KAHDEM, kadın hakları ihlalleri ile karşılaşan
kadınlarımızın internet ortamında kimliklerini
gizleyerek sorunlarını paylaşmalarına ve Çalışma
Grubu üyelerinin destek ve yönlendirme mesajlarına
ulaşmalarına yardımcı olur.
HASDEM, hasta hakkı ihlalleri ile karşılaşan
ziyaretçilerimizin internet ortamında kimliklerini
gizleyerek sorunlarını paylaşmalarına ve Çalışma
Grubu üyelerinin destek ve yönlendirme mesajlarına
ulaşmalarına yardımcı olur.
Türk Hukuk Sitesi her meslekten hukukçular tarafından hazırlanan ve yönetilen, ticari amacı olmayan (ücretsiz), saygın, bilimsel, ciddi, ilkeli, her türlü siyasi görüşten bağışık ve politikaya uzak, üye seçiminde seçici, adaleti en üstün değer kabul eden bir hukuk platformudur.
Noterden verilmiş tahliye taahhüdüne yönelik itirazın kaldırılması ve tahliye talebi İİK 275. maddeye dayalı bir talep olduğundan İİK 269/c ve İİK 36. maddede düzenlenen tehiri icra kararı verilebilecek kararlardan değildir.
(Şerh No: 17389 - Ekleyen: Sinan ÖZTÜRK - Tarih : 11-08-2025
13:06)
Arabuluculuk anlaşma tutanağına icra edilebilirlik şerhi verilmesi çekişmesiz yargı işlerinden olduğundan, vekalet ücreti takdir edilmez ve yargılama giderleri de talep eden üzerinde bırakılır.
(Şerh No: 17388 - Ekleyen: Sinan ÖZTÜRK - Tarih : 11-08-2025
12:59)
Hem çatılı, hem çatısız bir taşınmazla ilgili kira davalarında öncelikle; dava konusu kiralanan taşınmazın, kira sözleşmesine konu toplam alanı tespit edilerek kiralanandaki çatılı alanların metrekaresi belirlenip kiralananın toplam alanına oranı hesaplanıp bu hesaplama neticesinde taşınmazın galip vasfının belirlenmesi gerekmektedir. Sözleşmenin buna göre çatılı yerlere ilişkin hükümlere mi genel hükümlere mi tabi olduğunu tespit edilir.
(Şerh No: 17386 - Ekleyen: Sinan ÖZTÜRK - Tarih : 09-08-2025
17:42)
Aylık kira bedelinin tespiti istemiyle açılan davalarda karar ve ilam harcının, hükmedilen aylık kira bedeli ile önceden ödenmekte olan aylık kira bedeli arasındaki fark üzerinden alınması gerekir
(Şerh No: 17385 - Ekleyen: Sinan ÖZTÜRK - Tarih : 09-08-2025
10:27)
Her ne kadar kira sözleşmeleri için de uyarlama davası açılabilirse de, yeni kira dönemlerinde kiranın nasıl belirleneceği BK 344 maddesinde düzenlediğinden, dönem içinde gerçekleşen enflasyon uyarlama davası sebebi olamaz.
(Şerh No: 17384 - Ekleyen: Sinan ÖZTÜRK - Tarih : 09-08-2025
10:15)
Kiracı artırılması istenilen veya karar verilebilecek miktarı ve bundan daha fazlasını ödese bile kira tespit davası reddedilemez, davalı kiracının ödediği miktardan az olmamak üzere kira parasının tespitine karar verilmesi gerekir. Davalı tarafın tespit edilecek miktarı ödeyip ödemediği hususu, dava açılmasına sebep olup olmaması ve yargılama giderlerinden sorumluluğunun belirlenmesi yönünden sonuca etkilidir.
