|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
11-01-2012, 19:26 | #391 | |||||||||||||||||||||||
|
Hayır. Hakimin manevi tazminatı takdir ederken gözönünde tutacağı ölçütlerin durumunu davayı açarken bilmesi davacıdan beklenemez. Örneğin, karşı yanın ekonomik ve sosyal durumunu. Bu nedenle de yasa gereği asgari bir tutar belirterek belirsiz alacak davası açabilmelidir. |
11-01-2012, 19:30 | #392 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Metin, Konu hiçbirimiz açısından net değil, hiçbirimiz fikrimizden emin değiliz. Burada sadece fikir teatisi yapıp, doğruyu arıyoruz. Bakınız Sevgili Janveljan abimiz bu konuda çok iddialı ve güzel fikirler dile getirdiği ve sanki konuyu yemiş içmiş gibi olduğu halde, daha geçen gün açacağı dava için (davanın türü bakımından) görüş istiyordu: http://www.turkhukuksitesi.com/showp...&postcount=338 Yok aslında birbirimizden farkımız... |
11-01-2012, 19:44 | #393 | |||||||||||||||||||||||
|
Ne güzel dedin Üstadım, ağzın bal yesin! O açıdan "kardeş kardeş" tartışalım. |
11-01-2012, 19:50 | #394 | |||||||||||||||||||||||
|
Hattâ, bir ara aklımdan yav şu iki konu birleştirilse mi acaba diye geçirdim bile. Cepheden cepheye koşturuyoruz işte Paşam! |
11-01-2012, 19:58 | #395 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Çözüme doğru
Sayın Dikici, Evet..."Belirsiz"i doğru belirlemek için |
11-01-2012, 20:24 | #396 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Yalnız düşüncem odur ki: "artık farklı birşey demeli" Neticede benim hukuki değerlendirmem değişmeyecek Saygılar... |
11-01-2012, 20:40 | #397 | |||||||||||||||||||||||
|
Evet 4. maddeye kadar budur. 4. madde kanaatimce şudur ; İleride toplanacak bilgi/belge ile müvekkilimin manevi tazminat alacağı tarafımızca belirli hale gelince, talebimizi yükseltiriz, yada yükseltmeyiz keyif bizim..." Tostumu yedim geldim.Gıyabımda atıp tutanlara laflar hazırladım. |
11-01-2012, 20:45 | #398 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın janveljan İşte bu... "Keyfi" olmasın diye... Saygılarımla |
11-01-2012, 20:47 | #399 | |||||||||||||||||||||||
|
yemiş içmiş derken kastedilen tostumsa doğrudur. yok hayır kastedilen mevzuysa estağfurullah, yok öyle bir şey. Önemli bir mevzuda değerli meslektaşlarımın görüşlerini de dikkatlice okuyarak bir şeyle kapmaya çalışıyorum. Bu arada hazır 164/4 ilgili sorum gündeme gelmişken ,bi omuz atsanızda konu şekillense, önümüzdeki hafta ücret davasını açmak istiyorum. |
11-01-2012, 20:53 | #400 | |||||||||||||||||||||||
|
üstat işin varacağı nokta o, bizde farkındayız.Yargıtay dağılın diyene kadar bırakın da hukukçu olduğumuzun fakına varıp tadını çıkartalım. |
11-01-2012, 20:56 | #401 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu sitede keyif ile keyfi arasındaki farkı anlatma gereği duyacağım en son kişi üstadım Av.Hulusi Metin'dir. Keyif iyidir,sonu mutlaka keyfilik değildir. saygılar, |
11-01-2012, 20:58 | #402 |
|
keyfî - keyfi...
