demekle
yeni bir nitelik getirmektedir. Ancak bu hüküm Moroğlu’na göre; eğer bu temsilci tek başına ve genel bir temsil yetkisini haiz değilse fazla bir anlam taşımaz demektedir67 ve aynı görüşü bende paylaşmaktayım.
* Yine TTK tasarısı md.359/III’ ün ikinci cümlesi;
“…Yönetim kurulu üyelerinin en az yarısıyla tüzel kişi adına tescil ve ilân edilen kişinin ve tek üyeli yönetim kurulunda bu üyenin yüksek öğrenim görmüş olması şarttır.”68 Demekle
bankalar kanunundaki düzenlemeye benzer bir şart getirmiştir.
B) YÖNETİM KURULU ÜYELİĞİ SIFATININ KAZANILMASI:
Yönetim Kurulunun seçimi, genel kurulun yetkisi dahilinde olup bu yetki münhasır bir yetki ve devredilmez bir yetkidir(TTK md.312/1). Ancak kanunumuz bazı durumlarda değişik seçim ve atama şekilleri öngörmüştür. Nitekim kanunda belirtildiği üzere yönetim kurulu üyesi veya üyeleri; ana sözleşmeyle tayin edilmiş de olabilirler. Yönetim kurulunun seçim ve atamansına ilişkin durumlar sunlardır;
B)1. GENEL KURUL TARAFINDAN SEÇİLMESİ:
Temel ve norma olan seçim yöntemidir. Bu yetki yukarıda belirtildiği gibi münhasırdır. Pay sahipleri önerilen adaylardan istedikleri kişileri yönetim kuruluna seçebilirler. TTK da farklı pay gruplarının ve özellikle azınlıktaki pay sahiplerinin yönetim kurulunda temsil edilmesini sağlayan özel bir hüküm yoktur. Uygulamada şirketteki pay sahibi grupların, yönetim kurulunda temsili, ortaklık ana sözkeşmesine konan hükümlerle olmaktadır69. TTK tasarısı md.360 yeni bir düzenleme getirerek;
“2. Belirli grupların yönetim kurulunda temsil edilmesi
Madde 360 - (1) Esas sözleşmede öngörülmek şartı ile, belirli pay gruplarına, belirli bir grup oluşturan paysahiplerine ve azlığa yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınabilir. Bu amaçla, yönetim kurulu üyelerinin, belirli bir grup oluşturan pay sahipleri, belirli pay grupları ve azlık arasından seçileceği esas sözleşmede öngörülebileceği gibi, esas sözleşmede yönetim kurulu üyeliği için aday önerme hakkı da tanınabilir. Haklı bir neden gösterilmedikçe, genel kurul tarafından, yönetim kurulu üyeliğine önerilen adayın veya hakkın tanındığı gruba ve azlığa dâhil bir paysahibinin üye seçilmesi zorunludur. Bu şekilde tanınacak temsil edilme hakkı, halka açık anonim şirketlerde yönetim kurulu üye sayısının üçte ikisini aşamaz.
(2) Bu maddeye göre yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınan paylar imtiyazlı sayılır.70”
demektedir. Aslında mevcut düzlemde uygulamada olan kural, mevzuatada dahil edilmeye çalışılmıştır.
Üyeler, TTK md.314’ e göre en çok 3 yıl için genel kurulda temsil edilen oyların çoğunluyla(TTK md.378) seçilebilirler. Genel kurulun seçim kararında belli bir süre belirtilmemişse, seçim bir faaliyet yılı için yani olağan genel kurul toplantısında yeni yönetim kurulu seçilinceye kadar geçerli sayılmalıdır71. YK üyeleri ana sözleşmede aksine bir hüküm olmadıkça yeniden seçilebilirler. Bu 3 yıllık süre emredici nitelikte olup, ana sözleşme ile bu 3 yılı aşan süreler öngörülse bile bunlar geçersizdir. Bu yöndeki bir geçersizlik TTK md. 381 deki koşullar aranmaksızın( 3 aylık süreye bağlı olmaksızın) her zaman talep edilebilir72.
Genel kurul tarafından YK üyesi seçilmişse, bu yöndeki karar seçilen üye için icap kesbeder ve üye açık veya zımni iradesi göstermesi halinde üyelikle bağı kurulacaktır. Genel kurulda bulunupta seçime itiraz etmemek, gıyapta alınan kararın üzerine yönetim kurulu toplantısına katılmak veya elden dolaştırma yoluyla alınan kararı imzalamak üyeliğin zımnen kabulü anlamına gelir. Genel kurul toplantılarında bizzat hazır bulunmayanların yönetim kuruluna seçilmeleri, bunların göreve aday olduklarını seçimden önce “imzası noterden onaylanmış yazılı beyanda bulunmaları” şartına bağlamıştır73. GK. Toplantıları İle Komiserler Hakkında Yönetmeliğin 25. maddesi; TTK md.315 hükümüne göre; yönetim kurulunda yıl içinde vaki boşalmaların onaya sunulması veya TTK md.315 uyarınca doldurulmamış olanların yerine seçim yapılması konuları, genel kurulun çoğunluğu tarafından oylanmasının ardından gündeme alınabilecektir74.
Yönetim kurulu üyesi sıfatının kazanılması ve kaybedilmesi durumlarında tescil ve ilan şarttır. Ancak bu durum üçüncü kişilere açıklayıcı nitelikte olup kurucu değildir, seçilmeleri ile üyelik sıfatını kazanırlar.
B)2. ANA SÖZLEŞME İLE ATAMA:
TTK md. 292 hükmü uyarınca; tedrici kuruluşta ilk yönetim kurulu üyeleri ana sözleşme ile atanırlar. Bu zorunlu değildir. Dolayısıyla ana sözleşme ile atanmamışlarsa, kuruluş genel kurulu tarafından seçileceklerdir. Ani kuruluşta ise; ilk yönetim kurulu üyelerinin ortaklık ana sözleşmesi ile atanması şarttır(TTK md.303)
KAMU TÜZEL KİŞİLERİNİN ÜYE SEÇMESİ: TTK md. 275; “ Devlet, vilayet, belediye gibi amme hükmi şahıslarından birisine esas mukaveleye dercedilecek bir kayıtla pay sahibi olmasa dahi, mevzuu amme hizmeti olan anonim şirketlerin idare ve murakabe heyetlerinde temsilci bulundurmak hakkı verilebilir.”75
Hükmü uyarınca; konusu kamu hizmeti olan anonim ortaklıkların ana sözleşmelerinde bu yönde bir hüküm varsa, üye ortak olmasa dahi, ilgili kamu tüzel kişileri yönetim veya denetim kuruluna temsilci gönderme haklarına sahiptirler. Bu şekilde atanan üyelerin sayısına ilişkin net veri olamamkla birlikte diğer şekilde seçilen ve atananlardan fazla olamamsı gerrektiği hakkaniyete uygun düşmektedir. Yine bu şekilde atanan üyelerin hak ve sorumlulukları tamdır. Yani diğer üyeler gibi sorumludurlar ve aynı haklara sahiptirler. Bu üyelerin atanmaları ve azilleriyerlerine yenisinin atanması ilgili kamu tüzel kişisinin yetkisindedir76.
Ayrıca belirtilmelidir ki; BanK. Md.14 hükmüne göre, bir bankanın kanuna, kararlara, bankacılık ilke ve teammüllere aykırı ve emin bir şekildeçalışmasını tehlikeye sokacak nitelikte işlemler yaptığı BDDK tarafından saptanırsa, yapılan uyarıya rağmen tedbirler alınmaz ve işlemler tekerrür ederse, BDDK çeşitli tedbirler alma yetkisine sahiptir. Bu önlemler arasında, banka yönetim kurulu üyelerinin tamamını veya bir kısmını görevden alarak vaya üye sayısını artırarak üye atamakta sayılmıştır(BanK. Md.14/I,a)77.
B)3. YÖNETİM KURULU TARAFINDAN YAPILAN GEÇİCİ SEÇİM:
TTK md. 315 hükmünce; yönetim kurulu üyeliğinde herhangi bir boşalma sözkonusu olursa, mevcut yönetim kurulu üyeleri kanuni şartları ve nitelikleri taşıyan bir kişiyi pay sahibi olma şartıyla, geçici olarak yönetim kurulu üyesi seçer ve ilk toplanacak genel kurulda onaya sunar. Boşalma hallerine örnek olarak; ölüm, fiil ehiliyetinin kaybı, temyiz kudretinin yitirilmesi…vs. verilebilir. TTK md. 315 yönetim kuruluna tanıdığı yetki açısından emredici nitelikte değildir. Yani ana sözleşmeye konulacak bir hükümle bu yetki yönetim kurulundan tamamen alınabilir. 315 ile sunulan yetki mutlak suretle genel kurulun onayına sunulmak zorundadır78.
Geçici olarak seçilen üye genel kurula sunulma anına kadar norma bir üyenin hak ve yetkilerine sahiptir. Geçici üye pay sahibi olan üye olmalıdır79. Çünkü pay sahibi olmayanları yönetim kurulu üyesi yapma yetkisi sadece genel kurula tanınmış bir yetkidir(TTK md.312, 316). Genel kurul onaya sunulan geçici üyenin üyeliğini onaylamazsa bu ileriye doğru hüküm doğururur. Boşalan üyeliğe üye seçmekle yönetim kurulunun yetkisi sona erer ve artık bu geçici üyeyi azlederek yerine başkasını seçemezler. Nitekim TTK md.316 hükmünce; artık bu üyeyi azil yetkisi münhasıran genel kurula aittir.
Yönetim kurulu kurul- organ olarak toplanıp karar alma yeteneğine sahip olduğundan boşalan üyeliklere, bu sıfatını sürdürdüğü sürece yeni üyeler seçebilecektir. Yani md. 315 deki “üyeliğin açılması” her ne kadar tekil gözüksede birden fazla boşalmadada üye seçebilecektir. Peki ya yönetim kurulunun bu seçimlerde toplantı ve karar yeter sayısı nedir? Bu konuda kanun açık bir hüküm belirtmemiştir. Bazı görüşlere ve kanaatime göre; yönetim kurulu, kurul- organ olarak toplanıp karar alma yeteneğine sahip olduğu sürece boşalan üyelikler için yeni üyeler atayabilir. Yani yönetim kurulu boşalmalar nedeniyle toplantı nisabını kaybetmişse, artık toplanıp TTK md.315 hükmüne göre yeni üye seçemez80. Denilmektedir. Çünkü yönetim kurulunun TTK md.330 kapsamında kurul- organ olarak çalışabilmesinin koşulu üye tamsayısının yarısının bir fazlası ile toplanmasıdır. Dolayısıyla talep ve hızlı işleyiş düzenlemenin bu yönde olmaması yönünde olsada, kanun lafzından çıkan budur. Kanun koyucu aksini amaçlasa idi özel bir düzenleme yapması gerekirdi. Ancak kaosun aşılması için kanunda düzenleme yapılması şarttır.
Bazı yazarlar ise; yönetim kurulukarar alam yetersayısına sahipse üye şeçimleri hakkında karar albilir demektedirler. Çünkü düzenlemedeki amaç ortaklığın organsız kalmamasıdır. Aksi durumda 315 hükmüne göre şeçim yapılmasının çok zorlaşması sonucu, daha külfetli ve masraflı yol olan olağanüstü genel kurula gitme gerekliliği doğarki, buda kanun koyucunun amacını aşmış olur denilmektedir81. Yargıtayında bu yönde kararları mevcuttur. Ancak karşı oy yazılarıda yargıtay kararlarında azımsanacak düzeyde değildir.
* YEDEK ÜYE SEÇİMİ:
Kanunumuzda bu yönde bir hüküm olmamakla birlikte; genel kurulun, yönetim kurulu üyeliği için yedek üye veya üyeler seçebileceği uygulamada ve öğretide kabul edilmektedir. Bu suretler KoopK.‘ nun 55/II hükmünde benimsenen ve uygulamadada rastlanan bu sistem anonim ortaklık içinde geçerli kılınmaktadır82. Böylelikle üyelikte herhangi boşanmada yerine yedek üye geçebilektir.
C) YÖNETİM KURULU ÜYELİĞİ SIFATININ KAYBEDİLMESİ:
C)1. KENDİLİĞİNDEN SONA ERME:
Yönetim kurulu üyeliği; üyenin iflası, kısıtlanması, ağır hapis cezasına çarptırılması, üyelik için gerekli nitelikleri kaybetmesi veya TTK md. 315 sayılan yüz kızartıcı suçlardan(“…Ağır hapis cezasıyle veya sahtekarlık, emniyeti suiistimal, hırsızlık, dolandırıcılık suçlarından dolayı mahkumiyet…”) birisinden dolayı mahkum olması hallerinde kendiliğinden sona erer(TTK md.315/II)83. TTK md. 315 te sayılan suçlardan dolayı üyeliğin sona ermesi, mahkumiyet kararının kesinleşmesi koşuluna bağlıdır. Ancak tabiki genel kurul bu durumlarda üyeyi kararı beklemeden görevden alabilir84.
Belirtmek gerekir ki ölüm, görev süresinin bitmesi de kendiliğinden sona erme sebepleridir. Görev süresi ile ilgili, TTK md. 314 gereği en çok 3 yıl için üyeler seçilebirler. Ana sözleşme ile bu süre kısaltılabilir, ancak uzun bir süre belirlenemez. Ana sözleşme ile üyelerin görev süresi 3 yıldan daha uzun belirlendi ise, 3 yılı aşan kısım hüküm doğurmaz ve üyelik sıfatı; 3 yılın bitiminde, süreli olarak seçimde ise sürenin bitiminde kendiliğinden sona erer85. Belirtmek gerekir ki yönetim kurulu üyesi 3 yıllık seçilmiş ise; yönetim kurulunun, genel kurulu toplayarak yeni yönetim kurulunun seçilmesini sağlama yetki ve yükümlülüğü altındadır. 3 yılın bitiminden sonra kanunun emredici hükmü gereği şirketin yönetim organından yoksun kaldığu kabul edilmeli ve artık tüm ilgililerin MK. 426 ved hükümlerine göre ortaklığa bir kayyım atanmasını talep etme hakkı vardır. atanacak kayyım da saddece acil işleri yapar ve önemlisi olarakta en kısa sürede genel kurulu toplanyıya çağırark organları oluşturmaktır.kayyımın yetkilerinin sınırlarının belirtilmesi de önemlidir86.
Uygulamada yönetim kurulunun görev süreleri genellikle 1 yıl, 2 yıl 1,5 yıl gibi ifade edilir. Bu sebeple üyelik süresinin sona ermesi; üye ana sözleşme ile atanmışsa, ana sözleşmenin tescili ve ilanı ile görevine başlayacağı için, tescil ve ilandan itibaren, genel kurul kararı ile seçilmişse, karar gününden itibaren işleyecek süreler neticesinde kendiliğinden sona erecektir. Tabi genel ifadelerle görev süreleri belirtilmişse(1 yıl, 2 yıl…gibi) bunu yönetim kurulunun bir faaliyet gönemi veya 2 faaliyet dönemi olarak anlamak gerekir. Seçim kararlarında hiç süre belirtilmemişse, bu seçimin bir faaliyet dönemi için anlamak gerekir. Yani bu üyeler bir sonraki genel kurulda yeni yönetim kurulu üyeleri seçilinceye kadar görev yaparlar.
Yargıtay, genel kurulda ” ilk yapılacak genel kurula kadar görev yapamak üzere” seçilen yönetim kurulu üyelerinin üyelik sıfatının olağan genel kurulun gecikmesinde dahi, GK toplantısı yapılıncaya kadar devam edeceğini kabul etmektedir87.
Yönetim kurulu üyelerinin görev süresi bittiği takdirde, ilk genel kurul gündemine yönetim kurulu üyelerinin seçimi maddesinin alınması gerekir. Şayet ilk genel kurul gündemine seçim maddesi alınmadı ise; GK Toplantıları İle Komiserler Hakkındaki Yönetmeliğin 25. maddesi uyarınca, seçim maddesi genel kurul sırasında Komiser tarafından gündeme zorunlu olarak ilave ettirilir. Dolayısıyla bu durum görev süresi dolan YK üyeleri yerine yenilerinin seçiminin gündeme bağlılık ilkesinin istisnalarından biri olarak mevzuatımızda da karşımıza çıkmaktadır.
C)2. İSTİFA:
Üyelik sıfatı üyenin istifası ile son bulur. İstifa tek tafaflı bozucu yenilik doğuran hak niteliğinde olduğundan ortaklık iç ilişkisinde, bu yöndeki beyanın ortaklığa ulaşmasıyla hukuki sonuçlarını doğurur. Dolayısıyla YK nun kabulüne bağlı değildir. Ancak dış ilişkide, iyi niyetli üçüncü kişiler bakımından sonuç doğurabilmesi için, istifa beyanının ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmesi gerekir88.
Ticaret sicilinin olumlu etkisi yalnız hukuki işlemlerden kaynaklanan borçlar açısından geçerlidir. Doalyısıyla doğumunda sicilin rol oynamadığı borçlar( haksız fiilden, sebepsiz zenginleşmeden, VUK. Md.10 ve AATUHK. Mük.35’ teki gibi kanundan doğan borçlar) açısından istifanın ortaklığa ulaşmakla sonuçlarını yaratacağı belirtilmektedir89.
İstifa hakkının kullanma şartları ise; üye ile ortaklık arasındaki sözleşmenin niteliğine bakmakla anlaşılabilecektir. Bu sözleşme ilişkisi genellikle vekalet olduğundan uygun olmayan bir zamanda tazminat talep edilebileceği gibi, ortaklığın bu yüzden uğradığı zararın tazminide talep edilebilir.
C)3. AZİL:
Üyeleri azil yetkisi ortaklık genel kurulunun yetki allanındadır. Bu yetki genel kurulun münhasır ve emredici yetkisir. Ana sözleşme ile atansalar dahi, yönetim kurulu üyeleri genel kurul tarafından azledilebilirler ve bu azil neticesinde tazminat gerektirmez(TTK md.316). Azil ile üyelik sona erer. Yasada azil için belli şartlar öngörülmediğinden, üyeler hiçbir sebep gösterilmeden de azledilebilirler90.
Azil konusundaki genel kurulun takdir hakkı mutlaktır. Dolayısıyla takdir hakkının yanlış kullanıldığı iddiası ve görevin devamı talebi ile dava açılamaz. Ancak genel kurul kararı şekil itibariyle geçerli değilse, iptali dava edilebilir. Azil kararı; azledilen yönetüm kurulu üyesine tebliğ edilmesi ile hüküm doğurur. Ancak genel kurul tüm yönetim kurulu üyelerini azletmişse, azil kararı denetçilerce ticaret siciline tescil ve ilan ettirilir ve üçüncü kişilere karşı bu tescil ve ilandan itibaren hüküm ifade eder(TTK md.33,38,323)91.
Yönetim kurulu üyelerinin genel kurul tarafından azli gündeme bağlılık ilkesinin kapsamı içindedir92. Yani gündemde yönetim kurulunu azle imkan verecek bir madde olmadığı sürece azil konusu görüşülüp karara bağlanamaz. Ancak gündemdeki maddeleri geniş yorumlamak esastır yoksa her ufak ayrıntının ayrınlı gündeme yazılması söz konusu olurki bu da amaçla çelişir. Dolayısıyla yönetim kurulunun, genel kurula hesap vermesi anlamını taşıyan her maddenin(bilanço ve kar-zarar hesabının, faaliyet hesebının, faaliyet raporunun veya özel denetçi raporunun görüşülüp oylanması…vs) gereğinde “ilgili” yönetim kurulu üyelerinin azlini de içerdiği kabul edilir93. Genel kurulda yönetim kurulu üyelerinin azline karar verildiği takdirde, aynı toplantıda “çoğunluk kararı” ile yerlerine yenilerinin seçimi maddesi gündeme alınarak karara bağlanabilir( Genek Kurul Toplantıları ve Komiserleri Hakkında Yönetmelik md.25)94.
D- YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN HAKLARI :
D)1. KİŞİSEL NİTELİKTE HAKLARI :
Ortaklık yönetiminde bulunmanın ve ortaklık iş ve işlemlerinden müteselsilen sorumlu olmanın doğal sonucu kişisel hakları ortaya çıkarmıştır. Yani bu haklar mali nitelik taşımayan aynı zamanda birer yükümlülük niteliğinde olan haklardır. Bunlar kişisel olduğu kadar idari nitelikte de haklardır.
a) Yönetim Hakkı :
Yönetim ve temsil olgularının oluşması ve bunların icrası bakımından kişisel nitelikteki yönetim hakkının varlığı kaçınılmazdır. Bu sebeple her üyenin; yönetim kurulu toplantılarına davet ve katılma hakkı, yönetim kurulunu, başkana sunulacak yazılı talep ile toplantıya çağırma hakkı( TTK md.331/II) ve istediği konuları toplantı gündemine aldırma hakkı vardır. üyenin yönetim kurulu toplantısına katılmasını yasaklayan bir hal bulunmadıkça, toplantıda fikirlerini açıklamak, oyunu kullanmak hakkına da sahiptir95.
b) Temsil Hakkı :
TTK md. 319 uyarınca ana sözleşmede aksine düzenleme olmadıkça her yönetim kurulu üyesi, diğer bir yönetim kurulu üyesi ile birlikte ortaklığı temsil etme hak ve yükümlülüğüne sahiptir(TTK md.321/III). Yönetim kurulu üyelerinin; yerine getirilmesi kişisel sorumluluklarını gerektirecek genel kurul kararlarına karşı iptal davası açma hakları da vardır(TTK md.381/III)96.
c) Bilgi Alma Hakkı :
Üyelerin; ortaklığı temsile ve ortaklık işlerini görmeye yetkili temsilci veya yöneticilerden(temsilci üyeler, müdür veya murahhaslar) genel olarak işlerin gidişatı veya belirli bazı iş veya işlemlerle ilgili “Bilgi alma hakları” vardır(TTK md.331). Bu hak üyelerin müteselsil sorumluluğunun bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Fakat ortaklık defterler ve evraklarını bizzat inceleyebilmeleri için, yönetim kurulunun bu konuda onay kararı vermesi gerekmektedir(TTK md.331/I).
Kural olarak müteselsil sorumluluğa tabi olan ve seleflerinin işlemlerini incelemesi yükümü bulunan yönetim kurulu üyelerinin ortaklık defter ve evrakını inceleme yetkisinin bu derece kısıtlanması kanunun kurduğu sistem içinde bir çelişki ve eksiklik yarattığı söylenebilir97. Bu çelişkiyi, İsviçre yasa koyucusu, İsviçre borçlar kanununda 1991 yılında yaptığı değişiklikle gidermeye çalışmıştır. Bu düzenleme ile, yönetim kurulunun her üyesi, toplantıda ortaklığın bütün işleri hakkında bilgi verilmesini, ortaklığın işlerini yürütmekle görevli kişilerden işlern gidişi hakkında bilgi isteyebilir. Ayrıca görevin yerine getirilmesi için gerekli hallerde her üye; yönetim kurulu başkanından defter ve belgelerin kendisine ibrazını isteyebilecektir. Başkan talebi reddederse buna yönetim kurulu karar verir98. İsviçredeki bu düzenlemenin benzerinin Türk hukukunda da yapılması gerekmektedir.
D) 2. MALİ NİTELİKTEKİ HAKLARI :
a) Huzur Hakkı :
Ana sözleşmede aksine bir hüküm yoksa, yönetim kurulu üyelerine hazır bulundukları her toplanjtı için belli bir ücret verilir. İşte buna huzur hakkı denir. Bu ücret ana sözleşmede tayin edilebilir, edilmemiş ise genel kurul ücreti takdir edecektir(TTK md.333). Huzur hakkı tayişn yuetkisi genel kurul için münhasır yani devredilmesi imkansız bir yetkidir. Huzur hakkının alınamayacağı ana sözleşmede tesbit edilsede, üyelerin toplantıya katılabilmek için harcadıkları masrafları ortaklıktan isteyebilirler99. Huzur hakkının üst sınırı ana sözleşmede belirtilmiş ise ayda kaç toplantı yapılırsa yapılsın, alınacak huzur hakkı ücreti bu üst sınırı geçemez100.
b) Ücret :
Yönetim kurulu üyelerine belirli dönemlerde ücret ödenmesine; ana sözleşmeye konulan bir hükümle veya genel kurul kararı ile karar verilebilir. Ücretin miktarı ana sözleşmede belirtilebileceği gibi genel kuruklun takdirine de bırakılmış olabilir. Benimde katıldığın genel ortak kanaate göre ücretin tesbiti e4ğer genel kurula bırakılmış ise, bu tesbit yetkisi genel kurulun münhasır yetkisindedir.
c) Kazanç Payı :
Yönetim kurulunun teşvik edilmesi, iyi ve verimli çalışması ve başarısının tetiklenmesini amaçlar. Bu ortaklık kazancından(karından) yönetim kurulu üyelerine pay verilmesi şeklinde olur. Bu yönde teşvik hem ortaklık, hem ortaklar, hemde yönetim kurulu üyeleri için yararlıdır.
TTK md. 279/II/V e göre; kazanç payı verilebilmesi ana sözleşmede hüküm bulunmasına bağlıdır.
TTK md. 472 kazanç payı verilmesini bazı şart ve kısıtlamalara bağlamıştır. Bunlar; “safi kazanç üzerinden kanuni yedek akçeler ayrıldıktan sonra, ve ana sözleşmede daha fazla bir oran öngörülmemişse, ortaklara en az %4 kar dağıtıldıktan sonra verilebilir”. Dolayısıyla bu pay ortaklığın karlılık durumuna ve yönetim klurulunun katkılarına göre genel kurulca tayin edilmektedir.
Kazanç payı müktesep hak ihtiva etmez. Yani ana sözleşme ile kazanç payı öngörülse bile ana sözleşme değişikliği ile bu pay artırılabileceği gibi, düşürülebilir veya kaldırılabilirde101. Ancak ana sözleşme değişikliğine kadar doğmuş kazanç payı, değişiklikten önceki uygulamaya göre hesaplanacakltır. Çünkü genel kurul kararları ileriye doğru hüküm doğurur. Kazanç payı alma hakkı doğmuş ancak üyelere bu dağıtılmıyorsa üyelerin dava açıp, temerrüt faizi ile bu payı tahsil imkanları vardır102. fakat pay sahiplerine kar payı dağıtılmasına genel kurul karar vermemişse, yönetim kurulu üyelerine de kazanç payı dağıtılamaz103.
Kazanç payı görev süresi ile doğru orantılıdır104. Dolayısıyla istifa veya azil ile görev süresi sona eren üyenin kazanç payı, görev yaptığı süre ile tesbit edilir105.
Kazanç payı haklsız ve kötü niyetle alınmış ise, yönetim kurulu üyeleri bunları iade ile mükelleftirler(TTK md.473). Paranın alındığı tarihten itibaren 5 yılda zamanaşımına uğrar(TTK md.473/II).
TTK md. 474/I,II, hükmü;
“…Şirketin iflası halinde idare meclisi azaları şirket alacaklılarına karşı, iflasın açılmasından önceki son üç yıl içinde kazanç payı veya başka bir nam altında hizmetlerine karşılık olarak aldıkları ve fakat münasip ücreti aşan ve bilanço münasip bir ücret miktarına göre tedbirli bir tarzda tanzim edilmiş olduğu takdirde, ödenmemeleri gereken paraları geri vermekle mükelleftirler.
Sebepsiz iktisap hakkındaki hükümler gereğince istirdadı mümkün olmayan paraların geri verilmesi mükellefiyeti yoktur106.”
Demekle kazanç payının geri verileceğini belirtmektedir.
d) İkramiye :
Yönetim kurulu üyelerine çalışmaları sırasında başarı elde etmeleri sebebiyle, ana sözleşmede yer almasına ve ortaklığın kar etmesine gerek olmadan ikramiye verilebilir. Yani ortaklık zarar etse dahi ikramiye verilebilir. Örneğin; ortaklığın zararı önceki yıl veya yıllara göre azaltıldıysa genel kurul ikramiye kararı alabilir. Bu konudaki yetki yani ikramiyenin takdiri tamamen ortaklık genel kuruluna aittir. İkramiyenin bir hak olmadığını da belirtmek gerekir. Bu sebeple yönetim kurulu üyelerince talep edilebilir niteliği yoktur. Genel kurul takdir yetkisini kullanarak ikramiyeye verebilir veya vermez. Tabi ki bu yetki kullanılırken, iyiniyet, dürüstlük, sadakat kurallarına(TTK md.2, TTK md.381) uymak şarttır.
TTK tasarısı md. 394 ile mali nitelikteki haklar; “Yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebilir."şeklinde düzenlenmiştir.ancak burada paylaştırmadan bahsedilmemiş olup bu hussunun maddeye ek fıkra olarak şu şekilde;
“Yönetim kurulu üyelerine topluca verilecek olan kazanç payının üyeler arasında nasıl dağıtılacağı genel kararında belirtilmemiş ise yönetim kurulunca belirlenir.” Şeklinde eklenmesi gerekir107.
E) YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN BORÇLARI(YÜKÜMLERİ):
E)1. YÖNETİME İLİŞKİN YÜKÜMLER :
a) Yönetimsel Yükümü :
Yönetim kurulu üyeleri, yönetim hakkının kullanılmasıyla ilgili tüm faaliyetlere katılmaya mecburdurlar. Bu hem bir hak, hem bir yükümlülüktür. Toplantılara katılmak, oy kullanmak, ortaklığın zararına gördüğü hususlarda karşı oy kullanmak, önerilerde bulunmak, müzakerelere iştirak etmek… vs yönetimsel bir hak ve yükümlülüktür. TTK md. 338 hükmüne göre; ortaklığın zararına gördüğü hususlarda veya diğer yönetim kurulu kararlarında, muhalefetini zapta geçirerek durumdan yazılı olarak denetçileri haberdar eden yönetim kurulu üyesi müteselsil sorumluluktan kurtulacaktır.
Elden dolaştırma yoluyla alınan kararlara katılmamak veya muhalefetini öneriye yazmamak sorumluluk nedeni oluşturmaz. Çünkü bu suretle alınacak kararlarda; toplantı yeter sayısı oy birliği olduğundan, önerideki imza eksikliği kararın oluşumunu önleyecek ve karar uygulanma yeteneği kazanmayacaktır108.
b) Gözetim Yükümü :
Yönetim kurulu üyeleri, ortaklık iş, işlem ve ilişkilerinin gidişatını, ortaklık idaresinin durumunu gözetmekle de yükümlüdürler. Esasında bu yüküm, özen ve sadakat borcunun bir yansımasıdır. Ortaklığın deyim yerindeyse denetlenmesi, yukarıda açıkladığım bilgi alma hakkının kullanılması ile gözetim yükümlülüğü yerine getirilebilecektir. Üyeler; iş ve işlemlerin gidişatını, bunların kanunlara, ortaklık esas sözleşmesine, ortaklık yararına uygunluğunu gözlemek durumundadırlar. Kurul üyeleri incelemeleri sırasında tespit ettikleri usulsüzlük ve yolsuzluklardan, denetçileri haberdar etmekle görevlidirler. Hatta gereğinde genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırmalıdırlar109.
Genel gözetim yükümü, yönetim yetkisi tümüyle murahhaslara bırakılsa dahi devam eder. TTK md. 308 gözetim ve inceleme görevini özel olarak; “ilk yönetim kurulu üyeleri, kuruluş işlemlerini özel olarak incelemek ve saptadıkları yolsuzlukları denetçilere bildirmekle yükümlüdürler” şeklinde düzenlenmiş ve gözetim yükümünü ihlal eden üyelerin müteselsilen sorumlu olacakları hüküm altına alınmıştır. Ayrıca; TTK md. 337 gereğince; yeni seçilen veya tayin olunan yönetim kurulu üyeleri, kendinden önceki üyeleri işlemlerini incelemekle ev gerekli halde denetçilere bildirmeye mecbur tutulmuşlar ve bunun ihmali halinde kendilerinden önceki yapılan usulsüzlük ve yolsuzluğa iştirak edecekleri düzenlenmiştir.
E)2. ORTAKLIK İLE İŞLEM YAPMAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ :
a) Yükümlülüğün Kapsamı :
TTK md. 334 hükmüne göre; “İdare meclisi azalarından biri umumi heyetten izin almadan kendi veya başkası namına bizzat veya dolayısiyle şirketle şirket konusuna giren bir ticari muamele yapamaz. Aksi takdirde şirket yapılan muamelelerin batıl olduğunu iddia edebilir. Aynı hak diğer taraf için mevcut değildir.” Demekle yönetim kurulu üyesinin; kendisi veya başkası adına, bizzat veya dolayısıyla ortaklığın işletme konusuna giren bir işlemi ortaklık ile yapamayacağını belirtmektedir. Böylelikle yasa; üyelerin yetkilerini kötüye kullanmalarının önüne geçerek ortaklık çıkarını gözetmektedir.
Ancak anonim ortaklık genel kurulu; yönetim kurulu üyeleri için konan ortaklıkla işlem yapma yasağını kaldırma yetkisine sahiptir. Genel kurul yasak işlemlerin yapılmasına izin verebileceği gibi, icra olunmuş somut bir işleme icazette verebilir. Genel kurul bu izni tüm üyelere veya belli üyelere verebilir. İznin geçerlilik süresi belirlenebilir, belirlenmemişse izin; verilen üye veya üyeler için süresiz olarak geçerlidir. Yani izin verilen üye veya üye kadrosu değişmedikçe diğer genel kurullarda yenilenmesine gerek yoktur. Ayrıca ortaklık ana sözleşmesine konulacak bir hükümle de bu yasak kaldırılabilir, ama konan bu hükümden tüm yönetim kurulu üyeleri yararlanacak ve ana sözleşmede bu yönde hüküm olduğu sürece genel kurul aksi yönünde karar alamayacaktır110.
TTK tasarısında md. 395 ile yeni düzenlemeler getirilmiştir. Madde metni;
“Madde 395 - (1) Yönetim kurulu üyesi, genel kuruldan izin almadan, şirketle başkası adına herhangi bir işlem yapamaz; aksi hâlde, şirket yapılan işlemin batıl olduğunu ileri sürebilir. Diğer taraf böyle bir iddiada bulunamaz.
(2) Yönetim kurulu üyesi, onun 393 üncü maddede sayılan yakınları, kendisinin ve söz konusu yakınlarının ortağı oldukları şahıs şirketleri ve en az yüzde yirmisine katıldıkları sermaye şirketleri, şirkete nakit veya ayın borçlanamazlar. Bu kişiler için şirket kefalet, garanti ve güvence veremez, sorumluluk yüklenemez, bunların borçlarını devralamaz. Aksi hâlde, şirkete borçlanılan tutar için şirket alacaklıları bu kişileri, şirketin yükümlendirildiği tutarda şirket borçları için doğrudan takip edebilirler.” Şeklindedir.