(Şerh No: 17383 - Ekleyen: Sinan ÖZTÜRK - Tarih : 09-08-2025
10:05)
İhtiyaç nedeniyle tahliye davalarında, dava şartı olan zorunlu arabuluculuk başvurusunun; tahliye davası açma hakkının doğumundan sonra diğer bir anlatımla dava açma süresi içerisinde yapılması gerekir
(Şerh No: 17382 - Ekleyen: Sinan ÖZTÜRK - Tarih : 09-08-2025
10:03)
Sözleşmede kiracının yaptığı değer arttırıcı eklemeler ve faydalı masrafların bila bedel kiraya verene bırakılacağı yazılıysa, kira tespit davasında kira belirlenirken bunlar dikkate alınamaz.
(Şerh No: 17379 - Ekleyen: Sinan ÖZTÜRK - Tarih : 09-08-2025
09:45)
İşe iade başvurusuna rağmen işe başlatmama suretiyle sözleşmenin feshine bağlı alacakların talep edildiği davada, aynı alacakları içerse dahi, işe iade davasından önce düzenlenen arabuluculuk tutanağı ile dava şartının sağlanamaz. Başlatmama suretiyle feshe bağlı alacaklar için ayrıca tekrar arabuluculuk başvurusunda bulunulması gerekir
(Şerh No: 17377 - Ekleyen: Sinan ÖZTÜRK - Tarih : 29-07-2025
12:14)
TBK.'nun 353. maddesi uyarınca kiraya veren, daha önce veya en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse dava, bildirimi takip eden uzayan bir kira yılı sonuna kadar açılabilir. Dava açma süresi kamu düzenine dair olup, davalı ileri sürmese bile mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.
(Şerh No: 17376 - Ekleyen: Sinan ÖZTÜRK - Tarih : 19-06-2025
23:35)
Yurtdışında yaşayıp kesin dönüş yapmayı düşünen kişinin ihtiyacı da gerçek ve samimi kabulü gerekmekte olup, mutlaka kesin dönüş yapma zorunluluğu aranamaz.
(Şerh No: 17375 - Ekleyen: Sinan ÖZTÜRK - Tarih : 11-06-2025
19:39)
Bildiğiniz üzere, bu mesele yılların meselesidir. Karşı vekalet ücretinin kime ait olduğu, ödeme yükümlüsünün kim olduğu, ödemenin kime fatura (serbest meslek makbuzu) edileceği, stopaj (gelir vergisi) tevkifatı yapılıp yapılmayacağı, eğer tevkifat yapılacaksa kim tarafından nasıl yapılacağı, ve sair tüm hususlara ilişkin usul ve esaslar yıllardan beri tartışılmakta, bu tartışmalara net, nihai ve tatmin edici yanıtlar verilememektedir.
Son kertede, 05/12/2019 tarihli 7194 sayılı Yasa ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. Maddesine eklenen fıkrada: “9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca karşı tarafa yükletilen vekalet ücretini (icra ve iflas müdürlüklerine yatırılanlar dâhil) ödeyenler tarafından gelir vergisi tevkifatı yapılır.” hükmü ihdas edilmiştir.
Burada benim ele almak ve masaya yatırmak istediğim konu, idarelerce yapılacak ödemelerde izlenecek usullerdir. Bilindiği üzere bazı kanunlarda (İYUK madde 28, 5502 SK madde 36) mahkemece hükmolunan asıl alacak, vekalet ücretleri ve yargılama giderlerinin ödenmesi için idareye yazılı müracaat zorunluluğu öngörülmüştür. Ne var ki, bu müracaata serbest meslek makbuzunun eklenmesinin bir zorunluluk olup olmadığı hususu bir türlü netleşmemektedir. Örneğin 5502 Sayılı Kanun’un 36. maddesinde ödemenin, “…alacaklı veya vekilinin Kuruma ödemeye dayanak makbuz ve belgelerle birlikte yazılı şekilde yapacağı müracaat üzerine bildireceği banka hesap numarasına” yapılacağı belirtilmektedir. Burada kastedilen makbuz ve belgeler ne olabilir? Bilhassa ortada bir ilam varken ne gibi bir belgeye ihtiyaç duyulmaktadır? Dikkat edilirse “alacaklı veya vekili” denmekte, dolayısıyla alacaklının müracaat hakkı olduğu da yadsınmamaktadır. Alacaklı asilin serbest meslek makbuzu kesme zorunluluğu olmayacağına göre, üstelik mahkeme ilamında hem asıl alacağın hem de vekalet ücretlerinin asil lehine hükmolunduğu bilindiğine göre bu kanun lafzındaki makbuz nedir? Eğer bahsolunan serbest meslek makbuzu ise bundan çıkan doğal sonuç vekile yapılacak ödemelerde aranacağı, asile yapılacak ödemelerde ise aranmayacağı mıdır? Bu noktada tevkifat sorumluluğu da aşılarak kuruma vergi denetmenliği mi yaptırılmak istenmektedir?
Tüm bu sorular yanıtsızdır. Ne var ki, yasa metinlerinde bu sorulara açıklama getirebilecek mantıki bazı çıkarımlar vardır. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 97/2 maddesi: “94 üncü maddede yazılı ödemelerden yapılan vergi tevkifatı, vergi kesenin kayıt ve hesaplarında ayrıca gösterilir.” demektedir. Demek ki tevkifat bir yere kaçmamaktadır. Üstelik, tevkifat yükümlülüğü söz konusu olduğunda idare tüzel kişisi ile diğer özel/tüzel kişiler arasında bir fark bulunmamaktadır. Yasa, “tevkifat yükümlüsü” olarak genellemektedir. Kendisine karşı ilam vekalet ücreti yönünden icra takibi yapılan bir şirket, avukata, “hani nerede senin serbest meslek makbuzun, eğer yoksa ödemiyorum” dediğinde kapısında icra memurlarını görecektir. Zira serbest meslek makbuzu kesilmesi/tebliği temerrüt veya ödeme için şart değildir. Öyleyse, idare ile özel şirket arasında “serbest meslek makbuzu aramak” konusunda yasa herhangi bir ayrım da yapmadığına göre, idarenin de avukata “serbest meslek makbuzu olmadan ödeme yapmıyorum” deme hakkı bulunmayacaktır. Haczedilmezlik keyfiyeti ayrı, mütemerrit olma meselesi ayıdır. İdare, ortada makbuz olmasa dahi tevkifatı gereken ücretten tevkifatını yapacak, kayıtlarına işleyecek, makbuz işini de avukat ve bağlı bulunduğu vergi dairesi düşünecektir. Karşılıklı iyi niyet elbette ön plandadır. Bir avukatın serbest meslek makbuzunu keşide etmesi ve karşılığında hızlıca ödeme alması, icra dairelerine ve başkaca kırtasiyeye gerek duyulmaması elbette güzeldir. Ne var ki, muktezalar, tebliğler ve genel normlar ışığında mesele çözülecekse doğrusu açıkladığım gibidir. Aslında bunu bu kadar uzun uzadıya anlatmak lüzumu dahi yoktu. Zira Yargıtay 12. H.D. 2018/6351 E. 2019/4901 K. Sayılı ilamında “….İhtilaf, icra takibine geçilmeden önce yazılı başvuru dışında ayrıca alacaklı vekilinin ilama konu alacağın ödenmesi için serbest meslek makbuzu ibraz etmesinin zorunluluk olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Bu konuda, 2577 Sayılı Kanun'un 28. maddesinde özel bir düzenleme bulunmadığından, ilamın takibe konulması için anılan makbuzun ibrazına ilişkin sürecin beklenmesine gerek yoktur.” diyerek en azından İYUK 28. maddesi özelinde meseleyi çözmüştür.
Peki ben tüm bunları neden anlattım? Bugün başımıza gelen hadise yüzünden… Sosyal Güvenlik Kurumu’na karşı kazanmış olduğumuz vekalet ücreti için kurumdan “KEP” üzerinden talepte bulundum. Bizi nezaketle aradılar ve serbest meslek makbuzu keşide etmemizi istediler. "Hay hay" dedik. Makbuzu kesip kargoyla gönderdik. Son dönemde yaşanan salgın ve önlemler nazara alındığında 1 ayı aşkın süredir ödemenin gelmemesini de makul karşıladık.
Bu meyanda, son 10 yıl içerisinde herhangi bir SGK prim ödemesini 1 gün dahi geciktirmemiş olduğumuzu, hiçbir zaman vergi/prim affı, borç yapılandırması, erteleme, silme vs gibi ikramlardan istifade etmediğimizi özellikle belirtiyor, devletin günümüze değin vergi ve prim alacaklarını toplama konusundaki politikası nazara alınarak, devlete olan borcuna sadık mükelleflerin ne yerine koymuş olduğuyla ilgili genel tartışmaları da takdirlerinize bırakıyorum.
Hal böyleyken “covid19” salgınının ekonomik etkileri ile mücadele önlemleri kapsamında “İLK KEZ” -üstüne basarak söylüyorum “ilk kez”- SGK prim ödemelerini geciktirdik. Kaldı ki bu bir gecikme değil, devletin yükümlülere tanıdığı bir hakkın istimalidir. Ödemelerin vadesi 2020 Kasım ayına ötelenmiştir. Yukarıda da bahsettiğim gibi, bugüne dek her ödemeyi günü gününe, hatta gününden önce yapmak mükellef olarak bize hiçbir fayda sağlamadığından “yahu bari bu sefer vadesi gelmemiş ödemeyi de yapmayalım, vadesini bekleyelim” dedik.
Öykünün kalanını muhtemelen tahmin etmişsinizdir. Bugün SGK’yı arayarak ödemeyi hatırlattık ve akıbetini sorduk. Anlaşıldı ki SGK, Vadesi KASIM 2020 olan SGK prim borçlarından alacağımız vekalet ücretini mahsup etmiş, üstelik, mahsup miktarları ile ilgili kayıtları (telefon görüşmesinden sonra kurumun şubesine giderek yetkililerle yüz yüze yaptığım görüşmede) yazılı olarak vermekten de imtina etmiştir. Şimdi öncelikle bu noktada SGK çalışanlarını tenzih ederim. Hiçbir görevli bana nezaketsiz davranmamış, her biri ellerinden geldiğince yardım sağlama gayreti içerisinde olmuştur. Ne var ki, bizlere söylenene göre “SİSTEM” bir alacak gördüğü takdirde vadesi gelmiş olsun olmasın ödemeyi her halükarda mahsup etmektedir. Sistem’dir, hikmetinden sual olunmaz. İşin daha kötü tarafı, SGK kayıtlarında prim borçları mahsup edilmiş gözüktüğü (mali müşavir de doğrulamıştır) halde, banka kayıtlarında hala prim borcu tam olarak gözükmekte, dolayısıyla vekalet ücreti alacağımız “şimdilik” havaya uçmuş vaziyette, yani askıda hükümsüz kalmaktadır.
Gelelim öykünün ana fikrine: bizler avukat olarak yasal zorunluluğu yerine getirip kuruma talepte bulunduktan (ve 30 gün süre tanıdıktan) sonra alacağımız için icra takibine geçmeyerek ne kaybediyoruz? Öncelikle icra vekalet ücretimizi, akabinde telefonlarda fatura kestin/kesmedin parayı gönderdin/göndermedin diyaloglarından kurtulma lüksünü, saydamlık sağlamayı, nerede ne kadar para yattığını görüp, borcu alacağı hesaplayabilme imkanını… Hatta şöyle bir varsayımda bulunalım.. Somut hadisede olduğu gibi henüz vadesi gelmemiş değil, daha da vahimi, daha önce yapmış olduğunuz bir ödeme “sistem” tarafından görülmemiş ve “sistem” sizi borçlu kabul etmişse bu “aslında borçlu olmadığınız” borçtan ötürü sizinle mahsuplaşacak. Dolayısıyla mükerreren ödeme yapmış olacaksınız. Kurum görevlileri şifahen hakkınızı teslim edecek ama yasal prosedürleri takip etmeniz ve kurum içi hiyerarşiyle meseleyi çözmeniz gerekecek, böylece haklı olduğunuzu ispatlayana kadar idare mahkemelerinde gezecek ya da en iyi ihtimalle kurum kapılarında onlarca görüşme ve yazışma yapmak mecburiyetinde bırakılacaksınız.
Öykünün ana fikri dedim ama, buradaki ana fikri ve yapılacak çıkarsamayı siz değerli meslektaşlarımın öznel değerlendirmelerine bırakıyorum. Bu aklımdakileri sizlere anlatmak ve sizlerle paylaşmak istedim. Okuyanlara ayırdıkları vakitleri için teşekkür ederim.
1997'den beri yayınlanan ve Türkiye'nin ilk hukuk sitesi olan sitemiz :
* Hukukçu meslektaşlarımızın meslek hayatlarını kolaylaştıran bir platform sunmak
* Her meslekten hukukçuların birbirleri ile iletişim olanaklarını zenginleştirmek
* Türk Hukuk Sistemi içine bilgi teknolojilerinin girişini desteklemek
* Hukuka ve adalete özlem duyan ve hukuk üstünlüğü ortak paydasını paylaşan tüm hukukseverlere sığınacakları bir liman olmak ve böylece kendi ölçülerinde "Adalet"
idealine katkıda bulunmak hedefiyle yayınlanmaktadır.
[Daha Fazla Bilgi]
Sayın Meslektaşlarım
Müvekkil kiraya veren, kira sözleşmesi ve tahliye tahliye taahhüdü imzalanırken sadece kiracı ile muhatap olmuş ve konutun sadece bu kişi tarafından kullanılacağını düşünmüş. Henüz tahliye taahhüdüne dayalı icra takibi açılmamışken, kiracının eşi tarafından taşınmazın aile konutu olduğu yönünde ihtarname gönderilmiş. Bu durumda olası takip ihtimalinde aile konutu itirazı ile karşılaşacağımız kesin. Konutun aile konutu olarak kullanacağını bilmeyen müvekkilinin elinden t... [Devamı..]
Merhabalar,
Küresel pandemide hepimiz yüz yüze iletişime alternatif çözümleri daha çok kullanır olduk ister istemez. 3. Yargı Paketi ile elektronik haberleşme çözümlerinin yargı alanında da daha yoğun kullanılmaya başlanacağı söyleniyor.
Yeni dünyada sınırlar daha da kalkacak gibi duruyor. Edirne'deki avukat Ardahan'dan müvekkil edinirken daha az düşünecek, vatandaş için de seçenek aynı şekilde artacak.
Bu bir fırsat eşitliği mi getirir sizce, yoksa "kahraman bakkal süpermarkete karşı" durum... [Devamı..]
Site üyemiz olan genç bir avukat meslektaşımızdan aşağıdaki epostayı aldım. Ben kendisine yanıt yazdım ancak onun izniyle (ve ismi saklı kalmak şartıyla) onun mesajını forumumuza da gönderiyorum.
Site üyelerimizin hayalkırıklığı yaşayan bu genç meslektaşımızla tavsiye ve önerilerini, kendi tecrübelerini, anılarını ve bu konudaki duygularını paylaşmalarını rica ederim.
Elbette dürüst olabilirsiniz ancak meslektaşımıza ve onun şahsında aynı duygular içindeki diğer arkadaşlarımıza lütfen gereks... [Devamı..]