Sayın Metin, keyfîyi mi kastetti acaba? |
11-01-2012, 21:02 | #403 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Keyif, subjektiftir... (Dilediği bedelden dava açmak gibi), Keyif, keyfiliğe varmasın diye... (Hüküm için ölçütler)... |
11-01-2012, 21:16 | #404 |
|
Sayın janveljan,
1136 S.K. m.164/4: "...Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir..." Burada "avukatın emeğine göre %10 ile %20 arası miktarı belirleme" TMK m.4'teki takdir yetkisine ilişkindir ve hakimle ilgilidir. (TMK m.4:Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.). HMK m.107'ye göre davayı açarken "siz", alacağın miktar veya değerini belirleyemiyor olmalısınız. Oysa ki; siz, davanın kazanılan bölümünü biliyorsunuz, ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihi biliyorsunuz, verdiğiniz emeği de biliyorsunuz. Dolayısıyla 164/4 "belirsiz alacak davası"na imkan vermez (diye düşünüyorum ). Saygılar... |
11-01-2012, 21:28 | #405 | |||||||||||||||||||||||
|
Değerli meslektaşım,gardımı almış ret cephesinden kroşe beklerken ,bizim cepheden aparkat yedim Ben herşeyi biliyorum ama şu hakimin % 10 a mı mu yoksa % 20 ye mi hükmedeceğini bilemiyorum.Belirsiz alacak davası açsam da davanın gidişatına, hakimin jest ve mimiklerine göre pozisyon olsam olmaz mı ? Şaka,şaka retçi cephe dikkate almasın lütfen. Değerli cevabınız için teşekkür eder,saygılar sunarım.(Bu arada soruyu bugün sordum zannediyordum, ii gün olmuş yahu.) |
11-01-2012, 21:30 | #406 | |||||||||||||||||||||||
|
Üstadım, ilk iki paragrafı okuyunca, " güzel ben de bu dava türünün belirsiz alacak davası olduğunu düşünüyordum, sayın Öksüz de bu yönde düşünüyorsa % 99 bu dava belirsiz alacak davası türüdür" dedim Son paragrafa baktığımda netice-i görüşünüze şaşırdım ve aslında tam da Yargıtay kararında altını çizdiğim nedenlerle bu davanın belirsiz alacak davası olması gerektiğini düşündüm. Avukatın emeğine göre vekalet ücretinin takdirinin hakime bırakıldığı bu durumda, davacının davayı açarken, alacağının miktar ve değerini tam olarak bilmesi beklenemez |
11-01-2012, 21:32 | #407 | |||||||||||||||||||||||
|
HMK.107. madde Davacı bakımından alacak miktarını "tam" ve "kesin" olarak belirleyebilmek kıstasından bahsediyor. Alacak miktarı tam ve kesin olarak hesaplanabilir olduğu zaman Belirsiz alacak davası açılamaz. Bu halde kısmi dava da açılamaz. (HMK.109/2) Davacı 164/4'e göre kazandığı tutarın en fazla %20'sini istemek hakkına sahiptir. Kazandığı tutar ise bellidir. Yüzde hesabı da bellidir. K * 20/100= alacak miktarı. Not: Davacı avukat, takip edip kazandığı dava için emeğini eksik ifa ettiğini kabullenemeyeceğine göre, tam emek verdiğini düşünmek ve ona göre hareket etmek zorundadır. Bunun tek istisnası avukatın haklı nedenle azledilmesi halinde, azil anına kadar avukatın verdiği emeği takdir etmek ve hakkaniyete uygun tazminata hükmetmek konusunda hakim (YHGK) yetkilidir.Bu son durumda dediğiniz gibi avukat bunun ne olacağını öngöremeyebilir. |
11-01-2012, 21:54 | #408 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın YİĞİT,
Hakimin takdir edip hükmedeceği alacak miktar veya değerini bilmemekle davacının, dava tarihinde, alacağın miktar veya değerini tam ve kesin olarak belirleyememesi aynı şeyler değildir. Sayın janveljanın elinde alacağın miktar veya değerini tam ve kesin olarak belirleyebileceği tüm doneler var; sadece hakimin takdirini bilmiyor ve HMK m.107'deki "belirleyebilme" kıstasının içinde "hakimin takdiri" yok (diye düşünüyorum ). Başka bir deyişle burada davacı, davayı açarken alacağının miktar veya değerini tam olarak belirleyebiliyor; sadece hakimin hükmedeceği miktar veya değeri bilmiyor ve bu da HMK m.107'yle alakasız (da diyebiliriz )
Saygılar... |
11-01-2012, 22:31 | #409 |
|
Deneme...
1.Manevi tazminatın “belge/bilgi” ile belirlenebileceğini kabul etmek!
