22-09-2003, 13:38 | #1 |
|
Yaşamın Sponsoru !
Sayın site üyeleri,
geçtiğimiz günlerde ilginç bir sohbet içerisindeydim. Bir soru yöneltildi ve bir çok ilginç fikir döküldü ortaya... Soru şuydu : Sizce yaşamın sponsoru nedir ? ) Sizce nedir ? |
22-09-2003, 16:23 | #2 |
|
Huzur
|
22-09-2003, 17:40 | #3 |
|
Huzur mu?
Emin misiniz Sayın Admin? Yaşamın sponsorunun, para ile ilgili bir nesne olmadığına inanalım mı? |
22-09-2003, 20:12 | #4 |
|
Para ile ilişkilendirmek isterseniz şöyle düşünmek de mümkün: Para ile "huzur" bulmanız kolaylaşabilir..
|
23-09-2003, 08:06 | #5 |
|
İnsanın kendisidir. )
|
24-09-2003, 16:40 | #6 |
|
Elimizde ne varsa yüzümüze onu sürüyoruz...
Elinizde ne var? |
24-09-2003, 17:20 | #7 |
|
saniyorum yasamin sponsoru daha once gonderdiginiz bir yazida tespit edilmisti sevgili sibel hanim
hani su 3 secenekli olan, hani "cunku"lu, birseyli daha ve sonuncu olarak "ragmen"li olan yazida..-isim hafizam kotu ama icerigi aklimda- kendi adima konusmak gerekirse; nedir beni yasama baglayan...her sabah iteleyen.. sanirim sadece su: yasami sevmemenin bir luks oldugu ve buna kimsenin hakki olmadigi dusuncesiyle hareket etmek ve daha yapacak cok seyler oldugunu dusunmek.. ... ne demisti sair: ... ve hayat sunulmus bir armagandir insana (ozetle benim sponsorum felsefe iste) |
24-09-2003, 20:06 | #8 |
|
Sayın Sibel,
Sorunuzun cevabı yarına kalma isteği olabilirmi? |
24-09-2003, 20:47 | #9 |
|
Merhaba, )))
Sayın Sibel 'in bu ilginç ve hoş sorusuna değişik bakış açıları ile değişik yanıtlar vermek mümkün.Ama acaba gerçek olan ne?.İstermisiniz bu konuda kendimizi sınayalım.Hani şu klasik bir soru vardır, bazen arkadaşlar arasında sorulur." Bir ıssız adaya düşecek olsaniz, yanınızda öncelikle ne götürmek istersiniz " diye. Şİmdi, asgari yaşam olanaklarının bulunduğu bir ıssız adada yaşamak için .... milyonlarca dolar para,.. orada sizin için inşa edilmiş her türlü lükse sahip şahane bir villa,...kıymetli mücevherler,...tüm yaşam süresince okuyabileceğiniz kadar kitap, ....ve lütfen siz aklınıza gelenleri sıralayın.....Ya da bütün bunlara karşın yalnızca sevdiğiniz insan, ...konuşabileceğiniz, sevgiyle beraber zorlukları, güzellikleri,...herşeyi paylaşabileceğiniz sevgiliniz..... Evet, yanıtları duyar gibiyim....Yaşamın sponsoru sevgi,... aşk,... ve bu duyguda yücelen tüm değerler....Tarih, yüreği sevgisiz nice büyük ( ! ) adamların dramlarıyla dolu. Sevgisiz kendini gerçekleştirme yollarının tümü, öyle ya da böyle, mutlaka hüsran kuyusuna ve orada boğulmaya çıkmaz mı..... Ey aşk !!! ey sevgili !!! yaşamın anlamı ve amacı,... yaşamın sponsoru !!! , senin verdiğin coşkuyu, huzuru, dinginliği, cocuk sevinçleri,....başka ne verebilir ki.... seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum........))))))) Sahi,... aranızda şu an bu coşkulu sevgi ve sevinç çığlığını atmayan, ya da bunu istemeyen var mı...olmadığına eminim...)))) Hep sevgiyle ve yaşam sevinciyle olmanız dileğiyle.... |
25-09-2003, 15:46 | #10 |
|
Sevgiyle selamlıyorum herkesi,
Yaşamın sponsoru nedir sorusunu uzunca düşündüm. Aslında düşünme sebebim sadece "sponsor" kelimesinin bende uyandırdığı kavram karmaşası. Sonuç olarak, benim için yaşamımın kaynağı "sevgi". Yüreğimde sevgi kırıntıları olduğu sürece mutluyum, huzurluyum, güçlüyüm ve sağlıklıyım. Sayın merhaba' nın yazısını okuyunca hem mutlu oldum hem de birşeyler karalamak istedim. Bu soruyu ofisteki dostlarımada sordum, yanıt olarak "zaman" ve "ümit" dediler. Sevgisiz uzun zamalar yaşamaktansa, yoğun bir sevgi yumağının içinde kısacık bir anı tercih ederim diye düşündüm. Sevmek, ümit etmeyi de beraberinde getirir. Sevgiye dair daha çok şeyler yazmak isterdim ama şimdilik kısa kesmek zorundayım. Sevgiye dair çok hoşuma giden bir alıntıyıda sizlere aktarmak istiyorum.... Çok derin ve kocaman SEVİYORUM..... sizlere de tavsiye ederim.... Sevgiye yer kalmadı mı? >Uzakdoğu'da bir Budist tapınağında geçmiş bir olayı anımsadım.Bu >tapınak bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu ve >burada geçerli olan incelik,anlatmak istediklerini konuşmadan >açıklayabilmekti. > >Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı >kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel >buluşmaya inanılıyordu, kapıda tokmak ya da çan, zil >türünden ses çıkaran bir gereç yoktu. >Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki "bilgelik >arayıcısı" kapıda duran yabancıya baktı. Bir >selamlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları başladı. Gelen >yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. > >İçerdeki bir süre kayboldu,sonra elinde ağzına kadar >suyla dolu bir kapla döndü ve kabı yabancıya uzattı. >Bu "Yeni bir aracıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz" >demekti. Yabancı tapınağın bahçesine döndü, dalından >kopup yere düşmüş bir gül yaprağını dolu kabın >içindeki suyun üzerine bıraktı. > >Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. >İçerdeki Budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak >yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül >yaprağına her zaman yer vardır. Bu sevgiydi ve sevgiye >her zaman yer bulunurdu. > >Nicedir hayatımızda sevgiye yer bulamadığımızı >düşündüm. >Bize sevgiyi anlatan bir olayı haber yapamıyoruz. >Bize sevgiyi anlatan bir kişiyi dinlemiyoruz. >Bize sevgiyi anlatan bir duyguyu görmüyoruz. >Bize sevgiyi anlatan bir yazı yazmıyoruz, böyle bir >yazıyı okumuyoruz. >Bir Polanya filminde Nazi dönemi anlatılıyordu. Nazi >komutanı güzel bir evi komutanlık merkezi yapmıştı. >Evin güzel sahibesi üst kata çıkmıştı ve az >görünüyordu. Komutan bu kadına âşık olduğunu anladı ve aralarında şöyle >bir konuşma geçti: > >Madam, aşkımız beni zayıf düşürüyor. >Hayır komutan, sevginiz sizi insan yapıyor. >İnsan ruhu da doğanın bir parçasıdır ve doğa gibi >boşluk kabul etmez. İçinde sevgiyi barındıramayan >insan nefretle dolar ve insanlıktan uzaklaşır. Nefret >etmeden birine kötülük yapamazsınız. Nefret etmeden >birini öldüremezsiniz. Nefreti içinde barındırmak >isteyen insan önce kendisinden nefret etmek >zorundadır. İçinde nefreti yaşatan insan yüreğindeki >sevgiyi kovmuştur. Artık onu bulması çok zordur ve >bunun ağır bedelini ödeyecektir. >Sevgisizlik ağır bir yüktür ve insan bundan kurtulmak >için çok kötü şeyler yapar. >Acımak sevgi değildir, üstünlüğün kabulüdür. >Hoşgörü sevgi değildir, istemediğine katlanmaktır. >Bağımlılık sevgi değildir,gereksinmenin >karşılanmasıdır. > >Sevgi, değer vermesini bilmektir. >Sevgi,yaşama hakkını kabul etmektir. >Sevgi, varolmaktan kıvanç duymaktır. >Sevgi, birlikte olmaktan sevinç duymaktır. >Sevgi, eşitliğin duyumsanmasıdır. >Sevgi, bütün yapay ayrımların hayattan çıkarılmasıdır. >Sevgi, bilinçtir. >Sevgi, insan olmaktır. >Sevgiyi hayatımızdan kovduk ve yerine parayı koyduk. >Para için yaşıyoruz, para için eğitim görüyoruz, para >için meslek ediniyoruz, para için çalışıyoruz, para >için birbirimizi çiğniyoruz, para için birbirimizi aldatıyoruz, para >için savaşıyoruz. Sevgiyi hayatımızdan kovduk ve yerine üstün olmayı >koyduk. Üstün olmak için yaşıyoruz, üstün olmak için >yarışıyoruz, üstün olmak için kendimizden başkasının >aşağı olmasına çalışıyoruz. > >Sevgiyi hayatımızdan kovduk ve nefreti içimize >çağırdık. Birbirimizden nefret ediyoruz nefretle >yaşıyoruz, nefretle çalışıyoruz, nefretle dövüşüyoruz, nefretle >öldürüyoruz. > >Para, üstün olmak ve nefret etmek hayatımızı >dolduruyor. Hayatımız da savaşlarla, dünyayı >yağmalamakla, birbirimizi boğazlamakla geçiyor. > >Sevginiz olmadıktan sonra daha çok paranız olsa, daha >üstün olsanız, daha çok toprağınız, eviniz arabanız, >malınız olsa ne olur? >Sevginiz yok ve hiçbir şeyiniz yok. >Belki de yeniden öğrenmemiz gereken budur. >Erdal Atabek >Cumhuriyet Gazetesi, >21 Ağustos 1995 Şenay |
27-09-2003, 23:02 | #11 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bu konuya yağmur gibi bu yanıtın geleceğini biliyordum. Aynen benim şuanki muhalefetimin yağmur gibi tepki çekeceğini bildiğim gibi! Ancak söylemeden edemeyeceğim: Bence sevgi, aşk vb. amaç değil araçtır. Amacınız bu araçları kullanarak iç huzura ve mutluluğa ulaşmaktır. Sonuç olarak da yaşamınızı sponse eden sevgi değil, onun sonucu olan huzur ya da mutluluk duygusu olmaktadır. O duyguya sevgi ve aşk yoluyla değil, başka yollarla ulaşan kişiler için de amaç (ve sponsor) aynı kalmakta ancak araç değişmektedir. O nedenle yaşamın sponsoru sevgidir "baskın" görüşüne, tüm site lokali müdavimlerini üzerime çekeceğini bile bile itiraz ediyorum!.. |
28-09-2003, 00:08 | #12 |
|
Sayın Okuyucular,
İnsanoğlu, genlerinde yarına kalma isteği taşımaktadır.Varolduğundan bugüne değin bu uğurda uğraş vermektedir.Aşk,sevgi,mutluluk,üzüntü gibi duygular ise bu uğraşı sırasındaki olay ve olgulara yönelik tepkilerinin görünüm biçimleridir. Başka bir deyişle insanlar salt yaşamak için gülmez yada mutlu olmak için yaşamazlar.Sonsuzluğa değin varolmak güdüsüdür yaşamı ayakta tutan. istiyorlarsada sevsinler,mutlu olsunlar yada ne istiyorlarsa onu yapsınlar. Ancak üretmesini unutmasınlar. Çünkü yarına sadece bu kalacak. Selamlar. |
28-09-2003, 11:52 | #13 |
|
Sayın Sibel,
Çağdaş sorunuzun yanıtı, bir antik sorunun yanıtına bağlı : NEDEN YAŞIYORUZ ??? Bu sorunun yanıtı bilinmemekte olduğundan sadece nasıl yaşadığımızı sorgulayabiliriz. Aşağıdaki linkte Şair Can Yücel'in didaktik bir şiiri var. Güzel görüntüler eşliğinde ve sesi açarsanız güzel bir müzik eşliğinde yaşama bir de şairin gözüyle bakmış olursunuz: http://students.haas.berkeley.edu/on...edirGizem.html Saygılarımla Bir Dost |
28-09-2003, 21:20 | #14 |
|
Bazı psikologlar temel duygu olarak şunları sayıyor;
1-korku 2-öfke 3-hüzün 4-haz Bu listede aşk da yok,sevgide yok,huzur da.. Açıklama şöyle: Bu sayılan duygular haz duygusunun bir görünüşü ve çeşitleri. Ve bütün duyguların toplamı insana "iyi" gelen denge. Galiba "yaşamın sponsor"u dengeye ulaşma çabası. Sevgiler... |
28-09-2003, 22:53 | #15 |
|
Iddiali olacak ama dusundum tasindim karar verdim
Yasamin tek bir gercek sponsoru vardir: O da "OLUM" dur. Daha dogru ifade etmek gerekirse "olum korkusudur". Tum etkinlik cabalarimiz, tum yarina kalma istegimiz, tum cabamiz bundan. Bir psikoloji kitabinda okudugum ama yazarini animsamadigim bir cumleyi animsadim simdi. Diyordu ki yazari; bizi gercek anlamda yasama baglayan olum fikridir. Olum fikri ya da ondan korkmak kotu gibi gorunse de ayni gucle bizi yasama bagladigindan olumden korkmak olmasa da olum fikrini hep zihnimizde tutmak zararli degil aksine yararlidir. Sayin Admin, Bu fikri begendiniz mi? Sevgilerimle Av.Sehper |
28-09-2003, 23:05 | #16 |
|
Bir gün yolda değerli yazarımız Muzaffer İZGÜ ile karşılaştık..Bana ölümcül bir hastalığı olan bir yakınımın durumunu sordu...İyiye gitmediğini söyledim..Acılar içinde ölümü bekleyen hasta yakınım için çok üzüldü ve öfkelenerek " Bu yaşam denilen şey arada bir zeytinyağlı bamya yiyebilmek uğruna çekilecek bir şey mi "diye isyan etti..
Galiba kimileri için yaşamın sponsoru sevgili İzgü'nün kısaca özetlediği gibi "zeytinyağlı bamya" yiyebilmekten ibaret..Ve umut.. Yarınların hep iyi ve güzel olacağına dair umutlar..Çoğu zaman hatta hiçbir zaman-zeytinyağlı bamya yiyebilmekten başka- gerçekleşmeyecek olan hayallerimiz ve umutlarımız... Umutlarımız olmasa bunca acıyı, çileyi çekmek için yaşanır mı? |
28-09-2003, 23:41 | #17 |
|
Sayın Sehper,
Yarına kalma bir anlamda geride bırakılanlarla ölümsüzleşmek değilmi? Ölüm korkusu da sürekli gelişmek, uzlaşmak ve üretmekle aşılarak yaşam anlamlı kılınamazmı? |
29-09-2003, 10:00 | #18 |
|
.
Hayaller, Umutlar, Hani derler ya "şu hayallerde olmasa yaşanmaz")
|
29-09-2003, 15:13 | #19 | |||||||||||||||||||
|
Hangi yönden çürütmeye çalıştıysam beceremedim zira üzerinde düşününce doğru gözüküyor. Ama yine de beğenmedim, beğenemedim.. Galiba ben önceki yanıtıma sadık kalacağım.. |
29-09-2003, 15:15 | #20 |
|
|
29-09-2003, 17:15 | #21 |
|
Adi üzerinde "admin"
elbette hemen ikna etmek kolay olmuyor yanitinizda yasami sponse edenin, cesitli araclar vasitasiyla ulasilan "huzur ve mutluluk" oldugunu soylemissiniz. bu durumda huzursuz ve mutsuz insanlarin ölmesi gerekir, ya da tum yasam enerjilerini yitirmeleri..oysa cevremizde o kadar huzursuz ve mutsuz insan gormek mumkun ki. hatta huzursuz insanlarin daha bir hareketli olduklarini/yasadiklarini soylemek bile mumkun muvekkil bolmesi..devam edecegim.. av.sehper |
30-09-2003, 03:23 | #22 |
|
Sayın Herkes,
Görüldüğü gibi herkesin sponsoru farklı. Ben cinsiyete göre başka bir genelleme yapmak istiyorum: **Kadınların sponsoru kocaları, **Erkeklerin sponsoru ise sevgilileri. Sayın aytenagirdemir, Bu fikri beğendiniz mi? Saygılarımla Bir Dost |
30-09-2003, 15:28 | #23 |
|
)))))))
Sayın Bİr Dost öyle düşünüyor olabilirsiniz, benim beğenip beğenmemem hiç önemli değil. )))) Siz sponsor kelimesine kadınlar için maddi bir anlam yüklerken (kadınların sadece erkekler tarafından bakılan varlıklar olarak algılarken) erkekler için sponsor kelimesine manevi bir anlam yüklemişsiniz. Ayrıca tartışırız. Nereden ve nasıl geleceğini bilmeden "güneşli güzel günlere" inanmaktır. Hayat kendi içinde barındırıyor her şeyi. Acıyı, sevinci, hüznü. Güzel günler göreceğiz çocuklar, Motorları maviliklere süreceğiz, Işıklı maviliklere. Bu umut hem kadınlar hem erkekler için sponsordur. Ayrımcılık yapmayın Bir Dost. Saygılar... |
30-09-2003, 15:36 | #24 |
|
burda bile ayrimciliga surukleniyoruz ya, provokatorlere kulak asmamali
biraz daha dusundum de, yasamin sponsoru , yasamin sponsoru nedir diye dusunup zaman kaybetmemek olmasin? zaten ölüp gidecegiz, yasamaya bakmali)) (feveranimda bir sey dikkatinizi cekti mi? bizi yasamaya iten ne? ya sizce sn. admin?? sehper |
30-09-2003, 16:09 | #25 |
|
Anlaşmazlık neden çıkıyor? Çünkü her yanıt veren "sponsor" kelimesini başka türlü yorumluyor.
Ben yanıt verirken "hayatın sponsorunu", "basketbolun sponsoru" kavramında olduğu gibi yorumladım: destekleyen, gelişmesini sağlayan, büyümesine yardımcı olan.. Dolayısıyla sponsorun yokluğu ille hayatın yokluğu anlamına gelmiyor ancak yok olmasını kolaylaştıran bir unsur olabiliyor.. Aynı sponsorun varlığının hayatın uzamasını sağladığı gibi.. O nedenle ben konuyu yanıtlarken bu açıdan yorumladım yoksa yaşamamızı sağlayan nedir noktasından değil.. Soru o hale dönüşürse yanıt vermek kolaylaşır: H20, O, gıda.. |
30-09-2003, 16:24 | #26 |
|
yasamin sponsoru muvekkillerden uzaklasip cundada dostlarla cay icmektir, aksi halde nefes alamamam sureklilik kazanacak endisesindeyim
|
30-09-2003, 20:29 | #27 |
|
Sayın Admin,
Ateşe odun atma çağrınıza ben de gülümsemeyle katılıyorum.Malum, kış gelmekte ve hepimizin ısınmaya ihtiyacı olacak. Ayrıca, ateşe atacağımız farklı cinsten odunlar, değişik alev renklerinde, görsel ve buna bağlı olarak algılarla biçimlenen bir güzellik oluşturuyor ki, bu daha da hoş. “Sponsor” kelimesi Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğünde “Bir işin, bir faaliyetin maddi ve manevi yönünü üstlenen kimse veya kurum“ şeklinde tanımlanmış. (Hemen belirtmeliyim, düşünceme göre eksik, yetersiz bir tanımlama) Bir başka kaynakta ise “Sanatsal ve kültürel bir etkinliğin giderlerinin tümünü ya da bir bölümünü karşılamayı üstlenen özel ya da kamu kuruluşu ya da kişi “ şeklinde bir tanımlama var. ( sozluk.mikrobeta.com.tr.) Her iki tanımlamadan biraz daha genelleştirerek çıkarabileceğimiz sonuç şu olabilir. “Bir kişi ya da gurubun belirlenmiş bir hedefe ulaşmak için göstereceği aktivitenin, o aktivite içinde fiilen yer almayan kişi ya da gurup, ya da kurum tarafından maddi manevi desteklenmesi.” Şimdi en başa, Sayın Sibel’ in sorusuna dönelim. “Sizce yaşamın sponsoru nedir ? “ Bu soru cümlesinin anlam bütünlüğünü bozmadan, sponsor kelimesinin yerine ne koyabiliriz. Anlaşılıyor ki burada sponsor kelimesi, “motive eden, destekleyen, itici güç” anlamında kullanılmış. Yani “Sizce yaşamın itici gücü, onu motive eden, destekleyen nedir.?” Sayın Admin, bu durumda huzur başka bir amaç için motive eden, destekleyen itici güç ise, o amaç nedir. Yok, huzur yaşamın nihai amacı ise, bu amaca ulaşmak için gereksinim duyacağımız motivasyon nedir. Aslında burada huzur sözcüğüne yüklediğiniz anlamların açıklığına gerek duyduğumu belirtmeliyim.Doğrusu, yaşamda salt huzur omadığı da ayrıca tartışma götürmez bir gerçeklik.Evrendeki genel düalite kanunu yaşamı da kapsıyor. Acılar ve sevinçler, iyilik ve güzelliklerle kötülük ve çirkinlikler de yan yana.Huzursa, insan düşüncesinde ne nesnelliği, ne de gerçekliği olmayan ütopik bir kavram. ( İnananlar için öbür tarafta olduğuna dair bir umut var. ) Olsa olsa, bir yaşam kesitinde biraz mutluysak, beraberinde huzurlu olduğumuzu söyleyebiliriz.Mutlu olmak kavramı da aslında farklı perspektiflerden farklı içerikleri olabilecek göreceli bir kavram.Bulunduğumuz durum ve koşullara bağlı olarak çok farklı durumlar bizim için mutluluk vesilesi olabilir. Bugün var etme becerisini gösteremediğimizi yarınlara ertelemek, yani umut, insanı motive eden gibi görünse de aslında o, kendimizi kandırışımızın adı.Öyle tatlı gelen bir kandırış ki, seçeneksizliğin dayatması ve bunun, bu günü, bu saati, bu anları, geleceği belirsiz zamanlara feda etmek olduğunu anlayamıyoruz.Haydi ateşe bir odun daha atalım, sönmesin, her an var olsun. Şimdi, şu an mutlu olalım ve huzurlu hissedelim kendimizi. Bir yağmur, bir fırtına ateşimizi söndürebilir, sonrasında mutsuz ve huzursuz da olabiliriz. Ama yağmur ve fırtına da geçer, biz ateşimizi yeniden yakalım. Bizi umut adıyla kör kuyularına çeken zamanı biz kendimize çekelim.Sonunda o kazanacak belli, ama olsun, O an geldiğinde bile gülümseyebilmek, kazanana meydan okuyabilmek için ateşe bir odun, bir odun daha atalım, ısınalım.Sevgiyle aşkla ısınalım, sevgiyle aşkla ısıtalım.Sevgi meydan okutandır, güçtür, sevgi tüm korkuların en korkulu düşmanıdır.Korku ve kaygılardan arınmak, kendisiyle ve herkesle barışık yaşama gülümsemek, ve hatta ölümü bile “ti” ye alıp onunla dalga geçebilmek için tek güç sevgidir. Şu basit ve yalın dizelerdeki duyguyu hangimiz yaşamıyoruz zaman zaman , ve iç acıtan bir burukluk duymuyoruz. Telaşla koşarken yolları, Hırsların gurur okşayan tutsaklığında, Güzeli hep sonrada sandık, Umutlarla avunduk, güzeldi umut, oysa, Kendimizi kandırışımızın adıydı. Güzel günler görecektik bu günden, Gelecekteydi mutluluk, Aradığımız, aradığımız... Şimdi değil, düşlerdeydi, Sırtımız güneşe dönük, Biz koştukça bizden kaçan gölgeydi. Küçücük şeylerdi oysa, Ve hep şimdiydi, Farkında olmaktı yaşanan anların, Özgürce bir nefes alıp vermekti, Bir dokunuştu sevgilinin eline, Sıcacık bir gülüştü yürekten, Başını göğsüne koymaktı ve öylece kalmak, Sonra bir çiçeği koklamaktı birlikte, Bir şarkıyı söylerken kırlangıç kanatlarında, Gözlerde buluşmaktı, gözlerde sevişmekti... Bazen özlem çekmekti hatta, Ve hatta bir hüznü yaşamaktı belki de, Bir ayrılık gecesinin en parlak yıldızına onun adını koyup, Seni seviyorum , seni seviyorum !!! haykırışıyla, Belki de doyasıya ağlamaktı... Oysa biz onu kocaman şeylerdi sandık, Hep sonrada, hep sonrada... Umut diye isim koyduk çocuklara, Oysa umut kendimizi kandırışımızın adıydı. Küçücük şeylerdi ve şimdi, Çocuk olmaktı bir çocukla, Bir sokak kedisine gülümsemekti beraber, Ve sevmek için onu, bir tırmığı göze almaktı,... Haydi çocuklar deyip onlarla, Çelik çomak oynamaktı ve haylaz, Ardından koşmaktı ipi kopmuş bir uçurtmanın, Düşmekti belki de, dizleri kanatmaktı. Önemli değildi tutmak ya da tutmamak, Yağmurda ve karda denize olta atmaktı... Tükettiğimizde yolları ve tükendiğimizde, Ve geri dönüp baktığımızda son an, O zaman mı çözeceğiz bu yaşam denklemini , Küçücük şeylerdeymiş mutluluk, Sevgideymiş, Sevgilide, Sevgideymiş,.... Sevgiyle kalın, Saygılarımla, Merhaba. |
30-09-2003, 23:21 | #28 |
|
Sanırım tezimi şöyle savunabilirim:
Huzurlu ve mutlu değilseniz hayatınız stres kaynaklı kalp, damar sertliği, felç vb. pek çok hastalıkla kısalıyordur. Huzurlu ve mutluysanız kanseri dahi yenebilirsiniz. Sanırım sevgi tezinizi de şöyle çürütebilirim: Sevgi ve aşk beraberinde huzur ve mutluluk getirirse hayat için bir sponsor olabilir (ki bu durumda amaç değil, araç oldukları da ortaya çıkmaktadır). Eğer sevgi ve aşk, huzur ve mutluluğu getirmiyorsa, değil yaşamın sponsoru olmak, onun en büyük düşmanı olmaya adaydır. Sayın Hakim, iddia makamı şahit olarak Romeo ve Juliet'i çağırıyor.. |
01-10-2003, 12:24 | #29 |
|
Savunma bu guclu kanitlar karsisinda yeni bir savunma gelistirmek zorunda.. elbete eski soylemine de mumkun oldugunca sadik kalmaya calisarak... hımm, bir savunman neler soylemis bakalim...felsefe demis, ölüm demis, cundada cay icmek demis.. en cok inandigi ölüm korkusu olmakla beraber (bu tezin sahibini de sevgili habibe hn.la beraber tespit ettiler:bir psikolog dr.:Irvin Yalom), bunu pekistirecek yeni ve torba bir savunma teorisi:
"yasamin sponsoru; içsel baris ve dinginliktir" -bakin "huzur" demiyorum-(farkli olduklari konusunda yepyeni bir forum acabilirim , davayi bu kadar kolay kaybedemem-, mutluluk da demiyorum. Kisisel baris diyorum.. beni her sabah aynaya davet eden sesten korkmamak diyorum, gelen gunu mutlulukla karsilamak diyorum, nefes aldigim her saniyeden keyif almak , umut, calisma ve basarma azmi vs. vs. her sey..tum bunlarin olabilmesi icin kisinin kendiyle barisik olmasi gerekir, degil mi? Sayin Hakim.. .... (o kim?) Takdir mahkemenizindir. Saygilarimla Av.Sehper |
01-10-2003, 13:58 | #30 | |||||||||||||||||||
|
cık.. benim söylediğimi, söylemek istediğimi başka kelimelerle ifade etmenizi kabul etmiyor ve bunu davayı kabul olarak alıyor ve sizden vekalet ücreti veya masraf da talep etmiyorum.. Ama peşinen söyleyeyim gösterdiğim şahitlerden sonra hala "sevgi", "aşk" hikayesini savunan çıkarsa onlardan vekalet ücretini de, mahkeme masraflarını da çatır çatır alırım, ona göre yanıtla tuşuna basınız.. Şahitlerim "ölümcül" derecede kuvvetli.. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |