Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Kayıp-Kaçak Elektrik Bedellerinin İadesi

Yazan : Pınar Topal [Yazarla İletişim]
Avukat

Yazarın Notu
www.dt-hukuk.com

Elektrik dağıtım firmaları tarafından abonelerinden, kullandırılan elektriğe ait bedel haricinde, kayıp kaçak elektrik adı altında bedeller tahsil edilmekte olup ilgili bedellerin tahsili yasaya ve hukuka aykırıdır.

Şöyle ki, Elektrik dağıtım firmaları tarafından kayıp bedelinin her ne kadar elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıplara ait olduğu izah edilmekte ise de söz konusu tahsil edilen kayıp bedeli adı altındaki miktarların neye göre ve ne şekilde belirlendiği bilinmemektedir. İşbu durum hukuk devletinin sahip olması gerekli şeffaflık ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Elektrik dağıtım firmaları tarafından tahsil edilen kaçak adı altındaki bedel ise, başkaca kimseler tarafından hırsızlanmak suretiyle kullanılan elektriğe ilişkin bedelleri ifade etmektedir. Kaçak bedellerin, sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getiren, kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmek de hukuk ve adalet ilkeleri ile bağdaşmamakta ayrıca Elektrik Piyasası Kanunu’nun temel amaç ve ilkelerine de aykırılık teşkil etmektedir.

Elektrik dağıtım firmalarınca, kayıp-kaçak bedellerin her ne kadar EPDK tarafından alınan kurul kararları doğrultusunda tahsil edildiği yönünde izahatler yapılmakta ise de Yargıtay 3. H.D. nin 2014/8489 E. 2014/8854 K. Sayılı ilamında da açıkça izah edildiği üzere; ‘…11.08.2002 gün ve 24843 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ‘Perakende Satış Hizmet Geliri İle Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ’in dayanağı olan 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 4. Maddesinde, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmemiştir...’ . Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na verilen yetki, elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırmaya esas unsurları tespit etmekten ibarettir.

Kaçak kullanılan elektriğin kim tarafından kullanıldığının tespiti ve kaçak bedellerin, kullanan kimselerden tahsili ile kayıp bedellerin tespiti de kendilerine ait görev ve yetkilerdendir .

Dağıtım firmaları ile aboneleri arasında akdedilmiş sözleşmeyle kayıp-kaçak bedellerin hüküm altına alınmış olması da ilgili bedellerin abonelerden tahsilini hukuka uygun kılmamaktadır. Dağıtım firmalarının, sözleşmenin tarafı olarak verdikleri hizmetlerinde tekel niteliğinde olduğu açıktır. Bu durumda da sözleşme özgürlüğü kapsamında, taraflar arasında mevcut bir güç dengesinden söz etmek mümkün olamayacaktır. Yargıtay 3. H.D. nin 2014/13539 E. 2014/16751 K. ve 18.12.2014 tarihli ilamı ile söz konusu kayıp-kaçak bedellerin, taraflar arasındaki sözleşme ile hüküm altına alınmış olması halinde dahi elektrik abonelerinden tahsil edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Özetle abonelerden tahsil edilmiş kayıp-kaçak elektrik bedelleri yasal dayanaktan yoksundur. Bu yöndeki haksız ödemelerin geriye dönük 10 yıllık iadesi, işleyecek faizi ile birlikte talep olunabilmektedir.

T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2014/13539; K. 2014/16751
T. 18.12.2014
* ELEKTRİK KAYIP KAÇAK ENERJİ BEDELİNİN İADESİ İSTEMİ (Davalı Tarafın Verdiği Hizmetin Tekel Niteliğinde Olması Karşısında TBK. 20. ve 25. Md.leri de Nazara Alındığında Sözleşme Özgürlüğünde Bulunması Gerekli Güç Dengesinin Bir Taraf Aleyhine Bozulduğu Sözleşme Özgürlüğüne Müdahale İle Sözleşme Adaletinin Sağlanması Gerektiği)
* SÖZLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜNDE BULUNMASI GEREKLİ GÜÇ DENGESİ (Elektrik Enerjisi Alım Satım Sözleşmesinde Güç Dengesinin Bir Taraf Aleyhine Bozulduğu Sözleşme Özgürlüğüne Müdahale İle Sözleşme Adaletinin Sağlanması Gerektiği - T.B.K.'nun Kamu Düzenine ve Genel Ahlâka İlişkin Kurallarının Gerçekleştikleri Tarihe Bakılmaksızın Bütün Fiil ve İşlemlere Uygulanacağı)
* GENEL İŞLEM ŞARTI (Elektrik Kayıp Kaçak Enerji Bedelinin İadesi İstemi - Davaya Konu Sözleşmede Kayıp Kaçak Bedelinin Tahsili Sözleşmeyle Hüküm Altına Alınmış Olsa Bile Dağıtım Şirketleri Tarafından Elektrik Abonelerinden Tahsil Edilemeyeceği Kabul Edilip Mahkemece Davanın Kabulüne Karar Verilmesi Gerektiği)
* KAYIP KAÇAK BEDELİNİN TAHSİLİNİN SÖZLEŞMEYLE HÜKÜM ALTINA ALINMASI (Elektrik Kayıp Kaçak Enerji Bedelinin İadesi İstemi - Davacının Kayıp Kaçak Bedelinin Fatura Edilmemesi Yönünde Alternatif Bir Elektrik Abonelik Sözleşmesi Yapma İmkân ve Olanağı Bulunmadığı)
* KAYIP KAÇAK BEDELİNİN FATURA EDİLMESİ (Kayıp Kaçak Bedelinin Dağıtım Şirketleri Tarafından Elektrik Abonelerinden Alınamayacağı Yönündeki Tekel Niteliğinde Yürütülen Bir Hizmete Binaen Sözleşmede Kararlaştırılmak Suretiyle Davacıdan Tahsilinin Mümkün Olmadığı)
6098/m.20/4,25
6100/m.1,2
Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği/m.33
ÖZET : Dava, faturalara yansıtılan elektrik kayıp kaçak enerji bedelinin iadesi istemine ilişkindir. Davalı tarafın verdiği hizmetin tekel niteliğinde olması karşısında TBK. 20. ve 25. maddeleri de nazara alındığında sözleşme özgürlüğünde bulunması gerekli güç dengesinin bir taraf aleyhine bozulduğu, sözleşme özgürlüğüne müdahale ile sözleşme adaletinin sağlanması gerektiği kanısına varılmıştır. Davaya konu sözleşmede, kayıp-kaçak bedelinin tahsili sözleşmeyle hüküm altına alınmış olsa bile, dağıtım şirketleri tarafından elektrik abonelerinden tahsiledilemeyeceği kabul edilip, mahkemece; davanın kabulüne karar vermek gerekir.
6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1. maddesi, Türk Borçlar Kanununun zaman bakımından uygulanmasında genel kural olarak, geçmişe etkili olmama kriterini benimsemekle birlikte, anılan yasanın 2. maddesinde ise bu kuralın istisnalarına yer vererek, gerçekleştikleri tarihe bakılmaksızın "Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kurallarının, gerçekleştikleri tarihe bakılmaksızın, bütün fiil ve işlemlere uygulanacağı" belirtilmektedir. Genel İşlem Koşullarının içerik denetimine yönelik olarak, TBK'nun 25. madde hükümlerininde kamu düzenini ilgilendiren hükümler olduğu kabul edilmelidir. Zira, bu kural hâkime doğrudan sözleşme içeriğine/müdahale etme imkânı veren kuraldır.
DAVA : Davacı, A... Sistemleri San. ve Ticaret A.Ş ile davalılar, S... Enerjisi San. ve Tic. A.Ş ile Sanko Enerji San. ve Tic. A.Ş arasındaki tazminat(istirdat) davasına dair, İstanbul 39.Asliye Ticaret Mahkemesinden verilen 13/05/2013 günlü ve 2012/4 Esas, 2013/115 Karar sayılı davanın reddine yönelik hükmün Onanması hakkında dairece verilen 30/04/2014 günlü ve 2013/20942 Esas, 2014/6620 Karar sayılı ilama karşı davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Karar düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirketlerin müvekkili şirkete elektrik enerjisi hizmeti sağladıklarını, (1) nolu davalının 01/11/2011 tarihi itibariyle Enerji Kurulu'nun ana şirketi konumunda bulunan (2) nolu davalı şirketin adı altında yürütülmesine karar verildiğini, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında enerji tedarik sözleşmesinin imzalandığını, taraflar arasındaki mutabakat gereğince müvekkili şirkete düzenlenen kayıp enerji bedeli ibaresi ile sözleşme harici ve sarfa dair olmayan bir takım bedellerin davalılar tarafından faturada gösterilmiş olması nedeniyle sehven ödendiğini, bunların toplam bedelinin 12.602,38 TL olduğunu, faturalara yansıtılan kayıp-kaçak enerji bedelinin hukukî dayanaktan yoksun olup, iadesinin gerektiğini belirterek 12.602,38 TL'nin ödeme tarihinden itibaren uygulanacak faizi ile birlikte tahsiline ve yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında 01/07/2011 tarihli elektrik enerjisi alım-satım sözleşmesi ve bu sözleşmeye ek olarak aboneyle özel sözleşme koşulları başlığı altında ek bir sözleşme düzenlendiğini, sözleşmenin konusunun tedarikçi olan müvekkili şirket tarafından abone olan (alıcı) davacı şirkete davacının bağlı bulunduğu BEDAŞ şebekesi vasıtasıyla sözleşmede belirtilen şartlara uygun olarak elektrik enerjisi tedarik edilmesi olduğunu, talebin haksız ve hukukî dayanaktan yoksun olup reddi gerektiğini, davanın BEDAŞ'a yöneltilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin ihtilaf konusu ticarî ilişkide elektrik tedarikçisi olduğunu ihtilafın çözüm yerinin idarî yargı olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmede kayıp-kaçak bedelinin fiyata ilave edileceği hususunun belirtildiğini, olayda sebepsiz zenginleşme koşullarının oluşmadığını, kayıp-kaçak bedellerinin müvekkili tarafından BEDAŞ'a ödendiğini ve bu hususun kanıtlanacağını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının Ocak 2011 ile Ekim 2011 arasında 12.602,38 TL kayıp-kaçak bedelinin fatura yoluyla davalıya ödendiği, bilirkişi raporuna göre davalıya ödenen 12.602,38 TL'nin 7.182,00 TL'sinin kaçak bedeli olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 7/1. maddesinde "aboneye sağlanan (satılan) ve abone tarafından tüketilen aylık elektrik enerjisi için, her ayın son günü veya her ayın tüketim dönemi günü sonu, madde. 6'da belirtilen esaslar doğrultusunda hesaplanacak elektrik enerjisi bedeli ile bu bedele ait Dağıtım ve/veya İletim Sistemi Kullanım bedeli, Dağıtım ve/veya İletim Sistemi İşletim bedelleri, Perakende Satış Hizmet bedelleri, Kayıp-Kaçak bedelleri, tarifeye veya tarife dışında elektrik enerjisi bedeline ilave edilecek diğer bedeller ve her türlü yasal fon ve paylar, Elektrik Tüketim Vergisi KDV ve oluşacak diğer carî vergi ve bedeller eklenerek, tedarikçi tarafından abone'ye fatura edilecektir" maddesine yer verilip kayıp*kaçak bedelinin tedarikçi tarafından aboneye fatura edileceği hususunun sözleşmede yer aldığını, tarafların tacir olup serbest irade ile sözleşmeyi imzaladıkları ve bu sözleşmeye göre davalı tarafından faturaların düzenlendiği, davacı tarafından davalıya ödenen bedelin sözleşmede kararlaştırıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairenin; 30/04/2014 gün ve 2013/20942 Esas, 2014/6620 Karar sayılı ilâmıyla, işbu kararın onanmasına karar verilmiştir.
Karar düzeltme istemi yoluyla, dairenin önüne gelen uyuşmazlık; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (17/12/2014 tarih, 2014/7-1884 Esas, 2014/1045 sayılı kararıyla karar düzeltme kanun yolundan da geçen) 21/05/2014 tarih, 2013/7-2454 Esas, 2014/679 nolu kararı ve Dairenin istikrar kazanmış karar ve uygulamasına göre, elektrik abonelerinden alınmamasına karar verilen kayıp-kaçak bedelinin, tahsil edilebileceği şartının tacir olan davacının imzalamış olduğu sözleşmeyle kararlaştırılmış olması bir başka deyişle "sözleşmeyle hüküm altına alınmış olması" hâlinde, dağıtım şirketleri tarafından elektrik abonelerinden alınıp alınamayacağına ilişkindir.
Davalı dağıtım şirketleri, kayıp-kaçak bedelinin davacıya fatura edileceğinin tacir olan davacının imzaladığı sözleşmeye konduğunu belirterek, davacının bu bedelden sorumlu olduğunu ileri sürerek davanın reddini istemişler ve mahkemece de aynı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Genel olarak kişiler, özel hukuk alanında diğer kişilerle olan ilişkilerini hukuk düzeni içinde kalmak şartıyla diledikleri gibi düzenlerler, diledikleri konuda diledikleri kişiler ile sözleşme yapabilirler. Bu olanak, BK'nu ve TBK'nunda öngörülen sözleşme özgürlüğü (akit serbestliği) ilkesinin bir sonucudur ve bu hak irade özerkliği (sözleşme hürriyeti) prensibi ile Anayasa (m.48) tarafından teminat altına alınmıştır. Bu sözleşme özgürlüğü çerçevesinde kişiler kanun tarafından düzenlenmiş olan sözleşme tiplerinden ayrı karma veya nev'i şahsına münhasır (kendine özgü) sözleşmeler yapmak ve bunların koşullarını diledikleri gibi tespit etmek, buyurucu ve yasak koyan kurallara, ahlâk ve âdaba aykırı olmamak şartıyla Kanun tarafından düzenlenmiş olan sözleşme tipini değiştirmek ve konusunu yasal sınırlar içinde tayin etmek hakkına haizdirler. Dolayısıyla bu özgürlük, sözleşmeyi yapma, sözleşmenin karşı tarafını seçme, sözleşmenin içeriğini düzenleme ya da değiştirme, sözleşmeyi ortadan kaldırma ve nihayet sözleşmenin tabi olacağı şekli belirlemeyi de kapsar.
Borçlar Hukuku'nun temelini oluşturan bireysel sözleşme, öneri, karşı öneri ve kabul gibi irade açıklamalarının uygunluğu ve uyuşmasının sağlanması, sözleşme hükümlerinin tartışma ve pazarlık konusu yapıldığı sözleşmedir. Ancak sosyal ve ekonomik gelişmeler kitlelere yönelik hizmet gereksinimini yaratmış ve bireysel sözleşmenin kurulmasından önce bankalar, sigorta şirketleri, üretim ve pazarlama girişimcileri tek yanlı olarak sözleşme koşulları hazırlamakta, bu şekilde gelecekte kurulacak belirsiz sayıda, aynı şekil ve tipteki hukuki işlemleri düzenlemektedirler. İşte önceden hazırlanan tipik sözleşme koşulları için genel işlem koşulları terimi kullanılmaktadır.
Bu tip sözleşmelere de tip sözleşme, katılmalı sözleşme, kitle sözleşme veya formüler sözleşme denilmektedir. Bu tip sözleşmelerde pazarlık yapılması söz konusu olmadığı gibi, çoğu kez fiyat konusu bile tarifelerle belirlenmekte ve pazarlık dışı bırakılmaktadır. İşte kitlelere yönelik bu sözleşmelerde girişimci karşısındaki diğer taraf, ya kendisine sunulan sözleşmeyi kabul edecek, ya da sözleşmeye konu edim veya hizmetten yoksun kalacaktır.
Elektrik ve su dağıtım hizmetlerinin, "tekel" niteliğinde yürütülen bir hizmet olduğu yargı kararları ile de kabul görmüştür. (YHGK'nun 15/03/2006 tarih, 2006/4-60, 74 Esas-Karar, 22/03/2006 tarih, 2006/4-12, 95 Esas-Karar, 09/04/2008 tarih, 2008/4-321, 303 Esas-Karar, 25/09/2013 tarih, 2012/3-1927 Esas, 2013/1406 Karar, 19. HD'nin 27/l0/2010 tarih, 2010/3757 Esas, 201/12071 Karar, 29/03/2012 tarih, 2011/14264 Esas, 2012/5280 Karar, 26/03/2012 tarih, 2011/12709 Esas, 2012/4943 Karar, 26/06/2012 tarih, 2012/4270- 10486 Esas-Karar, 18/10/2012 tarih, 2012/9013-15343 Esas-Karar, 12/02/2013 tarih 2012/14482 Esas, 2013/2610 Karar, 30/04/2013 tarih, 2013/387-7800 Esas-Karar, 13. HD'nin 16/06/2010 tarih, 2010/1500-8698 Esas-Karar, 16/11/2011 tarih, 2011/5707-16675 Esas-Karar, 29/09/2011 tarih, 2011/5231-13318 Esas-Karar, 17/11/2011 tarih, 2011/9381-16792 Esas-Karar, sayılı ilâmlarına göre)
6098 sayılı TBK'nun uygulanması ile ilgili olarak kişi açısından bir sınırlama yapılmamıştır. Yani genel işlem koşullarına ilişkin düzenlemeler tacirler yanında tacir olmayanlar (tüketiciler, alıcılar, müşteriler) içinde uygulanabilecektir.
25. maddesinde ise; "Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konamaz.
13/01/2011 tarihli 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 55/f bendinde; "1-Doğrudan veya yorum yoluyla uygulanacak kanunî düzenlemeden önemle ölçüde ayrılan, veya 2-Sözleşmenin niteliğine önemli ölçüde aykırı haklar ve borçlar dağılımını öngören, önceden yazılmış genel işlem şartlarını kullananlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur."
Hükümleri vazedilmiştir.
Yine 6098 Sayılı TBK'nun 20. maddesinin 4. fıkrasıyla da; kamu tüzel kişileri tarafından sunulan hizmetlere ilişkin sözleşmeler de, TBK'nun sağladığı genel işlem koşulları denetimine tabi hâle getirilmiştir.
25. maddede amaçlanan husus, karşı taraf açıkça bilgilendirilmiş, içeriğini öğrenme imkânı sağlanmış olsa bile hükmün dürüstlük kuralına aykırı şekilde konulamayacağı amaçlanmıştır. TBK'nun 25. maddesi, karşı taraf sözleşmeyi rızası ile imzalasa da, özellikle sözleşmeyi reddetme imkânının olmadığı bir başka deyişle alternatif sözleşme hükümleriyle ihtiyacın giderilemeyeceği durumlarda, elektrik abonelik sözleşmesini başka bir dağıtım şirketiyle yapma olanağının bulunmadığı hâllerde TBK'nunun 25. maddesi devreye girecektir.
Ayrıca; 2003 tarihli, Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin, Müşteri hakları ve zararların tazmini başlıklı 33. maddesinde; "Bu Yönetmelik hükümleri uyarınca elektrik enerjisi hizmeti alan müşterilerin hakları ve zararlarının tazmini konusunda, Kanunun 11. maddesi ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri ile buna ilişkin diğer mevzuat hükümleri uygulanır."
Hukukumuzda asıl olan sözleşme özgürlüğü ise de; piyasa ekonomisinin hakim olduğu hukuk sistemlerinde sözleşme özgürlüğünden doğabilecek bazı sakıncalı durumlara engel olmak amacıyla sözleşme yapma mecburiyeti kabul edilmiştir. Bu mecburiyetinin mevcut olduğu hallerde sözleşme yapmaktan kaçınma hukuka aykırı bir davranış oluşturur.
Olayımızda; davalı şirketlerin sunduğu elektrik dağıtım hizmetinin tekel niteliğinde olduğu tartışmasızdır.
Bu durumda davacının; (kayıp-kaçak bedelinin fatura edilmemesi yönünde) alternatif bir elektrik abonelik sözleşmesi yapma imkân ve olanağı yoktur. Ayrıca, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bahsi geçen kararına göre kayıp-kaçak bedelinin dağıtım şirketleri tarafından elektrik abonelerinden alınamayacağı yönündeki ve Dairenin anılan bedelin kanunun verdiği genel ve soyut yetkiye dayanarak EPDK tarafından ihdas edilen ikincil mevzuat (Yönetmelik, EPDK Kurul kararları ve tebliğleri) hükümleri ile alınamayacağı, ancak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 73. maddesindeki esas ve ilkeleri karşılayan bir kanun hükmüyle alınabileceği (%2 TRT payında olduğu gibi) mevcut ikincil mevzuatın bu ilke ve şartları taşımadığı (yönetmelik, EPDK kurul kararları ve tebliğlerinin) yönündeki nihaî içtihat ve görüşlerine rağmen, sözü edilen bedelin (kayıp-kaçak) tekel niteliğinde yürütülen bir hizmete binaen sözleşmede kararlaştırılmak suretiyle davacıdan tahsilinin TMK'nun 2., TBK'nun 25. ve TTK'nun 55/f maddelerinde tarif edilen, dürüstlük kurallarıyla bağdaşdığı kabul edilemez.
6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1. maddesi, Türk Borçlar Kanununun zaman bakımından uygulanmasında genel kural olarak, geçmişe etkili olmama kriterini benimsemekle birlikte, anılan yasanın 2. maddesinde ise bu kuralın istisnalarına yer vererek, gerçekleştikleri tarihe bakılmaksızın "Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kurallarının, gerçekleştikleri tarihe bakılmaksızın, bütün fiil ve işlemlere uygulanacağı" belirtilmektedir. Genel İşlem Koşullarının içerik denetimine yönelik olarak, TBK'nun 25. madde hükümlerininde kamu düzenini ilgilendiren hükümler olduğu kabul edilmelidir. Zira, bu kural hâkime doğrudan sözleşme içeriğine/müdahale etme imkânı veren kuraldır.
Açıklanan nedenlerle, davalı tarafın verdiği hizmetin tekel niteliğinde olması karşısında TBK. 20. ve 25. maddeleri de nazara alındığında sözleşme özgürlüğünde bulunması gerekli güç dengesinin bir taraf aleyhine bozulduğu, sözleşme özgürlüğüne müdahale ile sözleşme adaletinin sağlanması gerektiği kanısına varılmıştır.
Şu hâle göre; yukarıda açıklanan nedenler ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21/05/2014 tarih, 2013/7-2454 Esas, 2014/679 Karar sayılı kararı ile yine H.G.K'nun 17/12/2014 gün 2014/7-1888 Esas, 2014/1045 sayılı karar düzeltme kararındaki ilkelerde nazara alınarak, davaya konu sözleşemede kayıp-kaçak bedelinin tahsili sözleşmeyle hüküm altına alınmış olsa bile, dağıtım şirketleri tarafından elektrik abonelerinden tahsil edilemeyeceği kabul edilip, mahkemece; yukarıda açıklanan ilke ve esaslarda gözetilerek; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksi gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Ne var ki; mahkeme kararının açıklanan bu gerekçeler ile bozulması gerekirken, zuhulen onandığı anlaşılmakla davacı tarafın bu yöne ilişkin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairenin, 30/04/2014 günlü ve 2013/20942 Esas, 2014/6620 Karar, sayılı onama ilâmının kaldırılarak, İstanbul 39. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/05/2013 gün ve 2012/4 Esas, 2013/115 Karar sayılı kararının yukarıda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA ve peşin alınan karar düzeltme harcının istek hâlinde temyiz edene iadesine, 18.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI ESAS NO: 2014/8489
KARAR NO: 2014/8854
'Davacı ...... ile davalı ........ aralarındaki alacak davasına dair Adana 1.Asliye Ticaret Mahkemesinden verilen 18.06.2013 günlü ve 2012/323 E.-2013/220 K.sayılı hükmün onanması hakkında dairece verilen 20.01.2014 günlü ve 2013/16089 E.-2014/607 K. sayılı ilama karşı davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y KA R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; davalı ile imzalanan sözleşmeler uyarınca davacı adına iki ayrı elektrik aboneliği oluşturulduğunu, bu abonelikler aracılığı ile davalıdan elektrik enerjisi temin eden davacıdan yasal dayanağı olmadığı halde Mayıs 2011-Aralık 2011 dönemleri arasında kayıp- kaçak bedeli adı altında .............. TL tahsilat yapıldığını belirterek,bu miktarın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı savunmasında; elektrik abonelerinin tükettiği enerji bedelinin ne şekilde fiyatlandırılacağının EPDK kararları ile belirlendiğini, kendilerinin EPDK tarafından belirlenen düzenlemeler doğrultusunda işlem yaptıklarını, EPDK kararları dışında başka tür işlem yapmalarının mümkün olmadığını, EPDK kararlarına karşı ancak Danıştay'da dava açılabileceğini belirterek,davanın öncelikle yargı yolu nedeni ile, bu uygun görülmez ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, dava konusu kayıp-kaçak bedelinin, ilgili mevzuatlar doğrultusunda tespit edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Verilen bu karar, Dairemizin 20.01.2014 tarih 2013/16089 E. ve 2013/607 K. sayılı kararı ile onanmış, davacı tarafça bu onama kararına karşı karar düzeltme yoluna gidilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık, elektrik faturalarına yansıtılan kayıp kaçak bedelinin
tüketiciden alıp alınmayacağına ilişkindir.
Kayıp-kaçak miktarı, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere
tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı göstermektedir. Yani kayıp-kaçak bedeli elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp-kaçak bedeli oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedeldir.
Davacı Kurum tarafından elektrik enerjisinin üretiminden, tüketicilere ulaştırılıncaya kadar oluşan elektrik eksikliği kayıp bedeli olarak; enerji nakil hatlarından çeşitli sebeplerle sayaçtan geçirilmeksizin, herhangi bir bedel ödemeden kullanılan elektrik bedeli de kaçak bedeli olarak diğer kullanıcı abonelere yansıtılmaktadır.
4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinin 1 .fıkrasında, bu Kanun ile verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kurulduğunu belirtmiş, aynı maddenin 2.fıkrasında ise; “Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre düzenlenmesinden, piyasa performansının izlenmesinden, performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur...” hükmüne yer verilmiştir.
Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na tüketicilere yapılacak elektrik satışlarında uygulanacak fıyatlandırmaya esas unsurları tespit etme görevi verilmiştir.
Bu maddede de anlatılmak istenilen hususun 1 kw elektrik enerjisinin tüketicilere ulaşıncaya kadar ki maliyet ve kar payı olup, yoksa Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyatlandırma unsuru belirleme yetkisi ve görevi vermediği açıktır.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu bu maddeye dayanarak 11.08.2002 gün ve 24843 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ”i yayımlamış ve lisans sahibi şirketlerde bu tebliğe uygun olarak tüketiciden kayıp-kaçak bedeli adı altında bedel tahsil etmişlerdir.
Ancak, yukarıda açıklandığı üzere tebliğin dayanağı olan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinde, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmemiştir.
Elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafından kaçak kullanmak suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin, kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmek hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmamaktadır.
Hem bu hal, parasını her halükarda tahsil eden davacı Kurum’un çağın teknik gelişmelerine ayak uydurmasına engel olur, yani davacı kendi teknik alt ve üst yapısını yenileme ihtiyacı duymayacağı gibi; elektriği hırsızlamak suretiyle kullanan kişilere karşı önlem alma ve takip etmek için gerekli girişimlerde de bulunmasını engeller. Oysa ki, elektrik kaybını önleme ve hırsızlıkları engelleme veya hırsızı takip edip, bedeli ondan tahsil etme görevi de bizzat enerjinin sahibi bulunan davacıya aittir.
Bununla birlikte, tüketici olan vatandaşın faturalara yansıtılan kayıp-kaçak bedelinin hangi miktarda olduğunun apaçık denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, yani şeffaflık hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarındandır.
Öyle ise mahkemece, bu ilkelere gözetilerek kayıp kaçak bedelinin tüketicilerden tahsil edilemeyeceği kabul edilip, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksi gerekçelerle ve yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ne var ki mahkeme kararının açıklanan bu gerekçeler ile bozulması gerekirken zuhulen onandığı anlaşılmakla davacı tarafın bu yöne ilişkin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 20.01.2014 gün 2013/16088 Esas - 2013/607 Karar sayılı onama kararının kaldırılarak Adana 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.06.2013 gün 2012/323 E. - 2013/220 Karar sayılı kararının yukarıda açıklanan sebeplere binaen BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,03.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.'

Danışmak istediğiniz bir hususun mevcudiyeti halinde uzman bir hukukçudan danışmanlık almanız yararlı olacaktır.


Av. Pınar Topal
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Kayıp-Kaçak Elektrik Bedellerinin İadesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Pınar Topal'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
18-01-2016 - 15:57
(3019 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 5 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 5 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
5724
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 6 saat 15 dakika 32 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,90 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 30752, Kelime Sayısı : 3368, Boyut : 30,03 Kb.
* 5 kez yazdırıldı.
* 7 kez indirildi.
* 2 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1887
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,06302094 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.