2.Davacı avukatın, yargıcın “%10 - %20 arasındaki takdir hakkını” önceden bilemeyeceğini dikkate almamak! Tespitler: 1.Talep (İddia) = En fazla %20 olabilecek. 2.“avukatın emeği” hem bir “ispat” hem de bir “takdir” konusudur. 3.%100 ispat, takdirin %20 olmasını gerektirir (mi?) 4.%100 ispat; yargıcın “emeği takdir” yetkisini ortadan kaldırabilir mi? 5.Davacı avukat, yargıcın “%10 - %20 arasındaki takdir hakkını” önceden bilemez… Bilmesi de beklenemez! İrdeleme: 1.Alacak iddiası “tam ve kesin” olarak hesaplanabilir… 2. “tam ve kesin” olarak hesaplanabilen… Alacak iddiası, yine de belirli değildir. 3. Belirsizlik yargıca tanınan takdir hakkından doğmaktadır. 4. Belirsizlik daha davanın başlangıcında belli değil mi? 5.Davacı avukatı %20 üzerinden dava açmaya mecbur etmek! |
12-01-2012, 09:19 | #410 | |||||||||||||||||||||||
|
Çünkü manevi tazminatın takdirinde hakime çok geniş takdir yetkisi verilmiştir. Hakimin takdir yetkisi bölünemez
O kadar yetkiyle donanan bölünmüşü birleştirir de.. |
12-01-2012, 10:53 | #411 | |||||||||||||||||||||||
|
Manevi tazminat bir bütündür bölünemez. Manevi tazminatı bölmek isteyecek dahili ve harici bedhahlar çıkabilir. Bir gün manevi tazminatın bölünmezliğini müdafaa mecburiyetinde kalırsan Yargıtay’ın bu husustaki içtihatlarına atıf yap. Bu bedhahlar, "artık belirsiz alacak davası var.Bu davalarda, kısmi dava gibi talebin bölünmesi söz konusu değil" derlerse bu argümana karşı ne diyeceğinizi açıkçası bende bilmiyorum. |
12-01-2012, 11:39 | #412 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Manevi tazminatla ilgili düşüncemi o kadar çok yazdım ki.. 1- Manevi Tazminatta "objektif" kriterlere dayalı bir tespit olamayacağından, çekilen acının o kadar çekilmediğinin ispatı mümkün olamayacağından Manevi Tazminat istemleri doğası gereği BELİRSİZDİR. 2- Herkesin duyduğu üzüntü ve acı farklı olabilir. Önemli olan hakimin somut olayda davacının ne kadar acı duyduğunu belirlemesidir. Bu zamana kadar böyle oldu.. Belirsiz çünkü, hakimin sınırsız taktir hakkı var ve öngörmek mümkün değil. Miktarı tahmin etmesini beklemek davacıdan beklenemeyecek bir hal. Şunu da düşünüyorum ki, kişi üzüntüsünü para ile ölçebiliyorsa neden bölemesin ki..Bölmek hakkın kötüye kullanımını oluşturmadığı sürece bölünebilir; belirsiz alacak olarak açılabilir ve davanın bitmesinden önce de talep sonucunu arttırabilir. Burada sonuç itibarı ile "tek davada azami talep" belirlenmiş olur. 3- Burada teknik anlamda bir belirlenebilme mümkün değil. O zaman davacının talebini kafasında netleştirip nihai talebini yargılama bitene kadar mahkemeye iletmesi halinde belirlenebilirlik oluşur diyebiliriz. Hakimin kararını tespit niteliğinde belirlemesinden sonra davacının gerçek talebine yönelik harcı yatırması da talebinin ıslahsız arttırıldığı sonucuna bizi götürür. (Burada hakimin reyini belli etmesi sözkonusu değildir keza artık kararını değiştiremez. İstenenden fazlaya da hükmetmiş olamaz çünkü dava belirsiz alacak ve tespit davasıdır. Yani artık yapacağız birşeyler Hiç olmaz diye düşünmeyelim.) Manevi tazminat davalarında, davacının dava açtıktan sonra dava değerinin daha fazla olmasına ilişkin pek çok düşüncesi veya fizyolojik, sosyolojik nedeni olabilir. Manevi yönden acı çeken kişinin mahkemede uğraşması ve davanın uzaması bile tazminatın kendince arttırılması için bir nedendir. Örneğin; ceza yargılamasından sonra açılan manevi tazminat davalarında, tazminata hükmetmek için ceza dosyasının yargıtaydan dönüşünün!! beklendiği durumlarda davacının çekeceği acıyı siz düşünün..Yine talep ettiği manevi tazminatın zamanla düştüğü mütevazılığı.. Geç gelen adalet için dahi manevi tazminatın yargılama aşamasında arttırılması mümkün olabilmelidir. 