b) Yükümlülüğe Aykırı Davranışın Hukuki Sonuçları :
TTK md. 334 ikinci ve üçüncü cümlesinde “…Aksi takdirde şirket yapılan muamelelerin batıl olduğunu iddia edebilir. Aynı hak diğer taraf için mevcut değildir…” şeklinde düzenlenmiştir. Sakatlığın derecesi belli olmadığından ve genel kurulun icazet verebilmesi de mümkün olabileceğinden, işlem yapmama yükümlülüğüne uyulmayarak yapılan işlemlerin akıbeti “askıda hükümsüzlük” olup ortaklık işlemin kendisi yönünden geçersizliğini öne sürebilir. Fakat yönetim kurulu üyesi bunu ileri süremez(tek taraflı bağlamazlık kuralı)111. Ortaklık genel kurulu, ortaklığı bağlayıp bağlamayacağı yönünde karar verecektir. Ortaklık bu işlem dolayısıyla bir zarara uğramışsa, bu zararın tahsili için; işlemi yapan yönetim kurulu üyesi veya üyeleri aleyhine, ortaklığa tazminat davası açma hakkının tanınması gerekir112.
E)3. ORTAKLIK İLE REKABET ETMEME YÜKÜMLÜLÜĞÜ :
Yönetim kurulu üyeleri, ortaklığın işletme konusuna giren iş ve işlemleri kendi veya bir başkasının hesabına yapamayacağı gibi, aynı türden ticari işlerle uğraşan bir ortaklığa sınırsız sorumlu ortak sıfatıyla da giremez(TTK md335)113. TTK md. 335 bu hali ile, üyelerin aynı konu ile uğraşan bir kolektif şirkete girmelerini veya komandit ortaklıkta komandite ortak olmalarını rekabet yasağına aykırı saymıştır. bana karşılık YK üyesi komandit ortaklığa komanditer veya anonim yada limited ortaklığa ortak olarak girebileceklerdir. Rekabet yasağının ihlali için öncelikle işlemin ortaklık konusuna girmesi gerekir. Bu da ortaklığın uygulamada fiilen uğraştığı işlerdir. TTK md.335 ortaklığın konusuna giren “ticari muameleleri” yasaklamıştır. Öyleyse, ortaklık konusuna girse dahi ticari olmayan işlerde rekabet yasağı yoktur. Tabi burada ticari niyetle yapılmış muamelelerden bahsetmek amaca uygun düşer114.
Peki ama yönetim kurulu üyesi konusu aynı olan diğer bir ortaklıkta yönetim kurulu üyesi olabilir mi? Kanunda bu yönde bir düzenleme olmamakla birlikte TTK md.335 in ruhu ve sadakat borcu kavramları değerlendirilmesi ile buna müsaade edilemeyeceği kanaatindeyim.
Ortaklık genel kurulu, yönetim kurulu üye veya üyelerine rekabet yasağı kapsamına giren iş ve işlemleri yapabilme izni verebilir(TTK md.335). Bu tür bir izinde rekabet yapmama yükümlülüğü işlemez. Genel kurulun izni açık veya zımni olabilir. Hatta yapılan iş ve işlemlere icazet vermek suretiyle de yükümlülüğü kaldırabilir. Genel kurulun izni yeni seçilen üyeler hakkında uygulanmaz. Ana sözleşmeye konulacak rekabet izni hükmü ile de yasak kaldırılabilir ve bundan tüm yönetim kurulu üyeleri ve yeni seçilenler faydalanabilir ve bunun süresi değiştirilmesi anına kadardır. Genel kurulun verdiği rekabet etme izninde ise; süre belirtilmişse sürenin bitiminde, belirtilmemişse, izin verilen üye veya üyeler için onların üye sıfatları sonuna veya izin kaldırılana kadardır. Yani her olağan genel kurulda yenilenmesine gerek yoktur115.
TTK md. 335 kapsamındaki rekabet yasağına aykırı davranışın bir yaptırımı söz konusudur. Ancak unutmamak gerekir ki bu madde ile TTK md. 56 vd. maddelerdeki HAKSIZ REKABET hükümlerini karıştırmamak gerekir. TTK md.56 vd. genel olarak herkese uygulanacaktır 335 ise yukarıda açıkladığın hususlara özel bir durumdur. Bu sebeple genel kurul veya ana sözleşme ile üye veya üyelerin TTK md335 hükmüne göre rekabet yasakları kaldırılsa dahi bu TTK md.56 vd. maddelerdeki haksız rekabet hükümlerine sirayet etmez ve yönetim kurulu üyelerinin TTK md.56 vd. maddelerdeki sorumlulukları devam eder.
TTK. md.335 rekabet yapmama yükümlülüğüne aykırı eylem ve işlemlerin yaptırımını; “…Bu hükme aykırı harekette bulunan idare meclisi azasından şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan muameleyi şirket namına yapılmış addetmekte ve üçüncü şahıslar hesabına akdolunan mukavelelerden doğan menfaatlerin şirkete aidiyetini talep etmekte serbesttir”116.
Şeklinde düzenlemiştir. Öyleyse rekabet yapmama yükümlülüğüne aykırı hareket eden üyeye karşı ortaklığın 4 seçimlik hakkı vardır. Bunlar:
* Zararın tazminini talep etme,
* Sözleşme üçüncü kişi hesabına yapılmışsa, bundan doğan menfaatlerin ortaklığa devrini talep etmek,
* Yapılmış işlemin ortaklık namına yapılmış sayılmasını istemek,
* Eğer yönetim kurulu üyesi aynı konu ile uğraşan başka bir ortaklığa sınırsız sorumlu olarak girmişse, ortaklıktan çıkmasını veya yönetim kurulu üyesinin bu ortaklıkta elde ettiği menfaatlerin ortaklığa devrini talep etmek.
Tabi ki; yönetim kurulu üyesinin üyelikten azledilmesi de mümkündür. Ayrıca genel kurul üyeden rekabetten kaçınmasını ve o işlem hakkında hesap ve bilgi verilmesini de isteyebilir. Yasağa aykırılıktan doğan menfaat ortaklığın zararından fazla bile olsa bunun devri talep edilebilir. Belirtilen 4 alternatifi kullanmaya yetkili organ TTK md.335/II ye göre yönetim kuruludur. TK md.335/II hükmünce; “Bu haklardan birinin tercihi birinci fıkra hükmüne aykırı harekette bulunan azadan başka azalara aittir.” Demek suretiyle bu 4 haktan birisinin tercihi aykırılık yapanın dışında yönetim kurulunun üyelerinden birisine aittir şeklindedir. Yönetim kurulu usulüne göre karar alarak alternatiflerden birisini kullanır. Ancak yasağı ihlal edenlerin sayısı çok ve bu durumda yeter sayıyı etkileyip karar almaya etki ediyorsa(yeter sayı oluşmuyorsa), bu durumda alternatif hakkı genel kurul kullanır117.
Yönetim kurulu üyelerinin rekabet yasağına aykırı hareket etmeleri nedeniyle sorumlu tutulabilmeleri için kusur aranmamıştır118.
TTK md 335 rekabet yapmama yükümlülüğünün ihlali nedeniyle ortaklığın haklarını kullanmasını belli bir süreye tabi tutmuştur. Bu süre TTK md.335/III’te; “Bu haklar, zikredilen ticari muamelelerin yapıldığını veyahut idare meclisi azasının diğer bir şirkete girdiğini sair azaların öğrendikleri tarihten itibaren üç aylık ve herhalde vukularından itibaren bir yıllık müruruzamana tabidir”
şeklinde düzenlenmek suretiyle 3 ay ve herhalde davranışın vukuu bulmasından itibaren 1 yıllık zaman aşımı sürelerine bağlanmıştır.
Rekabet etmeme yükümlülüğü için ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler119;
E)4. GÖRÜŞMELERE KATILMA YASAĞI :
TTK md. 332 hükmüne göre; “İdare meclisi azaları şahsi menfaatlerine veya 349 uncu maddede sayılan(usul ve füruundan biriyle eşi ve üçüncü dereceye kadar (Bu derece dahil) kan ve sıhri hısımları) yakınlarının menfaatlerine taalluk eden hususların müzakeresine iştirak edemezler. Böyle bir husus müzakere konusu olunca, ilgili aza, ilgisini kurula bildirmeye ve keyfiyeti o toplantının zaptına yazdırmaya mecburdur. 330 uncu maddenin 2 nci fıkrasındaki halde bu cihet teklifi tespit eden kağıda yazılır.120” Bu maddede yazılı hallerde üyeler yönetim kurulundaki görüşmelere katılamazlar. Yasağın kapsamına giren üye derhal durumu yönetim kuruluna bildirmeye ve keyfiyeti toplantı tutanağına yazdırmakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğe aykırı hareket edilmesi sonucu ortaklık aleyhinde zarar meydana gelirse TTK md.336/V hükmü gereği; bu üyenin sorumluluğu söz konusu olacaktır.
E)5. ÖZEN BORCU :
a) Niteliği :
TTK md. 320 ve atıf yapılan BK. Md.528/II; anonim ortaklık yönetim kurulu üyelerinin, ortaklık iş ve işlemlerinde dikkatli ve basiretli davranma, gerekli özeni göstermelerini aramıştır. Buna göre, yönetim kurulu üyeleri görevlerini yaparken, ortaklığın ve pay sahiplerinin menfaatlerine göre hareket etmek ve ilgili iş ve işlemlerde gerekli, olağan dikkat ve özeni göstermek zorundadırlar121. Özen borcu üyenin iş ve eylemlerinde kusurlu olup olmadıkları da tayin edilir. Özen borcunu gereği gibi yerine getirmeyen YK üyesi ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklarına karşı akde aykırılık sebebiyle sorumlu olur.
b) Özen Derecesi :
TTK md.320, özen hususunda BK. Md.528/II’nin uygulanacağını ve adi şirket özen borcunu düzenleyen BK. Md.528/II’ ye göre; “şirket işlerini ücretle gören şerikin özen borcu vekilin özen borcu hususundaki hükümlere tabidir.” Vekilin özen borcunu düzenleyen BK. Md.390 da, işçinin özen borcunu düzenleyen BK md.321’e atıf yaptığı için, buradan, yönetim kurulu üyesinin işçinin göstermesi gerekli özen borcunu göstermesi gerektiği sonucu ortaya çıkar. BK. 321 de objektif özen ölçülüsü koymaktadır122. Bu sebeple ücret alan yönetim kurulu üyesi veya yönetici objektif özen yükümlüğü altında olmaktadır. Fakat ücretin kapsamına hangi ödemelerin gireceği ve ücret almayan üyelerin özen yükümlülüğünde ölçütünün ne olacağı tartışmalıdır. Ücret almayan üyelerin özen borcu subjektif adledilmektedir. Bu vesile ile anonim ortaklık yönetim kurulu üyelerinin özen borcu hakkındaki düzenleme anonim ortaklık bünyesine, işleyişine ve menfaatler düzenine uygun değildir123. TTK md. 320 ücret alan almayan ayrımı yapmadan, özen borcuna ilişkin BK. 528/II nin uygulanacağını belirterek. Kanun koyucunun amacı; yönetim kurulu üyelerinin özen borcuna ilişkin, ücret alanlarınki gibidir. Nitekim yalnızca BK. Md.528/II‘ ye atıf yapılması da bunun kanıtıdır.
Yargıtay da bir kararında yönetim kurulu üyelerinin “ …tedbirli bir idareci gibi hareket etmeleri” gerekliliğini” vurgulamıştır124. Yüksek mahkeme başka bir kararında; “…özen borcunun derecesinin, yönetim kurulunun ticari yaşamda belli yetkilerle donatılıp donatılmadığına göre tayin edilmesi” gerektiğini vurgulamıştır125.
Görüldüğü üzere kanun koyucunun yönetim kurulu üyesinin özen borcunu tespiti için koyduğu hüküm başarılı bir hüküm değildir. Çünkü böylesine dolanbaçlı bir hüküm kanun koyucuyu varmayı arzuladığı sonuçtan uzaklaştırabilir. Doğru olan bu konuda açık ve net bir hüküm koymaktır126.
c) Objektif Olmasının Anlamı :
Ortalama bilgi ve yeteneğe sahip bir yöneticinin aynı şartlar altında seçeceği hareket tarzına uygun davranan bir yönetim kurulu üyesi, kendinden beklenen özeni göstermiş sayılır. Tabi ki özen ölçüsü, aynı nitelik ve büyüklükteki anonim ortaklıklar yönetim kurulu üyeleri için aynıdır ve her somut olayın özelliklerinin ayrı değerlendirmesi yapılmalıdır. Ayrıca özen ölçüsünün değerlendirmesinde, yönetim kurulu üyesinin o iş için gerekli olup iş sahibi tarafından bilinen veya bilinmesi gereken malumat ve mesleki eksiklikleri ile sahsi özellikleri ve vasıflarıda dikkate alınacak, ayrıca genel kurul tarafından seçilen yönetim kurulu üyesinin de özgeçmişini bilerek seçtiği göz önüne alınır ve genel kurul tarafından bilinen veya bilinmesi gereken kişisel nitelik, gereklilik, uzmanlık ve mesleki birikimde göz önünde tutulacaktır127.
d) Halka Açık Anonim Ortaklıkta YK Üyelerinin Özen Derecesinin Tespiti:
Özen borcunun objektifliği yukarıda açıkladığım gibi, bulunduğu statü ve hacim bakımından aynı büyüklükte ve aynı nitelikteki anonim ortakların yönetim kurulu üyelerinin aynı olmasıdır. Dolayısıyla halka açık anonim ortaklık ile küçük ölçekli, içine kapanık bir aile şirketinin nitelikleri ve büyüklükleri aynı olamayacağından YK üyelerinin özen borcu da aynı olmayacaktır. Çünkü bu ortaklıkların uğraş alanlarının kapsamları ve dereceleri aynı olamayacaktır128.
e) Banka Yönetim Kurulu Üyelerinin Özen Borcunun Belirlenmesinde Ölçü :
Bu konudaki İsviçre ve Alman hukukundaki çağdaş eğilim yönetim kurulu üyelerin bilgi, beceri, kişisel yetenek ve deneyimleri düzeyinde özen yükümlülüğü(Sübjectif Ölçü) beklenebileceğidir. Buna “makul ölçü” denilmektedir129.
Dolayısıyla banka yönetim kurulu üyelerinin özen ölçüsü de yine TTK’ daki karma sistem ile belirlenecektir. Öyleyse ölçü; orta deneyim ve yetenekte bir banka yöneticisinin aynı somut olaydaki davranış biçimidir. Benzer bir durumda sektördeki meslektaşlarının çoğunluğu gibi davranan banka yönetim kurulu üyesi kendinden beklenen özeni göstermiş olur ve sorumluluğu doğmaz. Üyenin sorumluluğunun tespiti amacıyla özen derecesine, yaptığı işlemlerin geneline bakarak değerlendirme yapmak gereklidir. Ülkenin somut gerçekleri ve verileri de özen borcunun tespitinde önem taşır. Yine banka yönetim kurulu üyelerinin de seçiminde, genel kurulca bilinen veya bilinmesi gereken kişisel bilge ve yetenekleri de göz önünde tutulacağından, örneğin yönetim kuruluna seçilen bir emekli asker, siyasetçi, sanatçı veya bilim adamından profesyonel bir banka üst düzey yöneticisinden beklenen özen beklenemez130.
E)6. SADAKAT BORCU :
Yönetim kurulu ile anonim ortaklık arasındaki ilişki güven temeline dayanır. Bu sebeple, yönetim kurulu üyeleri ortaklığa ve pay sahiplerine karşı; sadık olmalı, bütün işlerinde ortaklık menfaatlerini en üstte tutmalı ve ortalık sırlarını saklamalıdır. Ortaklığa ait sırların saklanması kapsamına; ortaklığa ait belgelerin üçüncü kişilere verilmemesi ve incelettirilmemesi, suret veya fotokopilerinin saklanmaması veya görev süresi bitmesi halinde bazı evrakları iade etmesi girmektedir131. Sır saklama yükümlülüğü üyelerin görevi bittikten sonrada devam eder.
E) 7. TEMİNAT VERME YÜKÜMÜ :
TTK md. 313 hükmü uyarınca;
“İdare meclisi azalarından her biri, itibari kıymetleri esas sermayenin en az yüzde birine muadil miktarda hisse senetlerini şirkete tevdie mecburdur. Şu kadar ki; esas sermayenin yüzde biri 5 000 lirayı aşarsa fazlasının tevdii mecburi değildir. Tevdi olunan hisse senetleri azanın umumi heyetçe ibrasına kadar vazifesinden doğan mesuliyete karşı merhum hükmünde olup başkalarına devrolunamaz ve şirketten geri alınamaz.
İdare meclisinin muvafakatiyle rehin makamında olan hisse senetleri, bir üçüncü şahıs tarafından da tevdi edilebilir”132
Demektedir. Yani her bir yönetim kurulu üyesi, görevi sırasında yol açabileceği zararların güvencesi olarak, ortaklık esas sermayesinin “yüzde biri” oranında pay senedini ortaklığa tevdi ile yükümlüdür ancak sermayenin yüzde biri 5.000-TL’yi geçerse fazlayı tevdi mecburiyeti yoktur. Fakat yukarıdaki hüküm gereğince verilen teminat miktarı bu günkü şartlar altında sadece sembolik bir zorunluluktan ibarettir. Kanun koyucunun amacını gerçekleştirmekten uzaktır. Öyleyse teminat miktarının ana sözleşme ile fazla belirlenmesi de mümkün olduğundan bu miktarın ana sözleşmede fazla belirtilmesi adeta bir zorunluluk halidir.
TTK md. 275 uyarınca; anonim ortaklık yönetim kurulunda temsilci bulundurmak hakkına sahip bulunan kamu tüzel kişilerinin bu teminatı göstermek yükümü yoktur(TTK md.313/3, 275/3).

İKİNCİ BÖLÜM :
IV ANONİM ORTAKLIK YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN HUKUKİ SORUMLULUĞU :
A- KURAL: ŞİRKETİN SORUMLULUĞU :

TTK’nın 317 nci maddesi uyarınca, anonim ortaklık yönetim kurulu tarafından idare ve temsil olunur. Dolayısıyla yönetim kurulu üyeleri, ortaklık tüzel kişiliğinin kanuni temsilcileridir ve ortaklıkla aralarındaki hukuki ilişki vekalet sözleşmesine dayanır. Yönetim kurulunun bu temsil yetkisini kullanarak üçüncü kişilerle ortaklık adına yaptığı tüm iş ve işlemlerinden doğan hak ve borçlar, ortaklık tüzel kişiliğine ait olur ve dolayısıyla yönetim kurulu üyelerinin üçüncü kişilere karşı şahsen sorumlu olmaları söz konusu olmaz(TTK md. 336/1)133. Zira, yetkili bir temsilci tarafından temsil edilen adına üçüncü kişilerle yapılan işlem ve sözleşmelerden doğan hak ve borçlar temsil edilene aittir (BK. m. 32). Hatta, yönetim kurulu üyelerinin, bu sıfatlarından dolayı idare ve temsil görevini yaptıkları sırada üçüncü kişilere karşı işlemiş oldukları haksız fiilden dahi anonim ortaklık sorumludur (TTK m. 321).
Yine madde hükmünde yönetim kurulu üyelerinin yapmış olduğu sözleşme ve muamelerinin kişisel sorumlulukları geretirmediği ve bunların sonuçlarının da şirkete ait olduğunun ifade edilmesi de, YK üyelerinin MK. md.48/2 anlamında organ olduklarını ortaya çıkarmaktadır134.

B- İSTİSNA: YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN
SORUMLULUĞU :
B) 1. YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN SORUMLULUĞUNU DÜZENLEYEN BAŞLICA KANUN HÜKÜMLERİ VE BU HÜKÜMLERİN DÜZENLENİŞ BİÇİMİ:
Anonim ortaklıkların; kuruluş, idare, denetleme ve tasfiyesinden doğan sorumluluk halleri ile çeşitli sorumlu kişiler, Türk Ticaret Kanunu’nda toplu bir biçimde düzenlenmemiş olup sorumluların sıfatları ve bunların yaptıkları işlerin türüne göre dağılan bir sistem uygulanmıştır. Yine de esas itibariyle; yönetim kurulu üyelerinin, şirket ile birlikte pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı sorumlu olmaları esastır.
Bu kapsamda TTK sisteminde; genel sorumluluk md. 336-341 de düzenlenirken yine yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu dolaylı yoldan düzenleyen ve sorumluluğu ilgilendiren diğer bazı maddeleri ise; TTK md. 53, 65, 67, 275, 308-310, 321, 332, 334, 335, 342, 346, 363, 399, 412, 433, 450, 473 ve 474’ tür.
Ancak genel ve özel sorumluluk halleri bu sayılanlardan ibaret olmayıp; madde 336-5’ de yer alan “Gerek Kanunun gerek esas mukavelenin kendilerine yüklediği sair vazifelerin, kasten veya ihmali neticesi olarak yapılmaması” hükmünden hareketle Türk Ticaret Kanunu madde 137, 271, 304, 320, 324, 327 ve diğer bazı maddelerin ihlali ile yönetim kurulu üyelerinin uymakla yükümlü tutulduğu esas sözleşme hükümlerinin ihlali özel sorumluluk hali olarak kabul edilmiştir135.
Ticaret Kanunu hükümlerine ilaveten, Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu genel hükümleri içerisinde; Medeni Kanun(MK) md. 2’de düzenlenen iyiniyet kuralı, haksız fiillerle ilgili Borçlar Kanunu(BK) md. 41-50 hükümleri, akde aykırı hareketlerden doğan sorumlulukları düzenleyen BK. madde 96 hükümleri çeşitli durumlara göre üyelere uygulanabilir.
Yine BanK’ nunda da yönetim kurulu üyeleri için şahsi iflastan tutun, ağır hukuki ve cezai müeyyidelere varan sorumluluklar öngörülmektedir136.
Belirtmek gerekir ki; yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu düzenleyen hükümler TTK, MK, BK VE SerPK’ndan ibaret değildir, daha birçok kanunda yer alan hükümlerde yöneticilerin sorumluluğu düzenlenmiştir. Örneğin; İİK, VUK, SerPK, TCK…vb nın bazı maddeleri sorumlukla ilgili düzenlemeler içermektedir.
B) 2. YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN SORUMLULUĞUNA İLİŞKİN ESASLAR:
Belirtmek gerekir ki Anonim ortaklıkta sorumluluk esası;, TTK’ nın 269’ uncu maddesinde, “...Bir unvana sahip, esas sermayesi muayyen ve paylara bölünmüş olan ve borçlarından dolayı yalnız mamelekiyle mes’ul olan şirkettir. Ortakların mes’uliyeti, taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile mahduttur.137” şeklinde tanımlanmıştır.
Anonim ortaklıkta genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kurulu zorunlu organ olarak bulunmak zorundadırlar. Yönetim kurulu, ortaklığı idare ve temsil yetkisine sahip, genel kuruldan sonra gelen en önemli organ niteliğindedir. Anonim ortaklıkların sermayesinin paylara bölünmüş olması ve bu payların kolaylıkla el değiştirebilmesi; ortaklığın geniş kitlelerin katılımıyla kurulmasına olanak sağlamaktadır. Ortaklık sürecinin geniş kitleleri ilgilendirmesi ve ekonomik önemine bağlı olarak ortaklığı idare ve temsil yetkisine sahip yönetim kurulu üyelerinin, bazı durumlarda sorumlu tutulmasını zorunluluk haline getirmiştir.
İşte bu sebeple; yasa, ana sözleşme ve genel kurul kararlarıyla yönetim kurulu üyelerine bir takım temsille ilgili olmayan görev ve yükümlükler öngörüldüğünden, bunların yerine getirilmemesi veya gereği gibi yerine getirilmemesi YK üyesinin sorumluluğunu doğuracaktır. Yine yönetim kurulunun üyelerinin idare ve temsil görevini yaptıkları sırada üçüncü kişilere karşı işlemiş oldukları haksız fiilden dolayı zarar vermeleri halinde, bu zarardan her ne kadar anonim ortaklık sorumlu olsa da, ortaklık sonradan haksız fiili yapan üyelere rücu edebilecektir. İşte bu halde de üyelerin kişisel sorumluluğu söz konusu olacaktır138.

Ayrıca YK üyelerinin ortaklığa verdikleri zararlar, hem ortakların hem de ortaklık alacaklılarının dolaylı zararı olduğu özel hallerde de YK üyelerine karşı ortakların ve ortaklık alacaklılarının TTK md.340, 309 hükümleri uyarınca tazminat davası açma hakları vardır. Ancak tazminatın ortaklığa verilmesini istemeleri gerekmektedir139.

C- SORUMLULUĞUN TEMEL NİTELİKLERİ VE ŞARTLARI:
C) 1. SORUMLULUĞUN TEMEL NİTELİKLERİ :
a) Kusura Dayanan Sorumluluk :
Anonim ortaklıkta yönetim kurulunun sorumluluğu kusura dayanan bir sorumluluktur140. Çünkü YK üyelerinin sorumluluğunu düzenleyen çoğu maddede kusur arandığını açıkça görüyoruz(TTK md.308, 336/5, 338, 339, 346). Bununla birlikte YK üyesinin sorumlu tutulabilmesi için kusurlu bir hareketin o üyeye izafe edilmesi de gereklidir. Öyleyse; yönetim kurulu üyelerinin şirket nam ve hesabına yapmış oldukları işlem ve sözleşmeler nedeniyle sorumlu tutulabilmeleri, ancak kendilerine kusurlu bir eylemin yüklenmesi durumunda mümkündür.
Ancak belirtilmelidir ki; TTK md. 338 hükmü uyarınca; “…müteselsil mesuliyeti mucip olan muamelelerde bir kusuru olmadığını ispat eden aza mesul olmaz141” hükmü gereği, kanun koyucu karine olarak, yönetim kurulu üyelerinin kusursuzluklarını ispatlayıncaya kadar kusurlu olarak kabul edileceklerini hüküm altına almıştır142.
Kusursuzluğun ispatı genel hükümlere tabi olmakla birlikte, TTK md. 338 de ispat konusunda bazı ölçüler vermiştir. Madde içeriğince;
“…muhalif rey vermiş olup keyfiyeti müzakere zaptına yazdırmakla beraber murakıplara hemen yazılı olarak bildiren…”
yani üye yönetim kurulu kararına olumsuz oy vermişse ve bunu müzakere zaptına yazdırıp, denetçilere yazılı olarak bildirmişse veya
“…mazeretine binaen o muamelenin müzakeresinde hazır bulunmayan aza…” demek suretiyle yani geçerli bir mazereti sebebiyle toplantıya katılmamış üyenin sorumluluğunun olmayacağını belirtmektedir.

b) Sözleşmeden Doğan Sorumluluk :
YK üyelerinin sorumluluğu akdi nitelik taşımaktadır. YK üyelerinin kanunun veya sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmemeleri, anonim ortaklık ile aralarındaki sözleşmenin (Anonim ortaklık yönetim kurulu üyeliğine seçilmek, ortaklık ile seçilen kimse arasında bir sözleşme meydana getirir. Bu sözleşmenin türü konusunda, doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır. Fakat bu konuda genel olarak ortaklıkla yönetim kurulu arasındaki ilişkinin vekâlet sözleşmesi hükümlerine dayalı olduğu kabul edilmektedir.) ihlali anlamını taşır. Yöneticilere karşı sorumluluk davası açma hakkı olan ortaklar ve ortaklık alacakları da açacakları davalarda, sözleşmeye aykırılık sebebine dayanabilirler143.

c) Müteselsil Sorumluluk :
TTK md. 336;
“İdare meclisi azaları şirket namına yapmış oldukları mukavele ve muamelelerden dolayı şahsan mesul olamazlar. Ancak aşağıda yazılı hallerde gerek şirkete gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler.”
Demek suretiyle yönetim kurulu üyeleri arasında tam teselsülü kabul etmiştir144. Yani üyelerin kusur derecesine bakılmaksızın(ağır, hafif kusur) oluşan zararın tamamının istenmesidir. Ancak TTK md. 275 uyarınca; kamu tüzel kişileri tarafından atanan YK üyelerinin müteselsil sorumluluğu yoktur. Belirtmek gerekir ki; kanunun YK üyelerine müteselsil sorumluluk yüklediği haller emredicidir. Dolayısıyla müteselsil sorumluluğun bu durumlarda ana sözleşme veya bazı kararlarla bertaraf edilmesi mümkün değildir.
YK üyelerine müteselsil sorumluk esasının getirmesinde ki amaçlardan birinin de; üyelere ortak dava açma imkanının söz konusu olabilmesi ve üyelerin müteselsil sorumluluk esası sebebiyle birbirlerini denetleme yükümlerine layıkı ile yerine getirmelerinin sağlanmasıdır145.
Sorumluluğa müteselsil olarak karşılık veren yönetim kurulu üyelerinin, daha sonra genel hükümler mucibinde birbirlerine rücu etmeleri mümkündür.
C)1. SORUMLULUĞUN ŞARTLARI :
a) Kusur :
TTK, yönetim kurulu üyeleri için kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyelerinin aleyhine kusur karinesi kabul edilmiştir. Kusurun ağır veya hafif olması önemli değildir. Ayrıca, TTK’ya göre bazı hallerde yönetim kurulu üyelerinin kusur aranmaksızın sorumlu tutulabileceği de ileri sürülmektedir. Kusursuz sorumluluk hallerine, TTK’nın 67 ve 335 inci maddelerinde düzenlenen durumlar örnek verilebilir.
Anonim ortaklık ile yönetim kurulu üyeleri arasında sözleşme ilişkisi vardır. Bu nedenle yönetim kurulu üyeleri, Borçlar Kanununun 96 ncı maddesinde öngörülen “... kendilerine bir kusurun isnat edilemeyeceği...146” kuralına göre kusursuzluğunu kanıtlamadıkça sorumludurlar.
Sorumluluk için kusur bir şart olsa bile TTK md. 338 gereği, “…müteselsil mesuliyeti mucip olan muamelelerde bir kusuru olmadığını ispat eden aza mesul olmaz147” hükmü gereği, kanun koyucu karine olarak, yönetim kurulu üyelerinin kusursuzluklarını ispatlayıncaya kadar kusurlu olarak kabul edileceklerini hüküm altına almıştır. Öyleyse sorumluluktan kurtuluş kusursuzluğun ispatı ile mümkün olmaktadır.
b) Zarar :
Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidilebilmesi için, kusurlu hareket sonunda bir zarar meydana gelmelidir. Zarar, bir kimsenin malvarlığında meydana gelen azalma olarak tanımlanabilir. İki şekilde ortaya çıkabilir:
-Zarar doğuran olay, malvarlığında direk azalmaya neden olabilir,
-Zarar doğuran olay, zarar görenin servetindeki artışı engellemiş olabilir.
Yönetim kurulu üyelerinin işlem ve eylemleri sonucu şirket, pay sahipleri veya şirket alacaklıları zarar görebilir.
Şirketin zararı: yönetim kurulu üyelerinin yapmış oldukları işlem veya sözleşmeler nedeniyle şirket malvarlığında doğrudan azalma olması, şirkete karşı sorumluluğu gerektirir. Bu durumda şirket pay sahipleri ve alacaklıları dolaylı olarak zarara uğrar.
Üçüncü şahısların zararı: yönetim kurulu üyelerinin yaptıkları zarar, şirketin malvarlığına değil, doğrudan doğruya pay sahipleri veya şirket alacaklılarını etkilemiş olabilir. Bu durumda zarar, pay sahipleri ve şirket alacaklıları için doğrudan doğruya zarar veya asli zarardır148.
D- YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN ÖZEL SORUMLULUK HALLERİ:
TTK md. 336 sorumluluk hallerini 5 bent halinde saymaktadır. Genel kanaat ilk dört bent ile beşinci bendi birbirinden ayırmak gerektiği yönündedir. Çünkü öğretide genel olarak TTK md.336/5 te anılan görevlerden birinin TTK md. 319 kapsamında murahhaslara bırakılması halinde müteselsil sorumluluğun söz konusu olmayacağı, ancak TTK md. 3362 nın ilk dört bendinde düzenlenen sorumluluk hallerinde TTK md. 319 gereğince görev dağılımı yapılamayacağı ve müteselsil sorumluluğun ortadan kaldırılamayacağı, bu sebeple ilk dört bent devri kabil olmayan görevlerdir149.
D)1. Hisse senetleri bedellerine mahsuben pay sahipleri tarafından yapılan ödemelerin doğru olmaması(TTK md.336/1):
Bu bent ile kastedilen; yönetim kurulu üyeleri ile bir ortak arasındaki anlaşma neticesinde hisse bedelinin tamamının veya bir kısmının ödenmiş gösterilmesi halini sorumluluk kapsamına almaktadır150. Sorumluluğun doğması için YK üyesi ile ortak arasında bir anlaşma olmasına gerek yoktur. Dolayısıyla bir ihmal söz konusu ise yine sorumluluk doğar151. Ortaklığın kuruluşu sırasında olduğu gibi kuruluşundan sonra da taahhüt edilmiş olan pay bedellerinin zamanında ödenmesini istemek ve takip etmek yönetim kurulunun görevidir. Aksi durum; yönetim kurulu üyesinin sermayeyi koruma borcuna aykırılık teşkil eder. Aksi halde payları kendi hesaplarına almaya ve müteselsilen ödemeye mecburdurlar. Pay bedellerine mahsuben yapılan ödemelerin doğru olmamasından bir zararın doğması halinde yönetim kurulu üyeleri müteselsilen sorumludurlar.
D) 2. Dağıtılan ve Ödenen Kar Paylarının Gerçek Olmaması(TTK md.336/2):
Kar payı ancak TTK md. 457/1’ e göre yıllık bilançoya göre belirlenebilir ve gerçek kar, safi kardan kanuni ve yedek akçeler çıkarıldıktan sonra kalan bakiyedir. Anonim şirketlerde kazanç payı sahiplerine dağıtılacak karın, Türk Ticaret Kanunu madde 72-75, 457-472 ile vergi kanunlarına uygun olarak düzenlenmesi ve Türk Ticaret Kanunu madde 75 gereğince açıklık ve doğruluk prensiplerine tabi bilançoya göre hesap ve tespit edilmesi gerekir. Buna aykırı yapılan dağıtım sermayeden iade teşkil eder152 ve bu da ortaklığın ve ortaklık alacaklılarının zarar görmesine neden olur.
Ayrıca bilanço ile kar ve zarar hesaplarının genel kurul tarafından tasdiki, belli bir miktar veya oranda kar dağıtımının da genel kurul kararına bağlanması (TTK md.369) veya ana sözleşme ile emredilmiş olması gerekir153. Karın ödenmesi tarihine, genel kurul karar verebileceği gibi bu hususu yönetim kuruluna da bırakabilir. Kar tahakkuk etmeden veya muteber bir genel kurul kararı olmadan dağıtım yapılmışsa veya kar payına mahsuben ortaklara verilen avansın, dağıtılan kar payından fazla olması halinde, yönetim kurulu üyeleri şirketin bu yüzden uğradığı zararı tazmin ile müteselsilen yükümlü olurlar.
D) 3. Kanunen Tutulması Gereken Defterlerin Mevcut Olmaması Veya Düzensiz Bir Şekilde Tutulması(TTK md.336/3) :
Anonim ortaklığın mecburi(TTK md. 66, 326, 417, 1465 ve diğer kanunlarda gösterilenler) veya ihtiyari bütün defterleri tutma bunları kanuni süreler içinde saklama görevi de yönetim kurulundadır. Defterlerdeki kayıtları doğrulayan ve yoklukları halinde defter kayıtlarının ispat gücünü kaldıran senet, makbuz, mektup gibi belgeler de defter kavramına dahidir. TTK md. 336/3’ ün lafzında sadece defterler geçse de, TTK md.66/2 gereğince, anonim ortaklığın tacir sıfatı sebebiyle saklamakla yükümlü olduğu sair belgeler de bu bendin kapsamındadır.
Eğer defter kanunun emrettiği şekilde tutulmamış, notere tasdik ettirilmemiş ise ortaklık lehine delil olarak kullanılamayacağı gibi, Vergi Usul Kanunu gereği usulsüzlük cezasının tazmini de söz konusu olur.
Öyleyse; kanunen tutulması gereken defterlerin yönetim kurulunca tutulmaması, kanunen tutulması gereken defterlerin düzensiz tutulmuş olması ve kanuni süreler içinde saklanması yükümlülüğünün yerine getirilmemesi hallerinde meydana gelen zararlardan dolayı yönetim kurulu üyeleri müteselsilen sorumludurlar154.
D) 4. Genel kurulun aldığı kararın nedensiz olarak yerine getirilmemesi (TTK md. 336/4) :
Ortaklık genel kurulunca alınan kararların icra edilmesi, ortaklık yönetim kuruluna verilmiş bir görev ve yükümlülüktür. Yönetim kurulu, genel kurul kararlarını, gereğine uygun şekilde ve geciktirmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür155. Bu kararların geçerli bir sebep olmaksızın yerine getirilmemesi halinde TTK md.336/4 hükmünün açık anlamı gereği, yönetim kurulu üyeleri; ortaklığa, münferit pay sahiplerine ve ortaklık alacaklılarına karşı müteselsilen sorumlu olacaklardır. Ancak yönetim kurulu üyelerinin kararı yerine getirmemek için geçerli bir sebebi bulunuyor ve bu sebebe rağmen karar yerine getiriliyorsa yine üyelerin sorumluluğu doğacaktır156. Öyleyse genel kurulun aldığı kararları yerine getirme kuralı genel kurulun sıhhatli olarak aldığı kararlar için geçerlidir157. Çünkü TTK md.381/4 hükmü gereği, genel kurulu kararının sakatlığı, bunun icrasından kaçınmak için haklı sebep oluşturur. Yönetim kurulu alınan kararın sıhhatini incelemek zorundadır. Kanuna ve ana sözleşmeye aykırı olan genel kurul kararları iptal edilebilir olduğundan yerine getirilmekten mutlak kaçınılmalı ve YK üyeleri bu tür kararların iptali için dava açmalıdırlar. İptal edilebilir karar için, yönetim kurulunun heyetçe ve hatta karar şahıslarını ilgilendiriyorsa YK üyelerinin münferiden iptal davası açma yetkileri olduğundan, bu nitelikteki kararları da tam tersine yerine getirmemekle yükümlüdürler.
Yönetim kurulu üyeleri genel kurul kararını sıhhat açısından olduğu kadar ortaklık menfaatlerine uygunluk açısından da incelemekle yükümlüdürler. Yönetim kurulunun sadakat ve özen yükümlülüğü daha karar taslak halinde iken, genel kurulun kararın alınmasının ortaklık menfaatleri ile bağdaşmayacağı hususunda uyarılmasını gerektirir. Üyeler ortaklık menfaatlerine aykırılığı icrai aşama da tespit ederlerse icrailikten vazgeçip genel kuruldan tekrar talimat sormak durumundadırlar158. Genel kurul, yönetim kurulun menfaatlere aykırılık tespiti ve uyarıya rağmen eski kararında ısrar ederse, yönetim kurulu kararı yerine getirecektir ama, bu karardan yönetim kurulunun sorumluluğu doğmaz159.
D) 5. Kanunun veya Esas Sözleşmenin Kendilerine Yüklediği Diğer Görevlerin Kasten veya İhmal Nedeniyle Yapılmaması(TTK md.336/5):
Bu hüküm ile genel bir sorumluluk sebebi konulmaktadır. Bu kapsamda “yapılmamanın” yanı sıra eksik, geç, hatalı yapmanın da yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu gerektirdiği vurgulanmaktadır160. Kanun ve ana sözleşme hükümlerinin gereği gibi yerine getirilmemesi sorumluluk sebebidir. Kanun terimi içine; TTK dışında kalan, ancak yönetim kurulu üyelerinin sorumlulukları ile ilgili hükümler içeren tüm kanunlar girer.
D) 6. Esas Sermayenin Değiştirilmesinde Kanun Hükümlerine Uyulmamış Olmasından Doğan Sorumluluk:
Yeni pay senedi çıkarmak sureti ile sermaye arttırma işlemleri aynen şirketin kuruluşuna ait hükümlere tabidir. (TTK md.392) Maddede özellikle para sermayesinin dörtte birinin yatırılmasına ait hüküm ile ayın türünden bir sermaye konması, malların devralınması ve hususi menfaatlerin sağlanması ile ilgili kararın mevcudiyeti halinde bu hususlara ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. Ayrıca, iştirak taahhütnameleri ile halk iştirake davet edilmek isteniyorsa düzenlenecek izahnamede yer alması zorunlu hususlar 392. maddede belirtilmiştir.
Esas sermayenin arttırılması kanununda öngörülen hükümlere göre yürütülmemişse, bu husustaki işlemler batıl olup, bundan olayı yönetim kurulu üyeleri, şirkete, münferit pay sahiplerine ve üçüncü şahıslara karşı müteselsilen sorumludurlar(TTK md.392 son)161.
D) 7. Kuruluştaki Yolsuzlukları Araştırmamadan Doğan Sorumluluk(TTK md.308):
İlk yönetim kurulu üyeleri şirketin kurulmasında yolsuzluk olup olmadığını araştırmakla mükelleftirler. Bu hususta ihmalleri görülür ve bu yüzden meydana gelen zarar kuruculardan alınmamış olursa, idare meclisi üyeleri müteselsilen sorumlu olurlar.(TTK md.308)
Kanunumuz kuruluş muamelelerinin usulü dairesinde yapılmış olmasına önem vermiş ve kuruluş muamelelerinde bir yolsuzluk bulunup bulunmadığını araştırma görevini yönetim kuruluna heyet olarak değil, ferden yüklemiştir162.
Yönetim kurulu üyeleri şirketin kuruluş muamelelerini kontrol ederken özen göstermek mecburiyetindedir. Kuruluş muameleleri, esas sözleşmenin düzenlenmesinden şirketin tüzel kişilik kazanması için gereken tescil ve ilanın yapılmasına kadar geçen bütün işlemleri kapsar.
Kanunun 305, 306, 307. maddelerinde kuruluş işlemleri sırasında vesikaların doğru olmaması, esas sermaye hakkında yanlış beyanlar, ayın türünden sermayeye değer biçilmesinde hile gibi hususlarda yolsuz muamelelerin yapılabileceği belirtilmiş ve yaptırımları gösterilmiştir.
Kuruluş işlemlerini inceleyen yönetim kurulu üyeleri, yolsuzlukların sorumlularını bulup meydana gelen zarar karşılığı tazminatı istemek zorundadırlar. Bu zorunluluğu yerine getirmedikleri takdirde müteselsilen sorumlu olurlar. İlk yönetim kurulu üyeleri ile denetçilerin, kuruluştaki yolsuzluklarından dolayı sorumlu olmaları neticesi, bir ödeme yapılırsa, yolsuzluklara iştirak eden üçüncü şahıslara rücu hakları vardır. Eda ettikleri ödemeleri vaktinde bu kimselere ihbar etmek kaydıyla haiz oldukları defileri dermeyan edebilirler163.
Davacıların, şirketin kuruluşu sırasında bir yolsuzluk yapıldığını, bunun meydana çıkarılmasında ilk yönetim kurulu üyelerinin ihmali bulunduğunu ve yolsuzluk dolayısıyla maruz kalınan zararın kuruculardan alınmamış olduğunu ispatlamaları gerekir.
Kuruluştaki yolsuzlukları açığa çıkaramamaktan dolayı yönetim kurulu üyeleri hakkında uygulanacak müeyyide tazminattır ve miktarı da meydana gelen zarar ile sınırlıdır164.
E- Yönetim Kurulu Üyelerinin Şahsi Sorumluluk Halleri:
E) 1. Yeni Seçilen veya Tayin Edilen Yönetim Kurulu Üyesinin Sorumluluğu:
TTK md.337 gereği; yeni seçilen veya tayin edilen yönetim kurulu üyeleri, kendinden önceki üyenin belli olan yolsuz işlemlerini denetçilere bildirmeye zorunludur. Böyle bir durum mevcut olduğu halde, yeni seçilen üyeler durumu denetçilere bildirmezse sorumlu üyelerin sorumluluklarına aynen iştirak etmiş olurlar. Sorumluluk öncüllerin görev aldıkları bilanço dönemlerine ilişkindir165.
E) 2. Yönetim Kurulu Üyelerinin Haksız Fiillerden Dolayı Sorumluluğu:
Anonim ortaklığı temsil ve idareye yetkili yönetim kurulu üyelerinin görevlerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden dolayı anonim ortaklık sorumludur. Fakat ortaklığın haksız fiili işleyen yönetim kurulu üyesine karşı bu nedenle doğan tazminat borcundan dolayı rücu hakkı vardır (TTK m. 321). Bu rücu hakkının niteliği, kapsamı ve şartları Borçlar Kanununun 41 ve 55 inci maddesi ile Medeni Kanunun 48 inci maddelerine göre tayin ve tespit olunur.
E) 3. Yönetim Kurulu Üyelerinin, Şahsi veya Yakınlarının Menfaatlerini İlgilendiren Hususların Görüşmelerine Katılmalarından Doğan Sorumluluk:
İlk bölümde ilgili konuda da açıkladığım üzere, TTK m. 332/1 gereği; Yönetim kurulu üyeleri şahsi menfaatlerini veya usul ve füruğundan birisiyle eşi ve üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve kayın hısımlarının menfaatlerini ilgilendiren hususların görüşmelerine katılamazlar. Eğer üye görüşmeye katılma yasağına aykırı hareket ederse, yükümlülüğünü yerine getirmediği muamele yüzünden, ortaklığın meydana gelen zararını tazmin etmek zorundadır (TTK m. 332/2)166. Tazminat davasının şirket tarafından açılması gerekir. Şahsi sorumluluk sadece ortaklığa karşıdır. Yasağın ihlal edilmiş olması gerçekleştirilen işlemi geçersiz yapmaz. Yani üyenin sorumluluğunun ortaya çıkması alınan karardan ortaklığın bir zarar görmesi şartına bağlı tutulmuştur. Ortaklık bir zarar görmemişse veya bir zarar olsa bile bu zararın kanuni süreler içerisinde tazmini karara bağlanmışsa, ilgili üyenin sorumluluğu da bahis konusu olamaz.
E) 4. Ortaklığın İflas Etmesinden Doğan Sorumluluk:
Ortaklığın iflası halinde, bunun sonucu sadece şirketin ortaklığın şahsına aittir ve şahsi kusurları olmadıkça yönetim kurulu üyeleri bundan dolayı sorumlu tutulamazlar. Yönetim kurulu üyelerinin basiretsiz ve kusurlu yönetimleri sonucu ortaklık iflas etmişse, borçlarını ödeyememişse, bu ödenemeyen borçtan yönetim kurulu üyeleri şahsen sorumludurlar. Bununla beraber, ortaklığın iflası halinde yönetim kurulu üyeleri ortaklık alacaklılarına karşı iflasın açılmasından önce son üç yıl içinde kazanç payı veya başka bir ücreti aşan ve ödenmemesi gerektiği halde ödenen paraları iade etmek zorundadırlar (TTK m. 474). Ayrıca yönetim kurulu üyeleri, haksız yere ve kötü niyetle aldıkları kazanç payını geri vermek zorundadırlar (TTK m. 473)167.
E) 5. Temsil Yetkisi ve İdare Haklarının Esas Sözleşme Uyarınca Bir Veya Birkaç Yönetim Kurulu Üyesine Verilmiş Olması Halinde Bunların Sorumluluğu:
Şirketin işleri, bir veya birkaç yönetim kurulu üyesi arasında bölünmüşse, üyeler arasında müteselsil sorumluluk uygulama alanı bulmaz. Bu halde sorumluluk yetki verilen üye veya üyelere aittir.
Kanunumuzda gerek kanunun, gerek esas sözleşmenin kendilerine yüklediği diğer görevlerin kasten ve ihmal neticesi olarak yapılmaması halinde yönetim kurulunun müteselsilen sorumlu olacağı hükme bağlanmakla birlikte, bahsi geçen görevlerden biri, yönetim kurulu üyelerinden herhangi birine bırakılmışsa, sorumluluğun ancak ilgili üyeye yükletilmesinin lazım geleceği ve o muameleden dolayı müteselsil sorumluluğu cari olmayacağı açıklıkla belirtilmiştir.(TTK md.336/3, 319)
Yönetim kurulu üyelerine görev yükletilmesi iki halde söz konusu olabilmektedir:
-Görev, esas sözleşmede isim belirtilmek suretiyle verilebilir.
-Esas sözleşmenin verdiği yetkiye göre genel kurul veya yönetim kurulu tarafından görev verilebilir.
Her iki halde de kendisine görev verilen yönetim kururlu üyesi üzerine aldığı işten sorumlu olmaktadır.
F- YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN KAMU BORÇLARINDAN DOLAYI SORUMLULUĞU :
F)1. GENEL OLARAK :
Kurumlar vergisi kanunu md. 1 ve 2 gereği anonim ortaklıkların kurumlar vergisi mükellefi olduğu şüphesizdir. Kural olarak tüzel kişiler hakkındaki vergi borçları ve bunlardan doğan sorumlukta tüzel kişiye aittir. Ancak;
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun kanuni temsilcilerin ödevi başlığını taşıyan 10’uncu maddesine göre;

“tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanunu temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.”
Demekte ve maddenin 2. fıkrasında;
“Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Bu hüküm Türkiye'de bulunmayan mükelleflerin Türkiye'deki temsilcileri hakkında da uygulanır.”
Demekle, temsilcilerin bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden, yükümlünün malvarlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, yasal temsilcilerin varlıklarından alınacağını belirtmektedir. Ayrıca, bu sorumluluk vergi dışındaki kamu yükümlülükleri içinde geçerlidir168. Bu 2. fıkranın değişmemiş halinde(eski hali) “…bu ödevleri kasıt ve ihmalleriyle yerine getirmemeleri…” ibaresinin bulunması yeni halinde kusursuz sorumluluğun amaçlandığı ve kastedildiği açıktır.
Bu sebeple VUK’ daki bu kusursuz sorumluluk düzenlemesi, hukuk sistemimizdeki yönetim kurulu üyelerinin kusura dayanan sorumluluğu sistemini bozmaktadır169.
F)2. SORUMLULUĞUN ŞARTI :
TTK’nın 317 nci maddesi uyarınca anonim şirket, yönetim kurulu tarafından idare ve temsil olunur. Dolayısıyla yönetim kurulu üyeleri, şirket tüzel kişiliğinin kanuni temsilcileridir. VUK’da ortaklık kanuni temsilcilerine müracaat için mükellefin vergi borcu sebebiyle takip edilmesini yeterli görmektedir. Dolayısıyla burada “objektif sorumluluk” esası benimsenmiştir. Yönetim kurulu üyelerinin kusuru aranmaksızın AATUHK maddeleri gereğince takip yapıldığı ve bu takip neticesiz kaldığı anda sorumlulukları söz konusudur. Ancak “kurtuluş beyyinesinin” de bulunduğunu hatırlatmak gerekir.
Temsilcilerin ortaklığın kamu borçlarından sorumluluğu ikinci derecedendir. Kamu idaresi öncelikle ortaklığı takip edecek ve eğer buradan alacağını tahsil edemezse kanuni temsilcilere yönelecektir. Yönetim kurulu üyeleri ancak, anonim ortaklığın malvarlığından alınamayan alacaklar için takip edilebilir. Ancak kanun koyucu 4108 sayılı kanunla AATUHK’ na eklediği mükerrer 35. madde ile bu sorumluluğu daha genişletmiş; “tahsil edilemeyenler” yanında tahsil edilemeyeceği anlaşılan” alacakları da sorumluluğun kapsamına dahil etmiştir170.
Vergi ziyanının tespit edildiği tarihte ortaklık malvarlığından alınma olanağı varken, idarece bu imkanın kullanılmaması suretiyle amme alacağının tahsil edilemez hale gelmesinde kanuni temsilciye atfedilecek bir durum yoktur. Böyle bir borçtan kanuni temsilcinin sorumlu olması mümkün değildir171.
F)3. SORUMLU KİŞİLER :
VUK md. 10/I ve II gereği;
“Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmıyan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.

(Değişik : 3/12/1988 - 3505/2 md.) Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Bu hüküm Türkiye'de bulunmayan mükelleflerin Türkiye'deki temsilcileri hakkında da uygulanır.”
Demekle, sorumlu kişileri; kanuni görevini yerine getirmeyen kanuni temsilciler olarak göstermektedir. Kanuni temsilci yetkisinin fiilen kullanılıp kullanılmamasının önemi yoktur. Kanun açıkça sadece kanuni temsilcileri sorumlu tutmuş ve yönetim kurulu üyesi olmakla birlikte ortaklığı kanunen temsil etmeyen kimseler bu sorumluluğun kapsamı dışında bırakılmıştır. Öyleyse önemli olan kanuni temsil yetkisine sahip olmaktır. Dolayısıyla ortaklığı temsil için imza yetkisi olmayan üye ve diğer kişilerin kamu borçlarından sorumluluğu doğmaz.
VUK 10. madde, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu düzenleyen TTK md. 336’yı bertaraf etmediği için, alacağını ortaklık ve kanuni temsilcilerden alamayan idarenin, TTK md. 336 gereği dolayısıyla uğradığı zarardan dolayı yönetim kurulu aleyhine dava açma hakkının olduğu da belirtilmelidir.
Sorumluluğun vergi yükünün doğduğu andaki temsilcilerde mi? yoksa borcun ifa edilmesi tarihindeki temsilcilerde mi olacağı tartışmalıdır. Danıştay’ında bu yönde farklı kararları mevcuttur. Ancak, burada amaçlanan ortaklığın kamu borçlarını geciktirmeksizin ve özenle yerine getirmesi olduğundan, borcun ifası zamanındaki kanuni temsilcilerin sorumlu olmaları kanunun amacına daha uygun düşecektir172.
Ödeme yapmak zorunda kalan kanuni temsilci, asıl mükellefe rücu imkanına sahiptir.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 80. maddesi de; prim borcunu zamanında ödemeyen tüzel kişi işverenin üst düzey yönetici ve yetkilileri primlerin ödenmemesinde haklı bir sebepleri yoksa, işverenle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olabileceklerdir173.

F)4. KURTULUŞ BEYYİNESİ :
VUK md. 10 uyarınca getirilen sorumluluk bir kusursuz sorumluluk olup, ortaklık kanuni temsilcilerine uygulanacaktır.
Kanuni temsilcinin, kamu borcunun doğumundan ve ifasının geldiğinden haberi olmadığını kanıtlaması sorumsuzluk sebebidir. Kanuni temsilciler, kusursuzluklarını ispatlamak suretiyle sorumluluktan kurtulabilirler. Sorumluluk “kanuni ödevlerini yerine getirmemiş” olanlara yüklenmiştir. Öyleyse kanuni ödevlerini yerine getirmiş, kusursuz olarak bu ödevden haberdar olmayan veya ödevini kusursuz yerine getirmemiş olan ya da bu ödevlerin yerine getirilmesi için kendine düşen her şeyi yapmış temsilcinin sorumsuzluğu söz konusudur.
G- SORUMLULUK DAVASINDA DAVACILAR
G) 1. TÜRK TİCARET KANUNU’NA GÖRE :
a. Ortaklığın Dava Hakkı :
Esas itibari ile sorumluluk davasında asıl dava hakkı ortaklıktadır. Önceki konularda belirttiğimiz üzere yönetim kurulu üyeleri ile ortaklık arasında bir akit ilişkisi vardır. Dolayısıyla bu davanın kaynağı yönetim kurulu üyesi ile ortaklık arasındaki akdin ihlalidir174. Yani kurul yasa ve ana sözleşmenin yüklediği görevlerin ihlali sonucunda ortaklığa zarar vermesi bu akdin ihlalini teşkil eder. Zarar gören ortaklık olduğundan dava hakkı öncelikle de ortaklığa aittir.
Ortaklığın TTK md.341 gereğince dava açabilmesi için, ortaklık genel kurulunun bu yönde karar alması(açıkça dava açılmasına izin yönünde/ ve genel kurulun, konuyu müzakere edip karara varabilmesi için yıllık olağan toplantılarda olduğu gibi sermayenin en az dörtte birini temsil eden pay sahiplerinin toplantıda asaleten veya vekaleten hazır bulunması ve kararında ekseriyetle alınması gerekmektedir.) veya azınlıkların, azınlık paylarını teminat olarak göstermeleri suretiyle, bu yönde azınlık talebi ile alınan genel kurul kararı gerekir. Yargıtay bu kararı sorumluluk davasının dinlenme şartlarından birisi kabul etmekte idi. Ancak son yıllarda Yargıtay bu görüşünden ayrılmış ve genel kurul kararı eksikliği halinde, bu bir dava şartı olarak değil, davacıya süre vererek bu eksikliği tamamlatmasını istemektedir175. Belirlenen bu yol usul ekonomisine de uygun olduğundan tarafımca da isabetli olduğu düşünülmektedir.
Yönetim kurulu üyeleri aleyhine açılan davanın konusu, yönetim kurulu üyelerinin kusurlu eylemleri sebebiyle ortaklığa verdikleri zararın tazminidir. Ortaklığın bu zararı doğrudan bir zarar olup, ortaklar ve alacaklılar açısından da dolaylı zarar oluşturur ve onlara da TTK md.309 kapsamında, tek başlarına dava açma hakkı verir. Tabiî ki ortaklar veya şirket alacaklılarının açacakları davada hükmedilen tazminatın ortaklığa verilmesi istenebilinecektir.
Dava için kusurlu eylem sonucu fiili zarar gereklidir. Zarar tehlikesi dava açmak için yeterli değildir176.
Davada temsil hususu ise; anonim ortaklığın yasal temsilcisi olan yönetim kurulu dava açılmasında da temsilci konumundadır. Ancak TTK md.341 gereği; aleyhlerine sorumluluk davası açılacak yönetim kurulu üyelerinin, görevi henüz sona ermemişse sorumluluk davası denetçiler tarafından açılır. Eski yönetim kurulunun tamamen değiştiği hallede ise yeni yönetim kurulu davayı açacaktır177. Ancak Yargıtay bu görüşte değildir. Nitekim bir kararında özetle; “…TTK 341/2 hükmünün; aleyhine dava açılmasına karar verilen üyelerle ilgi bu davanın ortaklık adına denetçilerce açılması gerekmektedir. Yeni yönetim kurulunun oluşması dava açma yetkisini denetçilerden alıp yeni kurula vermez.” Demektedir178.
Dava açmaya yetkili denetim kurulunun kurul olarak hareket etme zorunluluğu yoktur. Nitekim TTK md.341/2 “…Murakıplara aittir…” demek suretiyle denetim kurulu üyesi sıfatına sahip olan her kişi sorumluluk davasını açabilecektir.
Genel kurulda yönetim kurulu üyelerinin yanında denetim kurulu üyeleri aleyhinde de sorumluluk davası açılmasına karar verilmiş ise; bu durumda denetim kurulu üyeleri de davacı olamazlar ve ortaklığa bir veya daha fazla kayyım atanarak davanın görülmesi sağlanır179. Ortaklığın iflası halinde, dava açma yetkisi, iflas idaresine, tasfiye halinde ise, tasfiye memurlarına aittir.
Süre: bu tip sorumluluk davalarının genel kurul kararının alınmasından veya yeterli azınlığın dava açma talebinden itibaren 1 aylık süre içinde açılması gerekmektedir. Bu kararın tescil edilip edilmediği ve tescil tarihinin bir önemi yoktur. Bu 1 aylık süre bir hak düşürücü süre veya zaman aşımı süresi olmayıp görevin ifası süresidir, dava açma hakkını düşürmez, bu süreye uyulmaması uymayanların sorumluluğunu gerektirir180. Bu tip bir kısa süre öngörülmesinin sebebi ise; murakıplar, azınlık vekili veya diğer ilgililer tarafından derhal dava açılarak, şirket çıkarlarının bir ana önce güvence altına alınması düşüncesidir181.
Azınlığın dava açma talebi: TTK md. 341/2; YK üyelerine karşı açılacak sorumluluk davalarında, olumlu bir azınlık hakkı öngörmüştür. Ortaklık hissesinin en az %10’unu(halka açık anonim ortaklıklarda %5(SerPK md. 1/8)) temsil eden azınlıkların istemesi halinde genel kurul karar almadan da, sırf bu azınlık talebiyle dava açılabilir. Ana sözleşme ile bu %10 luk pay sahipliğinin oranı yukarıya veya alta çekilebilir. Bu şekilde açılan dava da ortaklık adına açılır, ancak azlık dilerse kendisini ortaklık temsilcilerinin yanında vekille temsil ettirebilir(TTK md.341/2)182. Bu tip durumda azınlık ortaklığın uğrayacağı muhtemel zararlar için paylarını bir bankaya teminat olarak vermek zorundadır. Dava reddedilirse azınlık sadece ortaklığa karşı tazminatla yükümlüdürler.
b. Ortaklar İle Ortaklık Alacaklılarının Dava Hakkı :
TTK md.336/1 hükmüne göre; yönetim kurulu üyelerinin, ortaklığa, pay sahiplerine ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumlu oldukları açıktır. TTK md.340’ın 309’ a yaptığı yollama ile, ortaklığın uğradığı zarar dolayısıyla pay sahipleri ve alacaklıların dava açabilecekleri öngörülmüştür. Bu vesile ile; pay sahipleri veya şirket alacaklıları, yönetim kurulu üyeleri aleyhine dolayısıyla ve kişisel olarak uğradıkları zarar nedeniyle iki farklı dava açabilirler. Dolayısıyla zarar sebebiyle açılan davada tazminatın ortaklığa ödenmesi istenebilirken, doğrudan uğradıkları zarar için açılan davalarda tazminat kendilerine ödenir.
1. Dolayısıyla Zararlara Dayanan Davalar:
Ortaklığın gördüğü bir doğrudan doğruya zarar, ortaklık alacaklıları ve pay sahipleri için dolayısıyla zarardır ve bu daha çok, dolayısıyla zarar görenin malvarlığında sonradan etkisini göstermektedir183. Burada doğrudan zarara ortaklık uğramaktadır. Ortaklığın bu zararı dolaylı yönden alacaklıları ve pay sahiplerini etkilemektedir184. Örneğin; yönetim kurulu üyelerinin fiili doğrultusunda, ortaklık malvarlığı azalmışsa, pay sahiplerinin de hisselerine tekabül eden miktar azalmakta, alacaklılarında alacakları tehlikeye girmekte olduğundan dolayısıyla etkilenmektedirler.
Davanın şartları ve nitelikleri; dolayısıyla zararda, ortaklığın uğradığı bütün zararlar, ortaklık için istenir ve dayanağı yukarıda açıkladığım üzere akde aykırılıktır. Amaç ortaklığın doğrudan doğruya gördüğü zararın giderilmesidir. Buradaki davda tazminat alacaklısı ortaklık olmak zorundadır. Yönetim kurulu üyelerince, pay sahiplerine veya ortaklık alacaklılarına yapılan ödeme ortaklığın talep hakkını düşürmez. Ortaklığa yapılan ödeme tüm talep haklarını ortadan kaldırır185.
2. Doğrudan Zararlara Dayanan Davalar:
Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu filleri neticesinde, ortaklık zararlarından bağımsız, pay sahiplerinin veya ortaklık alacaklılarının malvarlığında oluşan zararlar, doğrudan zararlardır. Bu fiiller ayrıca ortaklığı da zarara sokmuş olabilir bu önemli değildir. Örneğin; kanuna aykırı düzenlenmiş bilançoya güvenerek pay sahibi olma, sermaye artırımında ortakların yeni pay alma haklarının ihlal edilmesi, ortağın pay hakkının kanuna aykırı iptali…vb pay sahibinin doğrudan zararlarıdır186.
Davanın Nitelikleri; ortaklar veya alacaklılar tazminatın kendilerine ödenmesini istemektedirler. TTK md. 336’daki dava şartlarıyla açılır. Burada da ortaklık ile yönetim kurulu arasındaki akde aykırılık dava konusunu oluşturur.
G) 2. SERMAYE PİYASASI KANUNU’NA GÖRE :
12.15.199 tarih ve 4487 sayılı SerPK da yapılan değişiklik ile yönetim kurulu üyelerine karşı yeni bir sorumluluk davası açma yöntemi getirildi. SerPK md. 15/5 hükmü gereğince;
“…Halka açık anonim ortaklıklar, sermaye piyasası mevzuatına uygun olarak düzenlenmiş ve bağımsız denetimden geçmiş üçer aylık ara dönemler itibariyle hazırladıkları mali tablolarında yer alan karlarından, kanunlara ve esas sözleşmeye göre ayırmak zorunda oldukları yedek akçeler ile vergi karşılıkları düşüldükten sonra kalan kısmın yarısını geçmemesi, ana sözleşmelerinde hüküm bulunması ve genel kurul kararıyla ilgili yılla sınırlı olmak üzere yönetim kuruluna yetki verilmesi koşullarıyla temettü avansı dağıtabilirler. Her ara dönemde verilecek temettü avansı bir önceki yıla ait bilanço karının yarısını aşamaz. Önceki dönemde ödenen temettü avansları mahsup edilmeden ilave temettü avansı verilmesine ve temettü dağıtılmasına karar verilemez. Temettü avansı dağıtımına karar verilmesinde ve avansın ödenmesinde Türk Ticaret Kanununun, bilanço ve gelir tablosunun kabulüne ve karın dağıtılmasına ilişkin olup, bu madde hükmüne aykırı olan hükümleri uygulanmaz. Yönetim kurulu üyeleri ve temsilcisi oldukları tüzel kişiler, şirket denetçileri, bağımsız denetimi yapanlar ve bağlı oldukları gerçek ve tüzel kişiler, ara dönemler bilanço ve gelir tablolarının gerçeği aksettirmemesinden veya mevzuat ile muhasebe ilke ve kurallarına uygun olarak düzenlenmemiş olmasından doğan zararlar için şirkete, pay sahiplerine, şirket alacaklılarına ve ayrıca doğrudan doğruya olmak üzere temettü avansının kararlaştırıldığı veya ödendiği bilanço yılı içinde pay senedi iktisap etmiş bulunan kişiler ile üçüncü kişilere karşı müteselsilen sorumludurlar...”187
Böylece yönetim kurulu üyeleri, “TEMETTÜ avansı” dağıtılması işleminden doğan zararlar dolayısıyla, ilgililere karşı müteselsile sorumlu duruma gelmişlerdir. Sorumluluğun sebebi ise; “1- ara dönem bilanço ve gelir tablolarının gerçeği aksettirmemesi ve 2- mevzuat ile muhasebe ilke ve kurallarına uygun düzenlenmemiş olması” dır. Tabi ki bu 2 husus dışında gelecek zararlardan TTK md. 336 kapsamında sorumludurlar.
H- SORUMLULUK DAVASINDA USUL, YETKİ VE GÖREV:
Usul: TTK md.146 hükmü gereği; “Ticaret şirketlerinde ortakların şirketle veya birbirleriyle olan münasebetlerinden doğan dâvalarda ve şirketlerin idare meclisi âzaları, müdürleri veya murakıplarına karşı bu kanunun mer'iyetinden sonra açılacak mesuliyet dâvalarında basit muhakeme usulü tatbik olunur.”
Demekle anonim ortaklık yönetim kurulu aleyhinde açılacak sorumluluk davalarında da “Basit Yargılama Usulü”nün(HUMK. md.507-511) uygulanacağı belirtmektedir. Deliller HUMK’a tabidir. Davada her iki tarafta tacir olmadığından TTK md.82 gereği, ticari defterler delil olarak kullanılamayacaktır.
Yetki: TTK md. 309/3 gereği; anonim ortaklık yönetim kurulu aleyhinde açılacak sorumluluk davalarında davacılara genel yetki kuralının yanında ek bir olanak daha tanınmakta ve davacı dilerse HUMK md. 9 ve md.10 uyarınca; davalı yönetim kurulu üyelerinin ikametgahı mahkemesinde, dilerse tümü aleyhinde “Şirketin Merkezinin Bulunduğu Yer” mahkemesinde dava açabilir.
Görev: Yönetim kurulu aleyhinde açılacak sorumluluk davası TTK md. 4 gereği, bir “mutlak ticari davadır.” Dolayısıyla müddeabihin değeri önemli olmaksızın öncelikle “Ticaret Mahkemesinde” , ancak o yerde ticaret mahkemesi yoksa da “Asliye Hukuk Mahkemesinde” görülecektir.
İ- SORUMLULUĞUN SONA ERMESİ :
İ) 1. GENEL OLARAK :
Ortaklık yönetim kurulu üyeleri aleyhinde sorumluluk davasının; gerek genel kurulun olumlu kararı, gerek azınlık pay sahiplerinin olumlu kararı ve talebi üzerine, açılması halinde, önceden de belirttiğim gibi bir ön şart mevcut; bu bir genel kurul kararının veya yeterli azınlık talebinin bulunmasıdır. Öyleyse bu tip bir davada yapılacak ilk savunma; bu yönde bir genel kurul kararının veya azınlık talebinin olmadığı yönünde olmalıdır188.
Yönetim kurulu aleyhinde sorumluluk davası açılması yönünde alınan genel kurul kararına karşı, iptal davasının açılması halinde, sorumluluk davasında kullanılacak bir savunma yoludur.
Yukarıda açıkladığım üzere sorumluluğun doğması için çeşitli kriterler vardır. Yönetim kurulu üyesinin/lerinin; kusursuzluğunu ispatı halinde(TTK md.338), eyleminin zarara sebebiyet vermediği veya eylemiyle oluşan zarar arasında illiyet bağının olmadığının ispatı halinde sorumluluğu doğmayacaktır. Öyleyse; bu durumlarda savunmanın temelini teşkil etmelidir. Yine sorumsuzluk halinin kanıtlanması(TTK md.308, 319, 320, 332, 334, 335) durumunda ve üyeye sorumluluk yüklenemeyeceği hallerde yönetim kurulunun sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.
Bu genel hususların dışında yönetim kurulu; İBRA, ZAMANAŞIMI VE ZARARA BİRLİKTE SEBEBİYET VERME hallerinde de savunmalarını yaparak sorumluluktan kurtulabilecektir.
İ) 2. İBRA :
a) İbra Kavramı Ve İbra Kararının Özellikleri :
Arapça kökenli bir sözcük olup, “aklama, temize çıkarma” anlamına gelen ve yönetim kurulu için bir sorumluktan kurtulma kurumudur189. Tüzel kişiler bakımından; tüzel kişinin yönetim ve karar organı, belli bir hesap dönemi sonunda tüzel kişi genel kuruluna faaliyet ve işlemleri hakkında hesap vermek zorundadırlar. Bu sebeple, tüzel kişinin yetkili karar organının kararı ile, hesap veren organın üyelerine karşı yaptıkları işlemlerin hukuka ve işin gereğine uygun olduğunun bir karar şeklinde açıklanmasıdır. Öyleyse ibra; menfi bir borç ikrarı olup(borçtan kurtulma), karar niteliğinde, tek taraflı bir irade beyanıdır190.
Anonim ortaklıklarda ibra; genel kurulun; yönetim kurulunu, denetçilerin ve müdürlerin(ortaklık yöneticileri) bir hesap yılı sonunda, o yıla ait iş ve faaliyetlerini onaylama ve ortaklığın, ibra edilenlere karşı iş ve eylemlerinden dolayı, bir alacak veya hak sürmeyeceği ve onları sorumlu tutmayacağı anlamına gelir191.
Kararın Özellikleri; Anonim ortaklıklarda ibra kararını vermeye yetkili organ “genel kuruldur.” Bu ibra yetkisi genel kurulun münhasır yetkisindedir. Dolayısıyla başka bir organ veya kişiye devredilmesi mümkün değildir. İbra kararı için TTK’ da özel bir yetersayı öngörülmemiştir; öyleyse ibra kararı adi çoğunlukla alınır192. TTK md. 374 gereğince; ibra kararlarında: yönetim kurulu üyeleri ile bunların maddede sayılan yakınları(karı-koca, usul ve füru) ve ortaklık işlerinin görülmesine herhangi bir suretle katılmış olanlar müzakereye katılma oy hakkından yoksundurlar. Oy hakkından yoksun olan kişi kendi adına oy kullanamayacağı gibi, başkasının vekili sıfatıyla da oy kullanamaz193. Ancak yönetim kurulu üyeleri, denetçilerin bilançonun onaylanmasında oy kullanabilirler. Dolayısıyla, ibra konusu ile bilançonun tasdiki konusunun, genel kurul gündeminde ayrı maddeler halinde yer alması gerekir194. Nitekim Yargıtay da bu konuların ayrı gündeme alınması yönünde kararlar vermektedir195.
Tabi ki belirtmek gerekir ki; yönetim kurulunun ibrasında denetçiler; denetçilerin ibrasında da yönetim kurulu üyelerinin ibra için oy hakkı vardır.
Bir ibra oylamasında oy kullanması yasak kişilerin oy kullanması o ibra kararını tek başına geçersiz hale getirmez. Ancak o kullanılan oyların kararın sonucunu etkilemiş olması gerekir. Kanunda açık olamamakla birlikte ve TTK md.374’te sadece “oy kullanamazlar” demiş olmakla birlikte, oy hakkından yoksun olan kişi ve paylar toplantı yeter sayısında göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü kanunda, “…müzakerelerde, rey hakkını kullanamaz.” Demekte ve dolayısıyla buradan toplantıya katılabileceği ancak oy kullanamayacağı sonucu çıkmaktadır. Ancak tabiî ki bu durumun netleştirilmesi ve kanun maddesine eklenmesi gerekmektedir. Fakat doktrinde bunun aksi yönünde görüşe sahip olanlarda vardır. Bakınız aksi görüş için196.
İbra kararı açık olabileceği gibi zımni de olabilir nitekim; TTK md. 380;
“Bilançonun tasdikine dair olan umumi heyet kararı, aksine sarahat olmadığı takdirde, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıpların ibrasını tazammun eder. Bununla beraber bilançoda bazı hususlar belirtilmemekte veyahut bilanço şirketin gerçek durumunun görülmesine mani yanlış bir takım hususları ihtiva etmekte ise, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıplar, bilançonun tasdikiyle ibra edilmiş olmazlar.197”
demekle genel kurulun gerçeğe uygun bilançonun tasdikine karar vermesinin zımni olarak yönetim kurulu, müdürler ve denetçilerin ibrası anlamına geleceğini belirtmektedir. Gerçeğe uygun bilançonun anlamı ise; ortaklığın tüm işlerini eksiksiz kapsamalı, ortaklığın gerçek durumunu yansıtmaya engel olacak yasal olmayan hiçbir hiç bir kalem içermemelidir. Bilançonun onaylanması ile yönetim kurulu, orta bilgi ve yetenekteki bir anonim ortaklık yönetim kurulu üyesinin, bilançonun tetkikinden anlayabileceği konulardan ibra edilmiş sayılacaktır, mahiyeti itibariyle bilançodan anlaşılamayan hususlarda ibra söz konusu olmaz.198. genel kurulun bilgisine sunulmamış, açıklanmamış, belgelendirilmemiş, normal bir ortağın anlayamayacağı konularda ibra olmaz. İbra sadece genel kurulun bilgisine sunulan haller ile sınırlıdır. Belgesiz işlemler, genel kurulda tartışıldı ise yine ibra geçerlidir.
İbra kararları da sakat olabilir. İbra da bir genel kurul kararı olduğundan, genel kurulu kararlarının sakatlığına ilişkin hükümlere tabidir. Sakatlığı yokluk veya butlan ise, bu yönde ilgililerce açılacak dava veya defi olarak ileri sürülmesi halinde hüküm doğurmaz199. Kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırı ibra kararları iptal ettirilebilir. İbra kararları; irade bozukluklarına dayanılarak yani hata, hile, tehdit sebebine dayanılarak bağlayıcı olmadığı yönünde dava açılarak iptal ettirilebilir.
İbra kararı genel kurulca geri alınamaz. Organların tasarruf yetkisi, üçüncü kişilerin haklarının başladığı yerde son bulur. Öyleyse alınan ibra kararı ile yönetim kurulunun kazanılmış bir hakkı doğar. Dolayısıyla, ibra kararının geri alınması, yönetim kurulunun kazanılmış haklarını ihlal edeceğinden, hukuk güvenliği ilkesi kapsamında ibra kararının geri alınması söz konusu olamaz. Bu imkanın tanınması, ortaklıkta, hakimiyetin değişmesi durumunda geriye dönük karar alma anlamına gelir ki buda dürüstlük kuralıyla bağdaşmaz.
Bankalar kanununun son uygulamalarında, bu ilke göz önünde tutulmaksızın geriye doğru, 5 yıl içinde(zamanaşımı süresi) verilen ibra kararlarının genel kurulda kaldırılması suretiyle eski yöneticiler aleyhinde sorumluluk davaları açılması yoluna gidilmiştir ki bu durum hukukun temel ilkelerine aykırıdır. Bu uygulama gerçekte Bankalar Kanununa da aykırıdır. Nitekim Bankalar kanununa göre; “…Fon, sorumlulukları tespit edilen eski yönetim kurulu üyeleri, denetçiler aleyhine varsa ibraların iptali ve verdikleri zararın tazmini istemiyle TTK hükümlerine göre dava açabilir” demektedir. Öyleyse ibranın kaldırılmasını mahkemeden talep etmek zorundadır200. İleride ayrıntılı izah edilecektir.
Kendileri hakkında, dürüstlük kuralına aykırı ibra kararı verilmeyen üyeler, ortaklıktan ibra talep edebilir veya ibra davası açarak, mahkemeden ibra edilmesini isteyebilir. Yönetim kurulu üyesinin ibra edilmesi yönünde açacağı dava bir menfi tespit davasıdır201. Mahkemece verilen ibra kararı da kesindir. Hakkında sorumluluk davası açılan ve yürüyen, yönetim kurulu üyesi, bu sorumluluk davası açılmadan veya yürürken, hakkı olan ibra kararının verilmemesi dolayısıyla mahkemeden ibrasını talep için ibra davası açabilir. Bir an için yürüyen davada savunmasını yapma olanağı varken, ayrı bir davada menfaati olmadığı düşünülse bile, kendinden esirgenen ibra karı için yargıya gitmekte vazgeçilmez bir manevi menfaati vardır202. ayrıca hiç kimse ibra edilmeyen üyeyi, hakkından sorumluk davası açılmasını beklemeye zorlayamaz. Dolayısıyla Yargıtay menfaati olmadığı yönünde karar verse de buna katılmakta ve kararının değişeceğini ummaktayım.
b) İbranın Sorumluluk Davalarına Etkisi :
1) Ortaklığın Açacağı Sorumluluk Davasına Etkisi :
İbra yukarıda belirttiğim üzere menfi bir borç ikrarıdır. Öyleyse yönetim kurulu üyeleri aleyhinde açılacak sorumluluk davalarını çok yakından ilgilendirir. Öyle ki ortaklık genel kurulunun verdiği geçerli bir ibra kararı, ortaklığın sorumluluk davası açma hakkını ortadan kaldırır203. Çünkü ibra; ortaklığın, ilgili hesap dönemine ilişkin işlemler sebebiyle tazminat talebi bulunmadığını ikrar etmesi anlamına gelmektedir. Hem açık ibra kararları, hem de bilanço tasdiki sonucu zımni ibra menfi borç ikrarını içerir.
2) Ortakların ve Ortaklık Alacaklılarının Davalarına Etkisi:
İbra kararı nedeniyle ortakların ve ortaklık alacaklılarının uğradıkları dolayısıyla zararlara dayanan dava hakkı TTK’ da düzenlenmemiştir.
Türk hukukunda, ibranın ortakların ve ortaklık alacaklılarının dolayısıyla uğradıkları zararlarda dava hakkını ortadan kaldırdığı düşünüldüğü gibi204, bunun tersini düşünen yazarlarda vardır205. Kanımca da, dolayısıyla uğranılan zararlarda, ortakların dava hakkı asil ve ikincil olmayan niteliktedir. Bu sebeple anonim ortaklığın verdiği ibra kararı, ancak ortaklık tüzel kişiliğini bağlayacağından, ortakların dolayısıyla uğradıkları zararlara ilişkin dava hakkını etkileyemeyeceğini düşünmekteyim. TTK md.379; genel kurul kararları menfi oy verenler (ve toplantıya katılmayanlar) da dahil bütün ortaklar yönünden bağlayıcı nitelik taşır. Ancak bu hüküm ortaklığın kendi dava hakkı üzerindeki tasarrufudur. Dolayısıyla ibra kararı, TTK md.336’nın ortaklara ve alacaklılara tanıdığı dava hakkını ortadan kaldırmayacaktır.
Ayrıca bu yönde açılacak davada tazminat kazanılması halinde bu tazminat ortaklık tüzel kişisine verilecek, dava kaybedilmesi halinde masraflar davayı açan ortakta kalacaktır. Zaten davanın açılması bile ortağı yeteri kadar güçlüğe sokmaktayken birde ibra kararını eklemenin anlam da bulunmamaktadır206.
Yönetim kurulu üyelerinin iş ve işlemleri sonucunda ortaklar ve ortaklık alacaklılarının uğradıkları doğrudan zararlar ortaklığın malvarlığını ilgilendirmediği için, ibra kararının bu davayla ilgili haklar üzerinde hiçbir hukuki etkisi yoktur. Burada zarar ortak veya ortaklık alacaklısı olunması sebebiyle doğmuştur. Bu davalarda hükmedilecek tazminatta, doğrudan zarara uğrayan ortağa veya alacaklıya verilecektir207.
İ) 3. ZAMANAŞIMI :
Yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak sorumluluk davalarında TTK md. 340/1’in atıf yaptığı md.309/4 daki zamanaşımı süreleri uygulanacaktır. Bu madde kapsamında ise üç ayrı zamanaşımı süreleri vardır.
a) İki Yıllık Süre :
TTK. md. 30974; “…Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl…”208
demekle ve davanın, davacı olan ortaklık, ortak veya ortaklık alacaklısının sorumluları ve zararı öğrenmesinden itibaren 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu belirtmektedir. Öyleyse hem ortaklığın, hem ortağın yani pay sahibinin ve hem de ortaklık alacaklısının uyması gereken zamanaşımı süresi 2 yıldır. Ortaklığın dava açmasındaki zamanaşımı yönünden bu durum tartışıldı ise de Yargıtay bu 2 yıllık sürenin “anonim ortaklığın davası açısından da geçerli olduğunu belirtmiştir209. Doktrinde ise, ortaklık tarafından yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak sorumluluk davalarında, TTK md. 340’ın 309’a atıf yapmasına karşın, TTK md.341’in 309’a atıf yapmadığından bahisle, bu durmda zamanaşımına ilişkin genel hüküm olan BK. md.126/4 hükmündeki, 5 yıllık zamanaşımının uygulanması gerektiği görüşü de savunulmaktadır.
b) Beş Yıllık Süre :
TTK. md. 30974; “…her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl geçmekle müruruzamana uğrar”
Demekle; dava, her halde yani sorumlular veya zarar öğrenilsin öğrenilmesin, zarar verici fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren başlamak üzere beş yıllık sürenin geçmesiyle zamanaşımına uğrayacaktır demektedir. Burada önemli zarar verici fiilin gerçekleştiği tarihtir. Yoksa zarar verenin veya zararın öğrenilmesi gerekmez.
c) Ceza Zamanaşımı :
TTK. md. 30974; “…bu fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun müruruzamana tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o müruruzaman tatbik olunur.”
Demekle; sorumluluğu gerektiren fiil, aynı zamanda bir suç teşkil ediyorsa ve bu suça ait zamanaşımı süresi Ceza Kanunumuza göre daha uzun zamanaşımı süresine tabi bulunuyorsa, sorumluluğa ilişkin tazminat davasında da bu ceza kanunundaki zamanaşımı süresi uygulanacaktır demektedir.
İşte bu sürelerin geçirilmesi durumunda, anonim ortaklık yönetim kurulu üyeleri aleyhinde artık sorumluluk davası açılamaz. Ancak tabiî ki dava açma hakkını zamanında kullanmayanlar hakkında sorumluluk yoluna gidilebilecektir.
V MÜDÜRLER VE SORUMLULUKLARI :
A) GENEL OLARAK :
TTK müdürlere ilişkin şu düzenlemeleri içermektedir;
Müdürler aksine ana sözleşmede hüküm olmadığı takdirde yönetim kurulunca tayin ve azlolunur. Tayin ve azil keyfiyeti, yönetim kurulunca tescil ve ilan ettirilir. Aksine ana sözleşmede hüküm olmadığı takdirde müdürler, yönetim kurulu üyelerinin görev sürelerini aşan bir zaman için tayin olunamazlar ve onlar gibi her zaman azlolunabilirler. Ortaklık pay sahipleri arasından seçilen müdür sebepsiz azledildiği iddiası ile tazminat isteyemeyecektir.
Müdürler, çeşitli bazı işlemleri ifaya mezun olmak üzere başkalarını tevkil edebilirler; fakat müdürlük görevlerini devredemezler. Başkalarını tevkil halinde; BK. Md.391 gereği,alt vekalet ve sadece alt vekilin seçiminde, ona talimat vermede ve nezaret etmede müdürün sorumluluğu söz konusu olacaktır210.
Esasen müdürlerin sorumluluğunun kaynağı müdürler ile ortaklık arasındaki sözleşmeden kaynaklanmaktadır.
TTK md.342;
“Şirket muamelelerinin icra safhasına taalluk eden kısmı, esas mukavele veya umumı heyet veya idare meclisi karariyle idare meclisi azasından veya ortaklardan olmayan bir müdüre tevdi edildiği takdirde; müdür, kanun veya esas mukavele yahut iş görme şartlarını tesbit eden diğer hükümlerle yükletilen mükellefiyetleri, gereği gibi veya hiç yerine getirmemiş olması halinde idare meclisi azasının mesuliyetlerine ait hükümler gereğince şirkete, pay sahiplerine ve şirket alacaklarına karşı mesul olur. Bu esas aykırı bir şartın esas mukaveleye konması veya müdürün idare meclisinin emri ve nezareti altında bulunması mesuliyeti bertaraf edemez.”
Şeklinde düzenleyerek müdürlerinde yönetim kurulu üyelerine uygulanan esaslar çerçevesinde sorumluluklarının bulunduğunu yani ortaklık işlerini yürütenler bakımından aynı sorumluluk sisteminin mevcut olduğunu belirtmektedir. Buradaki müdürlerin sorumluluğunu yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk esaslarının geneline yönelik değerlendirmek ve kabul etmek gerekir211. Ayrıca TTK md.342 açıkça belirttiği üzere, müdürlerin sorumluluğu; ana sözleşmeye konulacak bir hükümle veya yönetim kurulu üyelerinin emir ve talimatı altında çalışılması sebebiyle olsa dahi ortadan kaldırılamayacaktır.
B) MÜDÜRLERİN SEBEBİYET VERDİKLERİ ZARARLARDAN YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN SORUMLULUK HALLERİ:
TTK md. 346’da müdürlerin sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olmayacakları temel görüşü benimsenmiştir. Öyleyse pay sahibi olarak veya dışarıdan atanan müdürlerde, yönetim kurulu üyeleri gibi ortaklığa, ortaklara veya ortaklık alacaklılarına verilen zararlardan dolayı tek başlarına sorumludurlar. Ancak bazı durumlarda müdürlerin verdiği zararlar dolayısıyla anonim ortaklık yönetim kurulu üyeleri de sorumlu olabilmektedir. Yönetim kurulu üyelerinin, müdürlerin sebep oldukları zararlardan dolayı sorumlu tutulabilmesi ancak şu 3 halde mümkündür.

B) 1. Ehil Müdür Tayin Etmemek:
Müdür olarak tayin edilecek kişinin ehil olup olmadığı hususu sübjektif bir takdir hakkına dayanır. Ancak yönetim kurulu müdür tayininde, gereken hassasiyeti göstermeli, tahsil derecesi, tecrübeleri bakımından işinin ehli olup olmadığı üzerinde durmalıdır. Müdür tayininde gerekli özenin gösterilmemesi halinde yönetim kurulu üyeleri bu müdürün yaptığı işlemelerden doğan zarardan müteselsilen sorumlu olur.

B) 2. Zararlı İşlere Müsamaha Göstermek:
Yönetim kurulu, şirketi idare ve temsil eden organ olması sebebi ile idare ve temsil hakkının tamamını murahhas üye veya müdürlere bıraksa bile (TTK md.319), şirket işlerine nezaret mecburiyetindedir. İşlerin yalnız icra safhasına dahil işlemleri yürütmekle görevli müdürler, yönetim kurulunun gözetimi altında faaliyette bulunurlar. Bu gözetimin icabı olarak müdürün zararlı davranışlarına müsamaha gösterilmemesi gerekir. Yönetim kurulu, müdürün zararlı bir durumunun olacağını gördüğü halde buna engel olmamışsa veya zarar meydana geldikten sonra tekrarını engellememiş ise müsamaha göstermiş olur ve yönetim kurulu üyelerinin müteselsil sorumluluğu söz konusu olur.
B) 3. Yetki Dışı Mezuniyet Vermek:
Genel kurulun görevleri arasında saklı tutulan veya kanun ve esas sözleşme ile başka organa devri mümkün olmayan konuların yönetim kurulu tarafından müdürlere gördürülmesi, sorumluluğu doğurur.
Türk Ticaret Kanunu madde 346’da belirtilen hallerde yönetim kurulunun 336. madde gereğince sorumlu olduğuna değinilmiştir. Sorumluluk müteselsil bir sorumluluktur. Ayrıca bu sorumluluk pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı değil, yalnız şirkete karşıdır. Dava hakkı sadece şirkete aittir. Müdürün sebebiyet verdiği zararda kusuru bulunmayan yönetim kurulu üyesi meydana gelen zarardan sorumlu tutulmaz. (TTK md.346 son)
SON







YARARLANILAN ESERLER:

ANSAY TUĞRUL :Anonim Şirketler Hukuku, 6. Bası, Ankara-1982
ANSAY TUĞRUL :Anonim Şirketlerin Ehliyetleri, İdare Meclisinin İbrası, Aleyhine Mesuliyet Davası ve Yargıtay Hukuk Genel kurulu kararı, BATİDER, 1966, C.III, S.3.
ARSLAN İBRAHİM :Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu Ve Şirket Adına Açılacak Sorumluluk Davasında Şirketin Temsili, Ticaret Hukuku Ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, XVI, 1999.
ARSLAN İBRAHİM : Anonim Şirketlerde Yönetim Yetkisinin Sınırlandırılması, Konya, 1994.
ARSLANLI HALİL :Anonim Şirketler, Cilt:II-III, Anonim Şirketin Organizasyonu ve Tahviller, İstanbul 1960.
ATAN T. :Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Şirketlerde İdare Meclisi Azalarının Hukuki Mesuliyeti, Ankara 1967.
AYTAÇ ZÜHTÜ :Anonim Ortaklarda İbra; Ankara-1982
BAHTİYAR MEHMET :Ortaklıklar Hukuku, 1.Bası, Beta, İstanbul 2005
BAŞTUĞ İRFAN : Şirketler Hukunun Temel İlkeleri, , İzmir-1974
ÇAMOĞLU ERSİN, :Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Ortaklıkla İşlem Yapma Yasağı, İkt. Mal. , C. XVII, S.2, Mayıs 1970
ÇAMOĞLU ERSİN :Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Rekabet Yasağı, İkt. Mal. C. XVI, S.9, Aralık-1969.
ÇAMOĞLU ERSİN :Anonim Ortaklık İdare Meclisi Üyelerinin Umumi Heyet Kararının İcrasından Doğan Mesuliyeti, Batider, C.III, S.3
ÇAMOĞLU ERSİN :Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul-1972
ÇAMOĞLU ERSİN :Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin İbrasının Sorumluluk Davalarına Etkisi, İHFM, C.XXXVI, 1971/1-4
ÇEVİK O : Anonim Şirketler, Ankara-1988.
DOĞANAY İSMAİL :Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyelerinin “Hukuki” Sorumluluğu, Batider-1991, C.XVII, Sayı:3.
DOMANİÇ HAYRİ :Anonim Şirketler, İstanbul, 1978.
DOMANİÇ HAYRİ :Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması, TTK Şerhi II, İstanbul-1988.
DOMANİÇ HAYRİ :Anonim Şirketlerin Kuruluşundan Doğan Hukuki Mesuliyet, İstanbul-1964.
ERİŞ GÖNEN :Açıklamalı- İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu Ticari İşletme ve Şirketler, C.I, 1. Bası, Ankara-1987
ERİŞ GÖNEN :Açıklamalı İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu Şerhi, Ticari İşletme ve Şirketler, C.I, 2. Bası, Ankara-1992
ERİŞ GÖNEN :Anonim Şirketler Hukuku, Ankara, 1995.
HELVACI MEHMET :Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyesinin Hukuki Sorumluluğu/ Beta, İkinci Bası, İstanbul- Mayıs 2001.
İMREGÜN OĞUZ :Anonim Ortaklıklar Hukuku, 4. Bası, İstanbul-1989,
İMREGÜN OĞUZ :Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyelerinin Ortaklığa Karşı Hukuksal Sorumu, Erdoğan Moroğlu’ na 65. Yaş Armağanı, İstanbul-1999.
İPEKÇİ NİZAM Av. :Açıklamalı İçtihatlı TTK Şerhi Ticaret Şirketleri Tatbikatı, I.Cilt, I.Bası, Adil Yayınevi, Ankara-2002,
KALPSÜZ TURGUT :Anonim Şirkette İdare Meclisi Üyelerinin Şirketle Rekabet Teşkil Eden Davranışları, Oğuzoğluna Armağan, Ankara-1972,
KARAHAN SAMİ oç. Dr. Mehmet Somer’ e Armağan, Hukuk Araştırmaları Dergisi Armağan Özel Sayısı Cilt:12, Sayı1-3, Beta, Haziran 2006-İstanbul,
KARAYALÇIN YAŞAR :Anonim Şirket Yönetim Kurullarında Başkanın Üstün Oyu, Batider 1970/3
MİMAROĞLU Sait
KEMAL :Anonim Şirketlerde İdare Meclisi Azalarının Hukuki Mesuliyeti, Ankara- 1967.
MOROĞLU ERDOĞAN :Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Değerlendirme Ve Öneriler, Vedat Kitapçılık,1.Bası, Ekim 2007, İstanbul.
MOROĞLU ERDOĞAN :Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Ortaklıklarda Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, Ankara 1967
MOROĞLU/
KENDİGELEN :Notlu –İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuat, Beta İstanbul 2004,
OĞUZMAN/SELİÇİ/
OKTAY :Kişiler Hukuku(Gerçek Ve Tüzel Kişiler),7. Bası, Filiz Kitabevi, İstanbul-2002
OKTAR KEMAL :Sosyal Sigortalar Kurumuna Prim Borçları Yönünden Şirketin, Şirket Ortaklarının Ve Şirket Yöneticilerinin Sorumlulukları, Yaklaşım, 1993, Yıl:1, S.6.
ÖÇAL AKAR :Avrupa Tipi Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyeleri İçin Öngörülen Rekabet Ve Şirketle Muamele Yapma Yasağı, İkt. Mal. , C.XXVII, S.12, Mart-1981
ÖZTAN BİLGE :Medeni Hukuk Tüzel Kişilerinde Organ Kavramı ve Organın Fillerinden Sorumluluk, sh. 86, Ankara 1970.
ÖZMEN ÇİĞDEM :Anonim Şirkette Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, YDK Dergisi, Sayı:3, sh.37(http://www.ydk.gov.tr/sayi_3_4.htm#s37)
POROY/TEKİNALP/
ÇAMOĞLU :Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, 10. Bası, Arıkan, İstanbul-2005.
PULAŞLI HASAN :Şirketler Hukuku Temel Esaslar, Karahan Kitapevi, Seyhan-Adana 2004.
POSTACIOĞLU İLHAN :Anonim Şirketlerde İdare Meclisi Azalarının Hukuki Mesuliyeti, Halil Arslanlı’ nın Anısına Armağan, İstanbul-1978
TEKİL FAHİMAN :Anonim Şirketler, 2. bası, İstanbul-1978
TEKİNALP ÜNAL :Yönetim Kurulu Başkanının Üstün Oya Sahip Olup Olamayacağı Sorunu, İkt. Mal. C.XVIII, sayı.9, 1971
TEKİNALP ÜNAL :Banka Hukukunun Esasları, İstanbul-1988
TEOMAN ÖMER :Yaşayan Ticaret Hukuku, Kitap 8,İstanbul-1988
TEOMAN ÖMER :Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulunun Toplantı Yapmaksızın Karar Alması, Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman’ın Anısına Armağan, İstanbul 2000,
TEOMAN ÖMER :Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyelerinin Seçim Ve Azillerinin, Gündeme Bağlılık İlkesi İle İlişkisi, İktisat Ve Maliye Dergisi(İkt. Mal. Der.),sayı:1
TEOMAN ÖMER :Otuz Yıl Ticaret Hukuku –Tüm Makalelerim, Cilt II, Beta, Şubat-2001, İstanbul, Makale-57
TEOMAN ÖMER :Anonim Ortaklıkta Pay Sahibinin Oy Hakkından Yoksunluğu, İstanbul-1983
YASAMAN HAMDİ :Anonim Ortaklıklarda Yönetim Kurulunun Toplantıya Çağrılması Ve Toplantı Yeter Sayısı, Yaklaşım, S.117, Eylül 2002.

Ankara Baro Dergisi, 1964, Sayı:4,
Kazancı Bilişim Mevzuat Bankası, Sermaye Piyasası Kanunu.
http://www.kgm.adalet.gov.tr/ttktasarisi.htm
http://mevzuat.basbakanlik.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.2499&MevzuatIliski=0&sou rceXmlSearch=
http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/997.html
http://www.kgm.adalet.gov.tr/ttktasarisi.htm20.03.2008
http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/407.html
1 Helvacı Mehmet Doç. Dr.: Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyesinin Hukuki Sorumluluğu/ Beta, İkinci Bası, İstanbul- Mayıs 2001, sh.29; Öztan Bilge: Medeni Hukuk Tüzel Kişilerinde Organ Kavramı ve Organın Fillerinden Sorumluluk, sh. 86, Ankara 1970
2 Pulaşlı Hasan Prof. Dr. / Şirketler Hukuku Temel Esaslar, Karahan Kitapevi, Seyhan-Adana 2004, sh. 275; Yönetim Kurulu ile A.Ş. arasındaki ilişkinin vekalet aktine mi yoksa hizmet akdine mi dayandığı tartışmalıdır. Bkz. Arslanlı Halil Anonim Şirketler, Cilt:II-III, Anonim Şirketin Organizasyonu ve Tahviller, İstanbul 1960; ATAN T. Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Şirketlerde İdare Meclisi Azalarının Hukuki Mesuliyeti, Ankara 1967, sh.12.
3 Moroğlu/ Kendigelen, Notlu –İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuat, Beta-İstanbul 2004, sh.136; Ankara Baro Dergisi, 1964, Sayı:4, sh.423
4 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, 10. Bası, Arıkan, İstanbul-2005, sh.297.
5 Bahtiyar Mehmet Doç. Dr., Ortaklıklar Hukuku, 1.Bası, Beta, İstanbul 2005, sh.119.
6 Pulaşlı Hasan: a.g.e. sh. 296; Proy/Tekinalp/Çamoğlu, a.g.e. sh. 298
7Moroğlu Erdoğan Prof. Dr., Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Değerlendirme Ve Öneriler, Vedat Kitapçılık,1.Bası, Ekim 2007, İstanbul, sh. 170.
8 Bahtiyar Mehmet, a.g.e., sh. 120.
9 http://www.kgm.adalet.gov.tr/ttktasarisi.htm
10 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.300.
11 Yasaman Hamdi Prof. Dr., Anonim Ortaklıklarda Yönetim Kurulunun Toplantıya Çağrılması Ve Toplantı Yeter Sayısı, Yaklaşım, S.117, Eylül 2002, Sh.22 vd.; Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.301.
12 İpekçi Nizam Av., Açıklamalı İçtihatlı TTK Şerhi Ticaret Şirketleri Tatbikatı, I.Cilt, I.Bası, Adil Yayınevi, Ankara-2002, Sh.1170; Eriş Gönen, Açıklamalı İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu Şerhi, Ticari İşletme ve Şirketler, C.I, 2. Bası, Ankara-1992, Sh.938.
13 İpekçi Nizam Av, a.g.e. sh.1170; İmregün Oğuz, Anonim Ortaklıklar Hukuku, 4. Bası, İstanbul-1989, sh.212.
14 Bahtiyar Mehmet, a.g.e., sh. 120.
15 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.303
16 Ayrıntılı bilgi için; Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.303-304.
17Araslanlı, Karayalçın, Tekinalp, başkanın üstün oyunu savunmaktadırlar. Ayrıntılı bilgi için; Karayalçın Yaşar , Anonim Şirket Yönetim Kurullarında Başkanın Üstün Oyu, Batider 1970/3, Sh. 526 Vd.; Tekinalp Ünal, Yönetim Kurulu Başkanının Üstün Oya Sahip Olup Olamayacağı Sorunu, İkt. Mal. C.XVIII, sayı.9, 1971, sh.301vd.
18 Aynı görüşte; Ülgen Hüseyin, Eriş Gönen,
19 Bkz: Yargıtay 11.HD. 13.05.1993 t. 1992/6736E., 1993/3457K.
20 Pulaşlı Hasan, a.g.e. sh. 298-299; İmregün a.g.e., sh. 214.
21 Bkz: Yargıtay 11.HD. 05.04.1993 tarihli, 1993/1379E., 2195K. (Eriş Gönen, Anonim Şirketler Hukuku, Ankara, 1995, sh. 270); Değerli Hocamız Çamoğlu Ersin ise; “YK kararlarına karşı her ilgilinin tespit davası açarak butlanın veya yokluğun hüküm altına alınmasını isteyebilir”. Demektedir.( Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, a.g.e. sh.304.); )(Bkz: Yarg. 11. HD. 26.01.1989 t. 3414E., 260K.)
22 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.299 ; Moroğlu Erdoğan, Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Ortaklıklarda Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, sh.50-51, Ankara 1967,
23 Moroğlu Erdoğan, a.g.e., sh.50-51, Ankara 1967,
24 Yarg. 11.HD. 25.10.1991 t. 6515E./5628K.(Eriş Gönen, Eriş Gönen, Anonim Şirketler Hukuku II, Ankara, 1995, sh.958)
25Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.305; İmregün Oğuz, a.g.e., sh. 215; Domaniç Hayri, Anonim Şirketler, İstanbul, 1978, sh.606 vd; Arslanlı Halil, Anonim Şirketler II-III, Anonim Şirketin Organizasyonu ve Tahviller, İstanbul 1960, sh. 120.
26 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.305
27 Yarg. 11. HD. 10.11.1994, 4596E./8382K.(Bahtiyar Mehmet, a.g.e. , sh. 124.
28Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.300; Yarg. 11.HD. 05.04.1993, 1379E./ 2195K. (Eriş Gönen, a.g.e. , sh.270. )
29 http://mevzuat.basbakanlik.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.2499&MevzuatIliski=0&sou rceXmlSearch=
30 http://mevzuat.basbakanlik.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.2499&MevzuatIliski=0&sou rceXmlSearch=
31 Teoman Ömer, Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulunun Toplantı Yapmaksızın Karar Alması, Prof. Dr. M. Kemal Oğuuzman’ın Anısına Armağan, İstanbul 2000, sh. 1147-1159.
32 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.305, ; Ayrıntılı bilgi için; aynı görüşte;İmregün Oğuz, a.g.e. , sh.212-213. ; Domaniç Hayri, a.g.e. sh.406.
33 Aynı yönde; İpekçi Nizam, a.g.e. , sh.1165; Eriş Gönen, a.g.e. , sh.950.
34 http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/997.html
35 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.306
36 İpekçi Nizam, a.g.e. , sh.1132-1133.
37 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.306.
38 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.307 ; Arslan İbrahim, Anonim Şirketlerde Yönetim Yetkisinin Sınırlandırılması, Konya, 1994;
39İpekçi Nizam, a.g.e. , sh.1126.
40 http://www.kgm.adalet.gov.tr/ttktasarisi.htm20.03.2008.
41 Aynı yönde değerlendirme ve ayrıntılı bilgi için Bkz: 41 Moroğlu Erdoğan Prof. Dr., Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Değerlendirme Ve Öneriler, Vedat Kitapçılık,1.Bası, Ekim 2007, İstanbul, sh. 157
42Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.307
43Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.302
44 İpekçi Nizam, a.g.e. , sh.1126.
45 http://www.kgm.adalet.gov.tr/ttktasarisi.htm
46 http://www.kgm.adalet.gov.tr/ttktasarisi.htm
47 Bahtiyar Mehmet, a.g.e., sh. 127.
48 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.309.
49 http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/997.html
50 Bahtiyar Mehmet, a.g.e., sh. 127.
51 Ayrıntılı bilgi için Bkz: İpekçi Nizam, a.g.e. , sh.840-841.
52 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.309; Karşı Görüş; İmregün Oğuz.
53 Bahtiyar Mehmet, a.g.e., sh. 127; Bkz: Yarg. 11. HD. 23.03.1982 ve 21.01.1994 tarihli kararları.
54 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.302; Danıştay 3. Daire, 29.12.1976 tarih, 790E./890K.(Yasa D. 1978/5, S.915 vd.)
55 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.319.
56 http://www.kgm.adalet.gov.tr/ttktasarisi.htm
57Moroğlu Erdoğan Prof. Dr., Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Değerlendirme Ve Öneriler, Vedat Kitapçılık,1.Bası, Ekim 2007, İstanbul, sh. 149.
58 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.286;
59 Karahan Sami Prof. Dr., Doç. Dr. Mehmet Somer’ e Armağan, Hukuk Araştırmaları Dergisi Armağan Özel Sayısı Cilt:12, Sayı1-3, Beta, Haziran 2006-İstanbul, sh.174.
60 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.319.
61 Aynı yönde Yarg. 11. HD. 03.10.1986, 4520E./4958K.: ÖZET: Küçükler ve macurlar anonim ortaklık ortağı olabilirler. Ancak bu kişiler yönetim kurulu üyesi olamazlar. TTK da bu yönde bir hüküm olmamakla birlikte TTK 315/II. maddeye göre YK’ na seçilen bir kişinin sonradan ehliyetinin kısıtlanması onun görevinin kendiliğinden sona erme sebebi kabul edildiğine göre, yönetim kuruluna seçilecek kişinin başlangıçta da kısıtlı olmaması gerekmektedir. Demektedir.( İpekçi Nizam, a.g.e. , sh.1115,1116.); Aynı yönde görüştekiler: Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Ansay T., İmregün Oğuz; Karşı yönde görüşteki:Arslanlı Halil
62 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.319.
63 TTK md. 374 gereği görevi sona eren yönetim kurulu üyeleri, genel kurul tarafından ibra edilmedikçe denetçiliğe seçilemezler.
64 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.320; Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.287; Tescil zorunluluğu yönünde Yarg. 11.HD. 24.11.1981 tarih ve 4751E./1019K.(Eriş Gönen, a.g.e. sh.247, Note 4)
65 Yarg. 12. HD. 10.09.1993 tarih, 8967E./14047K.(Eriş Gönen, a.g.e. sh.247.
66 http://www.kgm.adalet.gov.tr/ttktasarisi.htm
67 Moroğlu Erdoğan Prof. Dr. , Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Değerlendirme Ve Öneriler, Vedat Kitapçılık,1.Bası, Ekim 2007, İstanbul, sh. 149.
68 http://www.kgm.adalet.gov.tr/ttktasarisi.htm
69 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.288.
70 http://www.kgm.adalet.gov.tr/ttktasarisi.htm
71 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.312.
72 İpekçi Nizam, a.g.e. , sh. 1118.
73 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.312
74 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.288; Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.312
75 http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/997.html
76 Bahtiyar Mehmet, a.g.e. , sh.130.
77 Bahtiyar Mehmet, a.g.e. , sh.130
78 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.313.
79Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.290; Arslanlı Halil, Anonim Şirketlerin Organizasyonu ve tahviller, cilt:II-III, 1960, sh.105; Aynı Yönde Yargıtay Kararı: 11. HD. 27.06.1994, 1729E./5530K. ; Aksi Yönde Görüş; Eriş Gönen, Anonim Şirketler Hukuku, Ankara-1995, sh. 208.
80 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.314 ; Domaniç Hayri, Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması, TTK Şerhi II, İstanbul-1988, sh.470 vd. ; Teoman Ömer, Yaşayan Ticaret Hukuku, Kitap 8,İstanbul-1988, sh.48. Eriş Gönen, Açıklamalı- İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu Ticari İşletme ve Şirketler, C.I, 2. Bası, Ankara-1992, sh.891 vd.(Karşı Oy Yazısı)
81 Aynı Görüşte Olan; Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.290, Arslanlı Halil, a.g.e. , sh.105.
82 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.314. ; Eriş Gönen, Anonim Şirketler, md.312, Ankara- 1995, sh.188 ; İmregün Oğuz, a.g.e., sh.194.
83 Yarg. 11. HD. 24.11.1981, 81/4751E., 81/5019K.(YKD. 1982, sayı:4, sh. 517 vd.)
84 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.315
85 Yarg. 11. HD. 24.11.1981, 81/4751E., 81/5019K.(YKD. 1982, sayı:4, sh. 517 vd.)
86 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.317
87 Yarg. 11. HD. 27.03.2000t. 2000/1426E., 2000/2264K.- yayınlanmamıştır.( Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.316)
88 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.291.
89 Bahtiyar Mehmet, a.g.e., sh.131 ; Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.317
90 Eriş Gönen, a.g.e. , sh.216,217; Ayrıca, Yarg. 11. HD. 03.02.1983t. , 5836E./432K.
91 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.293; Arslanlı Halil, a.g.e. sh. 205.
92 Eriş Gönen, a.g.e. md.316 sh. 906; Yarg. 11. HD. 20.12.1985 t. 7001E./7178K.
93 Teoman Ömer, Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyelerinin Seçim Ve Azillerinin, Gündeme Bağlılık İlkesi İle İlişkisi, İktisat Ve Maliye Dergisi, İkt. Mal. Der., sayı:1, sh. 20 vd. ;
94 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.318.
95 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.310
96 Ayrıntılı Bilgi İçin Bkz. sh.13 vd.
97 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.321
98 Bkz.:İsv. BK. Md.715a (Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.311)
99 İmregün a.g.e. , sh.238.
100 İmregün Oğuz, a.g.e. , sh.238.
101 Yarg. 11. HD. 21.11.1987t. , 7744E./6613K. (Eriş Gönen, a.g.e. sh. 794 Note:5)
102 Bu Yönde Karar: Yarg. 11. HD. 14.05.1993t. , 3189E./3491K. (Eriş Gönen, a.g.e. sh. 795 Note:6)
103 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.313 ; Yarg. 11. HD. 28.04.1983t. , 1506E./2181K. (Eriş Gönen, a.g.e. sh. 795 N:3)
104 Toplantılara Katılmayan Bir Yönetim Kurulu Üyesinin Kazanç Payı Alabilip Alamayacağı Sorunu Hakkında Ayrıntılı Bilgi İçin: Teoman Ömer Prof. Dr. , Otuz Yıl Ticaret Hukuku –Tüm Makalelerim, Cilt II, Beta, Şubat-2001, İstanbul, Makale-57, sh.245 vd.
105 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.313 ; Yarg. 11. HD. 22.10.1986t. , 4506E./5480K. (Eriş Gönen, a.g.e. sh. 795 N:4)
106 http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/997.html
107Moroğlu Erdoğan Prof. Dr., Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Değerlendirme Ve Öneriler, Vedat Kitapçılık,1.Bası, Ekim 2007, İstanbul, sh. 179
108 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.322.
109 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.322
110 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.323 ; Ayrıntılı bilgi için: Çamoğlu Ersin, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Ortaklıkla İşlem Yapma Yasağı, İkt. Mal. , C. XVII, S.2, Mayıs 1970, Sh.78vd.,
111 Bahtiyar Mehmet, a.g.e., sh.133.
112 Ortaklıkla İşlem Yapmama Yükümlülüğü Konusuna İlişkin Ayrıntılı Bilgi İçin: Çamoğlu Ersin, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Ortaklıkla İşlem Yapma Yasağı, İkt. Mal. , C.XVII, S.2, Mayıs-1970, Sh.78 Vd. ; Öçal Akar, Avrupa Tipi Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyeleri İçin Öngörülen Rekabet Ve Şirketle Muamele Yapma Yasağı, İkt. Mal. , C.XXVII, S.12, Mart-1981, Sh.451-455.
113 Yarg. 11. HD. 21.11.1985 t. , 5620E./6350K. “ …bir anonim şirketin yönetim kurulu üyesi ve genel müdürü olan şahsın, genel kuruldan izin almadan, aynı konuda faaliyet gösteren bir limited şirket kurup, müdür sıfatıyla bu şirketin işlerini yürütmesi TTK md. 335 hükmüne aykırıdır.”( Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.317; Çevik O, Anonim Şirketler, Ankara-1988, sh.551.)
114 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.325
115 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.326
116 http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/997.html
117 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.318 ; Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.327
118 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.327
119 Çamoğlu Ersin, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Rekabet Yasağı, İkt. Mal. C. XVI, S.9, Aralık-1969, Sh.358 ; Kalpsüz Turgut, Anonim Şirkette İdare Meclisi Üyelerinin Şirketle Rekabet Teşkil Eden Davranışları, Oğuzoğluna Armağan, Ankara-1972, Sh.373.
120 http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/997.html
121 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.318.
122 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.328-329.
123 Bahtiyar Mehmet, a.g.e., sh.135( Arslanlı, İmregün Oğuz, Çamoğlu/Poroy/Tekinalp)
124 Yarg. Tic. D. 16.12.1962t. , 4545E./4384K.( Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.319)
125 Yarg. 11. HD. 17.12.1974t. , 3677E./3733K.(Eriş Gönen, AŞ. , 232, N.3)
126 Helvacı Mehmet Doç. Dr.: Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyesinin Hukuki Sorumluluğu/ Beta,2.Bası, İstanbul- Mayıs 2001, sh.44.( İmregün Oğuz, a.g.e. , sh. 229)
127 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.330.
128 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.319.
129 Tekinalp Ünal, Banka Hukukunun Esasları, İstanbul-1988, sh.78.
130 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.331.
131 Bahtiyar Mehmet, a.g.e., sh.135 ; Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.332.
132 http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/997.html
133 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.321.
134 Arslanlı Halil, Anonim Şirketler II-III, Anonim Şirketin Organizasyonu ve Tahviller, İstanbul 1960, sh. 150 ; İmregün Oğuz, a.g.e. , sh. 228.
135 http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/997.html
136 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.335.
137 Moroğlu/ Kendigelen, Notlu –İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuat, Beta-İstanbul 2004, sh.117.
138 İmregün Oğuz, a.g.e. , sh. 2241,
139 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.321-322.
140 Arslanlı Halil, a.g.e., sh.168; Atan Turhan, Anonim Şirketlerde İdare Meclisi Azalarının Hukuki Mesuliyeti, Ankara-1967, sh.24; Helvacı Mehmet, a.g.e. sh. 28-29; İmregün Oğuz, Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyelerinin Ortaklığa Karşı Hukuksal Sorumu, Erdoğan Moroğlu’ na 65. Yaş Armağanı, İstanbul-1999, sh. 255vd. ; Doğanay İsmail, Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyelerinin “Hukuki” Sorumluluğu, Batider, C.XVII, Sayı:3, sh. 57vd.
141 Moroğlu/ Kendigelen, a.g.e. sh. 144.
142 Helvacı Mehmet, a.g.e. sh. 39-40.
143 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.336.
144 Çamoğlu Ersin, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul-1972, sh.20 ; Helvacı Mehmet, a.g.e. sh. 34.
145 Atan Turhan, a.g.e, sh.31; Mimaroğlu Sait Kemal, Anonim Şirketlerde İdare Meclisi Azalarının Hukuki Mesuliyeti, Ankara- 1967, sh.23.
146 http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/407.html
147 Moroğlu/ Kendigelen, a.g.e. sh. 144.
148 Özmen Çiğdem, Anonim Şirkette Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, YDK Dergisi, Sayı:3, sh.37(http://www.ydk.gov.tr/sayi_3_4.htm#s37)
149 Helvacı Mehmet, a.g.e. sh. 50 ; Çamoğlu Ersin, a.g.e., sh. 42; İmregün Oğuz, a.g.e., sh. 207-208.
150 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.336.
151 Helvacı Mehmet, a.g.e. sh. 53
152 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.324.
153 Eriş Gönen, a.g.e., sh.1441-1442.
154 Helvacı Mehmet, a.g.e. sh. 57; Atan Turhan, a.g.e, sh.44; Mimaroğlu Sait Kemal, a.g.e., sh.36; Çamoğlu Ersin, a.g.e., sh. 51.
155 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.325.
156 Aynı Şekilde, Helvacı Mehmet, a.g.e. sh. 58(Dpn:190: Domaniç Hayri, a.g.e., sh.665)
157 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.337; Çamoğlu Ersin, Anonim Ortaklık İdare Meclisi Üyelerinin Umumi Heyet Kararının İcrasından Doğan Mesuliyeti, Batider, C.III, S.3, sh.523.
158 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.338.
159 Çamoğlu Ersin, a.g.e. , sh.523vd.
160 Domaniç Hayri, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C.II, Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması, İstanbul-1988, sh.668.; Yarg. 11. HD. 19.11.1993 t. 5734E./7583K.,(Eriş Gönen, a.g.e., sh.588)
161 Domaniç Hayri,a.g.e. , sh.593-594.
162 Çamoğlu Ersin, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul-1972, sh.156-158.
163 Helvacı Mehmet, a.g.e. sh. 69
164 Domaniç Hayri, Anonim Şirketlerin Kuruluşundan Doğan Hukuki Mesuliyet, İstanbul-1964, sh. 71.
165 İpekçi Nizam, a.g.e., sh.1184.
166 İpekçi Nizam, Açıklamalı İçtihatlı TTK Şerhi Ticaret Şirketleri Tatbikatı, I.Cilt, I.Bası, Adil Yayınevi, Ankara-2002, Sh.1175.
167 Özmen Çiğdem, a.g.e., sh.37/8.
168 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.353.
169 Helvacı Mehmet, a.g.e. sh. 102.
170 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.354-355.
171 Danıştay 7. D. 21.10.1986t. 1986E./2376K. “…tesbit edildiği tarihte tüzel kişinin malvarlığından alınma olanağı olan vergi, kanuni temsilciden istenemez…” ( Helvacı Mehmet, a.g.e. sh. 103)
172 Danıştay Dava.D.G.K. 31.03.1995 t. 1995/21E. , 1995/116K. İle görüş ayrılıklarını gidermiş ve “…sorumluluğun vergi ödevini yerine getirmeyen üyelere ait olduğunu” belirtmiştir.
173 Oktar Kemal, Sosyal Sigortalar Kurumuna Prim Borçları Yönünden Şirketin, Şirket Ortaklarının Ve Şirket Yöneticilerinin Sorumlulukları, Yaklaşım, 1993, Yıl:1, S.6, Sh.27.
174 Helvacı Mehmet, a.g.e. sh. 108.
175 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.339.
176 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.340.
177 Ansay Tuğrul; Anonim Şirketler Hukuku, 6. Bası, Ankara-1982, sh.145; İmregün O, a.g.e., sh. 248 ;
Arslan İbrahim, Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu Ve Şirket Adına Açılacak Sorumluluk Davasında Şirketin Temsili, Ticaret Hukuku Ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, XVI, 1999, Sh.199vd.
178 Yarg. TD. 12.02.1968, 66/2129E., 68/846K.(Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.330.)
179 Yarg. 11. HD., 22.10.1985t. 4915E/5565K.(Eriş Gönen, a.g.e., sh. 993)
180 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.340.
181 İpekçi Nizam Av.; a.g.e. sh. 1190.
182 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.330; Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.340.
183 Helvacı Mehmet, a.g.e. sh. 128.
184 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.332.
185 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.343.
186 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.343.
187 Kazancı Bilişim Mevzuat Bankası, Sermaye Piyasası Kanunu.
188 Helvacı Mehmet, a.g.e. sh. 136
189 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.330; Aytaç Zühtü, Anonim Ortaklarda İbra; Ankara-1982, sh.7 vd.
190 Çamoğlu Ersin, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin İbrasının Sorumluluk Davalarına Etkisi, İHFM, C.XXXVI, 1971/1-4 , sh.329; Aytaç Zühtü, a.g.e. sh.7.
191 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.330; Aytaç Zühtü, a.g.e. sh.15-16
192 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.346.
193 Teoman Ömer, Anonim Ortaklıkta Pay Sahibinin Oy Hakkından Yoksunluğu, İstanbul-1983, sh.79 vd.
194 Eriş Gönen, Açıklamalı- İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu Ticari İşletme ve Şirketler, C.I, 1. Bası, Ankara-1987, sh.1070.
195 Yarg. 11.HD. 17.04.1980t. 1714E./2024K.( Eriş Gönen, a.g.e. , sh.1070)
196 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.347.
197 http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/997.html
198 Aytaç Zühtü, a.g.e. sh.103.
199 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.347.
200 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a.g.e., sh.348.
201 Helvacı Mehmet, a.g.e. sh. 145; Çamoğlu Ersin, a.g.e. , sh.215.
202 Çamoğlu Ersin, a.g.e. , sh.215.
203Çamoğlu Ersin, a.g.e. , sh.329; Arslanlı Halil, Anonim Şirketler II-III, Anonim Şirketin Organizasyonu ve Tahviller, İstanbul 1960, sh. 196; İmregün Oğuz, a.g.e., 245; Ansay Tuğrul, Anonim Şirketlerin Ehliyetleri, İdare Meclisinin İbrası, Aleyhine Mesuliyet Davası ve Yargıtay Hukuk Genel kurulu kararı, BATİDER, 1966, C.III, S.3, sh.423; Helvacı Mehmet, a.g.e., sh.145; Tekil Fahiman, Anonim Şirketler, 2. bası, İstanbul-1978, sh.310-312.
204 Arslanlı Halil,a.g.e., sh.185; Ansay Tuğrul, a.g.e., sh.423; İmregün Oğuz, a.g.e., 250; Postacıoğlu İlhan, Anonim Şirketlerde İdare Meclisi Azalarının Hukuki Mesuliyeti, Halil Arslanlı’ nın Anısına Armağan, İstanbul-1978 Sh.489( Helvacı Mehmet, a.g.e., sh.146).
205 Domaniç Hayri, a.g.e., sh.874; Çamoğlu Ersin, a.g.e. , sh.219; Tekil Fahiman, a.g.e., sh.312-314; Baştuğ İrfan, Şirketler Hukunun Temel İlkeleri, , İzmir-1974, sh.382 dpn.18.( Helvacı Mehmet, a.g.e., sh.146).
206 Aytaç Zühtü, a.g.e. sh.212-214; Çamoğlu Ersin, a.g.e. , sh.219(Helvacı Mehmet, a.g.e., sh.146).
207 Pulaşlı Hasan, a.g.e. , sh.341-342.
208 http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/997.html
209 Bkz. Yarg. 11. HD. 10.05.1983 t. 2413E/2645K.(Eriş Gönen, a.g.e., sh.979)
210 Helvacı Mehmet, a.g.e. , sh. 99.
211 Çamoğlu Ersin, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul-1972, sh.165.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Ve Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Levent Uysal'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
21-10-2010 - 18:59
(4966 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 10 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 9 okuyucu (90%) makaleyi yararlı bulurken, 1 okuyucu (10%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
45180
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 5 saat 41 dakika 11 saniye önce.
* Ortalama Günde 9,10 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 183754, Kelime Sayısı : 24170, Boyut : 179,45 Kb.
* 18 kez yazdırıldı.
* 2 kez arkadaşa gönderildi.
* 22 kez indirildi.
* 3 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1271
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,11695695 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.