4- Bu arada harç parası biriktirmesine faydalı olur. Ve bir de eğer hakim kendi tespitini belirtmeyecekse ve davacı yargılama sona erene kadar nihai değeri kendi belirleyeceği şeklinde bir uygulama gelişirse, karşı yana vekalet ücreti ödemek gibi durumlardan muaf olmalı ki belirsiz alacağın öngöremediği durumlara ilişkin nimetlerinden yararlanabilsin diye de düşünmekteyim. http://www.turkhukuksitesi.com/showp...3&postcount=25 Burada manevi tazminatı belirleyebileceğin en yüksek değer üzerinden direkt açtığında yüksek harç ödemek zorunda kalacaksın. Maddi durumu iyi olmayanların hakkını aradığını söyleyemeyiz. Ve sonunda da karşı yana vekalet ücreti ödemek zorunda kalacaksın. Bir kısım açıp, sonradan arttırabilmek ise, hak arama özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmak ve hak aramayı yaygınlaştırmaktır. Manevi tazminatlar zenginleşme aracı olamazlar. Bu kural da "azami değer talebini" ve "azami hükmü" en çok etkilediğinden pratik yarar tartışmalı kalacaktır. Dava türü açısından açılabilir ve uygulama açısından da umarım çok fayda getirir... 5- Türk Medeni kanunu 174/1: Mevcut ve beklenen menfeatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir..... Türk medeni kanununda bu maddi tazminatın formülü nedir??? Teknik hesabı nedir??? Yok.. Ama adı maddi tazminat ve hak saklı tutulmuşsa iki kerede istenebilir.. Maddi tazminat ne için verilir; miras hakkından yoksun kalma, bir daha evlenme şansının azalması ve hali hazırdaki hayat desteğinden mahrum kalma ve ileride de bu destekten mahrum kalınacağı için ve çok çok da evlenirken eşinin dayatması sonucu işten ayrılmak zorunda kalma vs.. gibi sebep ve gerekçelerle verilir. Aslında manevi tazimnattaki farazi hesaptan ve belirlenemezlikten hiç de bir farkı yok Ama arttırılabiliyor çünkü adı maddi..? (Boşanmanın eki niteliğinde olduğundan ayrı harç alınmamasının içerik dışı olduğunu düşünüyorum.) Manevi tazminata haksızlık yapıldığını düşünüyorum bu bağlamda ))) Gibi......... Bir de yeni bir düşünce; kimse acısını paralandırmada tecrübeli değildir.. Ne bileyim ben .. Manevi tazminat belirsiz alacak davası içinde talep edilebilir, ister bölünmüşlük deyin, ister kısmilik..adını para ile ifade edebiliyorsan, hakkın kötüye kullanımı teşkil etmeyecek biçimde istersin de.. Saygılarımla, |
12-01-2012, 11:48 | #413 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın av-ufuk, "Her görüş muhterem, ancak muteber değildir!" "Muteber görüşü" Yargıtay açıklayıncaya kadar... Hepimize kolay gelsin. Saygılarımla |
12-01-2012, 12:00 | #414 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Hulusi Metin, Yargıtay'ın açıklayacağı görüşün ne olduğunu ben de tahmin ediyorum. Sayın Cengiz Aladağ' ın da belirttiği gibi "gelenekçilik" ağır basacaktır. Uygulamaya teklik getirecek bir hukuki görüş olacak nihayetinde.. Hukuki tartışma, hukuki düşünce, hukuki paylaşım benim için muteber olandır. Saygılarımla, |
12-01-2012, 12:14 | #415 | |||||||||||||||||||||||
|
Değerli üstat, Her görüş muhterem,ancak muteber değildir. Kesinlikle çok doğru bir tespit bu konuda size katılıyorum. Ancak bu durum biz hukukçuların görüşleri bakımından böyle olduğu gibi ,Yargıtay'ın görüşleri bakımından da böyledir. Yargıtay'ın da her görüşü muhterem ,ancak muteber değildir. Belirsiz alacak davasında ,alacağın bölünmesi söz konusu olmadığı halde, manevi tazminat alacaklarının bölünemez olduğu gerekçesiyle,bu dava çeşidinin uygulanmasına engel olacak muhtemel bir Yargıtay görüşü, muhterem ancak muteber değildir. (Muteber olmamasının bana göre olduğunu,herkesin görüşünün muhterem olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım .) Dolayısıyla muteber görüşün Yargıtay'dan sadır olacağı tespitine katılmıyorum. Sanırım sizin "Muteber" den kastınız "bağlayıcılık" Eğer öyle ise benim nazarımda her zaman muhterem olan görüşünüz aynı zamanda benim içinde muteberdir. |
12-01-2012, 12:35 | #416 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın janveljan, 1.İBK. dışında Yargıtay kararları "bağlayıcı" değildir! 2.Vekil-avukat, Yargıtay'ın muteber (itibar edilen, geçerli olan) görüşüne (Hukukçu kimliği ile eleştirse bile) -uyar, uymak zorunda- kalır. 3.Tartıştığımız konu bağlamında, kaynak (mukayeseli) hukukta durumun ne olduğunu bilmiyorum. Saygılarımla |
12-01-2012, 12:59 | #417 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Vekil-avukat, yargıtay henüz birşey demeden de yargıtayın ne diyeceğini tahmin edebiliyor demek ki... Ne güzel ne güzel... P.S: (Bu konu için) umarım ki yargıtay beni şaşırtır Saygılar... |
12-01-2012, 13:20 | #418 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sanırım Antep dolaylarında kullanılan bir söz var; "Ağzını büzüşünden Ömer diyeceği belliydi" diye Ben bi kaç sayfa önce Sayın Yargıtay'ın iki tetkik hakiminin 2012 de yayınladıkları bir kitaptan alıntı yapmıştım.
Diğer üyelerin görüşleri ne yöndedir bilemem ama, kanundaki açık düzenleme karşısında bende Yargıtay'ın manevi tazminat alacaklarının belirsiz alacak davası şeklinde talep edilmesine izin verebileceğini düşünüyorum açıkçası. Saygılar, |
12-01-2012, 13:54 | #419 |
|
Benchmarking
Dilimizde henüz tam karşılığı bulunmayan “Benchmarking”in, sözcüğün “başka birinin, bir yönde sizden daha iyi olabileceği gerçeğini kabul etme alçakgönüllülüğünü gösterip, onu nasıl yakalayıp geçebileceğimizi öğrenme ve deneme ustalığına sahip olmaktır” tanımıyla, THS.de uygulanmakta olduğunu düşünüyorum.
Benchmarking; nihai amacı başarımı ( performansı) artırmak olan kesintisiz bir öğrenme süreci olduğuna göre, THS. de bunun okulu… Teşekkürler sayın Admin. Saygılarımla |
12-01-2012, 15:24 | #420 | |||||||||||||||||||||||
|
Karşılık öneriyorum, haddim olmayarak: "barışçıl yarışım" |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Menfi tespit davası ile alacak (eda) davası birlikte açılabilir mi? | av.s_ulusinan | Meslektaşların Soruları | 6 | 22-05-2014 11:24 |
menfi tespit ve alacak davası | av.senemyuksel | Meslektaşların Soruları | 5 | 09-04-2012 13:10 |
Kiralanın kötü kullanımı nedeniyle tespit ve akabinde alacak davası | Av. Can Özbalık | Meslektaşların Soruları | 1 | 20-08-2010 23:26 |
likit alacak - kısmi dava | namutenahi | Meslektaşların Soruları | 24 | 17-09-2009 21:36 |
hizmet tespit ve alacak davası | parézer | Meslektaşların Soruları | 2 | 05-10-2007 14:28 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |